Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan
Son yaşanan gelişmelere bakıldığında Türkiye’nin geri adım atacağına benziyor. Bu mümkün mü? Öyle görünüyor. İstemesinden değil mecburiyeten.
Birkaç gün önce yayınladığımız “YENİ BİR ‘BARIŞ SÜRECİ‘ Mİ?“ makalemizde olan biteni izah etmiştik. Ne demiştik? “Türk devleti dışarda politik, içerde ekonomik olarak sıkışmış durumdadır.“ Bunu aşmak için bazı girişimlerde bulunduğuna işaret etmiştik. Bu girişimlerin nasıl bir sonuç vereceğine dair şimdilik bir şey demek. erkendir demiştik. Ama şimdi bu görüşmelerin neye evrildiği konusunda bazı veriler üzerinde izah etmek mümkündür.
Hani derler ya, “herkes ölü evine gider ama herkes kendi ölüsüne ağlar.“ Bu görüşme ve gelişmelerden Kürdlerin payına ne düşer diye olan bitene bakmak gerekir. Yine daha evvel defalarca izah ettik. Ezilen, miili egemenliği gasp edilen milletler mücadele ederler ama bu tek başına zafere ulaşmaya yetmez. Zafere ulaşması için ezilen milletin mücadelesini dünyadaki bir süper güç veya güç blokun desteğini almasını şart koşar. Şu an Türkiye ile ABD arasında süren görüşmeleri bu boyutuyla da ele almak gerekir. Çünkü gelişmelere bakıldığında ABD-Türkiye arasındaki görüşmelerin Kürd/Kürdistan sorununu ilgilendiren bir boyutu da var.
ABD’nin Irak’a müdahalesi ve sonrasında Kürdlerin’ın güneyinin federe devlet olarak tarih sahnesine çıkmasıyla ABD ile Türkiye arasında anlaşmazlık baş gösterdi. Aralarındaki çelişki giderek genişledi ve çözülemez bir boyut kazandı. Onu takip eden Suriye iç savaşında Kürdlerin yavaş yavaş mevzi kazanmaları ile birlikte Türkiye’deki ırkçı tekçi kesimler AKP İle anlaşıp Türkiye içinde başta Ordu olmak üzere Batı yanlısı güçleri tasfiye ederek ABD‘nin başını çektiği Batı Bloku‘nun Orta Doğu‘yu dizayn etme politikalarına karşı koymaya başladı. Batı karşıtı, Doğu Bloku’na yanaşan bir politikaya yöneldi. Rusya’da bu konuda çok çapa sarfetti. Çünkü elinde Türkiye’yi zora sokacak çok kozu vardı. Bir uçağının düşürülmesi ve İŞID terör örgütün petrolünü satmasının açığa çıkması Türkiye’yi zor durumda bıraktı.
Türkiye düşürdüğü Rusya uçağından dolayı Rusyaya‘dan 2,5 milyar dolara S-400 hava savunma füzeleri aldı. Aynı zamanda Türkiye’deki Batı yanlısı güçleri tasfiyeye yönelirken olası bir karşı direniş ve atağa karşı Rusya koruması sağlamada amaçlandı ve bu desteğide aldı. 15 Temmuz 2017’deki muhalif güçlere karşı Erdoğan darbesinden Rusya’nın önemli bir rolü oldu. Bu konuyu o süreçte uzun uzun izah etmiştik.
Bu gelişmeler olurken ABD boş durmadı. NATO üyesi olan Türkiye‘ye Rusya’dan silah almasının bedeli olarak F-35 proğramından çıkardı. Bir kısım parasını peşin ödediği 100 adet son nesil F-35 uçağının teslimatını da iptal etti. Aynı zamanda parçalarının bir kısmının Türkiye’de üretildiği bu uçakların projesinden çıkarıldığından 12 milyar dolar gelir elde etmektende mahrum bırakıldı. Türkiye süreç içerisinde yavaş yavaş bölgede ABD ve Batı karşıtı bloka yaklaştı ve bölgede politikalarına karşı durdu. ABD‘nin müttefiğimiz dedikleri güçleri tehdit etti. Gücü yetiğine (Rojava‘ya) saldırdı. ABD ve Batı Bloku Türkiye’yi tümden kaybetmemek için hem altan aldı hemde karşı tedbirler geliştirdi.
Türkiye mevcut bu politikalarıyla NATO‘daki misyonunu yitirmiştir. Yarın ne olur bilmiyoruz ama bu süreçte NATO, Türkiye üyeliğine son vermek istemiyor. Türkiye’de NATO’dan çıkmak istemiyor. Bilindiği gibi Türkiye siyasi, ekonomik ve askeri olarak Batı sistemine bağlı. Çıkılyorum demek öyle kolay değildir. Siyasi ve ekonomik boyutu bir tarafa askeri olarak ayrılmasının imkanına sahip değildir. Ayrılması halinde, yeni bir askeri sisteme geçiş için en aşağı 400 milyar dolar gerekiyor. Türkiye zaten ekonomik olarak iflasta. Bu mümkün görünmüyor. İkincisi yeni bir askeri sisteme geçiş halinde bu sistemi oturtması için en aşağı 40 sene gerekiyor.
Türkiye bu zorluklarla debeleşirken ABD ve NATO Yunanistan‘daki üslerini güçlendirdi. Yunanistan‘ın 83 adet F-16 uçağı modernize etti. Fransa’dan 24 adet Rafael son nesil uçak aldı. ABD Senatosu’na sunulan yeni pakette de 40 adet F-35 alıyor. Dolayısıyla Türkiye’ye karşı bariz bir hava üstünlüğüne sahip oluyor. Bu, Türkiye’nin mangalda kül birakmıyan dayatmaları, Osmanli hayalleri, büyük güç olma politikasının sonucudur. Bu kadar kapris, kibir, asar, keserim söylemleri ile işler yürümüyor. Bu sapık politika insanı paspas eder. Daha düne kadar tehdit ettiği ve “bir gece ansızım gelebiliriz“ dediği Yunanisatan ve “sildim“ dediği Başbakanı‘nın ayağına bile götürür.
Yunanistan 40 adet F-35 için 8,6 milyar dolar ödiyecek. Ayrıca Yunanistan’a 40 tane F -35 ile birlikte çok miktarda silah ve cephanede hibe ediliyor. Türkiye sözkonusu 42 yıl önceki 40 adet F-16 ve 79 adet modernizasyon için eğer ABD nin şartlarını kabul etse bile 23 milyar dolar ödeyecek.
Mevcut askeri teknolojisi ile dünyanın geldiği yerde Türkiye kendini koruyamaz. ABD ve Batı‘ya mahkumdur. Nato şemsiyesi olmasa Türkiye uzun süre ayakta kalamaz. 3. Lige düşer, oyuncak olur, her taraftan darbe alır. ABD, Türkiye’yi biçtiği role uygun hale getirmeden yüksek teknoloji silahları vermeyecek ve ekonomik baskıyla da zorlayacaktır.
ABD, Avrupa, Arap ülkeleri, İsrail ve Yunanistan Türkiye’nin kısmi eksen kaymasından ve bölgede saldırganlığndan dolayı yeniden Orta Doğu petrol ve gazının Batıya taşınması için Türkiye’yi baypas geçen yeni bir enerji hattı oluşturmaya başladı. Bunun üzerine Türkiye Akdeniz ve Ege denizinde güç gösterisi ile engel olmaya çalıştı. Fakat buna gücü yetmediği gibi üzerindeki baskılar gittikçe artırıldı. Askeri ambargo ile birlikte finansal ambargo nedeniyle Türkiye’nin ekonomisi her geçen gün daha kötüye gitti. Ordusu da ABD ve NATO‘ya bağlı olduğunda yaptırımlar nedeniyle ileri teknoloji silah, mühimmat ve yedek parça sıkıntısından dolayı ciddi derecede etkilendi.
Türkiye’nin bu sıkıntılı durumunda NATO‘nun genişleme süreci başladı. İsveç ve Filandiya NATO’ya üye yapılmak istendi. Türkiye bunu fırsata çevirmeye çalıştı. NATO üyesi ülkelerden tavizler koparacağını hesaplayan Türkiye, ABD ve Batı‘dan kredi ve F-16 pazarlığına girişti. Hatta daha ileri gitti. Türkiye’yi AB’ne alacaksınız dayatmasından bulundu. Askeri ve ekonomik olarak zor durumdaki Türkiye‘nin şantaj ve oyunlarına ABD ve Batılı ülkeler karşı durdu. Türkiye’yi asgari olarak ABD ve Batı ile uyumlu çalışmasını dayattı.
Newyork Times gazetesinin haberine göre Türkiye’nin şantajlarına karşı ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Erdoğan‘ı uyararak bir an evvel İsveç’in NATO üyeliğinin onaylanması istedi. Yanı sıra Türkiye’nin istemlerine karşı kendilerine ev ödevi verildi. Bunun üzerine Türkiye İsveç‘in NATO üyeliğini onayladı ve resmî gazetede yayınladı. Bu süreçte Türkiye’nin istediği F-16 dosyasını ABD Başkanı Joe Biden Senato’ya gönderdi. Buna rağmen senato ıslak imzalı belge olmadan dosyayı işleme koymadı.
Bunun üzerine Türkiye ıslak imzalı belgeyi hızlı bir şekilde ABD Dişişleri yetkililerine ulaştırdı. Aynı gün yani 26 Ocak 2024‘te belge senatoya gitti. 4 Senatör inceledi. Bunun üzerine Türkiye’ye F-16 verilmesi ve bazılarının yenilenmesi tasarıya konuldu. Tasarının çıkması 15 gün sürecek ve Türkiye ile pazarlıklar sürecek. ABD tarafından Türkiye’ye hangi şartlar dayatılacak, bu şartların hangileri açık hangileri gizli olacak daha belli değildir. En aşağı biz bilmiyoruz.
Ayrıca bu yasa kabul edilse bile 40 F-16 uçağının teslimi ve 79 F- 16‘nın yenilenmesi en iyi ihtimalle 3-4 sene sürer. Türkiye bu süre zarfında ABD tarafından istenilen yükümlülükleri yerine getirir getirmez bekleyip göreceğiz. Getirmese ne F-16’lar verilir ne de onarımı yapılır.
Türkiye’nin İsveç’i NATO‘ya onayı çok farklı yorumları beraberinde getirdi. Türkiye önceleri kendini çok dayattı. Habire şartlar ileri sürdü. Türkiye’nin her hamlesine karşı ABD ve Batı‘nın karşı hamleleri ile Türkiye sıkıştırıldı. Zamanla Türkiye istediği tüm istemlerini unuttu. ABD’nin istemlerine boyun eğdi. Ekonomik ve askeri olarak Türkiye daha fazla zor durumu kaldıramayacağından geri adım atmak zorunda kaldı diyenler oldu. Türkiye‘nin ABD ile uyumlu politikalara dönecek diyenler var. Kimi mecburiyeten dedi. Bekleyip göreceğiz.
Her şey bir yana ABD ve Batı sistemin Türkiye ile sorunu salt başına İsvaç’in NATO’ya alınıp alınmaması meselesi değildir. Sorun daha derindir. Orta Doğu yeniden dizayn edilirken Türkiye’nin korkuları var. Bu, sıranın kendine geleceği korkusudur. Bu nedenle Türkiye, ABD ve Batı sisteminin Orta Doğu politikalarını boşa çıkarmak için çok uğraştı. Buna karşın ABD ve Batı sistemide Türkiye’ye karşı her alanda ambargo uyguladı. Türkiye köşeye sıkıştırıldı.
Sıkışmış Türkiye’den istenenen belidir. ABD Batı sistemi ile uyumlu çalışması. Osmanlı hayalleri ile başlattıkları dış saldırganlığı sonlandırması. İçerde demokratikleşme ve Kürdlerle barışması.
Erdoğan’ın işi zor. Bazı adımlar atmak istiyor. İktidarının devamı için bu şart. Ama kamburları var. Ortaklarından kurtulup bu tür adımlar atabilir mi yoksa Türkiye daha ağır ekonomik ve askeri yaptırımları mı göze alacak bekleyip görmek gerekecek.
Fakat buna rağmen ABD ve Batı sistemi Türkiye gibi stratejik bir alanı boş bırakmaz. Irkçı, saldırgan Türk egemenlik sistemini ya dönüştürür ya da dur diyecektir.
1 Şubat 2024