Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan
Yeni bir oyun değil. Yüzyıllı aşkındır gösterimde olan bir oyun. Türk egemenlik ssteminin farklı kanatları arasında süren iktidar mücadelesinde tüm kesimler Kürdlerin desteğine ihtiyaç duymaktadır. Maalesef Kürdler bu oyuna gelmektedir. Orta da Kürdler lehine olumlu bir gelişmenin emaresi yokken sistemin farklı kanatlarının sarfetiği birkaç söze tav olmaktan kendilerini kurtaramamaktalar. Sistemin her kanadı da kendine koltuk deyneği Kürd bulmakta zorlanmamaktadır.
Kimi Kürdler kışlacı, kimisi camici, kimisi de sol denilen ırkçı Kemalistlerin peşine takılmaktadır. İşin tuhaf tarafı bu güçler birbirlerini “işbirlikçilik”le suçlamaktadır. Öyle bir bilgi kirliliği oluşturulmuş ki, Kürdler arasında kimin hain, kimin sayın, kimin işbirlikçi, kimi yurtsever olduğu birbirine karışmış bulunmaktadır. Yurtsever hain, sayın hain olabildiği gibi bunun terside olabilmektedir. Güç kimdeyse o üste çıkmaktadır. Burada kendilerine paye biçmektedirler.
Türk egemenlik sistemi nasıl değişecek olmayacak bir işe soyunmaktadırlar. Kürd/Kürdistan meselesi burada unutulmaktadır. Onbinlik nüfusa sahip topluluklar devlet kurarlarken nüfusu dünyada 70, Orta Doğu’da 40-50 milyon olduğu iddia edilen Kürd millet hakları bir yana itilir, her şeyi sömürgeci ülkede gelişecek demokrasiye havale edilmektedir. Gezi parkındaki üç ağacın koruma altına alınmasıyla Türkiye’ye demokrasinin geleceği, “Kürd sorunu”nun çözüleceği iddia edecek kadar kendinden geçen Kürd çevreleri oldu. Daha neler…
Bu güçler kendilerini burada koruma altına almanın politikasını yapmaktadırlar. Bu kadar savrulmak hayra alamet değildir. Şu da bilinsin ki, tarih yaşanan süreçle sınırlı değildir. Geçmişi olduğu gibi geleceğide vardır. Yarın tarih karşısında Kürd millet düşmanları olarak anılmak istenilmiyorlarsa izlenen politikanın gözden geçirme zaruriyeti kendini dayatmaktadır.
Bakınız!
Kürd/Kürdistan sorunu karşısındaki tutumda kışlacılar, camiciler ve sol geçinen ırkçı, şoven Kemalistler arasında bir fark yoktur. Bugüne kadar Kürdistan’da işlenen tüm katliamlar ırkçı Kermalistler tarafından gerçekleştirildi. Sol geçinenlerde bunu desteklemiştir. 20 seneye yakındır iktidarı ele geçiren İhvan-ı müslümcü Erdoğan tarafından bu gelenek sürdürülmektedir. Kimi Kürd ve Türk çevrelerin büyük bir umut bağladıkları AKP Genel ve Türk devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan iken AKP’nin olağan 4. Kongresinde yaptığı konuşma sistemin dünden bugüne dile getirdiği ve uyguladığı politikadır.
Erdoğan konuşmasında ne demişti?
“Bizim yolumuz Atatürk’ün yoludur, Bizim yolumuz merhum Adnan Menderes’in yoludur, bizim yolumuz merhum Turgut Özal’ın yoludur bizim yolumuz merhum Necmettin Erbakan-‘ın yoludur. Yani bizim yolumuz tevazunun kardeşliğin yoludur. Ne diyoruz büyük devlet büyük millet büyük güç hedef 2023. Ama bu gün buradan bir şey daha hatırlatıyorum. O günleri biz göremeyeceğiz kuvvet kudret sahibi Allah’tır ama 2023 hedefinden sonra inşallah cumhuriyetimizin 100. yılının dışında bir hedefimiz daha var o da bu kuruluşun 1000. yılı olacak hedef 2071 gençler, 2071. Rabbim lütfederse bizler 2023’ü inşallah sizlerde 2071’i inşa edeceksiniz.”
Evet, kimi Kürd aydın ve politikacı çevrelerin kendisinden “Kürd sorunu”nu çözmesini bekledikleri Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın durduğu zemin budur. Hafızamızı bir yoklayalım. Bu zeminde ne var diye. Bu zeminde işgal, ilhak, sömürgeleştirme, talan, gasp, inkar, imha, katliam, soykırım, göçertirme, asimilasyon vs. var.
Malazgiriten Lozan’a, oradan bugüne uzaman Türk egemenlik sistemin Kürd milletine karşı uygulamalarının toplamı var. Türk egemenlik sistemi bu zemin üzerine oturtulmuş. Varlığını Kürd milletini yok sayma ve imha etme üzerine inşa etmiştir. Bu zeminin yıkılması demek Türk egemenlik sistemin yok oluşu demektir. Bu nedenle sistemin hangi kanadı iktidarda olursa olsun bu zemini korumayı politika edinmiştir.
Bu nedenle bu kanat kötüdür, bu kanat iyidir yanılgısına düşmemek gerekir. Kendini Türk egemenlik sistem kapısına bağlamış ve bağlama çabasında olan kimi Kürd çevrelerin sistemin farklı kanatlarından “Kürd sorunu”nu çözüm beklentisi beyhude bir çabadır. Kürd/Kürdistan sorununun çözümü bu politikalarla olmaz. Kürd millet kurtuluşu bu zeminde uzaklaşmayı zorunlu kılar.
Sorunun çözümünün zemini Roboski’de katledilen Kürd çocukların ailelerinin Türk sömürgeci işgal ordusuna “Alın kimliğinizi başınıza çalın. Bu ülkenin vatandaşı olmaktan utanıyoruz” diyerek, kimliklerini çamur içine atmaları ve daha sonra kimliklerin üzerine basma zeminidir.
Anlayana!