Genel

Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan – KÜRDLERİN AŞAMADIĞI HANDİKAP– 1

Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan

 

KÜRDLERİN AŞAMADIĞI HANDİKAP– 1
Kürdlerin en büyük handikapı siyasetinin sorunlu oluşudur. Milli bir siyasetin, milli birliğinin olmayışıdır. Son Irak Genel İl Seçimleri Kürd milli politikası ve milli birlik meselesini de yeniden güncelleştirdi. Özelikle Kerkük meselesinde kendini yeniden hatırlattı. Önce sorunu Kerkük özelinde ele alacağız ve sonra genel de izlenen politikanın çıkmazını ele alacağız.
Kerkük sorunlu bir vilayet. Şu an Irak devletinin işgali altında olan Kürdistan toprakları aynı kaderi yaşıyor. Sözde bu sorun çözülecekti. Irak Federasyonu kurulurken aldıkları bir karar gereği nüfus sayımı yapılacak 2007’de referanduma gidilecekti. Araplar sorunu unutturmaya çalıştı, Kürdler oralı olmadı ve sorun çözülmeden bugüne sarktı. Çözülecek gibide değil. Duruma bakılırsa güneyli siyasal güçlerin böyle bir derdi de yoktur. Özelikle Irak-PDK’nin.
Aslına bakılırsa Saddam Hüseyin Baas iktidarı tasfiye edildiği 2003 yılında bu imkân Kürdlerin eline geçti ama Kürdler bunu kullanmadı. Darmadağınık bir Irak vardı. Kürdler örgütlüydü. İsteselerdi Bağdat’ı bile alabilirlerdi. Onlar ne yaptılar? Dağılan Irak devletini yeniden inşa ettiler. Dertleri Kürd millet haklarını alma değil, Irak gelirlerinden ne kadar rant devşireceklerini kendilerine iş edindiler. Bu yanlış politika ile gelinen bugün federe devlet yapısı da elden gitmek üzeredir.
Kerkük meselesinde YNK ve Irak-PDK’nin politikaları farklıdır. YNK Kerkük’e sahiplenirken çünkü halkın ezici çoğunluğu YNK’yi destekliyor. Kerkük’te Irak-PDK’nin esamesi okunmuyor. Kerkük Kürdistan’a bağlanırsa Irak-PDK’nin korkusu YNK’nin birinci parti olacağıdır. Bu nedenle Kerkük YNK’nin eline geçmesinde kimin eline geçersen geçmiş hesabındadır. Bu nedenle tek bir kurşun sıkmadan Kerkük’ü Irak’a bıraktılar. Bunun bir arka planı var. O zaman Mesud Barzani Federe Kürdistan Başkanı ve Peşmerge genel komutanıydı. Irak saldırınca direnmedi, kaçtı. Neymiş efendim, “kan dökülmemesi için geri çekildik”(!) Buna kargalar güler. Onun derdi nerede para hortumlamaktı.
Mesud Barzani, Kerkük ve “tartışmalı bölgeleri“ Irak’a teslim etti. Bunun dışında Irak-PDK, İŞID savaşında başarısız oldu. Şengal‘den kaçtı. İçeride korkunç bir yozlaşmayı yarattı. Bunun vebalini YNK’ye yıkmak için bağımsızlık gibi kutsal bir hedefle bunları perdelemeye çalıştı. Onu da yüzüne, gözüne bulaştırdı. Kürdlere büyük bir bedel ödemesine sebep oldu. Bu değilse samimi olsaydı Irak saldırdığında savaşırdı. Hani demişti ya: “Tek başımada kalsam Kerkük’te savaşırım“ diye. Bırak savaşmayı ilk kaçan O ve Başkanı olduğu parti ve peşmergesi oldu. Bu ihanet değilse ihanet nedir?
Lahor Şéx Cengi, Kerkük ve “tartışmalı bölgeler“in Irak işgali sonrası Irak-PDK ve YNK arasında başlayan kim ihanet etti tartışmasıyla birlikte Parlamento’da bir soruşturma komisyonunun kurulup araştırmasını istedi. Kimin ihanet ettiği açığa çıkarılsın dedi. Fakat Irak-PDK bu öneriyi red etti. Acaba neden? Eğer YNK ihanet etmiş olsaydı Irak-PDK bu önerinin üzerine balıklama atlardı. Ama yapmadı. Nedeni Kerkük dahil “tartışmalı bölgeleri“ Irak’a teslim edenin Mesud Barzani’nin kendisi olduğuydu.
Bu konuda yaptığı bir anlaşma var. İŞID yenildikten sonra ABD Hazine Bakanlığı çalışanın gözetiminde Irak Savunma Bakanı ve Peşmerge Bakanı oturup bir anlaşma yaptılar. Mesud Barzani’de anlaşma imza edilirken oradaydı. Anlaşmaya göre Peşmege İŞID saldırmadan önceki mevzilerine çekilecek, ABD Peşmergeye 415 milyon dolar yardım edecekti. Mesud Barzani parayı aldı ama anlaşmanın diğer maddelerini yerine getirmedi. Bu nedenle ABD Irak’a yol verdi. O da Kerkük dahil tüm “sorunlu” bölgeleri işgal etti.
Mesele budur. Belgelidir. Kendi itiraflarıdır. Irak-PDK Sekreteri Fazıl Mirani’nin videolu mesajı ortadadır. Dediği şudur: “Geri çekilme peşmerge komutanları ile Irak Savunma Bakanı arasındaki anlaşmanın sonucudur.”
Burada bir ihanet varsa ki vardır bu ihaneti Mesud Barzani yapmıştır. Bunun gizli saklısıda yoktur. Ona göre Kürdistan’ın bir vilayeti girmiş, bir bölgesi gitmiş, gümrükleri Irak memurları idare etmiş, petrol koyları elden girmiş hiç önemli değil. Yeter ki Barzani aile diktatörlüğü ayakta kalsın. Gerisinin önemi yoktur. Herkes şunu kavrasın. Barzani ailesi milliliği çoktan terk etmiştir. Çeteleşmiş bir ailedir. Sömürgecilerin emrinde çalışan milis bir güçtür. Kürdistan bayrağını enine-boyuna uzatmaları onları paklamıyor. Bu ihanet değil de nedir?
Bu bir yana YNK ve Irak-PDK anlaşmış olsalardı son Irak Genel İl Seçimlerinde Kürdler Kerkük valiliğini kazanırdı. Ama Irak-PDK buna yanaşmadı. Kerkük YNK’nin eline geçmesinde kimin eline geçerse geçsin politikasının gereğini yaptı. Bu da Kerkük’ün kaybedilmesine yol açtı. Henüz Valilik seçilmedi ama kesinlikle bir Arap seçilir. Bu neye yol açar? Daha evvel Arap olan ve olacak Kerkük valisi Kerkük’ün demografisini değiştirdi ve değiştirmeye devam edilecektir. Kürdleri kaçırttı ve kaçırtmaya devam edecektir. Habire Arapları getirip yerleştirdi ve yerleştirmeye devam edilecektir. Bir müddet sonra Kerkük’ün Kürdlüğü tartışma masasına gelecektir.
Bir taraftan da Türkiye işin içine girmiş durumda. Birkaç Türkmen’i bahane ederek “Kerkük Türk şehridir” deyip duruyorlar. Sözde Kürd Bölge Başkanı Neçirvan Barzani bunu onayladı. “Türk Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan doğru söylüyor” dedi. Bu da yetmedi. Kerkük’ün Kürdistan’a katılmaması ve YNK’nin eline geçmemesi için Hakan Fidan’ın Hewler’e gitmesiyle bilinen Kerkük provokasyon yapıldı. Bu provokasyon Irak-PDK eliyle gerçekleştirildi. Dört Kürd katledildi. Barzanilerin umurunda mı?
Irak-PDK veya Barzanilerin izlediği politikanın sonucu çok ağır olacaktır. Hem Irak saldıracak hem Türkiye. Duruma bakılırsa Türkiye bir maceraya girişecek. Zaten Suriye ve Rojava’nın birçok yerini işgal etmiştir. Buraları baz alıp Kürdlerin elindeki diğer alanları da işgal edip Şengal’e oradan Kerkük’e ulaşma planları vardır ve uygulamadadır. Kendilerince bu topraklar Türklerindir. Burada “Türkmeneli” devletini kurmaya çalışıyorlar. Bunu başarırlarsa bırak bölge devleti, dünya devleti olmayı hesaplıyorlar.
Mümkün mü? Ne gezer. Sonu Saddam Hüseyin Baas iktidarı gibi olur.
Sorunu biraz deşmek gerekiyor. Gündemden düşmeyen sorun: Kerkük başta olmak üzere “tartışmalı bölgeler“i kim Irak’a teslim etti? Irak-PDK çevreleri hep bir ağızdan YNK ve Talabani ailesini, GORRAN Hareketini ve PKK’yi adres göstermektedirler. Gerçekten öyle midir?
Daha evvel bu konu hakkında tüm belgeleriyle meseleyi makalelerimizde izah etmiştik. Fakat anlaşılan Irak-PDK çevresi ve şempanzeleri işi çamuru at, kendisi tutmasa bari izi kalsın politika edinmiştir. Yüzlerindeki maskeyi düşürmek için o süreçte yaşananları bir kez daha izah edelim. Hatırlanacağı üzere başta Kerkük olmak üzere tartışmalı bölgelere ilişkin 22 Temmuz 2016 tarihinde bir anlaşma yapıldı.
Bu anlaşmanın 8 maddesi var. Şu bir gerçek ki, başta Kerkük olmak üzere “tartışmalı bölgeleri“ Irak’a teslim edenin Mesud Barzani’nin kendisidir. Her şeyden evvel Kerkük ve “tartışmalı bölgeler“in Irak’a teslimi bu anlaşmanın sonucudur. Hewler İktidarı meseleyi uzatınca uluslararası sistem devreye girdi. Irak’a yol verdi. Irak ordusu iki koldan harekete geçti. Biri Soran, bir Behdinan alanına. Herbir ordunun başında Amerikan ve Hollandalı birer general vardı. Saldırının sloganı: “Türk güçlerine saldırıyorsunuz“du. Yani güney petrollerini ele geçirmeye çalışan Türklerin önü kesilecekti. Kesildi de.
Harekete geçen heriki orduya yapılan uyarı şuydu: Girilen yerleşim birimleri tahrip edilmeyecek. Mümkün olduğunca çatışmaya girilmeyecek. Bu arada sadece Lahor Şex Cengi’ye bağlı Anti-terör güçlerinden olan bir grup Irak Ordusu ve Haşbi Şabi güçleriyle çatıştı ve 40’ın üzerinde şehit verdi.
Bunun üzerine Amerikalı General, “Üzgünüm. Olmaması gerekirdi, kordinasyon eksikliğinden dolayı bu zayiat oldu“ diyecekti.
Ki, Irak ordusu saldırmadan önce Dukan’da Hero İbrahim Ahmed, ve Mesud Barzani olmak üzere YNK ve Irak-PDK kurmayları bir toplantı yaptı. Çıkan ortak karar: Irak ordusu saldırırsa çatışmadan geri çekilecek kararı alındı. Ki, o toplantıda Irak Cumhurbaşkanıda vardı. İddiaya göre Kasım Süleymani de vardı. Gelimeler böyle.
Böyle olmakla beraber Irak-PDK ve kuzeydeki şebekleri “Kerkük’ü YNK ve Talabani ailesi, GORRAN Hareketi ve PKK sattı“ iddiasında bulundu. Bu iğrenç bir iftiradan başka bir şey değildir. Bunun nedeni açıktır. Irak-PDK, yolsuzluklarını, hukuksuzluklarını ve “Bağımsızlık Referandumu“nda düştüğü hata mı, yoksa suç mu diyelim perdelemek ve halkın dikkatini başka alana çekmek, kendine yönelen şimşekleri aza indirmek için bu çevrelere iftira atarak iğrenç bir oyun sergiledi.
Yanı sıra başta Kerkük olmak üzere “tartışmalı bölgeler“i Irak’a bir anlaşma ile satan Mesud Barzani’nin kendisi olurken, bu ihanetini YNK’ye fature etti. Bu konuda çirkin bir bilgi kirliliği yaratıldı. Kimi beyinsizde cumburlup bu kirli bilginin taşıyıcısı oldu. Hala bunu dilendiren sayısız şempanze var. Bazen düşünüyoruzda bu zavalılar nerede yaşıyor? Hiç mi olan bitenleri takip etmiyorlar? Velev ki bilmiyorlar. O halde bilmedikleri bir konu hakkında kimileri tarafından ortaya saçılan kirli bilginin niye taşıyıcısı oluyorlar?
Tüm bu bilgi ve belgelere rağmen Kürdistan’ın kuzeyinde aydın ve siyasetçi geçinenlerin rantçı kesimi ağız birliğince; “YNK içindeki bir güruhun ihanetiyle başta Kerkük olmak üzere Kürdistan’ın güneyinde kurtarılmış topraklarının %50’si tek mermi atılmadan onursuzca terk edildi“ gibi bir cadı kazanını kaynatıp duruyorlar. Bunun üzerinde durmak lazım. Bu çevreleri buna iten nedenleri bilinçe çıkarmak yurtsever olmanın gereği sayıyoruz. Bu durum irdelendiğinde bu çevrelerin Irak-PDK kapısında para ve ihale aldıkları veya kovaladıkları görülür. Revaçta bir sözdür. “Para alan, emir de alır.“ Bu şempanzedelerin durumuda budur.
Devam Edecek..!
Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Gazetekök’ün editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu