Genel

KÜRESAM ARAŞTIRMA RAPORU-4/EYLÜL-EKİM 2021:ASYA’NIN TOPLUMSAL YAPISI Editör: Dr. Mustafa PEKÖZ

Giriş;
Türkiye’de yıllardır tartışma konusu olan sorunların çözümsüzlüğünün merkezinde bulunan
olguların dünyanın başka ülkelerinde nasıl işlediğini ve hangi durumda olduğunu tespit etmek
örneklenme modeli bakımından önem arz ediyor. Bugün ülkemizde ülkenin bekasıyla eş
değer görülen sosyo-politik-kültürel sorunların, Asya kıtasının en geri ülkelerinde dahi nasıl
çözüldüğünü ve gündemde kalktığını görmemiz, belki de gelecekte örnek modeller olarak
değerlendirmemize yardımcı olacaktır.
Toplumsal grupların etnik, dil, kültür ve sosyal yapıları bakımından bekli de dünyanın en
zengin ve karmaşık yapısını oluşturan bölge Asya kıtasıdır. Asya’nın bu toplumsal yapısının
karmaşıklığı hem bölge ülkeleri arasında hem de uluslar arası ilişkilerde çok yönlü olarak
hesaba katılmaktadır. Onlarca egemen ulus, ulusal azınlık, etnik gruplar ile dikkat çeken Asya
kıtasının kültürel ve tarihsel değerleri bakımından da önemli ortak yanları bulunmaktadır.
Kıta içerisinde Uzak Asya, Doğu Asya Güney Doğu Asya, Orta Asya, Avrasya, Kafkasya gibi
tanımlanan farklı bölgelerin etnik, dinsel, kültürel ve tarihsel değerleri bakımından önemli
benzerlikler ve farklılıklar bulunmaktadır.
Dünyanın bütün ilişkilerini etkilen en önemli faktörlerden biri din olgusudur. Asya
kıtasındaki dinsel farklılıklar tarihsel bir zenginlik olarak görülmektedir. Dünya çapında genel
olarak kabul gören tek tanrıya inanan Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam dünya genelinde kabul
görmekle birlikte, Asya kıtasının tarihsel, sosyal ve kültürel değerlerini yansıtan kendine özgü
dinsel grupları var. Bunlar tek tanrılı dinlerin dışında olup, Asya’nın gerçek tarihsel değerini
oluşturmaktadır.
1- ASYA’NIN DİNSEL YAPISI
Özellikle Hıristiyanlık ve Müslümanlık, yıllarca, yayılmacılığın en önemli araçlarından biri
haline getirildi. Başka ülkelerin topraklarını işgal etme ve sömürgeleştirme aracı olarak
kullanılan bu iki din, dünyanın hemen her kıtasında yayılmacılığın ve bölgesel kültürlerin yok
edilmesinde önemli bir işleve sahip oldular. İslam, genellikle Ortadoğu, Afrika ve Doğu
Asya’nın bir bölgesinde yayılmacılığın önemli bir aracı haline getirildi. İşgal edilen yerlere
İslam dini taşındı ve egemen iktidarın önemli bir aracı oldu. Pers, Selçuklu, Osmanlı
İmparatorluğunun yayılmacılığı aynı zamanda İslam’ın yayılmasıydı. Aynı şekilde
Hıristiyanlık, Köleci Roma’nın devlet dini haline gelmesiyle egemen sınıfların koruyucu
rolünü oynadı. Özellikle kapitalizmin uluslar arası düzeye gelmesi ile Hıristiyanlığın da aynı
paralelde gelişme sömürgeciliğin-Hıristiyanlık ilişkisinin kopmaz bir parçasını oluşturdu.
Asya kıtasında da bu iki din önemli bir gelişme gösterdi. Kafkasya-Avrasya bölgesi
Hıristiyanlığın yayıldığı bir alan olarak ön plana çıkarken, Doğu Asya’nın bir kısmı ve Orta
Asya’nın merkez ülkelerinde Müslümanlık egemen din haline geldi. Bunun dışına Asya’nın
birçok ülkesinde Asya kültürünün tarihsel değerlerini yansıtan dinler varlığını korudu. Başta
3
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Çin, Japonya, Hindistan, Vietnam gibi ülkelerde Budizm ve Hindu dinleri çok önemli oranda
etkindirler. Ayrıca dünya genelinde toplumsal devrimlerin en çok olduğu ve kapitalist
dünyada uzun süre kopmuş olmaları nedeniyle ateist olma oranının en yüksek olduğu yer yine
Asya bölgesidir.
Tablo-1: Dinlere Göre Nüfus Oranı
Hıristiyan 2 069 883 000 % 32,2
Müslüman 1 254 222 000 % 19,1
Hindu 787 000 000 % 13,1
Agnostik 781 688 000 % 12,0
Budist 484 000 000 % 7,9
Ateist 148 666 000 % 2,4
Sihizm: 19 000000 % 0,8
Musevi 14 550 000 % 0,5
Diğer ( Çok Tanrıcılar,
Sihler, Bahailer vs.)
783 000 000 % 12
Vatikan tarafından hazırlanmış olan bu tabloya göre, Katolik, Ortodoks, Protestan esas olmak
üzere bütün Hıristiyan gruplarının toplamı 2 milyarın üzerinde olup dünya nüfusunun % 32,’0
ini temsil ederlerken, 1,3 milyar ile Müslümanlar %19,0 oluşturmaktadırlar. Bilinen diğer tek
tanrılı din Musevilik iste 14,5 milyon ile 0,5 temsil etmektedir. Kendine özgün dinsel
yapılarıyla bilinen olan Asya kıtasında etkin olan Hindu dini yaklaşık olarak 790 milyon ile
%13,’ünü, Agnostik dini 780 milyon ile % 12’si, Budizm ise 484milyon ile % 7,9’u
oluşturmaktadır. Ayrıca Asyatik dinler grubunda bulunan Sihizm de 19 milyon ile % 0,8’ini
temsil etmektedir. Tek tanrılı olmayan farklı çok tanrılı dinlere inananların oranı ise 785
milyon olup bu genel oranın % 13’ünü temsil etmektedir. Çok tanrılı dinlerin potansiyeli çok
ciddi oranlarda bulunuyor. Dünyanın değişik bölgelerde birçok topluluğun kendi tarihsel
geleneklerine ve sosyal-kültürel yaşam tarzlarına göre oluşturdukları kendine özgü ‘tanrıları’
bulunuyor.
Vatikan’ın hazırlamış olduğu bu tabloda en büyük sapma ise ateistlerde bulunuyor. Ateistlerin
dünya genelinde oranının % 8 civarı olmasına rağmen, % 2,4 civarında gösterilmesi bilinçli
bir yönlendirmedir. Asyatik ülkelerde, Doğa Avrupa ve Balkan ülkelerinde hatta ABD ve Batı
Avrupa ülkelerinden ateistlerin oranı oldukça yüksektir. Vatikan’ın ateistlerin oranını düşük
göstermesi bilinçli politik bir tercihidir.
Dünya genelindeki dinsel dağılımın Asya kıtasındaki yansıması ise çok daha farklıdır.
Asya’nın tarihisel zenginliğinin en somut örneklerinden biri de çok sayıda dinsel grubun
4
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
bulunması ve bunların özellikle tek tanrılı dinlerle kıyaslandığında, büyük bir kültürel
geçmişe sahip olmasıdır. Asya kıtasının farklı bölgelerinde Hıristiyanlık ve Müslümanlık
önemli bir potansiyel oluştursa da kıtanın kendisine özgü dinlerle kıyaslandığında düşük bir
seviyede olduğunu söylemek mümkündür. Budacılık, Hinduizm, Konfüçyüs’çülük, Şinto dini
ve Taoizm gibi inanışların Asya kıtasında çok önemli bir ağırlığı söz konusudur. Asya
dinlerinin tarihsel ve toplumsal süreçler içerisinde varlıklarını sürdürürlerken, bölgenin
Asyatik imparatorluklarının birer aracı haline geldikleri biliniyor. Ancak Asya’nın kendi
tarihsel-kültürel değerleri üzerinde ortaya çıkan dinsel yapılar, Hıristiyanlık ve Müslümanlık
gibi sosyo-kültürel değerleri yok eden bir yapıları oluşmamıştır.
2025 yılı verilerine göre İslam’ın dünya çapında birinci din haline geleceğini ve bu nedenle
dünya çapında yeni bir dinler savaşının çıkacağını söyleyen Huntington, Hıristiyanlığın
gerileyişi ile ‘Batı Medeniyeti’nin gerileyişi ve hatta çöküşü arasında bir paralellik
kurmaktadır.1
Asya’nın kıtasal olarak gelişen bir ‘medeniyet’ olduğuna dikkat çekerek,
batı’nın Asya halkları arasında Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine yönelmesi gerektiğini
savunmaktadır. Aksi takdirde, İslam’ın önümüzdeki 25-30yıl içinde dünyanın en büyük dini
haline geleceğini, bunun da, batının küresel kapitalist güçlerinin dünya egemenlik sistemi
içinde ciddi sorunlara yol açacağını vurgulamaktadır.
Bu bakımdan Asya kıtasında farklı dinlerin etki gücünü anlayabilmek için mevcut durumu
analız etmekten yarar var. Asya’nın dünyanın değer bölgelerinden farklı olarak, tarihsel
geçmişi büyük ve derin olan çok kültürlü bir toplumsal özelliği taşıması bakımından da dikkat
çeken bir bölgedir. Özellikle egemen sınıfların siyasal iktidarlarının sürdürülmesinin önemli
bir aracı haline gelen Hıristiyanlık ve İslamlık, Asya kıtasında yüz yıllardır kesintisizce bir
faaliyet içerisinde olmalarına rağmen, özellikle Budizm ve Hinduizm karşısında yeteri
derecede başarılı olamamaları ve bu iki Asya dininin ağırlığının devam etmesi, Asya’nın
tarihsel derinliklerinde gelin kültürel gelişmişlikle ilişkilidir. Dinsel olgularla, bölgelerin
sosyolojik-kültürel yapısı arasında her zaman bir ilişki bulunmaktadır. Dinlerin toplumsal etki
gücünü artıran iki temel unsur ön plana çıkar: Sosyo-kültürel ve sosyo-politik durumdur.
Tarihsel yaşamın belirli bir aşamasında tamamen egemen sınıfların iktidar gücü haline gelen
İslam ve Hıristiyanlığın Asya kıtasında egemen dinler haline gelememelerinin temel nedeni,
yerli halkların tarihsel olarak çok güçlü sosyo-kültürel değerleri sahip olmasıdır.
Tablo-2: Asya kıtası ülkelerinde farklı dinlerin etkisi
Ülke Müslüman
%
Hıristiy
an %
Hindu
%
Budist
%
Sihiz
m
Ateist
e
Animi
st %
Diğerl
eri%
GÜNEY ASYA ÜLKELERİ
Pakistan 97 3
Hindistan 12 2 82
Bangladeş 83 16 1

1 HUNTİNGTON P. Samuel, Medeniyetler Çatışması, Okyanus yay. İstanbul,2006, syf.85.
5
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Afganistan 99
Sirlanka 7 8 15 70
Nepal 86 8 6
DOĞUVE GÜNEY DOĞU ASYA ÜLKELERİ
Çin —
Endonezya 88 8 2 2
Japonya, 84 14 2
Leos 60
Maldiev
Mongolie 4 6 50
Kamboçya 95 5
Myanmar 4 4 89
Singapur
Tayvan
Tayland
Doğu Timur 95 5
Vietnam 4
Filipinler 5 92 3
Bhoutan 25 75
Brunie 67 10 13 10
KoreGüney
26 26
Kore-Kuzey —
Malezya 61 9 6 19
ORTA ASYA VE KAFKASYA ÜLKELERİ
Moğolistan 80
Özbekistan 88 9
Azerbaycan 93 5
Kazakistan 47 44
Tacikistan 85 5
Kırgızistan 75 20
Türkmenistan 89 9
Rusya 15 80 —
Moldavi 98
Ermenistan 95
Azerbaycan 93 5
Beyaz
Rusya
80 s
Gürcistan 80
OKYANUS ÜLKELERİ
Avustralya 66
6
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Gine 66 34
Yeni
Zelanda
61
Fiji 8 47 38 7
Dünyanın en çok din topluluğuna sahip olan ülke Hindistan’dır. Yüzlerce farklı dinsel grup
bulunmaktadır. Aynı zamanda Asya’nın dinsel kültürel değerlerini yansıtan ülke olması
bakımından da tarihsel bir zenginliğe sahiptir.
Hinduizm dini Güney ve Güney Doğu Asya ülkelerinde Hindistan, Bangladeş, Nepal, Sir
Lanka, Bhoutan, Endonezya ve Malezya’da yaygındır. Hindu dininin merkezi Hindistan’dır.
Dünyanın sınırlı birkaç ülkesinde bulunmakla birlikte, yaklaşık olarak 800 milyonluk bir
potansiyeliyle dünyanın üçüncü büyük dinidir.
Hinduizm, dünyanın en eski ve en geniş kapsalı bir dindir. Belli bir kurucusu yoktur ve
tarihten öncesi döneme kadar uzanır. Örneğin M.Ö. 1500 yıllarında Doğu Avrupa ‘dan gelen
Ariler, Hindistan’ı işgal ederler. Hinduizm, Ari ırkının oluşturduğu sisteme karşı kast sistemi,
sınırsız bir toplum sevgisi ve bağlılık duygusu kavramları üzerine kurulmuş toplumsal ve
siyasi olguların yansıması olarak görülmektedir.
Hindu yolunu sevgi, şiddetten kaçınma, iyi davranışlar, doğruluk ve mistik bir din olarak
tanımlanır. Hinduizm’in temelinde Brahma (Mutlak Varlık) inancı yatmaktadır. Bu husustaki
geniş bilgiyi Hinduizm’in Kutsal Metinleri olan Veda’larla Brahmana’larda bulmak
mümkündür.
Hinduizm’de en önemli ilke dharma’dır. Dharma, insanların sosyal ve dini yaşam biçimleri ve
davranış prensiplerini Hindu dinine göre şekillendirmesi olarak algılanır.
Hinduizm, aynı şekilde Avrupa ile Asya’nın Hindistan bölgesinin halkları iç içe geçerek
karşılıklı kültürel, geleneksel ve sosyal bir bütünleşmeyi oluşturduğu da iddia edilen Budist
dinini yaklaşık olara 790 milyon insan desteklemektedir. Hindistan’ın bir başka dini Cainizm,
bugünkü Hindistan’da azınlık olmakla beraber ABD, Batı Avrupa ve Afrika’da büyüyen
topluluklar halinde varlığını sürdürmekte olan Güney Asya kökenli bir din ve felsefedir.
Tahminen M.Ö. 500 yıllarında, Hindistan’da Nataputta Vardamana(Mahavir) tarafından
kurulan Cainizm’in temel felsefesi ‘tüm canlıların eşit olduğunu ve özellikle şiddete karşı’
olmaktır. Güney Asya topluluklarının sosyal, kültürel ve geleneksel değerleri üzerinde
gelişmesine rağmen ciddi bir gelişme göstermeyen ve özellikle Hindistan’da azınlık bir din
olarak kalan Cainizm, ABD, Avrupa ve Afrika’da inan gruplar bulunmaktır. Bugünkü verilere
göre tahmini olarak 5 milyon civarında insan Cainizme’e inanmaktadır.
Asya’nın en yaygın dinlerinden biri de Budizm’dir. Özellikle Doğu Asya ülkelerinden yaygın
olan Buda dini; Japonya, Leos, Moğolistan, Sirlanka Kamboçya, Myanmar, Doğu Timur,
Filipinler, Bhoutan, Brunie, Kore-Güney, Kore-Kuzey, Malezya gibi ülkelerde yoğundur.
7
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Bugünkü verilere göre yaklaşık olarak 500 milyon takipçisi bulunmaktadır. Çin’de Budizmin
önemli bir etkisi olmakla birlikte somut bir analiz yapmak zor.
Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyon takipçisi bulunan din ya da öğretiler
topluluğu. İlk önce Hindistan’da ortaya çıkmış, daha sonra zaman içinde Güney, Güneydoğu
ve Doğu Asya’da (Sri Lanka, Moğolistan, Kore, Japonya, Tibet, Çin, Tayland ve Nepal gibi
ülkelerde) yayılmıştır.
Budizm M.Ö. 563-M.Ö. 483 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen, bugün Buddha olarak
bilinen Siddhartha Gautama tarafından kurulmuştur. Sosyolojik ve tarihsel olarak
incelendiğinde Budizm’in, Hindistan’ı işgal eden Aryan topluluklarının beraberinde getirdiği
Brahmanizmin sert politikalarına karşı bir tepki olarak ortaya çıktığı iddia edilmektedir.
Felsefi olarak incelendiğinde, Budizm’in en temel kaynağı olarak Siddharta Gautama’nın
aydınlanma deneyimidir. Ganj kıyılarının kutsal kenti Benares ve dolaylarını yeni felsefesini
anlatarak gezen Gautama Buddha, kayıtlara göre 80 yaşında Kuşinigar’da (Hindistan)
ölmüştür.
Asya kısasında özellikle Çin, Hindistan, Japonya, Rusya ve Pakistan gibi ülkelerin dinsel
durumu bölgesel ilişkilerde bir faktör olarak görülmektedir. Özellikle 1,3 milyarlık nüfusu ile
dinsel grupların ilgisini çeken Çin’de bilinen dinlerin çok yoğunluk faaliyetleri söz
konusudur. Çin ideolojik-politik konumlanışı nedeniyle ‘ateist’ bir sisteme sahiptir. Bu
bakımdan ateist bir toplum olarak algılanmaktadır. Çin toplumu tarihin hemen her döneminde
farklı dinlerin değişik boyutlarda örgütlendiği bir ülke olarak bilinmektedir.
Çin’in sosyolojik tarihi incelendiğinde en yaygın dinin Budizm olduğu görülür. Çin toplumu
1.yüzyılda Budizm ile tanıştı, ancak fiili etkin bir din haline gelmesi ise 4.yüzyılda oldu.
Çin’in değişik bölgelerinin tarihsel, sosyal ve kültürel durumuna göre Budizm’in farklı alt
kolları olmakla birlikte, Çin’de toplam 220 bin rahip, 13.500 tapınak, 46 Budizm okulu ve
60’a yakın dergi, gazete gibi yayın türü yayılmaktadır.
Çin tarihsel-toplumsal yapısı incelendiğinde farklı dinsel grupların var olduğunu görebiliriz.
Bunlardan biri de; 2. yüzyılda doğan Taoizmdir, 1800 yıllık bir geçmişe sahiptir. Taoizm,
daha çok doğaya ve kendi geçmiş atalarına tapınması olarak bilinir. Quanzhen ve Zhengyi
olarak ikiye ayrılan Taoizm’in 1500’den fazla Taoizm tapınağı ve 25 bin rahibi bulunuyor.
Çin’e girin ve belirli bir yayılma gösteren İslamiyet, Çin’e 7. yüzyılda geldi. Bugünkü
verilere göre Çin’in Hui, Uygur, Tatar, Kırgız, Kazak, Özbek, Dongxiang, Sala, Bao
bölgelerinde yaklaşık olarak 22 milyon kişi, İslam dinine inanmaktadır. Çin’de şu anda 30
binden fazla cami ve 40 bini aşkın imam vardır.
Çin’de çok yoğunluklu olarak faaliyet yürüten dinlerin başında Hıristiyanlık geliyor. Özellikle
Çin’in sosyal-kültürel geleneksel yapısına uyumlu bir Hıristiyanlaştırma faaliyet çok boyutlu
olarak devam etmektedir. 7.yüzyıldan beri faaliyet Hıristiyan-Katolikliklerinin bugünkü
veriler dikkate 100 Katolik bölge, 5 milyon Katolik, 5000’e yakın kilise, 12 de Katolik okulu
bulunuyor. Çin Taoizmi’de Vatikan’ın Hıristiyanlaştırma faaliyetleri çok yoğun olarak devam
8
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
ediyor. “Son 20 yıl içinde 1500’ü aşkın genç papaz yetiştirildi ve bunların 100’den fazlası
eğitim görmek için yurtdışına gönderildi. Bunun yanı sıra Çin Katoliklik Derneği’nde 3200
genç rahibe bulunuyor. Her yıl yaklaşık 50 binden fazla kişi Katolik kiliselerinde vaftiz olur
ve 3 milyondan fazla İncil basılır.” Çin’in Hıristiyanlaştırma faaliyetlerindeki artış hemen
hemen bütün dünyanın dikkatini çekiyor. Bugünkü tahmini rakamlara göre Çin’de 23 milyon
Hıristiyan, 18 binden fazla papaz ve 12 bini aşkın kilise ile 25 bin dini faaliyet yapılabilen yer
bulunuyor.2 Çin’de bir başka dikkat çeken özellik ise ‘halk dinleri’ olarak bilinen Konfiçüys
gibi akımlara olan bağımlılığın azalması buna paralel olarak ‘ateist’ olanların yüzdesinde
ciddi bir artışın olmasıdır. Örneğin 1900 yılında ‘halk dinlerine’ olan inanç yüzde 26
civarındayken bu oran 2000’lıyıllarda yüzde 2,3 e düşmüş. Buna paralel olarak ateistim
diyenlerin oranı ise % 23 civarına çıkmış. Dinsel gruplarda ise Budizm ve Hıristiyanlık ciddi
bir artış göstermektedir.
Japonya’nın kendine özgür olan ve en eski dinlerinden biri olarak bilinen Şintoizm (Tanrının
yolu) Budizm’in ülkeye ulaşmasından önce salt Japonya’ya özgü inançlar ve değerleri ifade
eden bir dindi. Bir bakıma Japonya’nın milli dini olarak tanımlanabilir. Ancak Budizm’in
Japonya’da yayılmasıyla Şinto dini önemli oranda geriledi. Bugünkü verilere göre Japonya’da
4 milyon civarında Şinto tapınağı ve 100.000 civarında da bu tapınaklarda görevli din adamı
bulunuyor. Bugün Japonya’da en yaygın din olarak bilinen Budizm, ülkenin kültürel
değerlerini içine alarak özgün bir şekilde gelişmiştir. Örneğin tapınakların inşa edilmesiyle
Japon mimar ve sanatının etkileri çok ciddi oranda kendisini hissettiriyor. Japonya’nın
nüfusunun % 84 yani 97 milyonu Budist’tir. Ayrıca 75.000 civarında Budist tapınak ve
200.000 civarında Budist din görevlisi bulunuyor. Son iki yüzyıldır Hıristiyanlıkla tanışan
Japonya’da çok sayıda misyoner görev yapmaktadır. Japonya’da büyük-küçük 7.500
civarında kilise ve bir milyona yakın Hıristiyan bulunmaktadır.3
İslam dinini doğuş yerinin Ortadoğu olması nedeniyle bir bakıma İslam dünyasının kalbimerkezi olarak görülmektedir. Ortadoğu 3 büyük tek tanrılı dine tanıklık etmekle birlikte
bölge devletlerinin hemen hepsi İslam’ı tercih etmişlerdir. Bu bakımdan Ortadoğu İslam’ın
tarihsel ve Kültürel merkezi olmakla birlikte, Müslüman nüfusunun ancak % 17’sine sahiptir.
İslam dünyasının nüfusunun çok önemli bir kısmı Asya kıtasında bulunmaktadır. Müslüman
nüfusunun yaklaşık olarak %28’i yani 456 milyonu Güney Asya bölgesindedir. Örneğin
Endonezya nüfusunun % 88, yani 207 milyonu Müslüman dır. Hindistan’da azınlık olarak
gösterilen Müslüman nüfus 151 milyondur. Güney Doğu Asya’nın barındırdığı genel
Müslüman nüfusunun % 16’sını barındırmakta olun yaklaşık olarak 250 milyondur. Pakistan
nüfusunun 162 milyonu, Bangladeş’in ise 151 milyon Müslüman’dır. Doğu Asya’da % 2,6,
Orta Asya’da ise % 5,1 civarında Müslüman nüfus bulunmaktadır. İslam dünyasının bütününü
ele aldığımızda Müslüman nüfusunun % 52,2’si Asya kıtasındadır. Yaklaşık olarak 3,6milyar
nüfusa sahip olan Asya kıtasında Müslüman nüfusu 771 milyon civarındadır. Bu bakımdan
Asya kıtası, nüfus yoğunluğu esas alındığında, İslam dünyasının da merkezi olarak
görülebilinir.

2
http://turkish.cri.cn/chinaabc/chapter6/chapter60402.htm
3
http://www.turkeyarena.com/turkeyarena/tarih/8362-japonyada-din-ve-felsefi-gelenekler.html
9
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Asya kıtasının özellikle Avrasya bölgesinde Hıristiyan Ortodokslar yoğundur. Rusya
nüfusunun % 80’ini yani yaklaşık olarak115 milyon Ortodoks-Hıristiyan’dır. Avrasya
kıtasında ise yaklaşık oyarak 159 milyon Ortodoks bulunuyor. Hindistan’da yaklaşık olarak
22 milyon, Sirlanka’da 2,2 milyon, Endonezya’da 17 milyon, Filipinlerde 74 milyon, Güney
Kore’de 13 milyon olmak üzere Doğu Asya kıtasında yaklaşık olarak 130 milyon Katolik
Hıristiyan yaşamaktadır. Ayrıca 4 milyonu Rusya’da olmak üzere 5,5milyon Protestan
bulunuyor.
Doğu-Güneydoğu Asya ve Okyanus bölgesinin Katolikleri de eklendiğinde yaklaşık olarak
200 milyon Hıristiyan bu Asya kıtasında yaşamaktadır. Doğu Asya bölgesinde çok ciddi
oranda Hıristiyan faaliyeti yürütülmektedir. Vietnam, Güney Kore, Laos, Çin, Japonya gibi
Asya ülkelerindeki Hıristiyanlaştırma faaliyetleri dikkate alındığında bütün Asya kıtasında
Hıristiyan nüfusu yaklaşık olarak 300 milyondur.
2- ASYANIN TARİHSEL ZENGİNLİĞİNDE DİLLER
Diller tarihsel gelişme süreçlerinin en önemli halkasını oluşturdukları gibi toplumsal
gelişmenin de motorudurlar. Toplumlukların sürekliliğini sağlayan, onların sosyal ve kültürel
değerlerini kesintisizce geleceğe taşıyan tek temel olgu dildir. Bu bakımdan bir topluluk için
vazgeçilmez olan en büyük varlık dilin sürekliliğidir. Toplumsal yaşamda dilin yok edilmesi
ile o topluluğun tarihten silinmesi arasında kesin ve mutlak bir bağ vardır. Bu bakımdan
egemen toplumsal güçler, bir topluluğu tarihsel-kültürel olarak yok etmek için önce onların
ortak yaşam alanını oluşturan diline yönelirler. Bu başarıldığında asimilasyon süreci esasen
tamamlanmış olur.
Kapitalistlerin bölgesel işgallerde öncelikli hedef, hemen her zaman işgal edilen bölge
halklarının dillerinin ortadan kaldırılması olmuştur. Bir topluluğu kendi tarihsel değerleriyle
olan güçlü bağlarını koparmak ve onu hiçleştirmek için öncelikli olarak ana dilinin
unutulması sağlanır. Bu başarıldıktan sonra da topluluğu istediği kalıplara sokmak çok daha
kolay olmuştur.
Batılı sömürgeci güçlerin Amerika ve Afrika kıtasını, işgal ederken en önemli başarıyı,
kıtaların tarihsel kültürel zenginliklerini ifade eden, bölge halklarının dillerinin yok ederek,
topluluğu asimile etmekte buldular. Bölge halklarının konuştuğu onlarca dil yok oldu.
Kapitalist barbarların olarak ön plana çıkan, İspanyolca, Portekizce, Hollandaca, İngilizce ve
Fransızca değişik kıtalarda egemen dil haline geldi. Böylece kıta halklarının esas ana diller
yok edilerek zora dayanan ‘ resmi’ diller oluşturuldu.
Asya kıtası diller bakımından çok büyük bir zenginliğe sahiptir. Kıtanın yüzölçümü ve nüfus
büyüklüğü nedeniyle yüzlerce farklı dil konuşulmaktadır. Kapitalist barbarların akınına
uğrayarak, çok uzun yıllar sömürge boyunduruğunda kalmalarına rağmen, tıpkı kendine özgü
dinler gibi Asya halkları kendi dillerini önemli yaşatmayı başarabildiler. Asya kıtasında her
ülkenin özgülünde egemen ulusun dil belirleyici olmakla birlikte, azınlıkta kalan topluluklar
da kendi dillerini kullanabilme olanaklarına sahip oldular. Bunun en önemli faktörlerinden
biri de, özellikle 2.dünya savaşından sonra Asya kıtasında bağımız-demokratik ve hatta
10
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
sosyalist devletlerin önemli bir güç haline gelmeleri ve bütün azınlıkların kendi dillerini,
kültürlerini kullanma ve geliştirebilme olanaklarına sahip olmalarıdır.
Küreselleşen bir kapitalist dünyada ekonomik, sosyal, kültürel ve politik gelişmeler ile dillerin
etki alanları arasında doğrudan bir bağ bulunmaktadır. Küresel kapitalist sistem güçleri,
kültürel hegomanyayı çok yönlü örgütlerken, dilin oynayacağı rolü çok iyi bilmektedirler.
Küreselleşmede güç merkezleri yeniden şekillenirken özellikle ekonomik-politik ilişkiler
ağında dillerin önceliğinde de belirli bir farklılaşma oluşmaktadır. Sömürgeciliğin dili olarak
ön plana çıkan İngilizce ve İspanyolca gerilerken Asyatik diller daha etkin olmaya
başladıklarını görülüyor.
Tablo-3: Dünyada en çok konuşulan 30 dil
Dil Aile Yazı Düzeni Konuşan
kişi
sayısı(milyo
n)
Nerede konuşuluyor?
(çoğunluk)
Mandarin Çin- Tibet Çin 1051 Çin, Malezya, Tayvan
İngilizce Hint- Avrupa Latin 510 ABD, İngiltere, Avustralya,
Kanada, Yeni Zelanda
Hindi Hint-Avrupa Devanagari 490 Orta ve Kuzey Hindistan
İspanyolca Hint-Avrupa Latin 425 İspanya, Güney Amerika
Ülkeleri
Arapça Afro-Asyatik Arapça 255 Orta Doğu, Arabistan, Kuzey
Afrika
Rusça Hint-Avrupa Slav 254 Rusya, Orta Asya
Portekizce Hint-Avrupa Latin 218 Brezilya, Portekiz, Güney
Afrika
Bengali Hint-Avrupa Bengali 215 Bangladeş, Doğu Hindistan
Malay,
Indonesian
MalezyaPolinezya
Latin 175 Endenozya, Malezya, Singapur
Fransızca Hint-Avrupa Latin 130 Fransa, Kanada, Orta ve Batı
Afrika
Japonca Altay Çin harfleri
ve 2 Japon
alfabesi
127 Japonya
Almanca Hint-Avrupa Latin 123 Almanya, Avusturya, Orta
Avrupa
Farsça Hint-Avrupa Nastaliq 110 İran, Afganistan, Orta Asya
Urdu Hint-Avrupa Nastaliq 104 Pakistan, Hindistan
Punjabi Hint-Avrupa Gurumukhi 103 Pakistan, Hindistan
Vietnam dili Avustralasyat
ik
Latin temelli 86 Vietnam, Çin
Tamil Kadaik Tamil 78 Güney Hindistan, Sri Lanka,
11
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Malezya
Wu Çin-Tibet Çin 77 Çin
Javanese MalezyaPolinezya
Javanese 76 Endenozya
Türkçe Altay Latin 75 Türkiye, Orta AsyaTurkey
Telugu Kadaik Telugu 74 Güney Hindistan
Korece Altay Hangul 72 Kore Yarımadası
Marathi Hint-Avrupa Devanagari 71 Batı Hindistan
İtalyanca Hint-Avrupa Latin 61 İtalya, Orta Avrupa
Thai Çin-Tibet Thai 60 Tayland, Laos
Cantonese Çin-Tibet Çin 55 Güney Çin
Gujarati Hint-Avrupa Gujarati 47 Batı Hindistan, Kenya
Polonyaca(L
ehçe)
Hint-Avrupa Latin 46 Polonya, Orta Avrupa
Kannada Kadaik Kannada 44 Güney Hindistan
Burmese Çin-Tibet Burmese 42 Myanmar
Çin, Malezya ve Tayvan gibi ülkelerde, Çin-Tibet dil grubunda olup Mandarin dilinin
konuşanların sayılı bir milyarın üzerindedir. Ayrıca Çin-Tibet dil grubunda olan Burmese
dilini 42 milyon, Thai dilini 60 milyon, Ayrıca Çin’de ikinci büyük dil olarak konuşulan
Wu’yu 77 milyon, Güney Çin’de etkin olan Cantonese dilini 55 milyon kişi kullanmaktadır.
Böylelikle Çin-Tibet dil grubunda olan ve Çin’in ve yakın komşu ülkelerin tarihsel-kültürel
1,3 milyar kişi konuşmaktadır. Çin dilleri 10 Asya kıtası içerisinde 10 farklı ülkede
konuşulmaktadır. Asya’nın bir bakıma hâkim dili Çin dilleridir.
Dünyanın en çok konuşulan ikinci büyük dili İngilizcedir. Hint-Avrupa dil grubunda olmakla
birlikte dünyanın 106 ülkesinde konuşmaktadır. İngilizceyi resmi dil olarak kullanan ABD,
İngiltere, Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda gibi ülkeler dâhil olmak üzere İngilizceyi resmi
dil olarak kullananların sayısı yaklaşık olarak 510 milyondur.
Orta ve Kuzey Hindistan bölgesinde Hindi dilini kullananların sayısı yaklaşık olarak 500
milyondur. Kapitalist sömürge dili olarak bilinen ve dünyanın 28 ülkesinde konuşulan daha
çok İspanya ve Güney Amerika Ülkelerinde resim dil olarak kullanılan İspanyolcayı konuşan
insan sayısı yaklaşık olarak 430 milyondur.
Afro-Asyatik dil grubunda bulunan ve 26 ülkede konuşulan ve Orta Doğu, Arabistan, Kuzey
Afrika’nın resmi dili olan Arapçayı 255 milyon, 16 ülkede konuşulan Rusya ve Orta Asya’da
resmi dil düzeyinde Rusçayı konuşan insan sayısı 254 milyon, 9 ülkede konuşulan ve
Brezilya, Portekiz, Güney Afrika’nın çoğunlukta konuştuğu Portekizceyi 218 milyon,
dünyanın 47 ülkesinde konuşulan ve Fransa, Kanada, Orta ve Batı Afrika bölgesinin resmi
dilleri arasında bulunan Fransızcayı da 130 milyon kişi konuşmaktadır.4

4
http://www.dunyadevletleri.com/istatistikler_diller.html
12
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Dünya kapitalist sisteminin egemenlik güç ilişkisi dikkate alındığında ekonomik ve politik
gücü temsil eden İngilizce büyük bir ağılığı söz konusudur. Bir bakıma küresel sermayenin
iletişim dili olarak yıllardır egemenliğini korumaktadır. Dünyanın 106 ülkesinde İngilizcenin
çok yaygın kullanılması dikkate alındığında esasen İngilizce konuşanların sayısı bir milyara
yakın olduğu söylenebilir. Britanya İmparatorluğu olarak bilinen İngiltere’nin eski
sömürgelerinde İngilizce fiili bir resmi dil gibi kullanılmaktadır. Örneğin nüfus yoğunluğu
bakımından ön plana çıkan Hindistan, Pakistan, Bangladeş gibi ülkelerde İngilizce bir resmi
dil gibi hem eğitimin her alanında hem de günlük yaşamda kullanılmaktadır. Özellikle
kapitalist küreselleşmeye paralel olarak internet ve telekomünikasyon dilinin de İngilizce
üzerinde olması, İngiliz kültürünün önemli bir üstünlük sağlamasına yol açtığı kabul ediliyor.
Ancak, özellikle son 20 yıldır küresel güç merkezlerinin Asya’ya doğru kayması ve dünya
ekonomisinde öncelikli bir yere gelmeleri nedeniyle Asyatik dillerin rolü hızla artmaya
başladı. Özellikle Çin’in dilleri dünya çapında kullanılan bir dil olarak hızla gelişmektedir.
Dünyanın hemen her ülkesinde üniversitelerde Çin dil bölümleri, çok yaygın kurs
merkezlerinin açılması, dünyanın önemli internet-yazılım şirketlerinin Çin dillerini esas alan
özel programlar geliştirmeleri, Çin’in artan ekonomik ve politik gücüne paralel olduğunu
belirtmek gerekir. Çin devlet yöneticilerinin hem ithalat ve ihracat ilişkilerinde, hem de
uluslar arası politik ilişkilerde Çin dilinin kullanılmasına özel bir önem vermeleri, bir bakıma
Asya kıtasının merkez üssü olarak Batı’nın kültürel-politik temsilcisi olan İngiliz
hâkimiyetine karşı bir rekabeti içeriyor.
Tablo-4: Asya’da kullanılan diller
Ülke Kullanılan Resmi Diller
GÜNEY ASYA ÜLKELERİ
Pakistan Ourdou, ingilizce
Hindistan Hindu. İnglizce ve 22 resim dil
Bangladeş Bengali, ingilizce
Afganistan Parchtou, Ouzbek, Dari,
Sirlanka İngilizce, Tamoul, Cinghalais
Nepal Nepali
DOĞUVE GÜNEY DOĞU ASYA ÜLKELERİ
Çin Mandarin, Cantonese, Wu ve 55 azınlık
resmi dil.
Endonezya Endonezya ve 200 dil
Japonya, Japonca
Leos Loa, Fransızca ve İngilizce
Maldiev Divehi, İngilizce
Mongolie Khalkha
13
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Kamboçya Khmer
Myanmar Birman
Singapur Mandarin, İngilizce, Malais, Tamoul
Tayvan Mandarin, Tayvan,
Tayland Tailand, mandarin, ingilizce
Doğu Timur Portekizce. tetun
Vietnam Vietnamien
Filipinler Tagalog, ingilizce
Bhoutan Dzonkha-tibetain, nepali
Brunie Malais
Kore-Güney Koreen
Kore-Kuzey Koreen
Malezya Malis
ORTA ASYA VE KAFKASYA ÜLKELERİ
Moğolistan Khalkha
Özbekistan Özbekçe, Rusça, Tacik
Azerbaycan Azerice, Rusça
Kazakistan Kazakça, Rusça
Tajikistan Tacik, Özbek, Rusça
Kırgızistan Kırgızistan, Rusça
Türkmenistan Türkmen, Rusça
Rusya Rusça
Moldavi Moldave, Rusça
Ermenistan Ermenice, Rusça
Azerbeycan Azeri, Rusça
Beyaz Rusya Bielorusse, Rusça
Gürcistan Görcüce, Rusca, Abahaza, Ermenice
OKYANUS ÜLKELERİ
Avusturalya İngilizce
Gine İngilizce, melanesien
Yeni Zellanda İngilizce
Fiji İngilizce
14
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Asya kıtası devletlerin resmi dilleri dışında hemen her bölgede çok yaygın olarak kullanılan
yerel-bölgesel resmi diller var. Özelilikle nüfus yoğunluğu bakımından büyük olan Asya
kıtasında yüzlerce farklı dil grupları bulunuyor. Bunları bir kısmı bölgesel-yerel resmi diller
olarak devlet tarafından kullanılmakta, bazıları da halkın günlük yaşamda kullandığı diller
özelliğine sahiptirler. Özellikle özerk cumhuriyetlerden bölgesel otonomlara kadar birçok
alanda hem cumhuriyetlerin kendi dilleri kullanılmakta, hem de bölgede kullanılan çok farklı
dillerin yaşanması için gerekli destekler sunulmaktadır.
Asya kıtasında binlerce yıldır kullanılan köy dillerin daha önemli bir kesimi bugüne kadar
varlığını sürdürmesinin en önemli nedeni, kıtanın tarihsel, sosyolojik ve kültürel durumu ile
ilişkilidir. Yerel halklar arasında kültürel ve dil asimilasyonu pek etkili olmadığı görülüyor.
Bölgede çok büyük imparatorluklar kurulmuş olmalarına rağmen yerli halkların yok edilmesi
v dillerinin, kültürlerinin ortadan kaldırılması gibi özel bir amacın olmadığı görülüyor.
Bunun ekonomik, politik ve sosyolojik faktörleri bulunmakla birlikte, sonuçta, Asya kıtasının
dilsel zenginliği sürekliliğini korumuştur.
Ancak kapitalist güçlerin Asya kıtasını işgal etmeleriyle, bölgesel kültürlerin bütünlüklü
olarak yok edilmesi için ciddi bir saldırı gerçekleştirilmiş. Özellikle İngiltere ve Fransa gibi
işgalci ülkeler işgal ettikleri bölgelerde öncelikli olarak bölge halklarının ortak değerlerini
temsil eden dilleri ve kültürlerini tasfiyeye yönelmişlerdir. Bugün Asya’nın birçok ülkesinde
İngilizce ve Fransızcanın etkin olmasının nedeni, işgalci ve asimilasyoncu politikaların bir
sonucudur.
Endonezya’da 200’ün üzerinde dil konuşulmaktadır. Hindistan’da kabile dilleri dışında
eyaletler düzeyinde kullanılan 22 tane resmi dil bulunuyor. Rusya’da 21özerk cumhuriyetin,
otonom bölgelerinin kullandığı 40’a yakın dil bulunuyor.
Endonezya, Çin, Rusya ve Hindistan’daki somut durumu Asya’nın özgülüğünü anlamak
bakımından bize somut bir fikir verebilir.
Tablo-5: Rusya’da Özerk Bölgelerde Diller
Konuşulan Diller Konuşan Kişi
Sayısı
Konuşulan Özerk
Cumhuriyet
Adıgece 447 bin Adıgeya Cumhuriyeti
Altayca 235 bin Altay Cumhuriyeti
Başkortça 3,9 milyon Başkurdistan Cumhuriyeti
Buryatça 1 milyon Buryatya Cumhuriyeti
Agulca, Avarca, Azerice, Çeçence,
Dargince, Kumukça, Lakça, Lezgice,
Nogay, Rutulca, Tabasaranca, Tatça,
Tsahurca
2.5 milyon Dağıstan Cumhuriyeti
1,3 milyon İnguş Cumhuriyeti
Kabartayca, Balkarca, 970 bin Kabardin-Balkar
Cumhuriyeti
15
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Kalmık Moğolcası, 300 bin Kalmıkya Cumuhriyeti
Karaçay-Malkar Türkçesi, Çerkesce
(Kabartayca)
450 bin Karaçay-Çerkez
Cumhuriyeti
Karelce, 740 bin Karelya Cumhuriyeti
Komice 1 milyon Komi Cumhuriyeti
Marice 740 bin Mariy El Cumhuriyeti
Finno-Ugric 1 milyon Mordovya Cumhuriyeti
Yakutca 980 bin Saha (Yakutya)
Cumhuriyeti
Oestçe 700 bien Kuzey Osetya
Cumhuriyeti
Tatarca 3,8 milyon Tataristan Cumhuriyeti
Türkçe Tuva Cumhuriyeti
Udmurtça 1.6milyon Udmurt Cumhuriyeti
Hakasça. 510 bin Hakasya Cumhuriyeti
Çence 2 milyon Çeçen Cumhuriyeti
Çuvaşça, 1,2 milyon Çuvaş Cumhuriyeti –
Çavaş Cumhuriyeti
Rusya, Sovyetler Birliği’nin bir kısım özelliklerini fiilen devam ettirmektedir. Federasyon
olma özelliğini de 21 farklı cumhuriyetten oluşmasından aldığı gibi bu cumhuriyetler kendi
kültürlerini ve dillerinin kullandıkları gibi aynı özerk cumhuriyet içerisinde bulunan farklı
dillerin kullanılması için yasal bütün olanaklar tanınmıştır. Özerk
‘Özerk Dağıstan’ bölge bölgesinde,
a. Akhvakh: Akhvakh bölgesinde ve Shamil bölgesinde 8 köyde yaşar ve kendi dillerini
konuşurlar. 2002 sayımlarına göre bu dili öğrenmek için 6376 kişi özerk yönetime başvuruda
bulunmuş
b. Andi: 9 köyde, kuzey Botlikh Bölgesinde, Khiani ve Gagatli’de yaşar ve kendi dillerini
konuşurlar. Şiveleri: Munin, Rikvani, Kvanxidatl, Gagatl, Zilo’dur. 2002 sayımlarına göre
21808 kişidirler.
16
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
c. Botlikh: Botlikh Bölgesindeki, Botlikh ve Miarso adlı 2 köyde yaşar ve kendi dillerini
konuşurlar. 5,000 kişi bu dili öğrenmek için başvuruda bulunmuş.
d. Bagulal (Bagval): Tsumadin ve Akhvakh Bölgesinde 6 köyde yaşar ve kendi dillerini
konuşurlar. 2,000 kişi bu dili öğrenmek için başvuruda bulunmuş.
e.Bezhta (Bezhta language= Kapucha; merkezini Bezhta’nın oluşturduğu 3 köyde yaşar ve
kendi dillerini konuşurlar. 6198 kişi başvuruda bulunmuş
f. Chamalal: Kuzey Tsumadin Bölgesinde yaşar ve kendi dillerini konuşurlar. 5,000
kişi dil öğenme başvurusunda bulunmuş.
g. Dido (Tsuntal, Tsez): in a few köyde Tsuntin (S’undin) bölgesinde yaşar ve kendi dillerini
konuşurlar. Başvuru sayısı 15.256 kişidirler.
h. Godoberi: Güneybatı Botlikh Bölgesinde, merkezinin Godoberi olduğu köylerde yaşarlar
ve kendi dillerini konuşurlar. Öğrenmek için başvuru yapanların sayısı 3,000’dir.
i. Hinukh: Yaklaşık 150 kişilik küçük bir gruptur. Tsuntin
(S’undin) Bölgesinde Khenokh köyünde yaşar ve kendi dillerini konuşurlar. 2002 sayımlarına
göre 531 kişidirler.
j.Hunzib: Kuzeydoğu Bezhtin Uchastok bölgesinde, merkezinin Gunzib olduğu köyde yaşar
ve kendi dillerini konuşurlar. 998 kişi, bu dili öğrenmek için başvuruda bulunmuş,
3- HİNDİSTAN’DA DİLLER
Hindistan’ın anayasa tarafından belirlenmiş 22 resmi dili bulunmaktadır. Bu dillerden birisi
olan ve nüfusun yaklaşık %40’ı (422 milyon kişi) tarafından konuşulan Hindi dili,
Hindistan’ın ulusal yazışma dili olarak benimsenmiştir. Bu dillerin yanı sıra ülkenin çeşitli
bölgelerinde 844 farklı lehçe kullanılmaktadır.
Tablo-6: Hindistan’ın 22 resmi dilin konuştuğu eyaletler:
Dil Konuşan
Kişi Sayısı
Konuşulan Eyaletler Konuşma
% Oran
Assami 13 milyon Assam 1.28
Bengali 83 milyon Batı Bengal, Assam, Jharkhand, Tripura 8.11
Bodo 1.2 milyon Assam 0.13
Dongri 0.1 milyon Camnu ve Keşmir 0.22
Gucarati 46 milyon Gucarat, Maharashtra, Tamil Nadu 4.48
Hindi 422 milyon Uttar Pradesh, Madhya Pradesh, Uttarakhand, 41.03
17
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Chhattisgarh, Bihar, Haryana, Rajasthan ve
Himachal Pradesh
Kannada 38 milyon 3.69
Keşmiri 5.5 milyon Camnu ve Keşmir 0.54
Konkani 2.5 milyon Konkan, Karnataka, Maharashtra, Kerala 0.24
Maithili 12 milyon Bihar 1.18
Malayalam 33 milyon Kerala, Lakshadweep, Mahé, Puducherry 3.21
Manipuri (Meitei
ya da Meithei)
1.5 milyon Manipur 0.14%
Marathi 72 milyon Maharashtra, Karnataka, Madhya Pradesh,
Gujarat, Andhra Pradesh, Goa
6.99
Nepali 2.5 milyon Sikkim, Batı Bengal, Assam 0.28
Oriya 33 milyon Orissa 3.21
Pencabi 29 milyon Pencap, Chandigarh, Delhi, Haryana 2,92
Sanskrit 0.05 milyon Mattur 0.003
Santali 6.5 milyon Bihar, Chattisgarh, Jharkhand ve Orissa
eyaletlerinin içinde kalan Chota Nagpur
Platosu’nda yaşayan Santal kabileleri
tarafından konuşulmaktadır.
0.63
Sindhi 2.5 milyon Gujarat, Maharashtra, Rajasthan, Madhya
Pradesh
0.25
Tamil 61 milyon Tamil Nadu, Karnataka, Pondicherry, Andhra
Pradesh, Kerala, Maharashtra
5.91
Telugu 74 milyon Andhra Pradesh, Karnataka, Tamil Nadu,
Maharashtra, Orissa
7.37
Urdu 51,5 milyon Camnu ve Keşmir, Andhra Pradesh, Delhi,
Bihar, Uttar Pradesh
5.01
Kaynak: http://www.hindoloji.com/index.php/diller
Konumuz dillerin tarihsel gelişimi ve gramer yapısını incelemek olmadığından Hindi-Avrupa
dil grubunun gelişim aşamaları üzerinde durmayacağız ve konumuzla da doğrudan ilgili değil.
Burada esas olan nokta, Hindistan’ın sosyal yapısı içerisinde farklı etnik gruplar tarafından
kullanılan dillerin durumudur. Bunun politik, sosyal, kültürel tarihsel arka planı ile ilişkisi
bakımından ön plana çıkartılması önemlidir. Özellikle Asya’nın tarihsel-kültürel değerleri
bakımından önemsenmesi gereken bir durumu oluşturuyor.
Asimilasyonun en önemli unsuru bir etnik grubun dilinin yasaklanması ve yok edilmesidir.
Asya’nın merkezi ülkelerinden biri olan Hindistan’da eyaletlerin oluşturulmasında coğrafik
durumun önemli bir etkisi olmakla birlikte, aynı bölgelerde bulunan etnik grupların
kullandıkları dil de önemli bir faktör. Bölge halklarının ortak ruhsal şekillenmesinde dilin çok
önemli bir rol oynadığı biliniyor. Bu bakımdan Hindistan merkezi hükümeti tarafından eyalet
sistemlerinin belirlenmesinde dil önemli bir etkin oldu. Her eyaletin resim dili bulunuyor.
Ama aynı zamanda her eyalet içinde bulunan farklı etnik grupların kendi yerel dillerini
konuşmaları ve hatta eyalet okullarında eğitim bakanlığı tarafından öğretilmektedir. Bu durum
18
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
aynı eyalet içerisinde bulunan farklı etnik gruplar arasında ortak bir irade birliğinin
sağlanmasında olumlu bir etki olarak görülmektedir. Böylelikle her eyalette kullanılan farklı
diller, ülkenin kültürel zenginliğine önemli bir katkı sunmaktadır.
Eyalet hükümetleri tarafından kullanılan resmi dillerinden bazıları şunlardır : İngilizce,
Assami, Bengali, Bodo, Dongri, Gujarati, Hindi, Kannada, Keşmiri, Konkani, Maithili,
Malayalam, Manipuri, Marathi, Nepali, Oriya, Pencabi, Sanskrit, Santali, Sindhi, Tamil,
Telugu, Urdu
Ayrıca eyaletlerde içerisinde kullanılan ve okullarda öğretilen 78 tane ayrı yerel dil
bulunuyor. Birçok eyalette etnik grupların yoğunluğuna bağlı olarak birden fazla dille hatta
bazı eyaletlerde yirmiye yakın dil okullarda öğretilmektedir. Örneğin Arunachal Pradesh
Eyaletinde kullanılan 19 yerel dil bulunuyor: Monpa, Miji, Aka, Sherdukpen, Nyishi, Apatani,
Tagin, Hill Miri, Adi, Digaru-Mismi, Idu-Mishmi, Khamti, Miju-Mishmi, Nocte, Tangsa et
Wancho Nagaland Eyaletinde ies 8 ayrı dil kullanılmaktadır; Angami, Ao, Chang, Konyak,
Lotha, Sangtam, Sema et Chakhesang Jammu-Kashmir Eyaletinde ise Urdu, Dogri, Kashmiri,
Pahari, Punjabi, Ladakhi, Balti, Gojri ve Dadri olmak üzere 9 ayrı dilleri konuşulmaktadır.
Bunların dışında kullanılan diğer bazı yerel diller şunlar; Telugu, Urdu, Hindi, Assamese,
Konkani, Marathi, Gujarati, Pahari, Kannada, Malayalam, Marathi, Manipuri, Khasi, Garo,
Mizo, Oriya,Punjabi, Rajasthani, Lepcha, Bhutia, Limbu, Nepali, Tamil, Bengali, Kokborok,
Hindi, Garhwali, Kumaoni Hindi, Urdu, Bengali.
Bunlar dışında sayıları yüzlerle ifade edilen çok sayıda dil bulunmakla birlikte, yukarıda
isimlerini sıraladığımız diller ülke genelinde ön plana çıkanları oluşturmaktadır.
4- ETNİK YAPILAR VE YÖNETİM YAPILARI
Çok sayıda ulus ve ulusal azınlıkların varlığıyla dikkat çeken Asya’nın ön plana çıkan üç
önemli ülkesi Rusya, Çin ve Hindistan’dır. Üç ülkenin politik tarihe bakıldığında farklı
düzeylerde yaşanan toplumsal devrimler sürecine damgasını vurmuştur. Rus Çarlık
İmparatorluğu’nun Asya’nın önemli bir bölgesini işgal ederek onlarca ulus ve ulusal azınlığı
sömürgeleştirmeye çalıştı. Çin İmparatorluğu parçalandı ve ülke uluslar arası emperyalist
güçler tarafından işgal edildi. Hindistan, Britanya İmparatorluğu tarafından işgal edilerek
sömürgeleştirildi. Her üç ülkede, onlarca, uluslar azınlık, etkin gruplar, farklı dinlere sahip
topluluklar bulunuyordu. Bu bakımdan Asya’nın bu merkez ülkelerindeki toplumsal değişim
olarak ifade edilen devrimler aynı zamanda, bölge halkları bakımından önemli sosyal ve
kültüre değişikliklere yolunu açtı.
Asya kıtası çok büyük ve karmaşık bir etnikler topluluğudur. Her ülkede onlarca farklı etnik
grup bulunmaktadır. Bunların başlı başına incelenmesi dahi çok özel bir araştırmayı
gerektirmektedir. Dünya küresel güç ilişkileri bakımından özellikle Rusya, Hindistan ve
Çin’in mevcut durumunun incelemek konusu yapmak konumuz bakımından önemlidir bir
noktayı oluşturmaktadır. Özellikle Asya’nın tarihsel sosyo-politik yapısını ve bölgesel
sistemlerin işleyişi kavramak bakımından üç ülkenin merkezi hükümetle etnik yapılar
19
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
arasındaki ilişkiyi kavramak önemlidir. Bu aynı zamanda küresel sistemin Asya’nın kendine
özgür gelişmesi bakımında oynayacağı rolü görmemizi de sağlar.
5- RUSYADA ETNİK GRUPLAR
17 Ekim 1917 yılında, Bolşeviklerin Rusya’da gerçekleştirdiği toplumsal dönüşüm, dünyanın
en büyük coğrafyasında yeni özür bir toplumun kurulmasının temellerini attı. Sovyetler birliği
sınırları içerisinde küçük-.büyük yaklaşık olarak 160 tane etnik grup yaşıyordu. Bunlardan
100 tanesi Sovyet sınırları içerisindeki orijin yerli halklar oluştururken, 60’a yakını ise daha
çok göç nedeniyle gelip buralara yerleşen azınlıklar oluşturuyordu. Bunların önemli bir
kısmının sayıları 10 binleri geçmemesine rağmen, küçük dar alanlarda yaşamalarına rağmen
kimlik ve dilsel varlıklarını sürdürmeleri için gerekli bütün olanaklar sunulmuştur. Sovyetler
Birliği sınırları içerisinde olup, en küçük etnik grup dâhil olmak üzere, hiçbir azınlığın dili,
kültürü yasaklanmamış olup tersine varlıklarını sürdürmüşlerdir. Sovyetler Birliği’nin bu
etnik zenginliği nedeniyle de ‘etnografya müzesi’ olarak tanımlanmıştır.5
Örneğin Rusya’nın
Sibirya bölgesinde yaşayan ve sayıları binlerle ifade edilen ve “kuzey küçük azınlıklar” olarak
isimlendirilen Nani, Nahada, Lopar, Ket, Permyak, Dungan, Kerey, Tindal v.b. gibi grupların
varlıklarını devam ettirebilmeleri amacıyla özellikle de dillerini unutmamaları ve
koruyabilmeleri için özel eğitim projeleri hazırlanıp uygulanmaya konuldu.
Rus Çarlığının yıkılmasından sonra Rusya sınırları içerisinde bulunun 15 ulus özgürleşti,
kendi sistemlerini kurdu, bir bakıma birlik içinde farklı devlet özelliğini oluşturdular.
Sovyetler Birliği de 15 özgür ulustan, yüzlerce özerk yapıdan oluşan bir Cumhuriyetler
Birliğine dönüştü. En büyük ulustan en küçük etnik topluluğa kadar bütün halklar dillerini,
kültürlerini özgürce kullandılar. Kendi özerk sistemleri içerisinde yaşadılar. Sınırları belli
olan iç devletler ve özerk yapılar topluluğu kendilerini sembolize eden bayraklarını
kullandılar. Sosyalist Birlik, toplulukları inkâr etmeden özgürce yaşamaları için bütün
ekonomik ve sosyal koşulları oluşturdu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, 15 cumhuriyetin hemen kendilerini ‘bağımsız’ devlet
olarak ilan etmeleri, Sosyalist sistemin, bu ulusların varlığın tanıması yani sistemin özgür bir
parçası olarak görmesinden kaynaklandığı artık herkesin kabul ettiği bir realiteyi oluşturuyor.
Bugün eski Sovyetler Birliğinin mevcut sisteminin bir başka boyutta devamından bahsetmek
mümkündür.
31 Mart 1992 tarihli Federal Antlaşma ve 1993 tarihli Rusya Anayasası ile bugünkü
Federasyon sınırları içerisinde bulunan 6 farklı, fakat eşit haklı 89 federe birim bulunuyor. 89
federe birim içinde 21 Özerk Cumhuriyet, 1 Otonom Bölge, 10 Otonom Daire, 6 Yönetim
Bölgesi (Kray), 49 İl (Oblast) ve 2 özel statüye sahip Federal şehir (Moskova ve St.
Petersburg) bulunuyor.6
Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliği bir bakıma çok farklı

5
http://www.stradigma.com/turkce/agustos2003/print_09.html (4 Eylül 2008)
6 ATASOY Emin, Rusya Federasyonu sınırları içinde yer alan özerk cumhuriyetlerin etno-coğrafya ışığında
değerlendirilmesi, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish
or Turkic Volume 3/7 Fall 2008.
20
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
uluslardan oluşan bir federasyon özelliğine sahipti. 15 merkezi cumhuriyetten, 100’den fazla
özerk bölge ile yönetilen Sovyetler Birliği, ulusların kendilerini belirlemede örnek bir model
oluşturduğu söylenebilir. Aralarında dil, din, kültür, sosyal-ekonomik gelişme ve nüfus
yoğunluluklarındaki farklılıklara rağmen, bu ulusların tamamı, uzun yıllar bir arada
yaşabildiler.
15 merkez ülkenin ve birkaç özerk bölgenin ayrılmasından sonra yeniden oluşturulan Rusya
Federasyonun yapısal sistemi, eski Sovyetler Birliğinin, bir bakıma kapitalist sistem
koşullarına uyarlanmış hali olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğal olarak bu yapısı ile ne
ABD’nin ne de Almanya’nın Federal Eyalet yapılarına benzemektedir. Rusya’da esas alınan
yapı, azınlık milliyetlerin kendi varlık sürdürme sorunudur
Tablo-7: Rusya’da Özerk Cumhuriyetler
Özerk
Cumhuriyet
Yüz ölçüm
km2
Nüfus Federal
Bölge
Başkent Yönetim
Yapısı
Dağıstan 50.278 2.576.531 Volga Mahaçkale Başkanlık
Çuvaşistan 18.300 1.350.000 Volg Şupaşkar Başkanlık
Tuva 61.900 498.384 Volga Abakan Başkanlık
Çeçenistan 15.500 1.350.000 Güney Grozni Başkanlık
Adıgeya 7.800 447.109 Güney Maykop Başkanlık
K.Osetya 8.000 678.200 Güney Vladikavkaz Başkanlık
Tataristan 67.836 3.779.265 Volga Kazan Başkanlık
KabardinBalkarya
12.500 901.494 K. Kafkasya Nalçık Başkanlık
Kalmukya 323. 000 75 900 Volga Elista Başkanlık
Mariy El 23.400 707.000 Başkanlık
Yakutya-Saha 3.103.200 949.280 Sibirya Yakutsk Başkanlık
Mordovya 33.843 4.337.600 Kişinev Başkanlık
KaraçayÇerkezya
76.100 439.470 Kuzey
Kafkasya
Cherkessk Başkanlık
Udmurtya 42.100 1.570.316 Volga İjevsk Başkanlık
Altay 92.902 198.100 Gorno Altay Başkanlık
21
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Buryatya 351.300 981.238 Sibirya Ulan-Ude Başkanlık
Komi 415.900 1.018.674 Sibirya Petrozavodsk Başkanlık
Başkırdistan 143.600 4.192.300 Volga Ufa Başkanlık
Hakasya 61.900 498.384 Volga Abakan Başkanlık
Karelya 172.400 716.281 Kuzeybatı Petrozavodsk, Başkanlık
5.088.059 25.930.383
Kaynak: http://tr.wikipedia.org
Rusya’daki 21 Cumhuriyetin toprakların yüz ölçüm alanı 5 milyon km2 den biraz fazladır.
Rusya Federasyonunun topraklarının % 29’unu temsil etmektedir. Bünyesinde barındırdığı
nüfus ise 26 milyon civarında olup Federasyon nüfusunun % 18’ini temsil etmektedir.
Özerk cumhuriyetlerden 6 tanesinin yüz ölçümü 100 000 km2
’den büyüktür. Geri kalan 15
Cumhuriyetin alanı 100 000 km2’den küçüktür. Hatta Karaçay-Çerkez, Kuzey OsetyaAlanya, Adige, İngus, Çuvas ve Kabardino-Balkar Cumhuriyetlerinin her birinin 20 000
km2’den de küçük yüzölçümlerine sahiptirler. Hatta Adıgeya ve K.Osetya’nın yüzölçümü ise
10 bin km2
’nin altındadırlar. Yakutya-Saha 3,1 milyon km2’lik bir alanla dünyanın ilk
sıralarında yer alabilecek düzeydedir. Nüfus yoğunluğu bakımından ise 4,1milyon nüfusu ile
Başkurdistan en büyük özerk cumhuriyettir, en küçük ise 76 bin nüfusuyla Kalmukya özerk
cumhuriyetidir.
“Bir Federasyon olan Rusya’daki idari birimlerin sayısı ikisi federal öneme sahip olan şehirler
(Rusya’nın başkenti Moskova ile Rusya’nın daha önceki başkenti St. Petersburg); isimlerini
toprakları üzerinde yaşayıp oraların yerlisi olduğu etnik halklardan alan yirmi bir cumhuriyet
(Respublika); bir otonom bölge (Avtonomnaya Oblast’); altı il (Kray); on otonom daire
(Avtonomnıy Okrug); ve kırk dokuz bölge (Oblast’) olmak üzere toplam seksen dokuz
tanedir.
Rusya Federasyonu’nun idari yapısı:
1) Cumhuriyetler,
2) Bölgeler,
3) Otonom Bölge,
4) Otonom Daireler,
5) İller,
22
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
6) Federal şehirler; gibi altı grupta toplanabilir.
Yukarıda verilen rakamlara göre Rusya devletinin idari yapısının içinde sayı itibariyle en
kalabalık grubu, toplam sayıları kırk dokuzu bulan Bölgeler oluşturmaktadır. Bu bölgelerde
ise cumhuriyetlerden farklı olarak genellikle nüfusun hemen hemen tamamına yakını etnik
Ruslardan meydana gelmektedir. Burada şunu da belirtmemiz gerekir: Rusya’nın içinde
bulunan Bölgelerin hem sayıca, hem de nüfus bakımından daha kalabalık olmalarının ve bir
de siyasetin, Federasyonun tüm üyelerini, ama özellikle etnik cumhuriyetleri, federatif şubeler
arasındaki sınırlar değişikliğinin onaylanması, Devlet Başkanı tarafından yapılmış bulunan
savaş halinin veya olağanüstü durumunun ilanının onaylanması gibi doğrudan ilgilendiren
meselelerin karara bağlandığı yasama sürecinin üzerindeki etkisi söz konusu olabilir.”7
Asya kıtası içerisinde özellikle Rusya’nın yönetimsel yapısı oldukça karmaşık ama bir o kadar
da ilgi çekicidir. Özellikle Sovyetler sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde Rusya’nın
aslında demokratik yönetim yapısını anlamak bakımından da önemli ipuçlarını vermektedir.
Dünyanın hiçbir ülkesinde bünyesinde barındırdığı halkların meşrutiyetini kabul eden bir
sistem bulunmuyor. Kapitalist sömürgeci ülkeler işgal ettikleri bölgelerde kendi egemenlik
sistemlerini kurarak, yerli halkları tamamen tasfiyeye yönelmişlerdir. Britanya, İspanya,
Fransa, Portekiz, Hollanda, Almanya ve daha sonra ABD gibi kapitalist sömürgeci devletler
işgal ettikleri topraklardaki halkların etnik ve dinsel yapısı başta olmak üzere toplumsal
dokusunu bütünlüklü olarak yok ettiler. Çarlık Rusya’yı yıkıldıktan sonra kurulan sosyalist
politik sistem ise, Rus İmparatorluğu tarafından işgal edilen bütün ulusal ve ulusal azınlıkların
kendi tayın hakkını kullanabilme hakkını verdiği gibi Birlik sınırları içerisinde bulunan bütün
ulusal ve ulusal azınlıkların, sayısal nüfus yoğunluğuna bakmaksızın kendilerini var etme
hakları tanındı.
Kendi yönetimlerini kuran özerk cumhuriyetler, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra
kurulan ‘yeni’ Rusya Federasyonu içerisinde de kendi ‘bağımsızlıklarını’ bir biçimiyle
korudular. Rusya’nın kapitalist sistem içerisindeki bugünkü yönetimsel yapısı esas olarak
Sovyetler Birliği’nin bir biçimsel devamı olarak sürmekte ve dünya küresel sistem içerisinde
özel bir orijinalite oluşturmaktadır.
Rusya Federasyonu, hukuksal olarak eşit birimler biçiminde 83 regiona -idari birime
ayrıştırılmış. Bunların içerisinde 21 Özerk Cumhuriyet bulunuyor. Bunlar esasen içişlerinde
‘bağımsız’ olan devletler özelliğine sahiptirler. Bir devleti sembolize eden başkenti,
kendilerine ait bayrakları ve anayasası bulunuyor. Devlet yönetim biçimi olarak da
cumhurbaşkanları, hükümetleri, yerel parlamentoları ve yargı organları gibi kurumsal yapıları
bulunuyor. Bunların önemli kesimi eğitim, sağlık gibi birçok konuda tam yetkili bir iç
yönetimsel yapıya sahiptirler. Diğer önemli bir nokta da, Rusya Federasyonu’na bağlı 21
Cumhuriyet’in her birinin kendi ayrı Anayasası olmakla birlikte, bunun Federasyonu
Anayasası ile de uyumlu olmak ve onunla çelişmemek zorundadır.

7 Aktaran TİMUR, Hakas Cumhuriyeti, Kültür Bakanlığı Türkiye Temsilcisi Etnisite Işiğinda Rusya
Federasyonu, Rusya Federasyonu Anayasası, madde 65/1.
23
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Bu bölgelerin sistemsel yapıları, bölgenin taşıdığı farklı etnik yapıların nüfus yoğunluğuna
göre değil, coğrafik yapının tarihsel, kültüre, etnik orijinal yapısına göre tanımlanmaktadır.
Tablo-8: Özerk Cumhuriyetlerde Nüfus Dağılımı
Özerk Cumhuriyet Yerli Nüfus Oranı % Rus Nüfus % Oranı
Dağıstan 80,2 9,2
Çuvaşistan 67,8 26,7
Tuva 64,3 32,0
Çeçenistan 60 20
Adıgeya 24,2 64,5
K.Osetya 52,9 30,3
Tataristan 48,5 43,2
Kabardin-Balkarya 48,2 31,9
Kalmukya 45,3 37,7
Mariy El 43,3 47,5
Yakutya-Saha 33,4 50,3
Mordovya 32,5 60,8
Karaçay-Çerkezya 31,2 42,4
Udmurtya 31,0 59
Altay 31,0 64
Buryatya 24,0 69,9
Komi 23,3 57,7
Başkırdistan 21,9 39,3
Hakasya 9,7 79,5
Karelya 9,4 3,6
24
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Kaynak: http://tr.wikipedia.org
Rusya Federasyonu çok karmaşık bir etnik yapıya sahiptir. Bağımsız özerk cumhuriyetlerin
hiç birinde homojen bir etnik yapı olmadığı gibi, çok sayıda ‘küçük’ etnik gruplara rastlamak
mümkündür. Her etnik yapıda sistem içerisinde kendisini bir biçimiyle ifade etmektedir.
13 farklı etnik yapıyı içerisinde barındıran Dağıstan Özerk Cumhuriyetindeki nüfus dağılımı
oldukça karmaşık ve ilginçtir. Avarlar %29,4, Darginler %16,5, Lezgiler %13,1, Laklar %.4,
Tabasaranlar %4,3, Rutullar %0,9 , Agullar %0,9, Tsakhurlar %0,3, Kumuklar %14,2, Nogaylar
%1,5, Ruslar % 4,7, Azeriler %4,3, Çeçenler %1,0
Özerk Tataristan Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan 22 ayrı etnik yapının nüfus dağılımı
da dikkat çekicidir. Tatar Türkleri %52.92, Ruslar %39.49, Çuvaşlar %3.35,
Udmurtlar %0.64 . Ukrainler %0.64, Mordvinler %0.63, Çirmişler %0.50, Kereşenler %0.50,
Başkurt Türkleri %0.39, Azerbaycan Türkleri %0.26, Beyaz Ruslar %0.16, Ermeniler %0.16,
Özbek Türkleri %0.13, Tacikler %0.10 , Yahudiler %0.09, Almanlar %0.08, Kazak
Türkleri %0.05, Gürcüler %0.05, Moldovlar %0.03, Romlar %0.02, Lezgiler %0.02 ve ayrıca
800 kişiden az olan gruplar %0.02
Adigeya veya ‘Çerkez’ Özek Cumhuriyetinin nüfus dağılıma bakıldığında Adige %24.2,
Ruslar % 64.5, Ermeni %3,4, Ukraynalı % 2,0 ve diğerleri 5,9 olarak verilmiş.
Buryat Özerk Cumhuriyetinde Buryatlılar % 27,8, Soyotlar %0,3, Ruslar %67,8, Ukraynalılar
%1,0, Tatarlar %0,8, Evenkler %2,0
Çeçen-İnguş Özerk Cumhuriyetinde, nüfusun % 57.9 unu Çeçenler, % 12,9’unu İnguşlar, %
23,1’ini Ruslar ve diğer halk oluşturmaktadır.
Komi Özerk Cumhuriyetindeki nüfus yapısı ise Komi %25,2, Rus %59.6, Ukraynalı %6.1,
Tatarlar %1.5, Azeri Türkleri %0.6, diğerleri %7.0’dır. Ruslar bölgede nüfusun çok önemli bir
kısmını oluşturmaktadırlar.
Udmurt Özerk Cumhuriyetinde Udmurt %29,3, Besermyan %0.2, Rus %60.1, Tatar %7.0,
diğerleri %3.4
Kuzey Osetya-Alanya, ya da resmî adıyla Kuzey Osetya-Alanya Özerk Cumhuriyetinin nüfus
dağılımının %62.7’si Oset , %23.2’si Rus, %3’ü İnguş ve % 11,1’i de Ermenidir. Osetlerin %
70’i Ortodoks Hıristiyan, % 30 Sünnî/Hanefî Müslümandır
Yahudi Özerk Oblast bölgesinde nüfusu dağılımında Rus % 89,93, Ukraynalı % 4,44,
Yahudi% 1,22, Tatar % 0,63, Beyaz Rusyalı %0.62, Moldavyalı %0.35, Azeri %0.31,
Almanlar %0.24, Koreli % 0.21, Mordovyalı %0.21, Çuvaş %0.17, Ermeni %0.15, Başkırt %
0.10, Özbek % 0.08, Leh %0.08, Roma % 0.07, Tacik % 0.07, Mari % 0.05 ve Çinli de
%0.05 olarak tespit edilmiş.
25
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Altay Özerk Cumhuriyetinde ise Ruslar %60, Altaylar %31, Kazaklar %6, Ukraynalılar %0.9,
Almanlar %0.4 olarak tespit edilmiş.
Acara Özerk Cumhuriyetindeki nüfus dağılımı 93,4% Gürcü, 2.4% Rus, 2.3% Ermeni, 0.6%
Rum, 0.4% Abhaza, 0.2% Ukraynalı, 0.2% değerleri
“Federasyon üyesi cumhuriyetlerin içinde Çeçenistan, Dağıstan, Kuzey Osetya, Çuvaşistan,
Tıva, Kalmukya, Kabardin-Balkarya, Tataristan ve bu tabloda yer almayan İnguşetya’nın
dışındaki cumhuriyetlerin titüler halkları Rus nüfusuna nazaran azınlık durumundadır. Bunun
dışında kendi bölgelerinde Ruslara nazaran çoğunluğu oluşturanlar: Komi-Permyak Otonom
Dairesinde Komi-Permyaklar toplam nüfusun % 60’ını ve Aginski-Buryat Otonom Dairesinde
yaşayan Buryatlar nüfusun içinde % 55’lik bir oranla çoğunluğu oluşturmaktadır. Bir başka
deyişle, Rusya Federasyonu içindeki federe birimlerden tüm cumhuriyetleri bir araya
toplarsak, yani kümülatif olarak ‘yerli nüfus’ %3 2’yi oluşturur iken, bu oran Otonom
Dairelerde ise sadece % 10,5’dir.”8
Rusya’da özerk cumhuriyet statüsünde olan bölgelerde ülke nüfusunun ancak yüzde 18’ini
oluşturmaktadırlar. Bu etnik gruplardan, Tatarlar, Ukraynalılar, Çuvaşlar, Başkurtlar gibi
birkaç azınlığın nüfusu bir milyonun üstündedir, Altaylar, Hakaslar, Tıvalar, Sahalar,
Buryatlar, Teleütler, Şorlar, Telengitler, Tofalar gibi azınlıkların nüfusu birkaç yüz binle ifade
edilmektedir. Ayrıca özerk cumhuriyetlerin iç nüfus oranları da çok karmaşıktır. Örneğin
Rusya Federasyonu’nun içindeki cumhuriyetlerin içinde en büyük nüfusa sahip olan büyük
olan Başkurdistan Cumhuriyetine ismini veren Başkurt halkının cumhuriyetin içinde sadece
% 21,9’luk bir orana sahiptir. Hatta Rusların oranı sadece %39, Tatarların oranı ise 28’dir.
Buna rağmen bölge jeo-grafik olarak Başkürtleri temsil ettiği için ‘Özerk Başkurdistan
Cumhuriyeti’ olarak tanınmaktadır. Dağıstan, Kuzey Osetya, Çuvaşistan, Tıva, Kalmukya,
Kabardin-Balkarya, Tataristan, İnguşetya gibi bölgelerde Rus nüfusu çoğunlukta olmalarına
rağmen ‘özerk cumhuriyet’ statülerini korumaktadırlar,
Örenğin Komi-Permyak Otonom Dairesinde Komi-Permyaklar toplam nüfusun % 60’ini
Aginski-Buryat Otonom Dairesinde yaşayan Buryatlar nüfusun içinde %55’ini
oluşturmaktadırlar. Geri kalanını Ruslar ve diğer gruplar oluşturmaktadır. Bütün özerk
cumhuriyetlerde orijin-yerli nüfus ancak % 32 civarındadır. Hatta otonom dairelerde bu oran
% 15’i kadar düşmektedir. Buna rağmen ‘özerk cumhuriyetlerin’ ve ‘otonom dairelerin’
statüsünde bir değişikliğe gidilmemiştir. Sovyetler Birliği dönemindeki bu yapısal sistem,
Rusya Federasyonu içinde de önemli oranda devam etmiştir.
6- HİNDİSTAN’DA ETNİK YAPILAR
Hindistan, dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ikinci ülkesi olup aynı zamanda dünyanın
yüz ölçüm olarak da en büyük üçüncü büyük ülkesidir. Çok sayıda etnik grubun yaşadığı
Hindistan’ın başkenti olan Yeni Dehli de merkezi bir hükümet olmakla birlikte ülkenin

8 DAVLETO, age makale
26
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
yönetim biçimi eyalet esasına göre şekillendirilmiş bulunuyor. 28 tane eyalet ve 7 birlik
bölgesinden oluşan federal bir sistemdir.
Coğrafik durum, nüfus yoğunluğu ve etnik yapılar dikkate alınarak belirlenen her eyaletin
kendi iç özerk yapısını oluşturan anayasası bulunuyor. Her eyaletin kendi başkenti, bayrağı
var. Bölgesel parlamentolarının seçimle gelen hükümetleri mevcut, yerel bölge başkanları
yazı yerlerde seçimle geliyor, bazılarında ise parlamento tarafından atanıyor. Yerel
hükümetler, savunma ve dış ilişkiler dışındaki birçok konuda özerk bir yapıya sahip olup,
eyalet sınırları içerisinde eyaleti ilgilendiren konularda yasa çıkartma yetkisine sahiptirler.
Ayrıca 7 bölge içinde özerk yapılar oluşturulmuş bulunuyor, Bunlar arasında bir kısım
farklılıklar bulunmakla birlikte esas işlevi aynıdır. Örneğin Puduçeri ve Delhi gibi kentler,
bölge halkı tarafından seçilen hükümetlere sahiptirler. Diğer beş birlik bölgesinde ise daha
çok merkezi hükümet tarafından dahası Hindistan cumhurbaşkanı tarafından atanmışlar
bürokratlar tarafından yönetilmektedirler. Ayrıca Eyaletler ve birlik bölgeleri 610 tane ilçeye
de bölünmüş ve her alt yapı kendi içerisinde ‘nispi’ bir özerkliğe sahiptir.
Tablo-9: Hindistan Eyaletler
Eyaletler Yüz ölcüm
sq. km
Nüfus Başkent Yönetim
Yapısı
Andhra Pradesh 2,75,069 76,210,007 Hyderabad Parlemento
Arunachal
Pradesh
83,743 1,097,968 Itanagar Parlemento
Bihar 94,163 82,878,796 Patna Parlamento
Assam 78,438 26,638,407 Dispur Parlamento
Chhattisgarh 1,36,034 20,795,956 Raipur Parlamento
Goa 3,702 1,343,998 Panaji Parlamento
Gujarat 1,96,024 50,671,017 Gandhinag
ar
Parlamento
Haryana 44,212 21,144,564 Chandigarh Parlamento
HimachalParadesh
55,673 6,077,900 Shimla Parlamento
JammuKashmir
2,22,236 10,069,987 Srinagar Parlamento
Jharkand 79,714 26,909,428 Ranchi Parlamento
Karnataka 1,91,791 52,850,562 Bangalore Parlamento
Kerala 38,863 31,841,374 Thiruvanan Parlamento
27
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
thapuram
Madhya
Paradesh
3,08,000 60,385,118 Bhopal Parlamento
Maharashtra 3,07,713 96,752,247 Mumbai Parlamento
Manipur 22,327 2,293,896 Imphal Parlamento
Meghalaya 22,429 2,318,822 Shillong Parlamento
Mizoram 21,081 891,058 Aizawl Parlamento
Nagaland 16,579 1,988,636 Kohima Parlamento
Orissa 1,55,707 36,804,660 Bhubanesh
war
Parlamento
Punjab 50,362 24,358,999 Chandigarh Parlamento
Rajasthan 3,42,239 sq.
km
56,473,122 Jaipur Parlamento
Sikkim 7,096 540,493 Gangtok Parlamento
Tamil Nadu 1,30,058 62,405,679 Chennai Parlamento
Tripura 10,491.69 31,91,168 Agartala Parlamento
Uttarakhand 53,484 8,489,349 Dehradun Parlamento
Uttar Pradesh 2,40,928 166,052,85
9
Lucknow Parlamento
West Bengal 88,752 80,176,197 Kolkata Parlamento
Kaynak: http://tr.wikipedia.org
Hindistan hem nüfus yoğunluğu hem de coğrafik büyüklüğü bakımından kontrolü zor olan bir
ülkedir. Aynıca sosyolojik yapısı da çok karmaşıktır. Oldukça çok sayıda etnik grup
bulunuyor. Bölgede bulunan etnik ve sosyal grupların tamamı yerleşiktir. Sayısal rakamları da
değişkendir. 28 bölgede eyalet sistemi bulunuyor. Nüfus yoğunluğu bakımından en büyük
eyalet Maharashtra eyaletinin 2,7 milyon km kare toprak alanı ve olup nüfusu 96,7 milyon
nüfusu bulunuyor., Bihar eyaletinin 94 bin km kare alanı ve 82 milyon nüfusu bulunuyor.
Madhya Paradesh’in ise 9 milyon km kare alanı ve 60 milyon nüfusu bulunuyor. Andhra
Pradesh eyaletinin 2,7 milyon km kare toprak alanı ve 76,2 milyon nüfusa sahip. En küçük
eyalet olan Sikkim’in yüzölçümü 7 bin km kare olup nüfusu ise 540 bin civarındadır.
Otonom özellikleri bulunan eyaletlerin başkenti, parlamentosu ve yerel milletvekilleri var.
Bazı merkezi kararlarda Yeni Delih’ye bağlı olmakla birlikte önemli oranda özerk yapıları
bulunuyor. Yerel bölgelere kendi dillerinde eğitim haklarına sahiptirler. Hindistan fiili olarak
federatif bir devlet yapısı bulunuyor, Öyle ki otonom eyaletler içerisinde yer alar farklı
sayıdaki etnik grubun kendi iç otonom yapıları bulunuyor. Asya tarihsel kültürünü ve yönetim
anlayışını kavramak bakımından Hindistan özün bir yer olup, ciddi bir araştırmayı gerektiren
bir alandır. Halen kendi içlerinde komünal yapıların varlığını devam ettirdiği Hindistan’ın
derinliklerindeki tarihsel kültür ve geleneklerin etkisi bugün de hissedilir durumdadır.
7- ÇİN’DE ETNİK GRUPLAR
28
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
1935 yılında yapılan bir araştırmaya göre Çin sınırları içerisinde 400’e yakın etnik grubun
olduğu belirtiliyordu. Ancak 1949 yılında gerçekleşen Çin devriminden sonra Çin’de 35 etnik
grubun olduğu belirtildi. Özellikle Çin nüfusunun çok önemli bir kısmını oluşturan ’Han’
Çinlileri genel olarak bir grup olarak ele alındı. Ayrıca Çin devriminden sonra, ikinci dünya
savaşı öncesinde Çin sınırları içerisinde yaşayan Portekizler, İngilizler, Japonlar, Tayvanlılar
etnik azınlık olarak değil, Çin halk Cumhuriyeti vatandaşı olarak görüldüler. Çin’de azınlık
durumunda olan 55 etnik grup daha çok ‘Özerk’ statülü bölgelerde çok yoğun olarak
yaşamaktadırlar.
Çin devriminden sonra, ülke sınırları içerisinde yaşayan farklı etnik gruplara sahip halkların
statüleri yasal güvenceye alındı. Farklı azınlıkların yaşadığı bölgelerin tarihsel, sosyal,
kültürel yapısı dikkate alınarak ‘Özerk’ bölgelerin oluşturuldu. Her bölgenin kendi
parlamentosu ve yönetim organı bulunmaktadır.
Çin’in nüfus yoğunluğu ve coğrafik büyüklüğü esas alınarak yapılan idare düzenlemeye göre
23 eyalet, 5 özerk bölge, merkeze doğrudan bağlı 4 şehir ve 2 özel idari bölge olmak üzere
eyalet düzeyinde 34 idari bölge bulunmaktadır.
Tablo-10: Çin’deki 5 özerk bölge
Eyaletler Yüz ölcüm
km²
Nüfus Başkent Yönetici Yönetim Yapısı
Guangxi Zhuang
Bölgesi
236.700 48.890.000 Nanning Lu Bing Özerk Bölge
Ningxia Huizu
Bölgesi
66.000
9.880.000
Yınchuan Chen
Jianguo
Özerk Bölge
Sincan Uygur Bölgesi 1.828.418 19.630.000 Urumçi Nur Bekri Özerk Bölge
Tibet Bölgesi 66.000 5.880.000 Özerk Bölge
İç Moğolistan 1,183,000 23,840,000 Hohhot Özerk Bölge
Kaynak: http://tr.wikipedia.org
Han Çinliler ülke nüfusunun yüzde 92’sini, geriye kalan azınlık etnik gruplar ise nüfusun
yüzde 8’ini oluşturuyor. Hanlar dünyada ve Çin’in 56 etnik grubu arasında en kalabalık
nüfusa sahip olup yaklaşık olarak 1,1 milyar civarındadır.
Zhuang etnik grubu, Çin’deki azınlık etnik grupları içerisinde 49 milyon nüfusla en büyük
potansiyeli oluşturuyor. Çin’in güneyindeki ‘Zhuang’ Özerk Bölgesi’nde yaşıyorlar. Nüfusu
9,8 milyon olan Hui’ler,‘Ningxia Hui’ Özerk Bölgesi’nde yoğunluklu olarak yaşarlar.
29
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
1,1 milyon m2
yüzölçümü ile dünyanın onlarca ülkesinde büyük bir alana sahip olan İç
Moğolistan Özerk bölgesinin nüfusu 24 milyondur. ‘İç Moğolistan’ Özerk Bölgesi ve
‘Xinjiang Uygur’ Özerk Bölgesi kendi içerisinde Qinghai, Gansu, Heilongjiang, Jilin ve
Liaoning eyaletleri bulunuyor. Coğrafik olarak özellikle Moğolların yaşadığı alan olması
nedeniyle ‘İç Moğolistan’ özerk bölgesi olarak tanımlandı. Bu bölge nüfusunun % 79’u yani
18,5 milyon Hanulusundan, % 17’si yaklaşık 4 milyonu Moğollar, % 2’si yani 500 bini
Mancur azınlığı, % 0,9’unu yani 210 binini Hui azınlığı, %0,33’ünü Daur, % 0,11’ini Evnak,
% 0,09’nu Koreliler ve % 0,02’sini ise Ruslar oluşturmaktadır. Bölgesel özerklik, ulusların
veya etnik azınlıkların nüfus yoğunluğuna göre değil, esas olarak o bölgede yaşayan orijin
kökenli halkların tarihsel durumu esas alınmaktadır.
Tablo-11: Çindeki 23 Eyalet
Eyalet adı Kısa adı Eyalet merkezi
Hebei Ji Shijiazhuang
Shanxi Jin Taiyuan
Liaoning Liao Shenyang
Jilin Ji Changchun
Heilongjiang He Haerbin
Jiangsu Su Nanjing
Zhejiang Zhe Hangzhou
Anhui Wan Hefei
Fujian Min Fuzhou
Jiangxi Gan Nanchang
Shandong Lu Jinan
Henan Yu Zhengzhou
Hubei E Wuhan
Hunan Xiang Changsha
Guangdong Yue Guangzhou
Hainan Qiong Haikou
Sichuan Chuan ya da Shu Chengdu
Guizhou Qian ya da Gui Guiyang
Yunnan Dian ya da Yun Kunming
Shanxi Shan ya da Qin Xian
Gansu Gan ya da Long Lanzhou
Qinghai Qing Xining
Taiwan Tai Taibei

Çin’deki diğer etnik gruplardan bazıları şunlardır: Han, Moğol, Hui, Zang, Uygur, Miao, Yi,
Zhuang, Buyi, Kore, Man, Tong, Yao, Bai, Tujia, Hani, Kazak, Dai, Li, Lisu, Wa, She,
Gaoshan, Lahu, Shui, Dongxiang, Naxi, Jingpo, Kırgız, Tu, Dawo’er, Mulao, Qiang, Bulang,
Sala, Maonan, Gelao, Xibo, Achang, Pumi, Tacik, Nu, Özbek, Rus, Ewenke, De’ang, Bao’an,
Yugu, Jing, Tatar, Dulong, Elunchun, Heze, Menba, Luoba, Jinuo.
Çindeki ayeletler ‘özerk bögeleri gibi olmamaklabirlikte
30
www.kureselstrateji.org
[email protected]
[email protected]
Çin sınırları içerisinde özerk yapıya sahip olan Tibet ve İç Moğolistan hem iç politikada hem
de uluslar arası ilişkilerde oldukça gündemde olan bölgelerdir. Bu iki bölgenin iç politik
yapısı dahası yönetimsel sistemi bu bakımdan merak konusu olan bir durumdur.
‘Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ni Güneyde Tibet Özerk Bölgesi, güney doğuda Çinghay ve Gansu
eyaletleri, doğuda Moğolistan, kuzeyde Rusya, kuzeybatıda Kazakistan ve batıda Kırgızistan,
Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan kontrolündeki Keşmir bölgesiyle komşudur.
1.646.700 km² yüzölçümü ile Çin Halk Cumhuriyeti’nin en geniş yönetim yeri Sincan Uygur
bölgesidir. 1949 Devriminden sonra, Mao’nun önderliğinde kurulan ve Çin Halk
Cumhuriyeti’ne bağlı Sincan Uygur Bölgesi’ne ‘özerklik’ verilmiş olup başkenti Urumçi’dir.
Sincan Özerk Bölgesinin nüfus yapısı da oldukça değişkendir. Yaklaşık olarak 20 milyon
nüfusunun % 45’i yani 8,5 milyonu Uygur, % 40’ı yani 7,5 milyonu Hun Çinliler, geriye
kalan nüfusun % 15’ini de Kazaklar , Huiler, Kırgızlar, Oyratlar, Tungşanlar, Tacikler,
Şibeler, Mançular, Tuçailer, Ruslar Miaolar, Tibetler, Çunaglar, Tatarlar, Salarlar gibi
azınlıklar oluşturmaktadır. Yani Sincan bölgesi sadece Uygurlardan oluşmuyor. Uygurlar ile
Hun Çinlilerin nüfusu nerdeyse birbirine yakındır. Genel olarak da 20 etnik grup
yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu dikkate alındığında, Sincan Özerk bölgesinin resmi dilleri
Uygurca ve Standart Çince olup diğer azınlıklarda kendi dillerini kullanmaktadırlar. Bir bakıma
eğitim dile esas olarak Çince ve Uygurcadır. Çin Halk Cumhuriyetinin Özerk Bölge
yasasında, “Azınlık öğrencileri okutmayı esas amaç yapan okullar (sınıflar) ve diğer buna
şartları uygunluk gösteren eğitim kurumlarında azınlıkların dillerinde eğitim yapılmalıdır”
diye yasal güvence vardır. Bu yasa fiilen uygulanmaktadır. Ayrıca Uygurların yaşadığı
bölgelerde dağ, ırmak, ova, il, ilçe, köy isimleri iki dilden birden kullanılmaktadır. Bölgede
‘Uygur Türkçesi veya Uygurca’ üzerine yapılan bir araştırmada “Uygurca. Çin’de devlet dili
düzeyinde, diğer ülkelerde ise konuşma ve yazı dili düzeylerinde kullanılmaktadır.” Uygur
Türkleri kendi okullarında, ana dilleriyle eğitim yapmaktadırlar. İlkokuldan başlamak üzere
bu uygulama vardır ve uygulanmaktadır.
Bölge’nin ayrı bir parlamentosu ve hükümeti bulunuyor. Bölgeye ilişkin birçok kararlar
doğrudan hükümet parlamentosunda alınmaktadır. Bütün etnik azınlıkların parlamentoda
temsilcileri bulunmaktadır. Ayrıca kendi içerisinde 8 otonom bölgesi bulunuyor. Çin
devriminden sonra, bölgedeki etnik azınlıkların özgürce yaşayabilmesi ‘özerlikler’ anayasal
güvenceye alındı. Örneğin Uygurların kimliklerinde Çinlidir yazılmaz, tersine Uygur olduğu
yazılıdır.
Sonuç: Bugün Türkiye’de sorun olan ve çözümsüzlüğün girdabında çıkmayan ve çıkılmasının
devletin bekası ile eş değerde görülen bütün sorunların Asya kıtasının hemen her ülkesinde
aşıldığını görüyoruz. Türkiye’nin dünyanın birçok ülkesini örnek alarak sosyo-politik-kültürel
sorunların çözümü için korkusuzca adım atması kaçınılmazdır. Çünkü sosyoloj

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu