Genel

TARİHSEL SÜREÇ NEREYE EVRİLİYOR?

Erdoğan ATEŞİN

Köklü bir tarihsel değişim içinde geleceğini arayan insan, ardılını yaratma mücadelesinde insanın geleceğini de şekillendiriyor. Bugünün insan tipi, geçmiş bütün zamanların etkisi altında bir varlık, bir davranış sergiliyorken, kendinden önceki dönüşüm ve gelişimlerden bugünü yaratan, bu günü ortaya çıkaran tarihsel perspektif, önümüzdeki yüzyıla damgasını vurarak, insanlığı daha büyük geleceğe ve tehditlere hazırlayan bütün zamanların tarihsel birikimi, mutlak bir kolektif mühendislik ve kendi içinde bireysel bir çabayla kendi tarihsel ferspektifi içinde durmaksızın gelişiyor.

Devrimci klasik politik geçmiş üzerinden, değişik disiplin ve ekollerden geldikleri iddiası içinde olan, geçmişin toptancı devrimci klasik bakış açısını, bugünün tarihsel perspektifiyle yoğurarak, geleceğin dünyasını yaratmak, herkesin kendi kalesine çekilerek, kale bentliği oynamakla mümkün değildir. Uluslarası kapitalist-emperyalist sistemin yukarıda anlatmaya çalıştığımız disiplinleri, ( aslında bunlara ‘disiplin’ demek te doğru değil, çünkü bunların böyle bir karakterleri yoktur) büyük bir mühendislikle kendi kalesine çekerek, defansif zayıf ve edilgen bir pozisyonda tutmaya zorlaması bugünün tarihsel yenilgisini de bizlere anlatır.

Yirmi birinci yüzyılın bu sürecinde gelişen insan bilinci Genetik, Nano teknoloji, Robotbilim, Yapay Zeka v.b. alanlarda büyük sıçramalara ve büyük değişimlere yol açmışken, devrimci klasik politik geçmiş üzerinden bugünü anlamak, bugüne dair söz söylemek ve daha da komik olanı, toplum bilim olarak insanlık tarihine müdahale ederek toplumsal bir sistemi değiştirmek komikliği…

Oysa ki gerçek devrimci bilimsel yöntem, somutu, var olanı idrak etmek ve anlamakla mümkündür. İnsan kendi potansiyelini sürekli geliştiren yaşamın akıcılığı içinde, yaşamı ve hayatı yeniden tasarlayarak ve bilinçli planlayarak, programlayarak geleceğe yönelir. İnsanlığın nihai dünyasını yaratmak iddiasında olan bilinç, etkileşim içinde olduğu ve içine doğduğu dünyayı hayatın bütün alanlarında (ekonomik, sosyal, siyasal, teknolojik ) tek tek, bütün moleküllerine varana dek yeniden tasarlayarak, yeniden kurabilmeyi başarmakla mümkündür. İnsanın kendi zekasıyla yarattığı bugünü bile anlamakta zorlanan, hatta hiç anlamamış bir devrimci klasik mantıkla, yeni bir toplum yaratmak neredeyse olanaksız.

İnsan zekasından ortaya çıkan yapay zeka, insan zekası ve yeteneklerinin ötesine taşan büyük gelişmelere tanıklık etmekteyiz. İnsanın geleceğini belirleyen tek güç ekonomik yeniden üretkenlik değil, insanlık için ortaya çıkacak tüm tehdit algılarına karşı modeller geliştirmekte büyük bir sorun olarak insanlığın bilincini ve zihnini zorlamaktadır. Bütün yeni atılım ve gelişmeler, kendinden önceki dönüşümlerde ortaya çıkan sorunları çözmeye çalışırken, gelecekte toplumu ve insanlığı tehdit eden yakın, orta ve uzun vadede gelişebilecek sorunlara da çalışmak zorundadır.

1800”lerin sonu, 1900 yılların başında gelişen Marksizm, bir kaç pratik deneme sonucu, tarihsel süreç içinde kendi doğasından koparılmış, daha ileriki süreçlerde ve gelinen aşamada günümüzde ayaktakımı diyebileceğimiz sıradan grupçukların çıkar amaçlı kullanmaya çalıştığı bir sıradan argümana dönüştürülmüştür. Toplumsallıktan ve tarihsellikten soyutlanmış bir devrimcilik. Faydacı optimizasyon amaçlı grupların ve bireylerin yöntemsel bireyciliğiyle yürüyen bir tarihsel süreç, ve hiç bir disipliner niteliği kalmamış bir ayaktakımı devrimciliği… Bu konuda ki kaygılarımız ve arayışlarımız bugüne özgü değil, geçmişten sürüp gelen kaygılardır.

Sorunlar çok ta belirsiz ve karmaşık değildir, her şey, ve bütün süreç herkesin gözü önünde cereyan ediyordu. Alan boşaldıkça faydacı optimizasyon amaçlı çıkışlar, alana daha çok hücum ederek, bir nevi alan tutma kaygıları başlamıştı. Oysaki bilimsel yöntem ve bilimsel disiplin bunu reddeder…

Evrim, insanı yaratan ve üreten bir süreç olarak devam ettikçe, insan bu evrimsel süreci içinde kendi doğasına ve en genel anlamda evrenine müdahale etmeye devam ederek yaratmaya ve üretmeye devam edecektir. Bütün bu süreçlerin hazırlanması bir olgunluk bir nicel birikim gerektirir. İddia edildiği gibi toplumsal süreçlerin genel bir toplumsallığa değil, süreç giderek insan toplumlarını bireysel yaşam ve bireysel mühendiliğe yöneltiyor. Bu süreci vahşi kapitalizmin insanı atomize eden sonuçlarıyla açıklamak, izah etmek çok kolaycı bir yöntem olur kanısındayız. Kendi toplumsallığı içinde bireyselleşmiş bir sürece doğru evrilen bir sürece tanıklık ediyoruz.

Bugün yaşanan bu anın dehşetini insanlık yaşayarak deneyimleyerek bir gelecek tahayyül ediyor. Gelecek büyük kalabalıklar arasında kendi içinde yalnızlaşmış insana götürüyor bizi.

Beynimizde geleceği arayan sonsuz sorular, ”nereye gidiyoruz, ne olacağı” türünden büyük ve henüz karşılığı olmayan ve cevabını arayan büyük sorular.

Marx, 1800’lerin sonlarında Avrupa’da devrim bekliyordu ancak, bu büyük kırılma Doğu’da gerçekleşti ancak, bu süreç işlemedi, kendisini tasfiye etti içindeki bürokrat aygıtlarca. Şimdi Marx’ın öngürüsü yeniden hayat kazanıyor ve doğrulanıyor adeta!!! Sosyalizme en yakın coğrafya kapitalizmin içinde geliştiği coğrafya gibi duruyor. Devrimin merkezi başta batı olmak üzere artık bütün dünyadır. Devrimci klasik söylemlerle bugünü anlamak mümkün gözükmüyor ve küresel sorunlar, büyük küresel müdahalelere gebe…Önümüzdeki on yıllar bu sürecin habercisi.

Kapitalizm tarihsel olarak üretici güçleri geliştirme potansiyellerini kaybetmiş, bu süreç mutlak bir üçüncü dünya savaşıyla sonuçlanarak, yeni bir ekonomik ve toplumsal sürecin başlangıcı olacaktır. Gelirin silahlarla dağıtıldığı bir dünyada, silahsız bir çözüm hiç mümkün değildir ve sistem bugün bu süreci dayatıyor.

Silahların zekası çok gelişti, bu gelişme boşuna ve masrafsız bir gelişme değil, akıllı ve belli bir plan çerçevesinde bir gelişmedir. Giderek daha direk hedef odaklı silahlar gelişiyor, zeki ve akıllı silahlar. Geleceğin savaş düzeni ve teknolojilerinde muazzam yenilikler ve gelişmeler yaşanıyor ve yeni savaş stratejileri bu teknolojiye uygun gelişiyor, bu konuda yoğun çalışmalar olduğunu her gün görsellerde izliyoruz. Önümüzdeki onlu yıllarda savaş cephelerinde insanlardan oluşan orduları değil, tamamen teknoloji ürünü robot ordular göreceğiz.

Tabiiki geleceğin savaş sistemleri hemencecik uygulanabilecek sistemler değil, askeri savaş sistemlerinin yayılarak uzaktan yönlendirilen otonom minyatürleştirilmiş robotik sistemlerin ve kendiliğinden düzenlenebilen sistemler üzerinden yürüyen bir sürece evriliyor savaşlar tarihi. Nano silahlar, akıllı tozlar, virüsler v.s geleceğin savaş stratejilerini zorlamaktadır. İşte bizim ”bilim”olarak tabir ettiğimiz bu gelişme, aklı insan doğasına ve insana hükmetmeye zorlayan bir sürece doğru evriliyor ve insan, bu evrimsel sürecini bilimle geliştiriyor…

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu