Sosyolojik Diyalektik Metodoloji
Erdoğan ATEŞİN
Tarihin yönünü ve akışını gözlemlemek ve sürecin nereye evrileceğini saptamak, diyalektik metodolojinin konusudur. Bütün bu nedenlerle diğer bütün sosyologlar kapitalizmin analizi ve geleceğe dair saptamaları konusunda Marx’tan kesin ayrışmışlardır. Weber’ de bunlardan biridir.
Weber, bireyin tamamen toplumsal kurumlar tarafından biçimlendirildiği tezine katılmaz, ona göre bireylerin eylemleri ve karşılıklı etkileşimlerinin zaman içinde toplumsal yapıları ortaya çıkardığını savunur, iddia eder. Ona göre, toplumsal değişmenin kökeninde bireylerin eylemleri rol oynamaktadır ve birey eylemleriyle toplumu değiştirir.
Weber’e göre toplumsal değişimlerin iç dinamiklerini anlaya bilmek için din ve toplumsal değişme arasındaki ilişkiden işe başlamak gerekiyor. Weber, bu anlamda Kalvinizmden etkilenmiş ve Kalvinizmin çileci öğretisinin kapitalizmin gelişmesinde önemli rol oynadığını düşünmüştür. Kalvinist çilecilik, çok çalışmak ama az harcamak üzerine kuruludur ve bu direk sermaye birikimini destekleyen ve ona hizmet eden bir anlayıştır.
Weber, bireysel anlamda karizmatik bir kişiliğin, bir otoritenin bütün toplumu ardından sürükleyebileceğini savunarak toplumsal değişimi ekonomik ve sınıfsal temellerinden soyutlayarak birey derekesine düşürmüştür.
Yukarıda anlatmak istenilen düşünceler birleştirildiğinde toplumların neredeyse her alanda giderek rasyonalleştiğini ancak bu sürecin her zaman her koşulda olumlu sonuçlar vermeyeceğini düşünerek, genelde toplumu , özel de modern kapitalist toplumu anlamak için sosyal sınıfları atlayarak, gruplar ve güç odakları üzerinden bir toplumsal değişim kuramı kurmuştur.
‘’Sosyoloji toplumsal değişim/değişmeleri ele alan ve bunun için ortaya çıkmış bir bilimdir’’ demiştik. Modern toplum ortaya çıkarken bu süreçte, süreçlerde yaşanan değişimleri ele alan sosyoloji bilimi, ilk dönemlerinde bir toplum tipinden başka bir toplum tipine dönüşümü ele almıştır ve bu özelliği nedeniyle toplumsal değişim, makro boyutuyla felsefi ve tarihsel bir perspektiften kök almıştır.
Klasik sosyolojiden Çağdaş Sosyolojiye geçişte, toplumsal değişim konusuna yaklaşım da çok çeşitlenerek farklılaşmıştır. Çağdaş sosyoloji, toplumsal değişmeyi makro boyutuyla tarihsel toplum tiplerinin değişimi kadar belirli bir toplumsal yapının değişimi olarak ele alma eğilimindedir.
Elbetteki klasikten çağdaşa ( makrodan mikroya, felsefi- tarihsel kurumdan sosyal analize) geçerken yaşanan bu değişim birden bire ortaya çıkmamıştır. Döngüselcilik, yeni evrimcilik, işlevselcilik ve catışmacılık farklı biçimlerde klasik sosyolojik kuram ile, çağdaş sosyolojik analiz birbirini bağlayan çerçeveler oluşturmuştur.
Döngüselcilik klasik sosyolojiye daha yakın dururken, işlevselcilik ise çağdaş sosyolojinin dinamiği olmuştur. Döngüselcilik, olayların arkasında tekrarlayan süreç ve nedenlere dikkat çeker, ve esasta bu tarihsel düşünceden kök alır…
Döngüsel değişim kuramı, uygarlıkların gelişme ve duraklayarak gerileme süreçlerine ve bu süreçlerin örüntülerini açıklamaya, keşfetmeye çalışır. Tarih felsefesinin bir alanı olarak ortaya çıkan döngüsel teorinin en önemli temsilcisi Rus asıllı Amerikalı sosyolog Pitirim A.Sorokin’dir.
Amerikan sosyolojisine hakim olan Talcott Parsons’un geliştirdiği sosyolojik kuramlara karşı kendi teorisini geliştiren bir düşünürdür. Sorokin,1938’de kaleme aldığı Social and Cultural Dynamics adlı eserinde kültür ve kavram arasındaki ilişkiyi etraflıca ve kapsamlı bir biçimde ele almış ve çok değişik yeni kavramlaştırmalara yol açmıştır.
Sorokin, bu çalışmasında toplumsal değişime yeni yaklaşımlarda ve çözümlemelerde bulunmuştur. Sorokin’e göre toplumlarda değişimi açığa çıkaran, değişimi meydana getiren farklılaşma ve bütünleşme süreçleridir…
Sorokin sosyolojide döngüsel yaklaşımı savunmuş ve uygulamış bu yaklaşım çerçevesinde etraflıca ve kapsamlı bir toplumsal değişim teorisi geliştirmiştir. Döngüsel yaklaşım 19.yüzyıldaki ilerlemeci sosyolojik tarih kuramına dayanan anlayışlara tepki olarak ortaya çıkmış ve sosyolojinin popüler bir alanı olmuştur ve döngüsel değişimci yaklaşım, klasik sosyolojideki makro eğilimi devam ettirmiştir. Amerikalı sosyolog Sorokin, döngüsel yaklaşım ve bu paralelde kapsamlı bir değişim teorisi üzerine çalışarak bu alanda teorisini geliştirmiştir.
Sorokine’e göre toplumsal değişim farklılaşma ve bütünleşme süreçleri meydana çıkarır ve toplumsal yaşamın anlamları ile araçları arasında ki düzenli döngüden hareketle toplumsal gerçeklikte tekrarlanabilir statik, monoton olmayan dinamik teorilerle toplumda yaşanan değişim ve dönüşümlerin döngüsel karakterine ulaşılır.
KAYNAKLAR:
1- Sosyolojiye Giriş.(Anadolu Üniversitesi Yayınları)2-Klasik Sosyoloji Tarihi.(Anadolu Üniversitesi Yayınları)3-Modern Sosyoloji Tarihi. (Anadolu Üniversitesi Yayınları)4.Toplumsal Degiğişim Kuramları.( Anadolu Üniversitesi Yayınları)5-Sosyolojide Yakın Dönem Gelişmeleri.(Anadolu Üniversitesi Yayınları)6-Karl Marx. C.1-2-3.(Yordam Yayinlari)