DünyaGenel

Yerel Seçimler ve Devrimci Marksistleri Bekleyen Görev…

Türkiye, olağanüstü bir seçim sürecinin olağan gerilimleri ile birlikte, büyük bir belirsizlik ve kaos sürecine doğru evrilen bu kritik momentumda,

Bir bir veya daha fazla kişi ve sakal görseli olabilir                   Erdoğan ATEŞİN
Türkiye, olağanüstü bir seçim sürecinin olağan gerilimleri ile birlikte, büyük bir belirsizlik ve kaos sürecine doğru evrilen bu kritik momentumda, kitlelerin biriken öfkesini seçimlerle deşarj ederek, yaşamları mevcut statükoya bağlı olan siyasi kadrolar oligargklar ile siyasi ve paramiliterlerin, rejimin ayakta kalmasında yaşamsal ekonomik çıkarları bulunan işbirlikçi kompradorların yıkıcı toplumsal hesaplaşmasının, yaklaşmakta olan ayak seslerini daha güçlü hissediyor olacak ki, büyük kitlesel tehdit devreye alınmıştır. Hatay örneği, uyuyan beyinleri ne kadar uyandırdı seçim gecesi göreceğiz. ..
Bu süreçte Türkiye, cumhuriyet tarihi boyunca siyasal, ekonomik, askeri bir prizma halini almış olan bu hesaplaşma gündeminin içinden geçip kırılarak, yeni ve daha da çatışmalı bir sürece hazırlanıyor. İşçi sınıfı ve toplamda emekçileri saray rejiminden uzaklaştıracak temel seçim sloganlarından tutunda, genelde bir devrimci seçim stratejisi oluşturulmadan, saray rejimiyle mücadele etmek ideolojik bir sorun olarak durmaktadır.
İdeoloji insan zihninin kusurlarından, salt zaaflarından değil, ideoloji; maddi yaşam süreçlerinin çelişkilerinden doğmaktadır. Bundan ötürü öncelikle ideolojik baş aşağılığın yok edilmesi, bilinçlerdeki zayıflıkların düzeltilmesi ve toplamda algıların yeniden biçimlendirilmesi ve bilinçlerde oluşmuş olan ideolojik formlara karşı, devrimci- pratik bir eleştiri gerektirir. İdeoloji, toplumsal yanılsamalara karşı, mücadelenin düşünsel alanında değil, gerçek yaşam süreçlerinde ortaya çıkmaktadır. Gerçek olan şey, devrimci pratikle değişendir.
AKP ve Cumhur İttifakı’nın seçim yenilgisi, iktidar ve ya rejim değişimi anlamına geleceği iddiasında kesinlikle değiliz. Millet İttifakı ve diğer marjinal, parlamentarist reformist örgüt ve grupların seçim zaferinin bu anlama gelmesi düşüncesi taşıyan anlayışta da değiliz. Yerel seçimler öncesinde Devlet Bahçeli’nin “yerel seçimler kaybedilirse rejim tartışmaya açılır, Türkiye bir rejim sorunu yaşar” söylemini ve hemen akabinde rejimin CHP sayesinde tartışmaya açılmamış olmasını unutmayalım, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ”devr-i sabık yaratmaktan asla yana değiliz” diyerek Erdoğan’a ve Bahçeliye destek çıkması, koltuk değneği olması unutulmamalı… Temel sloganımız, kahrolsun faşist diktatörlük, kahrolsun başkanlık sistemi ve saray rejimi…
Sosyalist Güç Birliği (SGB), Emek ve Özgürlük İttifakı (EÖİ) bu iki ittifakında CHP eksenli ittifakın programına benzer mevcut rejimden çıkılması gerektiğine dair söylemler var. Bu çıkış önerileri, rejimden kesin kopuş perspektifi üzerinden kurgulanmadığı gibi, rejimin yerine önerilen her hangi bir sisteme dair ciddi bir perspektif yok, Çıkış önerileri zaaflar ve muğlaklıklar taşıyor.
İşçi sınıfının ve onun öncülerinin bu konuda ki tavrı çok nettir ve esas kuşatılması gereken organ iktidardır. CHP, SGB ve EÖİ, seçimlere ilişkin politika belirlemede aynı kurvarda yarışan farklı atlet konumundadır. Hiç birinin programında rejimden köklü kopuşu savunan ve onun yerine neyin konulacağını açıktan belirten bir düşünce ve siyaset yoktur. Devrimci Marksistler ne istediklerini açıktan savunurlar ve bunun taktik ve stratejik hedeflerini emekçilerle paylaşırlar.
Devrimci Marksistler bütün programlarını iktidar odaklı yaparlar. Önümüzdeki seçimlere yönelik en önemli çıkış, işçileri ve emekçi sınıfları iktidara karşı mücadeleye çağıran, onların iktidar ve onun yereldeki organlarına karşı nasıl mücadele edeceklerini ve iktidardan nasıl kopabileceklerini gösteren bir slogana sahip olunmasıdır.
Devrimci çağırı, rejimin halk tarafından devrimci tarihsel zorla ile yıkımına çağrı yapan slogandan başka bir şey değildir. İşçi sınıfının temel sorunu iktidar sorunudur…
DİSK Araştırma Merkezi’nin, ( DİK-AR) 2021 yılında yaptığı araştırmaya göre, “Türkiye İşçi Sınıfının Görünümü” başlıklı araştırmaya göre, Türkiye işçi sınıfının %44,5’i başkanlık sistemini olumsuz görüyor. %20,1’i ne olumlu ne olumsuz, %26,9’u ise olumlu değerlendirmektedir.
Bu, sistem açısından tarihsel bir açmaz, bir sistem krizi, devrimci sosyalist hareket için ise tarihsel bir fırsattır. Devrimci hareket bu kuvvetin %44,5’lik çoğunluğunu sisteme karşı seferber etmeyi başarabilse, sistemin devamlılığı mümkün olmayacaktır. “Demokrasi, barış hemen şimdi, demokratik cumhuriyet” gibi reformist çağırılar, sistem içi arayışlar olup, iktidar mücadelesinden uzak söylemlerdir ve işçi-emekçi kesimlerindeki parlamenter düşünce ve hatalı, geri bilinci güçlendirmektedir…
Türkiye, hem küresel hem de ulusal düzlemde sınıf mücadelesinin gelişmekte olduğu bir süreçte seçimlere gidiyor. Avrupa büyük grev dalgalarıyla sarsılırken, bu devrimci durumdaki yükseliş ve devrimci işçi sınıfının, sistem karşıtı bir devrimci ayaklanma girişimi bölgenin bütün ezilenlerine cesaret ve güç veriyor. Dolayısıyla seçim sürecinin ve seçim sonuçları üzerinde belirleyici olacak olan temel unsur, tam da bu yükselen sınıf mücadelesi dalgasıdır. Ancak solun mevcut seçim politikaları şimdilik, sınıf çatışmalarında bir yoğunlaşmayı öngörmüyor veya bu ihtiyaca cevap vermiyor, yığınak bu yönde değildir…
Önümüzdeki devrimci görevin büyüklüğü ile, bunu yapacak özne-sınıf-kitlele ilişkisi, bilinç durumu, önümüzdeki döneme karakterini verecek olan temel belirleyen olacak. Ekonomik kriz derinleştikçe siyasal baskılar da artarak devam edecektir… Devrimci bir parti için devrimcileri tarihsel görevler bekliyor ve devrimci marksistler bu görevi üstlenmek zorundadır. Bu konuda yarı legal devrimci marksist bir parti önerimizdir…
06.02.2024

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu