Felsefe

Alevi Felsefesinin Siyasi, Sosyal, Ahlaki ve Varlık Anlayışı

Alevi felsefesi, İslam'ın bir yorumu olarak, derin tarihi, kültürel ve manevi kökleri olan bir inanç ve yaşam biçimidir. Alevilik, genellikle Sünni İslam'ın egemen olduğu coğrafyalarda azınlık olarak varlık göstermiştir. Bu yüzden Alevi felsefesi, hem dini hem de toplumsal boyutlarıyla kendine özgü bir karaktere sahiptir.

Erdoğan ATEŞİNFotoğraf açıklaması yok.

Alevi felsefesi, İslam’ın bir yorumu olarak, derin tarihi, kültürel ve manevi kökleri olan bir inanç ve yaşam biçimidir. Alevilik, genellikle Sünni İslam’ın egemen olduğu coğrafyalarda azınlık olarak varlık göstermiştir. Bu yüzden Alevi felsefesi, hem dini hem de toplumsal boyutlarıyla kendine özgü bir karaktere sahiptir.
Alevilik ve alevi felsefesi siyasi olarak, tarih boyunca maruz kaldığı baskılar ve ayrımcılıklara karşı geliştirdiği direniş kültürü ile şekillenmiştir. Alevilik, çoğulculuğu, eşitliği ve adaleti savunur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde ve sonrasında da Aleviler, merkezi otoritelere karşı muhalif duruşlarıyla bilinirler. Modern dönemde ise laiklik ve demokrasi gibi değerlere sıkı sıkıya bağlıdırlar. Bunda cumhuriyet tarihinin ve kemalist ideolojinin derin izlerini görüyoruz.
Alevi toplumu, cemaat temelli bir hiyerarşi gösterir. Cemevleri, Alevi toplumunun sosyal ve dini hayatının merkezidir. Burada ibadetler yapılır, sosyal etkinlikler düzenlenir ve toplumsal sorunlar tartışılır. Alevilik, toplumun her bireyine eşit değer veren, kadın-erkek eşitliğini savunan ve dayanışmayı öne çıkaran bir inanç sistemidir.
Alevilikte ahlak, insanın hem Tanrı’ya hem de diğer insanlara karşı sorumlulukları temelinde şekillenir. “Eline, beline, diline sahip ol” öğüdü, Alevi ahlakının temel ilkelerindendir. Bu, dürüstlük, sadakat, ahde vefa ve başkalarına zarar vermeme gibi erdemleri kapsar. Alevilikte ahlaki davranışlar, sadece bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de önemlidir.
Alevi felsefesi, varlık anlayışında vahdet-i vücut (varlık birliği) ilkesini benimser. Bu görüş, tüm varlıkların Tanrı’nın bir yansıması olduğu ve evrenin Tanrı’nın bir parçası olarak algılandığı bir anlayıştır. Alevilikte, doğa ve evren kutsaldır ve bu yüzden doğaya zarar vermekten kaçınılır. İnsan, doğanın bir parçası olarak görülür ve onunla uyum içinde yaşaması gerektiği vurgulanır.
Alevilikte “Vahdet-i Vücut” anlayışı, tasavvufun derinlemesine incelenmesi gereken önemli kavramlarından biridir. Bu terim, Arapça “vahdet” (birlik) ve “vücut” (varlık) kelimelerinin birleşiminden oluşur ve “varlık birliği” anlamına gelir. Vahdet-i Vücut, evrendeki tüm varlıkların tek bir kaynaktan geldiğini ve bu kaynağın Allah olduğunu ifade eder. Bu anlayışın Alevilikteki yansımaları şöyledir…
1. Temel İlkeler
Birlik ve Teklik,
Alevilikte Allah’ın birliği ve tekliliği esastır. Vahdet-i Vücut, Allah’ın hem aşkın (müteal) hem de immanent (içkin) olduğu inancını içerir. Yani Allah, hem her şeyin üstündedir hem de her şeyde mevcuttur.
İnsan-ı Kâmil,
Vahdet-i Vücut anlayışında, insan-ı kâmil (olgun insan) kavramı önemli bir yer tutar. İnsan-ı kâmil, Allah’ın yeryüzündeki yansımasıdır ve Allah’a ulaşma yolunda en üst mertebeye ulaşmış kişidir.
2. Evrenin ve İnsanlığın Kökeni
İlahi Nefes,
Alevi inancına göre evren, Allah’ın nefesinden yaratılmıştır. Her şey Allah’ın bir yansımasıdır ve bu yansıma evrenin her köşesinde bulunur.
Tevhid,
Tevhid, yani Allah’ın birliği, Vahdet-i Vücut’un temel taşıdır. Her şey Allah’ın bir parçasıdır ve ondan ayrı düşünülemez.
3. Tasavvufî Yorumlar,
Hallac-ı Mansur ve “Enel Hak”,
Alevi tasavvufunda önemli bir figür olan Hallac-ı Mansur’un “Enel Hak” (Ben Hakk’ım) sözü, Vahdet-i Vücut anlayışının derin bir ifadesidir. Bu ifade, insanın ilahi öz ile birleşmesini ve Allah’la bir olmasını simgeler.
İbn Arabi ve Varlık Birliği
Vahdet-i Vücut kavramı, İbn Arabi’nin öğretilerinde de detaylı bir şekilde ele alınmıştır. İbn Arabi, Allah’ın evrendeki her varlıkta mevcut olduğunu ve her varlığın Allah’ın bir yansıması olduğunu savunur.
4. Ritüeller ve İbadetler
Cem ve Semah,
Alevilikte cem törenleri, Vahdet-i Vücut anlayışının yaşandığı ve deneyimlendiği ritüellerdir. Bu törenlerde yapılan semah, Allah’a ulaşma ve onunla bir olma arzusunu simgeler.
Deyişler ve Nefesler,
Alevi deyişleri ve nefesleri, Vahdet-i Vücut öğretisini dile getiren ilahiler ve şiirlerdir. Bu eserler, Allah ile bir olma ve onunla bütünleşme temasını işler.
5. Ahlaki ve Manevi Boyut
Aşk ve Muhabbet,
Vahdet-i Vücut, Allah’a duyulan aşkı ve muhabbeti en üst düzeye çıkarır. Alevilikte bu aşk, Allah’ın yarattığı her şeye duyulan sevgiyi de içerir.
Adalet ve Eşitlik,
Alevi inancında, tüm varlıkların Allah’ın bir parçası olduğu anlayışı, adalet ve eşitlik ilkesini de beraberinde getirir. Her varlık eşit değerdedir ve saygıyı hak eder.
6. Eleştiriler ve Tartışmalar
Ortodoks İslam’dan Ayrışma,
Vahdet-i Vücut anlayışı, kimi zaman ortodoks İslam çevreleri tarafından eleştirilmiştir. Bu çevreler, bu anlayışın panteizme (her şeyin Tanrı olduğu inancı) yakın olduğunu savunur ve bu nedenle bidat (dine sonradan eklenmiş yenilik) olarak görür.
Felsefi Tartışmalar,
Vahdet-i Vücut, felsefi açıdan da tartışmalara yol açmıştır. Bu kavramın metafizik temelleri ve ontolojik sonuçları, İslam filozofları arasında yoğun tartışmalara neden olmuştur.
Sonuç olarak, Vahdet-i Vücut anlayışı, Alevilikte merkezi bir konumda yer alır ve Allah’ın birliği, varlıkların özünde Allah’ın yansıması olduğu inancı etrafında şekillenir. Bu anlayış, Alevi inanç, ibadet ve ahlak sistemini derinden etkileyerek biçimlendirmiştir.
Alevilik, İslam’ın bir yorumu olmasına rağmen, kendine özgü ritüel ve ibadetlere sahiptir. Alevi ibadetleri arasında cem ayinleri, muharrem orucu, Hızır orucu ve aşure günü gibi pratikler bulunur. Alevilikte, tasavvuf ve mistisizm önemli bir yer tutar. İmam Ali, Hacı Bektaş-ı Veli ve diğer Alevi büyükleri, manevi rehber olarak kabul edilir.
Bu unsurlar, Alevi felsefesinin geniş ve çok boyutlu yapısını oluşturan temel öğelerdir. Alevilik, her ne kadar İslam içinde yer alsa da, kendi özgün inanç, ritüel ve sosyal yapılarıyla İslam’dan ayrışır.
Alevilik özünde, temel olarak inanç ve yaşam biçimi açısından çeşitli unsurlar içeren bir felsefedir. Tarihsel olarak Alevilik, İslam’ın çeşitli yorumlarından biridir ve Anadolu, İran, Irak, Suriye ve Balkanlar gibi bölgelerde önemli bir kültürel ve dini kimlik oluşturmuştur. Alevi felsefesinin siyasi boyutu ve sistemle olan çelişkilerini anlamak için bu konunun ekonomik, sosyal ve sosyolojik yanlarını da göz önünde bulundurmak gerekir.
Toprak Sahipliği ve Ekonomik Eşitsizlikler bağlamında ve Tarih boyunca Aleviler, genellikle kırsal kesimlerde yaşamış ve tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Toprak sahipliği ve ekonomik fırsatlar konusunda karşılaştıkları ayrımcılık ve eşitsizlikler, Alevi topluluklarının ekonomik durumlarını etkilemiştir.
Modernleşme ve Göç, Sanayileşme ve kentleşme süreçleriyle birlikte, Alevi topluluklarının bir kısmı kırsal alanlardan şehirlere göç etmiştir. Bu göç hareketi, ekonomik yapının değişmesi ve şehirlerde iş bulma çabaları nedeniyle ekonomik zorluklara neden olmuştur.
Kimlik ve Aidiyet olarak Alevi toplulukları, uzun yıllar boyunca dini ve kültürel kimliklerini koruma mücadelesi vermişlerdir. Çoğunlukla Sünni olan toplum yapıları içinde marjinalleşmişlerdir. Bu durum, sosyal kimliklerini ve aidiyet duygularını derinden etkilemiştir.
Eğitim ve Kültürel Miras bağlamında Alevilik, sözlü kültüre dayalı bir gelenek olduğundan, modern eğitim sisteminde yeterince temsil edilememiştir. Bu durum, genç nesillerin kendi kültürel miraslarını öğrenme ve sürdürme konusunda zorluklar yaşamasına neden olmuştur.
Aleviler, tarih boyunca çeşitli dönemlerde ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalmışlardır.
Osmanlı döneminden başlayarak Cumhuriyet dönemine kadar devam eden bu süreçler, Alevilerin sosyal yapı içinde marjinalleşmesine yol açmıştır. Alevi toplulukları, siyasal temsilde de zorluklarla karşılaşmışlardır. Hak ve özgürlüklerin kazanılması, kültürel hakların tanınması ve ibadet yerlerinin kabul edilmesi gibi konularda uzun yıllar mücadele etmişlerdir.
Alevi felsefesinin siyasi boyutu ve sistemle olan derin çelişkileri, bu ekonomik, sosyal ve sosyolojik yanların birleşimiyle daha iyi anlaşılabilir. Alevi topluluklarının tarihsel süreçlerde yaşadığı zorluklar, günümüzde de devam eden bir mücadeleyi simgelemektedir. Bu mücadele, toplumsal adalet ve eşitlik arayışının önemli bir parçasıdır.
Alevilikte yedi kapı kırk makamın felsefi boyutu neyi anlatır?
Alevilikte “yedi kapı” ve “kırk makam” tasavvufi bir yolculuğu, insanın kendini tanıma, arınma ve olgunlaşma sürecini sembolize eder. Bu kavramlar, Alevi inancının derinlemesine anlaşılmasında önemli bir rol oynar ve kişinin manevi olarak yükselmesini, olgunlaşmasını ve Hak’ka ulaşmasını hedefler.
Yedi Kapı
Yedi kapı, insanın manevi yolculuğunda geçmesi gereken aşamaları ifade eder. Her kapı, bir insanın ruhsal ve ahlaki gelişiminde ulaşması gereken bir seviyeyi temsil eder. Bu kapılar şöyle ifade edilir…
Şeriat Kapısı…
Dinin zahiri kurallarına uymayı, ibadetleri yerine getirmeyi ve ahlaki yaşamayı ifade eder…
Tarikat Kapısı…
Bir mürşide bağlanmayı ve onun rehberliğinde manevi bir yolculuğa çıkmayı ifade eder.
Marifet Kapısı…
Hakikati ve Allah’ı bilme, içsel bilgiyi ve hikmeti arama sürecini ifade eder.
Hakikat Kapısı…
Allah’a ve evrene dair derin bir anlayışa ulaşmayı, varoluşun sırlarına vakıf olmayı ifade eder.
Aşık Kapısı…
İlahi aşkla yanmayı, Allah’a duyulan sevgiyi ve coşkuyu ifade eder.
Sadık Kapısı…
Allah’a ve insanlara karşı dürüst ve sadık olmayı, bu yolda kararlılıkla yürümeyi ifade eder.
Fakir Kapısı…
Dünyaya ve maddi değerlere karşı alçakgönüllü olmayı, dünyadan el etek çekip sadece Allah’a yönelmeyi ifade eder.
Kırk Makam
Kırk makam, yedi kapının her birinde derinleşmeyi ve her aşamada daha ileri seviyelere ulaşmayı ifade eder. Kırk makam, Alevi inancında kişinin ruhsal ve ahlaki gelişimini sürdürebileceği daha detaylı aşamaları kapsar. Bu makamlar, kişinin içsel yolculuğunda karşılaşacağı çeşitli manevi deneyimleri, sınavları ve öğrenmeleri ifade eder.
Kırk makam, genellikle onar onar dörde bölünerek açıklanır ve her bölüm, insanın bir boyutta ilerlemesini sağlar. Bu süreçte, kişi her bir makamda belirli erdemleri ve bilgileri kazanarak daha yüksek bir manevi olgunluğa ulaşır.
Sonuç olarak, yedi kapı ve kırk makam, Alevi inancında insanın manevi yolculuğunda rehberlik eden önemli kavramlardır. Bu kavramlar, kişinin kendini tanıma, arınma ve Hak’ka ulaşma sürecini felsefi ve tasavvufi bir çerçevede açıklar.

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu