Genel

İnsan, kendi geçim araçlarını üreten bir varlıktır

İnsanın diğer canlı türlerden farkı, içinde yaşadığı maddi koşulları değiştirerek, bu maddi koşulları yeni yaşam biçimine uydurarak ve kendi varoluşunun sınırlarını genişleterek, yaşamını sürdürebilme yeteneğidir.

Fotoğraf açıklaması yok.
Umut İLERİ
İnsanın diğer canlı türlerden farkı, içinde yaşadığı maddi koşulları değiştirerek, bu maddi koşulları yeni yaşam biçimine uydurarak ve kendi varoluşunun sınırlarını genişleterek, yaşamını sürdürebilme yeteneğidir.
İnsan, kendi geçim araçlarını üreten bir varlıktır aynı zamanda.
İnsanın, en temel işlevselliği üretimdir.
İnsanın bu üretim sürecinde, emek gücünün yanında üretim araçlarına da gereksinmesi vardır.
Sınıflı toplumlarda emekçiler, ürünü üretirken kullandığı üretim araçlarının üzerinde tasarruf hakkına sahip değildir.
Üretim araçlarının mülkiyetini zorla elinde tutan bir avuç azınlık dışında kalan emekçi kendi emeği üzerinde bile tasarruf etme hakkını yitirdiğinden, bu süreçte özne olmaktan çıkmış, sürecin nesnesi konumuna düşmüştür.
Ve sonuç olarak; kendi emeğine, ürettiği ürüne, çevresine ve doğaya yabancılaşmıştır.
Sermaye, üretim araçları üzerindeki mülkiyetini kullanarak, emeği ücretli emek haline getirir, onu metalaştırır, onu yabancılaşmış emek haline getirir.
Marks, Emeğin Yabancılaşmasını basit bir biçim de şöyle anlatır:
“O takdirde emeğin yabancılaşmasını oluşturan şey nedir?
İlkin, emeğin işçiye dışsal olması olgusu, yani emeğin onun özsel doğasına ait olmaması; bu nedenle çalışmasında kendisini doğrulamaz tersine yadsır, hoşnutluk değil mutsuzluk hisseder, fiziksel ve zihinsel enerjisini özgürce geliştirmez, tersine vücudunu küçük düşürür ve aklını mahveder. İşçi bu nedenle kendisini yalnızca işinin dışındayken hisseder ve işinin başındayken kendisini kendi dışında hisseder. Çalışmadığında evdeymiş gibi hisseder ve çalıştığında evde değilmiş gibi. Emeği bu nedenle istemli değildir, mecburidir; zorunlu emektir. Sırf kendine dışsal ihtiyaçları tatmin etme aracıdır. Emeğin yabancı karakteri, hiçbir fiziksel ya da diğer türden zorlama olmadığında çalışmaktan vebadan kaçılır gibi kaçılması olgusuyla açıkça ortaya çıkar.
Dışsal emek, insanın kendisine yabancılaştığı emek, bir özveri, bir küçük düşme emeğidir. Son olarak emeğin işçiler açısından dışsal karakteri, bu emeğin onun kendisinin değil bir başkasının olması olgusunda, emeğin ona ait olmamasında, çalışırken onun kendisine değil bir başkasına ait olmasında ortaya çıkar.
Dinde insan imgeleminin, insan beyninin ve insan yüreğinin öz etkinliği, nasıl birey üzerinde ondan bağımsız olarak, yani tanrısal ya da şeytani yabancı bir faaliyet olarak etkili olursa, işçinin faaliyeti de tıpkı öyle, kendi öz etkinliği değildir. Bir başkasına aittir; kendi kişiliğinin kaybolmasıdır. Marx, 1844 El Yazmaları, Sol Y. Kasım 1993, s.143-144]
Sonuçta bu yabancılaşma ve bu yabancılaşmanın maddi yaşamda neden olduğu sapkınlıklar, insan bilincine akar.
Çünkü bilinç maddi yaşamdan bağımsız değildir.
Yabancılaşmanın ortadan kalkması, ona neden olan ilişkilerin yani sınıf üretme ilişkilerinin ortadan kaldırılması ile olasıdır.
O halde, üretim araçlarının özel mülkiyetinin sona erdirilmesi, bu mülkiyetin toplumsal(devlet mülkiyeti değil) mülkiyete dönüşmesi, bunun sonucu olarak iş bölümü, değer, meta, ücret gibi ortaya çıkan sapkınlıkların ortadan kalkması ve emeğin yaşamın birincil gereksinmesi haline gelmesi gerekir.
Tabi ki yüz yıllar süren ve bu yabancılaşmanın insan zihninde yarattığı bu tahribat çok kolay ortadan kalkmaz.
Maddi yaşamdaki bu sapkınlıkları insan ortadan kaldırdıkça, maddi yaşamı dönüştürdükçe, kendisini de dönüştürecektir.
Marks, Feurebach Üzerine Tezler’de, İnsanın kendini de dönüştürme gücünden bahseder.
Marks’a göre İnsan bu süreçte hem eğiten, hem de eğitilendir.
İşte yeni insan böyle oluşacaktır.
Ama bu belki de çok uzun bir tarihsel dönemi kapsayacaktır.
Tarih Öncesi sona erecek, Asıl Tarih başlayacaktır.
Yani insanın kendi tarihini özgürce yaptığı bir Tarih.
Asıl Tarihin öznesi de hem eğiten, hem de eğitilmiş olan YENİ İNSAN olacaktır.
Tüm bunlardan sonra akla şu soru gelebilir; o zaman ne yapalım?
Yabancılaşma ortadan kalkana değin, onun yarattığı olumsuzlukların etkisini nasıl kıralım!
Bugünden bu Yabancılaşmanın en azından kırılması olası mıdır?
İşte burada devreye KÜLTÜRLEŞME olgusu girer.
Yani Komünist Kültürün, kolektif dayanışma kültürünün bugünden oluşturulmasının mücadelesini vermek.
Kültürleşme başlı başına bir başka yazının konusudur.
Şimdilik burada bitirelim.

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu