İNSAN KARARLILIĞINA GÜVENİYORUZ, EMEKÇİ HALKLARA, HALKIMIZA GÜVENİYORUZ…
İnancınızı asla yitirmeyin! İnsan kararlılığına inanıyoruz, tarih yapan insana inanıyoruz. Tarih defalarca, her defasında göstermiştir ki; insan iradesi ve kararlılığı bilinen tüm ölümcül silahlardan daha güçlüdür. Bazı olağanüstü karşıdevrimci süreçler, muazzam devrimci görevler görürler. Bu süreçler arınma ve durulanma süreçlerdir. Dost ve düşman kavramı çok net ve belirgindir. Türkiye bugün bu sürecin içindedir ve süreç derinleştikçe, doğruyla yanlışın mücadelesi yeniyi yaratıyor. Devrimci hareket mikroplarından tozlarından aranıyor ve saflar giderek netleşiyor…
Derinleşen ekonomik ve siyasi krizle birlikte, önümüzde ki süreçte/süreçlerde yükselen bir devrimci duruma mı yoksa daha kronik ve kaotik bir sürece mi tanıklık edeceğiz?
Uzunca bir zamandır, -hatta bu süreci 2015 Fethullah’çı ve Amerikancı başarısız karşı devrimci darbeyle başlatabiliriz -sahibinin istediği gibi yürümeyen ”Başkanlık Sistemi” egemenlerin cephesinde derin bir siyasi krize dönüşerek, büyük bir ekonomik yıkımla sonuçlanmıştır. Egemenler cephesinde tarihin en büyük siyasi entrikaları, Osmanlı’daki saray darbelerini kat be kat aşan bir incelikte bütün şiddetiyle devam ediyor. M. Akşener’le start alan A.Davutoğlu ve A.Babacan çıkışıyla devam eden sürecin, ” Millet İttifakı” çıkışı ve çöküşü ile kriz derinleşerek devam ediyor.
Türkiye halklarına ve tarihine karşı bir ihanet partisi olarak kurulan AKP, ve onun içinde büyüyerek tarihin pususuna yatmış emekçi halklara düşman yeni ihanet partilerinin fışkırması bizler tarafından biliniyordu ve bekleniyordu.
Kurultaylar Partisi faşist CHP, kemalist ideolojiden kök alan, sistemin ilelebet bekası için görev üstlenen tavrıyla bütün bu çıkışların ANASI konumunda, doğurgan ve anaç olma rolünü oynamaya devam ediyor. M İnce, Ayasofya’nın önüne seccadesini atarak bağdaş kurmuş pozlarıyla, kamuoyuna yeni bir çıkışın mesajını veriyordu…Bütün bu yere kapanmalar, yerlerde sürünmeler, egemenin siyasal istikbali içindi…
72 sonrası 50 yıllık devrimci tarihimizin ve siyasetlerimizin de yukarıdaki tablodan ders çıkarmak bir yana, kendi devrimci sürecine ihanet ederek, derin bir tasfiye süreci yaşadığını burada teslim etmek sanırız haksızlık olmaz ve bu saptamayı bugün teori düzeyine çıkararak, bütün sebep ve sonuçlarıyla emekçi halklara anlatmak tarihsel bir sorumluluktur. Sürece karakterini veren çizgi şüphesiz bugünün ihtiyaçlarına cevap vermiyor, problem sürece siyasi, örgütsel, pratik politik olarak önderlik edememekten kaynaklı sorunlardan muzdarip yetersizliklerde düğümleniyor.
Kitle hareketlerinin doruğuna ulaştığı 16 Haziran 1970 ve78 pratiği ve kitlelerle birleşmeyi esas alan siyasi bir çalışma bugün neden örgütlenemiyor? 1968-78’de gençlik bütün varlığıyla köylerde, şehirlerde, fabrikalarda, okullarda kitle hareketlerinin en ön saflarında mücadele alanlarındaydı. Bugün bu pratiğe çok ihtiyaç olduğu kesin. Kitleselleşmenin en önemli ayaklarından biri gençliği iyi seferber edebilmektir. Bunun için doğru ve devrimci bir örgüt gerekiyor, gençlik kendiliğinden harekete geçebilecek bir sınıf değil, mutlak bir önderlik gerektirir.
Türkiye’nin devrimci tarihine yaslanmayan, çareyi başka ülke devrimlerinin pratiğinden arayan, şabloncu anlayışların tamamen çöktüğü bir süreç yaşamaktayız. Anadolu gerçeğinden kopuk, ucube uyduruk ve bu toprakların gerçekleriyle hiç bir ilgisi olmayan isimlerle kitlelere, emekçilere gitmenin koşulları kesinlikle yoktur ve kalmamıştır.
Bağımsız ve demokratik bir toplum özlemini başka ülkelerin pratiğinden arayan, Türkiye gerçeğinden kopmuş, savrulmuş, yurtdışından talimatlarla, bireysel eylem ve mücadele biçimleriyle, Alevicilik ve inanç örgütlenmeleri üzerinden, emperyalist ideolojik merkezlerden Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen, demokratik ve bağımsızlık mücadelesini baltalayan grupcukların ihanetini, ”devrimci mücadele”olarak savunan bütün anlayışlara karşı toptan bir mücadele başlatılmalıdır.
Bu grupcuklar devrime değil, karşı devrime hizmet ediyorlar. Türkiye halklarının ve emekçilerinin tarihine saldıran bu grupcukların emekçilerle paylaşacakları hiçbir şeyleri kalmamıştır. Devrimciler paylaşarak, bölüşerek özgürleşirler. Söz konusu grupcuklar paylaşmak ve bölüşmekten ziyade bu işi artık tamamen rant amaçlı yapmaktadırlar ve mafyatik davranmaktadırlar. 68 ve 78’i değerli kılan, sürecin paylaşan ve bölüşen karakteriydi.
Geçmişin tarihsel kesitler arasına sıkışmadan, Anadolu tarihinin devrimci pratiğine yaslanarak, geleceğe yürümek bugünü anlamakla mümkündür. D-kılase olmuş, tarihin dışına itilmiş ve hiç bir devrimci karakteri kalmamış parti, örgüt, grup, grupcuk ve bu topraklarla hiç bir- duygu dahil- bağı kalmamış, devrimin ve halkın karşısına geçmiş zehirli otlarla bir bulamaç yapmayı hiç bir mide kaldıramaz.
Köpek, kedi, sığır dışkısıyla, İnsan dışkısını karıştırıp bulamaç hale getirmek, sonrada bunu ayırıştırıp buradan bir şeyler çıkarmak ne kadar mümkün değilse, bu unsurları ya da grupcukları bir araya getirip bunlardan- ki bunlara CHP’de- dahildir bir bulamaç çıkarmayı mide kaldıramaz. Midesi kaldıran buyursun! Sol içi mücadelenin temelini ideolojik mücadele tayin eder ve bunun yöntemi bütün bunlardan bir bulamaç yapmak değildir.
Erdoğan ATEŞİN