Genel

AYDINLAR VE SINIF MÜCADELESİ

Ahmet Hulusi KIRIM

Son yıllarda, kapitalist toplumun sosyal gurupları arasında hiçbiri, aydınlar kadar
(entelijansiya) dikkatleri üzerine çekmemiş, tartışmalara neden olmamıştır. Aydınların sosyal
yapıda ve sınıf yapısında günümüzdeki aldıkları yer, toplumun maddi ve entelektüel
hayatındaki rolleri ve günümüzdeki devrimci süreç açısından taşıdıkları önem konusunda
yoğun tartışmalar hala sürmektedir. Aydınlar özerk ve bağımsız bir katman mıdırlar, yoksa
her toplumsal sınıfın kendi aydınları mı vardır? Karmaşık bir sorundur bu, Çünkü bugüne dek
çeşitli aydın katmanlarının yetişmesindeki gerçek tarihsel oluşum değişik biçimler almıştır.
Baskı ve sömürünün yoğun olduğu sınıflı toplumlarda aydın sorunu önemli bir konudur.
Alman İdeolojisine, Kutsal Aileye, Engels’in mektuplarına, Lenin’in sayısız makalelerine ve
Kapital’de yer alan çeşitli analizlere baktığımızda konunun önemini anlarız.


Aydınların sorunları, ideolojik tartışmalarda büyük bir önem taşımaktadır. Bilimsel-
teknik devrim şartları altında aydınların kitlesel bir güç haline gelmiş ve toplumsal
işlevlerinin objektif ağırlığının artmış olması, bu önemi daha da büyütmektedir. Burjuvazi
doğal olarak, geleneksel aydınları ideolojik olarak kendine dönüştürme ve kazanmaya çalışsa
da, toplumsal gelişme, proletaryanın saflarına katılan ve onun müttefikleri haline gelen aydın
gruplarının sayısında kaçınılmaz bir artışa yol açıyor. Ancak proleterleşme yönündeki eğilime
ve sınıftan yana tavrına bakarak aydınların topyekun işçi sınıfına dahil oldukları söylenemez.
Lenin’in, “sınıfların belirleyici kriterleri “ hakkında aşağıdaki saptamaları karşısında, “sınıf”
değil de “katman” olduğunu söylemek daha doğru olacaktır.


-tarihsel olarak belirlenmiş toplumsal bir üretim sistemi içindeki yerlerine,
-üretim araçları ile ilişkilerine,

-emeğin toplumsal örgütlenmesinde oynadıkları role, toplumsal zenginliklerden aldıkları
payın büyüklüğüne ve bu paya hangi araçlarla sahip olduklarına bakılarak birbirlerinden
ayrılan geniş insan topluluklarına “sınıf” denir.


Günümüzde aydınların sınıfla ilişkisini izah eden 2 ana tez vardır.
1-Doğmatizme ve eskiye bağlı olanlar: Yani hiçbir şeyin değişmediğini, ya da pek az
değiştiğini ileri sürerek Lenin’in mücadelenin bazı aşamalarında çarlık dönemi aydınlarına
uyguladığı sert formülleri uygulayanlar. Değişimleri önemsiz, yok sayan bu anlayış aydınları
“Sermayenin aydın hizmetkarları” olarak niteler ve toplumsal süreçlerin başka hiçbir
analizine girişmeksizin toptan “küçük burjuva”
olarak yaftalar.
2-Oportünizm ve “çağdaşçılığın” çekiciliğine kapılanlar. Bunlar ise yeni başlamış olan
evrimin sonuna gelindiğini varsayarlar. ”Sibernetik çağı” diye adlandırılan, tamamen yeni bir
durumla karşı karşıya kaldığımızdan bahisle, ikinci sanayi devriminin tamamlandığı ve kol
emeği ile kafa emeğinin hemen hemen birleştiğini iddia ederler.


Ayrı bir inceleme konusu olduğu için, her iki tezin de kendi içerisinde tutarsız olduğunu
kısaca söyleyerek geçmek istiyorum. Bütün bu görüşler, öz olarak kapitalizmin bağrındaki
sosyal süreçlerin yanlış bir yorumundan kaynaklanmaktadır. Ancak yeni başlayan bilimsel ve
teknik devrimin aydınlarda nitel ve nicel değişimlere neden olduğunu not etmek de yarar var.
Aydınların toplumsal konumunu etkileyen değişimler, üretim ilişkilerinde meydana gelen
büyük değişiklikler sürecinden ayrılamaz.


I9 uncu yüzyılda aydınlar, genel olarak serbest meslek sahiplerinden oluşuyordu. Bunlar
pazara, bilim, fikirler, bilimsel-teknik öneriler, resimler, kitaplar vb. gibi özgül meta ve hizmetler
sunuyorlardı. Bu anlamda pazardaki yerleri, küçük burjuvazininkine yakındı. Ama daha o
zamanlar Lenin, aydınların içinde gelişmekte olan farklılaşma süreçlerine dikkat çekmişti.
Lenin özellikle, kapitalizmin aydınlara olan talebi artırdığına dikkat çekmiş ve şunları
yazmıştı:
“Aydınlar, diğer sınıflar arasında özel bir yer almakta, kısmen bağlılıkları, görüşleri
bakımından burjuvazi ile kısmen de kapitalizmin onların özerk yerlerini ellerinden
alması ve onları bağımlı, ücretli birer memur yapıp yaşam düzeylerini düşürmesi
ölçüsünde ücretli işçilerle birleşmektedirler.” (Lenin Cilt.4)


Çağdaş üretim mekanizmasının gitgide daha karmaşık hale gelmesi, ekonomik atılımlarda
bilimin oynadığı rolün öneminin artması görünen gerçeklerdir. Genel olarak tekniğin, bilimsel
bakımdan üretim faaliyetinin daha geniş alanlarına yayılmasına tanık oluyoruz. Üretim,
bilimsel ve teknik araştırmayı gerekli kılar. Bilimsel araştırma ise yeni üretimler doğurur.
Sanayi üretim sürecinde bu tip üretici güçlerin kullanılması uygun akli ve zihni yeteneklere
sahip ücretliler tabakasının büyük ölçüde genişlemesi sonucunu vermiştir. Teknisyenlere,
araştırmacılara ve mühendislere duyulan ihtiyaç hızla artmaktadır. Aydınlar katmanının
nicelik bakımından büyümesinin bir diğer nedeni de küresel kapitalizmi çerçevesinde
genişleyen üretken güçlerin ortaya çıkan yeni ihtiyaçlarıdır. Sistem, hem kendine düşen yeni
siyasal ve ekonomik işlevleri yüklenen devlet ücretlileri ordusunun bir çığ gibi büyümesine
hem de “hizmetler” sektörünün yaygınlaşmasına yol açıyor. Üretici güçlerin yaptığı hamle
sadece yeni aydın katmanları yaratmakla kalmaz, aynı zamanda şimdiye kadar mesleki
faaliyetlerini bağımsız yürüten aydın orta katmanların toplumsal durumlarını da hızla
değiştirir. Örneğin eskiden avukatlar, doktorlar, diş hekimleri, eczacılar vb. esnaflarınkine
benzer bir konuma sahipken şimdi bunların meslekleri değil ama, mesleklerini “esnafça”
yürütüş biçimleri tehlikeye düşmüştür. Bu çerçevede gittikçe daha çok serbest meslek
sahibinin ücretli olarak çalışmaya başlamasıyla, aydın esnaflığında bir azalma eğilimi baş
göstermiştir. Netice olarak, üretici güçlerin gelişmesi iki sonucu doğurmuştur. Aydın
katmanlarının nicel artışı ve esnaf aydınlar kesiminde küçülme şeklinde kendini gösteren
kısmi nitel değişim.


Marks ve Engels’in Manifestoda önceden haber verdikleri bu değişim şimdi
gözümüzün önünde cereyan etmektedir:
“Burjuvazi, şimdiye kadar saygı gören, mübarek ve muhterem sayılan bütün mesleklerin
başını taçlandıran itibar halesini çekip atmış, doktor, hukukçu, rahip, ozan ve bilim
adamlarını kendi hizmetindeki ücretliler haline getirmiştir.”
(Marks, Engels-Manifesto)


Toplumsal alanda olduğu gibi teknolojide de bu devrimin kısa vadeli sonuçlarının çok
derin olduğunu kabul etmek gerekiyor. Bu, ücretli aydınlar üzerindeki kapitalist sömürünün
gittikçe artmakta olduğu anlamına gelir. Bu sömürünün artması ise aydınların gittikçe artan
sayıda ve daha etkin biçimde toplumsal ve siyasal kavgalara katılmaları demektir. Ancak
proleterleşme yönündeki eğilime bakarak mühendisler, uzmanlar ve teknisyenlerin işçi
sınıfına dahil olduklarını söylenemez.


Aydınların büyük çoğunluğu büyük sermayenin nesnel olarak sömürdüğü halk
katmanlarına dahil iseler de burjuvaziye bağımlılıkları bakımından farklı görünüme
sahiptirler. Toplumsal konumları bakımından kısaca değinmek yararlı olacaktır.


1-Ürünün üretilmesini elbirliğiyle sağlayan, üretimde çalışan, mühendis, teknisyenler,
planlama ve hesap uzmanları. Bunlar işçi sınıfıyla nesnel olarak kolektif emek çerçevesinde
bütünleşirler. Ancak henüz bu bütünleşmenin bilincine vardıkları söylenemez. Bu da
kapitalist sistemde kolektif emeğe, katılma biçimlerinin çeşitliliğinden doğar.


2-Ekonomik alanda bütünüyle üretici olmayan öğretmen, araştırıcı ve tıbbi hizmet
kadroları ve idari kadrolar gibi proleter olmayan ücretliler katmanı. Bunların çalışması,
ekonomik alanda bütünüyle üretici olmayan bir niteliğe sahiptir. Üretim araçlarının
sahipliğinden yoksun olan bu emekçiler, maddi üretim alanıyla organik olarak ve doğrudan
doğruya bütünleşmemişledir. Bunlar işçi sınıfının “kolektif emekçi “olarak meydana getirdiği
canlı makine”nin unsurlarından değillerdir. Ancak çok dolaylı biçimde üreticidir diyebiliriz.
Diğer yandan toplumsal ilişkilere katılmak için pratiklerinde, bireyci bilincin izlerini de
taşırlar.


3-Kendi çalışma araçlarının sahibi olan ve kendi çalışma koşullarını düzenleyen bağımsız
emekçilerden meydana gelmiş eski tip orta katmanlar(avukat, noter, doktor). Bunlar esnafın
aydın bölümünü oluştururlar. Zamanımızda tekelci devlet kapitalizminin bir gereği olarak
serbest mesleklerden git gide daha kalabalık bir grup ücretliler kesimine geçmektedir.


Ücretliliğe geçiş ya kamu girişimleri çerçevesinde ya kapitalist sanayi veya ticaret
girişimlerinde ya da bankalar yahut mali şirketlerin, belli alanlarda uzmanlaşmış kapitalist
girişimler kurmaları yoluyla gerçekleşir. (Diş Hekimleri için devletin sağlığı merkezleri,
eczacılar için şirketlerin kurduğu özel hastanelerin zincir eczaneleri ve avukatlar için
şirketlerin büyük avukatlık büroları kurması).
Eskiden özerk esnaf olan bu aydınlar,
sermayenin ya da onun devletinin ücretlileri haline geliyorlar. Ahlaki, mesleki, ekonomik
bağımsızlıkları nedeniyle kendilerine yakıştırılan prestiji kaybederek kitlesel ücretlilik çağına
giriyorlar. Yani dünün gözde ve kutsal mesleğinden yüzsüz ve açgözlü bir sömürüye acılı bir
geçiş!


Bu arada bilimsel olarak saptanmış bazı olgulara değinmekte de fayda mülahaza
ediyorum.
-Aydınlar homojen bir kitle oluşturmazlar. Bütün toplum yelpazesine dağılmış çeşitli çevreler
dizisinden ibarettirler.

-Aydınların büyük çoğunluğu burjuva ideolojisinin ve bu ideolojinin yan ürünlerinin
etkisinden kurtulamamışlardır.

-Sınıf kökenleri ve burjuva üniversitelerinde gördükleri eğitim nedeniyle, aydınların çoğu işçi
sınıfının kesin rolünü “kendiliklerinden” kabullenmekte tereddüt ederler.

-Aydınların üst tabakasının burjuvazi ile kaynaşmış olmasına ve alt sosyal kesimlerin büyük
ölçüde proleterleşmesine karşın, büyük bir bölümü, hala kapitalist toplumun iki uzlaşmaz
sınıfı arasında orta bir yerde bulunmaya devam etmektedir.


SON YERİNE
Demokrat, ilerici aydınların, proletarya ile sıkı bir eylem birliğine ihtiyaçları vardır.
Burjuvazi, işçi-aydın yakınlaşmasını engellemeye ve çeşitli aydın grupları arasında
ayrıcalıklar yaratarak onların birliğini bozmaya çalışırken, sol’un hastalıklı unsurlarının sahte
devrimci teorilerinden de yararlanmaktadır. Ortak mücadeleyi reddetme, çağın tayin edici
gücünün desteğinden mahrum kalmak olacaktır. İşçi Sınıfının partisi de, proletarya ile yaratıcı
aydın kitlesi arasındaki ilişkilerin ve eylem birliğinin pekişmesinin ne kadar önemli olduğunu
akılda tutarak politikalar geliştirmeli, sınıfın politik örgütüne ve bu örgütün gelişimine organik
olarak bağlı aydınlar yaratmalıdır. Geleneksel aydınlarla hiçbir ilişkisi olamayan yeni tipte
aydının üretim, teknik ve ekonomi sorunları konusundaki bilgisi yanında, gerçeğe bir hümanist
ve tarihçi gibi bakmasını bilmesi ve onu değiştirmeye çalışması gereklidir. 16.01.2023

KAYNAKÇA:
Nadel-Çağımızda kapitalizm ve aydınlar
Lenin-Cilt 4-6-7
Gramscı-Aydınlar ve toplum
Casanova-Aydınlar ve sınıf mücadelesi.
Erol Toy-Aydın ve çağı.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu