BölgeDünya

İran, Erbil’e saldırarak kime nasıl bir mesaj vermek istedi?

İran sürpriz bir şekilde Irak Kürdistan Bölgesi, Suriye, ve Pakistan’a yönelik balistik füzelerle saldırdı.

Dr. Mustafa PEKÖZ

 

İRAN sürpriz bir şekilde Irak Kürdistan Bölgesi, Suriye, ve Pakistan’a yönelik balistik füzelerle saldırdı. Özellikle Hewler/Erbil’e yönelik olarak  Devrim Muhafızları; “Erbil’de İsrail dış istihbarat teşkilatı Mossad’ın karargahının balistik füzelerle hedef alındığını”  açıklayarak saldırıyı üstlendi. Bu saldırı bölgede nasıl bir etki yaratabilir ?

İsrail, Hamas karşı savaşı başladığı andan itibaren ABD’nin hem İran’ı hem de Hizbullah’ı çatışmaları dahil olmaması konusunda uyardığı biliniyor. Özellikle İran’ın Hamas’ın destek beklentilerine yanıt vermediği  ve bu nedenle Hamas’ın büyük bir hayal kırıklığı yaşadığını kamuoyuna yaptığı açıklamalarda anlayabiliyoruz.

Ortadoğu’daki askeri ve politik denklemin çok karmaşık olduğu bir ortamda, İran neden Irak Kürdistan Bölge Yönetimine karşı füze saldırılarını gerçekleştirdi? İran kime nasıl bir mesaj vermek istedi?

Bu süreç içerisinde İran için iki önemli gelişme oldu. Birincisi general Süleymani’den sonra İran’ın Ortadoğu ki en önemli askeri  sorumlularından biri Mossad tarafından Suriye’de suikasta uğradı. İkincisi Süleyman’ın cenazesinde IŞİD’in üstlendiği ve  100’den fazla insanın yaşamını yitirdiği ama arkasında Mossad’ın olduğu düşünülen bombalı saldırı, İran’ın hem bölgede  hem de kendi müttefikleri karşısında prestijini önemli ölçüde sarstı. İsrail’in Hamas’a saldırısı karşısında sessiz kalan hatta Hizbullah’ın sürece müdahil olmasını engelleyen İran, bu saldırıyla, hem oyunun içerisinde olduğunun ve oyun dışında tutulamayacağının hem de  devlet dışı müttefiklerine  ‘bana güvenin’ mesajını verdi.

İran, ne Irak Kürdistan Bölgesindeki ne de Kuzeydoğu Suriye’deki ABD üslerine ya da herhangi bir merkezine yönelik bir saldırının söz konusu olmadığını belirtti. Ayrıca IŞİD üslerine  yaptığı saldırılarla ‘ortak düşmana’  savaşma mesajını da vermiş oldu. İran’ın verdiği mesajla Ortadoğu’da ABD ile bir çatışmaya girmek istemediğine dair bir beyan olarak okunabilir. Peki, İran gerçekten bölgede ABD ile çatışmak istemiyor mu ? Yoksa, güç dengeleri bakımından bundan kaçınıyor mu ?

İran özellikle Irak Kürdistan Bölge yönetim merkezini olan Erbil’e yapmış olduğu saldırının çok yönlü değerlendirmesinden yarar var. İran saldırısının zamanlama olarak, Bağdat Yönetiminin  ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya başta olmak üzere ‘Uluslararası Koalisyon Güçlerinin’ Irak’ta çekilmesine yönelik  yapmış olduğu çağrıya paralel olarak başlayan diplomatik görüşmelerle  denk bir tesadüf olduğunu düşünemeyiz.

Birincisi, Bağdat yönetiminin son zamanlarda Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap dünyasıyla yakınlaşma eğilimine girmesi, İran ile Irak arasındaki politik-diplomatik ilişkilerin bir gerilime dönüşmeye başladığı söylenebilir. Tahran’ın Bağdat yönetimini bilgilendirmeden böyle bir saldırı yapmış olması, Irak üzerindeki hakimiyet alanını göstermek istedi.

İkincisi, Tahran yönetimi, Haşti Şabi gibi devlet dışı askeri güçlerle kurduğu derin ilişkiyle dengeleri etkileme gücü olduğunu sıklıkla dile getiriyor. Söz konusu saldırı aynı zamanda Irak’ta  İran’Ra bağlı güçleri koruma mesajı içeriyor. Böylelikle  Bağdat-Erbil hattı başta olmak üzere, Telaviv’e ve Washinton’a Irak sınırları içerisindeki stratajik çıkarlarına karşı duyarlı olmaları gerektiğine dair bir mesaj içeriyor.

Üçüncüsü, IKBY’nin  özellikle İsrail ile olan güçlü ve derin bağlarına yönelik de bir mesaj içeriyor.  Barzaniler ile İsrail’daki Kürt Yahudileri arasında önemli bir bağ bulunmaktadır. Kürt Yahudilerinin İsrail devlet yönetiminde de ciddi alınabilir bir etkinlikleri olduğu biliniyor. İran, bu ilişkinin geçmişten bugüne ve esasen gelecekte kendisi için ciddi bir tehlike oluşturabileceğini görüyor.  Erbil’in balistik füzelerle vurmuş olması, Barzani ailesine ama özellikle Mesut ve Mesrur Barzani’ye tehdit içerikli bir uyarı özelliği taşıyor.

Dördüncüsü, Doğrudan evi hedeflenerek öldürülen Kürt iş insanı Peşrew Dizayi’nin Mossad ilişkili olduğu iddiasıdır. Saldırılarda Dizayi’nın 25 Ocak’ta bir yaşına basacak olan kızı Jina Dizayi, evde misafir olarak bulunan ancak Bağdat’ta ikamet eden Iraklı iş insanı Kerem Mikhail  yaşamını yitirdi. Ayrıca evde, bu iki iş insanyla çalışan ve Mossad ile esas ilişkisi olduğu iddia edilen  YNK’nin eski istihbarat şefinin de olduğu belirtiliyor. İran’ın esas hedefinin bu kişi olduğu da  basına yansıyan iddialar arasındadır.

 Beşincisi, Dizayi’nin Nehçivan Barzani’nin iş ortağı olması  ayrıca dikkat çekicidir. Bu kişinin sadece Irak Kürdistan Bölgesinde değil Katar, Kuveyt gibi ülkelerde de önemli yatırımları olduğu belirtiliyor.. Ayrıca bu kişinin Ağrılı ortakları olduğu da iddia ediliyor. Nerçivan Barzani birkaç gün önce katıldığı bir toplantıda: İran’daki Kürt Gruplarının İran yönetimine karşı herhangi bir silahlı mücadeleye girişmeyecekleri konusunda kendilerine güvence verdiklerini belirtmişti, Bu nedenle İran’ın Irak Kürdistan Bölgesine Yönelik saldırılara girişmeyeceği konusunda oldukça emin konuşmuştu. Ancak İran saldırarak Nerçivan Barzani’yi yanıttı. Ancak dikkat çeken Mesrur Barzani oldukça sert bir açıklama yapmasına rağmen Neçirvan’ın ciddiye alınabilir bir açıklama yapmaması dikkat çekiyor. Şöyle bir soru akla gelmektedir:  Nerçivan Barzani,  İran’ın kendisinin iş ortağına  karşı füzelerle saldıracağını önceden biliyor muydu? Ortaklarının mallarına çökmekle tanınan Neçirvan Barzani’nin böylelikle Dizayi’nin mallarına çökme planı mı devreye soktu ?

Altıncısı, Kürdistan Yurtseverler Birliği(YNK)’nin göstereceği tutum da merak konusuydu. Bölgedeki iddialardan bir tanesi de  esas hedefin YNK eski istihbarat şefinin olduğudur.  YNK’nin İran saldırısı karşısında sessiz kalması,son derece önemli bilgilere sahip olan eski istihbarat şefinden kurtulmuş olmasından memnun olduğu anlaşılıyor.  Ancak , söz konusu kişinin ölüp ölmediği henüz netleşmiş değiy

 Yedincisi, Kürdistan Bölge Yönetimi Ulusal Güvenlik Kurulu ve Terörle Mücadeye Kurulu tarafından yapılan açılmanın tonunun oldukça düşük düzeyde olması da ayrıca dikkat çekicidir. Bu düzeyde  bir açıklama yapılmasının  takkiksel olarak IKBY’nin İran ile gerilimi arttırmak niteyitinde olmadığına dair bikr mesaj içerebilir, Ancak KDP içerisinde Mesut ve oğlu Mesrur Barzani’nin yapmış olduğu ‘sert’ açıklamaların nedeni, saldırı adresinin kim olduğunun farkında olmalarıdır.

İran’ın zayıf halkası

İran doğrudan özellikle bu günkü askeri ve politik dengeler içerisinde İsrail’i hedefleyen saldırılara girişemez. Eğer İsrail’e yönelik doğrudan bir saldırıya yönelirse bunun kendisi için ciddi bir yıkım olacağını görüyor. Bu nedenle İsrail’e çok dolaylı bir mesaj vermeyi tercih ediyor.

İran’ın Ortadoğu’da devlet dışı güçlerle çok ciddi askeri bağları olmakla birlikte, Hizbullah ve Husilerde olduğu gibi bu güçler kısa dönem için kaos yaratabilirler ama uzun vadede sonuc alıcı bir misyonları olmaz. İran, bu gerçeği bildiğinden, bölgesel rolünü bu güçler üzerinde geliştirmez ama pazarklık masasında tutarak avantaj elde etmek isteyecektir.

Pakistan ise İran’ın saldırısına missileme olarak İran’ın Baculistan eyaletinde ayrılıkçı terör örgütüne yönelik saldırı gerçekleştirdiğini’ belirterek missilemede bulundu. Önümüzdeki dönemde Afganistan ve Pakistan’dan İran’a yönelik yeni hamlelerin gelmesi sürpiz sayılmaz.

Irak, İran’ın saldırısını protesto et ve gerekli önlemlerin alacağını açıkladı. Bu süreçten sonra İran’ın Irak üzerindeki hakimiyetinin sarsıldığı ve aşamalı olarak Irak’ın Şii kimliğinin ikinci plana düşeceği, Arap kimliğinin giderek çok daha fazla ön plana çıkacağını söyleyebiliriz.

IKBY ve Suriye’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırılar doğrudan ABD’yi hedeflemese de, orta ve uzun vadede ABD merkezli Uluslararası Koalisyon Güçlerinin stratejik planlarını bozacak nitelikte olacağı açıktır. Bu nedenle ABD ve İngiltere başta olmak üzere küresel güçlerin İran’a yönelik askeri bir operasyon yapmaları çok daha fazla güncelleşmiş bulunuyor. İran’ın yeniden böylesi bir operasyona yönelmesi, uluslararası askeri müdahale için  bir gerekçe hazırlamış olacaktır.

IKYB’nin bugüne kadar İran ile kurduğu ‘denge’ politikası artık son bulacaktır. Uluslararası güçlerin askeri olarak IKYB  çok daha fazla konumlanması belirgin hale gelecektir. ABD merkezli Koalisyon Güçleri, askeri birliklerini Irak’ın diğer bölgelerinde çekip Irak Kürdistan Bölgesinde konumlandırmaları, İran saldırısından sonra çok daha fazla belirginleşti. IKBY, kendilerinin dış saldırılardan korumak için ABD ve NATO’ya çağırı yapacaklardır.

İran böyle bir operasyon ile bölge ülkelerine ve uluslararası güçlere, oyunda bende varım gibi bir mesaj verse de ve  kendi müttefiklerine kısa süreli bir moral vermiş olsa da, güç dengelerinde stratejik  bir etki yaratması pek söz konusu olmayacaktır. İran, izlediği politikayla, uluslararası müdaheleyi zemin hazırlıyor.

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu