Genel

EMPERYALİZMİN HEGEMONYA KRİZİ

Ahmet Hulusi KIRIM

Hegemonya krizi, kapitalizmin sistem krizidir. Hegemonya krizi “eşitsiz gelişme yasasının”
işleyişinin reel bir biçimde dışa vurduğu, kapitalist sistemin içyapısında büyük ve reel dönüşümlerin başladığı tarihsel kesitlerdir. Ekonomik krizlerle dolaylı bir ilişkisi olsa da farkı, hegemonya krizlerinin nadir ortaya çıkmasına karşın ekonomik krizlerin sık çıkmasıdır. Eğer her iki kriz birlikte ortaya çıkmışsa, ekonomik kriz hegemonya krizini derinleştirir, hızlandırır. Çünkü hegemon ülke dahil bütün kapitalist ülkeler ekonomik krizden çıkmak isterken izledikleri politikalarla hegemonya krizini derinleştirirler.


Dünya emperyalist kapitalist sisteminin bugünkü hegemonya krizi, politik konjonktürün ürünü
değildir. Temeli global istikrarsızlık olan bugünkü politik konjonktürden çok önceleri, daha 1970’lerdeböyle bir krizin unsurları bir araya gelmeye başlamıştı. Bugünkü politik konjonktür ise bu krizi dışa vuruyor.


Hegemonya olgusu ekonomik güçlülük temelinde yükselen sosyo-ekonomik, sosyo-politik,
askersel bir olgudur. Ekonomik düzeyde gerileyen hegemonya, başka bir düzeyde, politik, askersel düzeyde ancak bir süre daha korunabilir. Aynı şekilde, hegemon ülkenin konumuna ekonomik düzeyde yaklaşmak, eninde sonunda politik ve askersel düzeylerde de yaklaşmayı getirir.


Bugün dünya kapitalist sisteminin tepesindekilerin güçlerinin önemli ölçüde eşitlenmesi
sonucunda ortaya çıkan hegemonya krizi, kapitalist sistemi bir bütün olarak sarsıyor ve sistemin krizi oluyor. Yukarıdaki boğuşma aşağıdakilere geçici bir manevra alanı açıyor. Bunlar arasında, Türkiye gibi orta derecede gelişmiş olanlar arasında bu kez bir bölgesel hegemonya çekişmesi dışa vuruyor.


BUGÜNÜN EMPERYALİST KAPİTALİZMİNİN GENEL ÇİZGİLERİ:
-Dünya tek bir pazardır.
-Sistem statik değil dinamik bir sistemdir.

-Kapitalizm evrenselleşirken hiyerarşik ve dinamik bir yapı içinde sistemleşmiştir.
-Dünya kapitalist sistemi giderek daha fazla entegre olan bir sistemdir.

Dünya emperyalist kapitalist sisteminin tepesinde emperyalist ülkeler yer alır. Bu ülkeler, öteki
ülkelerin bütün ekonomik faaliyetlerini, politik süreçlerini kontrolleri altında tutabilecek bir sermaye gücüne sahiptir. Teknoloji üretebilme ve siyasi irade dayatma kapasiteleri yüksektir. Bu nedenle diğer ülkeleri şekillendirebilirler.


Emperyalizmin egemenliğini ve dolayısıyla kapitalist sistemin hiyerarşisini sürekli kılan üç ana
süreç vardır.


-Az ve orta gelişmiş kapitalist ülkelerin emperyalist ülkelere zorunlu ve artan bağımlılığı.
-Emperyalizmin az gelişmiş ülkelere azalan bağımlılığı.
-Değer aktarımı.


Dünya kapitalist sistemi, kapitalizmin emperyalizm aşamasına ulaşmasıyla doğdu. Bu birinci
uluslararası işbölümünde merkezde sanayileşmiş metropol ve çevrede hammadde kaynağı
sömürgeler vardı. Bu eski sömürgecilik sisteminde, metropol burjuvazisi sömürgelere bizzat giderek sömürüyü örgütlüyordu. Önce kendisine yerel aracılar devşirdi. Bu ülkelerde bir ticaret burjuvazisi doğdu. Giderek palazlanan ticaret burjuvazisi sanayi burjuvazisine dönüştü. Kendi sömürüsünü kendisi örgütlemeye başladı. Metropolden gelen sermayenin faaliyetine kendi sermaye birikiminin gücü oranında katılmaya başladı. İşbirlikçiliği giderek artan ölçüde dolaşım sürecinden üretim sürecine kaydı. Ülke içindeki sermaye birikimi, tekelleri ortaya çıkarabilecek yeterli bir düzeye ulaşınca da, işbirlikçi tekelci burjuvaziye dönüştü. Bu tarihsel süreç dünya kapitalist sisteminin geçirdiği evrimi anlatır. Böylece dünya kapitalist sistemi iki boyuttan üç boyuta dönüştü ve ikinci işbölümü doğdu.


Dünya kapitalist sistemi hiyerarşisinin en tepesindeki ülke, en güçlü kapitalist ülkedir ve sistemin
hegemonudur. Kendi kurallarını kapitalist dünyaya empoze edebilecek bir konumdadır. Zirveye yakın veya yaklaşacak ülkelerle hesaplaşması hiç bitmez. Hegemonyasını sürekli olarak korumak,
pekiştirmek zorundadır. Bunun karşılığında, hegemon konumu o ülke kapitalizmine çok büyük
olanaklar sağlar. Tüm sermayenin dünya çapındaki sözcüsüdür. Kapitalizmin evrensel temsilcisidir.
Emeğe karşı savaşta dünya kapitalizminin stratejisin çizer. Dünya politik sahnesinde oyunun
kurallarını o koyar. Sistemin istikrar durumu, tek hegemonlu olduğu durumdur.


Hegemon gücün dünya çapında konumunu koruyabilmesi, dünyanın tüm bölgelerinde
hegemonyasını koruyabilmesinden geçer. Rakipleri zirveye yaklaştığında hegemonun konumu
zayıflar. Rakipleri güçlendikçe konumunun sunduğu olanakları yitirir ve dünya kapitalist sisteminin hegemonya krizi başlar. Örneğin İkinci Paylaşım savaşı , Ortadoğu savaşı ve Ukrayna savaşı öncesinde sistem ciddi bir hegemonya krizi ile karşı karşıyaydı. İlk iki savaştan ABD dünya kapitalist sisteminin hegemonu olarak çıktı. Bu hegemonya Vietnam yenilgisiyle birlikte ciddi bir yara aldı. Önce duraklama sonra gerileme dönemi başladı.


ABD’nin hegemon konumunun zayıflaması öncelikle ekonomisinin zayıflamasıyla ilgilidir. Bunun
esas nedeni, sanayisini diğer gelişen ülkeler ile rekabet edebilecek ölçüde yenileyememiş olmasıdır. 1960 yılları sonundan itibaren ABD ekonomisinin göreceli olarak gerilemesiyle dolar, rezerv parası olarak gücünü yitirdi. ABD ödemeler dengesi ve dış ticaret dengesi önemli açıklar vermeye başladı. 2022’de dış ticaret açığı 859,1 milyar dolar, dış borcu ise 31,1 trilyon dolar oldu.1990’lardan itibaren, ekonomisindeki borç ve açıkların yapısal bir özellik kazanmasıyla birlikte, ABD’nin hegemonyası ciddi bir şekilde sarsılmaya başladı. ABD’nin borç sorunu da dahil bütün büyük ekonomik sorunları kapitalist dünya ekonomisini etkiledi. Nitekim bugün dünya ekonomisindeki kriz önemli ölçüde ABD ekonomisindeki krizden kaynaklanıyor. Yapısal zaaf, ABD ekonomisinin bir daha eski gücünü kolay kolay elde edemeyeceğini gösteriyor.


Hegemonyanın, gerileyen ekonomik boyutuna karşın politik boyut aynı hızla gerilemedi. Bunda
askersel gücünün öncü rolü belirleyici oldu. Ancak tüm bunlardan ABD’nin ekonomik düzeyde
hegemonyayı kaybettiği gibi bir sonuç çıkarılmamalıdır. ABD Gayri Safi Milli Hasılasıyla hala güçlü bir ekonomidir. Bilimsel teknolojik devrimin öncülüğü hala ABD sanayisindedir.


Hegemonya krizinin sınıf için önemi, devrimlerin, hegemonya krizi ile ekonomik krizin çakıştığı
dönemlerde daha kolaylaşmasıdır. Tepedeki emperyalistler, aralarındaki boğuşmadan dolayı
yönetemez olur ve derin bir ekonomik kriz insanların sıkıntılarını olağanüstü artırırsa, bunun
sonucunda insanlar eskisi gibi yönetilmek istemezler. Kendiliğinden yığın eylemlerinde olağanüstü artış görülür. Bu nesnel durum, dünya çapında devrimci durumu tanımlar. Dünya çapındaki bu devrimci durum da, eşitsiz gelişme yasası gereğince zincirin bazı halkaları kopar. İşte o halkada, işçi sınıf partisi hazırsa devrimin yolu açılır.

9.02.2023

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu