Genel

Ç İ N EMPERYALİST Mİ ?

Ahmet Hulusi KIRIM

Çin, miladi takvimin başlangıcından 1800’lerin ortalarında kadar dünyanın en büyük birinci
ekonomisi konumundaydı. 1820 yılında Çin, dünya ekonomisinin yüzde 35’ni oluşturuyordu ve
toplam payları yüzde 20 civarında olan Batı Avrupa ülkelerinin çok önünde dünyanın en büyük
ekonomisi konumunaydı. Çin teknolojisi ile de yakın zamana kadar ileri bir ülkeydi. Barut, pusula, kağıt gibi bilinen örneklerin yanı sıra kitap basımı, mekanik metalürji, gemicilik teknolojisi gibi alanlarda da Avrupa’nın çok önündeydi.


Çin’in dünyadaki konumu 1839 yılında İngiltere’yle yapılan Birinci Afyon Savaşı’yla değişti.
İmparatorluk ve bürokrasi hiçbir zaman “barbarlar” dünyasında ne olup bittiğini izlemeye ihtiyaç
duymadığından, Batı’daki Sanayi devrimi ve bu devrimin savaş teknolojisine etkisinin farkında
değildi. Çin bir şeylerin değişmiş olduğunu büyük bir yenilgiye uğradığında anladı. Bundan sonra da zamanın ekonomik güçleri karşısında sürekli yenilgi yaşadı. Çinlilerin UTANÇ YÜZYILI olarak
niteledikleri dönem başladı.

Çin Komünist Partisi 1949 yılında zorlu bir savaş sonucunda Mao Zedong liderliğinde iktidara
geldi.
İlk yıllar tam bir başarıydı. Ülkedeki hiper enflasyon hızla kontrol altına alınımı, savaşta harap olmuş sanayi, tarım, ulaşım ve iletişim altyapılarının onarımı sağlanmış, toplumsal ve ekonomik düzen işler hale getirilmiş, toprak reformu yapılmış, ardından da sanayileşme atılımı başlamıştı.


1957 yılı sonuna gelindiğinde 1952 yılına göre ekonomi genelinde yüze 7, sanayide ise yüzde 17’lik yıllık ortalama büyüme sağlanmıştı. Ortalama yaşam süresi, okuryazarlık, yüksek eğitim, sağlık alanlarında önemli ilerlemeler sağlanmıştı. Bunu “Büyük İleri Atılım” süreci izledi ama başarısız olundu. Daha sonra Kültür Devrimi dönemi izledi.


Kargaşalı bu iki dönem ekonomide geçici dalgalanmalara yol açtıysa da kalıcı etkileri olmadı. Mao döneminde 1952’den 1978 yılına kadarki süreçte yıllık ortalama yüzde 7 büyüme göstermişti. Öte yandan Mao dönemine bir tarım ülkesi olarak giren Çin, bu dönemden çıkarken artık bir sanayi ülkesiydi. Sanayi üretimi Çin’in toplam üretiminin yüzde 48’ini oluşturuyordu.


Netice olarak şunu kesinlikle ifade etmek gerekir. Çin mucizesi Başkan Mao’nun inşa ettiği temeller üstünde yükselmiştir.

Emperyalizm basitçe küresel bir hükmetme düzeni olarak anlaşılır. Tarih boyumca büyük güçler küçüklere hükmetti. Ama emperyalizmi tarihin belli koşullarında doğuran ve onu farklı kılan bazı özellikleri var.

Emperyalizm kavramına bugünkü içeriğini kazandıran Lenin, Buharin emperyalizmi o veya bu devletin dış politikası, mali sermayenin siyaseti, fetih politikası ya da sömürgecilik ile eş tutmadı. Emperyalizmin kapitalizm ile bağını kuran Lenin açısından emperyalizm, kapitalizmin gelmiş olduğu en yüksek aşamayı, kapitalizmin tekellerin hakimiyetinde küresel bir sisteme dönüşmesini ifade ediyordu. Lenin emperyalizmi kapitalizmin tekelci evresi olarak nitelendirdi. Bu evre, sermayenin yoğunlaşması ve merkezileşmesinin tamamlandığını, kapitalizmin Avrupa’nın bir bölgesinde hüküm süren bir sistem olmaktan çıkıp bir dünya sistemi haline geldiğine de işaret ediyordu.


Emperyalizm konusu ele alınırken, eşitsiz ve birleşik gelişim yasasının burada da işlendiğine
vurgu yapmak gerekir.

Lenin emperyalizmi, sermaye ihracı hacmine indirgemediği için Rusya, Avusturya-Macaristan, Japonya, İtalya gibi ülkeleri emperyalist olarak görmekte beis görmedi. Lenin açısından emperyalizm, aslen tekelci kapitalizm çağının başlaması; bu gelişmenin sonucunda da savaşları beraberinde getiren ekonomik ve jeopolitik bir rekabet düzeninin ortaya çıkışıydı.


Bugün Lenin’in emperyalizm kavrayışının izinden gitmek, ülkeleri emperyalist hiyerarşide
konumlandırırken tek bir ekonomik kritere takılıp kalmadan, küresel ülkeler hiyerarşisinde ekonomik, politik ve askeri toplumun toplamına bakarak bir analiz gerçekleştirmeyi gerektirir.

ÇİN KAPİTALİST Mİ?


Çin’in emperyalist olup olmadığını anlamak için, Kapitalizm ile ilişkisi olmayan bir emperyalizm
tahlili son derece hatalı ve eksik olacaktır. ÇHC bugün adına “sosyalist piyasa ekonomisi” dediği
kabaca karma ekonomiyi benimsemiş kapitalist bir ülkedir.


Ekonominin büyük kısmının devlete ait olması sosyalizm ile kapitalizmi ayıran ölçü değildir.
Sosyalizm ile kapitalizmi ayıran ölçü, üretim araçlarının devlete mi bireye mi ait olduğuna bakarak
belirlenmez. Sosyalizmin niteliğini belirleyen kriter, üretim araçlarının proletarya elinde olması,
burjuvazinin mülksüzleştirilmesi, toplumsal üretimin emekçilerin koşullarını iyileştirmesi, refah
düzeyinin artırılmasına yönelik olmasıdır. Kaldı ki devlet işletmelerinde yabancı sermaye ortaklığı
olduğu gibi sadece yabancılara ait işletmeler de vardır.


Çin’de bu gün üretim araçlarına proletarya sahip değildir. Burjuvazi mülksüzleştirilmediği gibi,
emekçilerin koşulları da iyileştirilmiyor. Proletarya acımasızca sömürülüyor. Kez ÇKP’de burjuvaların içinde cirit attığı bir melez partiye dönüşmüş durumda.


ÇİN EMPERYALİST Mİ?

Çin’i konumlandırırken hangi kriterleri referans almalıyız? Marksizm’in dünyayı kavrarken Kullandığı diyalektik yöntemi kullanacağız. Diyalektik yöntem bir olguyu incelerken onun ortaya
çıktığı koşullarla birlikte ve gelişimini gözeterek ele alır. Olguları içinde şekilde bütünden, onu yaratan ilişkilerden ve çelişkilerden kopararak dondurmak diyalektik yöntemin reddi olacaktır. Lenin’in emperyalizm teorisine de bu gözle bakmak, emperyalizmi yaratan ilişkileri ve bugün aldığı biçimleri ele almak gerekir.


1 milyar 444 bin nüfuslu Çin’i değerlendirmeden önce bazı bilgiler vermek yararlı olacaktır.
.Çin sanayi üretiminde ABD’yi geçmiştir.
.Çin’e gelen yabancı sermaye 2020’de 163 milyar dolar.2021 yılında ilk 4 ayda yüzde 38,6 arttı.
2022 ilk 4 ayında ise yüzde 20,5 artış gösterdi. Artışın nedeni pandemi döneminde yüzde 2,3
Büyüme sağlamış olmasıdır. Bu durum yabancı sermaye için güven oldu.
.2022 yılında Çin’in yurtdışı yatırımı ilk 8 ayda yüzde 7,2 arttı.
.Eğitim için yurtdışında 70 milyon Çinli var.
.Tüm dünyada 30 binden fazla Çinli firma var.
.Çin ekonomisi son 40 yılda her sene yüzde 10’a yakın büyüdü. 40 kat büyüdü.
.2010 yılında dünyanı ABD’den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisi oldu.
.Çin’in en yüksek gelirli kesimi son 20 yıl içinde dünya gelir sıralamasında 900 milyon insanın önüne geçti.

.Çin’in 2008 ihracatının tutarı 2,8 trilyon dolar. Dünyanın en çok ihracat yapan ülkesi.
.Çin’e bugüne kadar girmiş doğrudan yabancı yatırım tutarı 2,8 trilyon dolar. Çoğu Asya ülkeleri.
.Çin’den yapılan doğrudan yatırım tutarı 2016 da 200 milyar dolar.
.Çin’in resmi döviz rezervi 2019 sonu itibariyle 3,2 trilyon dolar. 1 trilyon dolardan fazla bir hacimle Japonya’dan sonra en çok ABD tahviline sahip ülke.

Bugün Çin’i değerlendirirken, onu hala çevre, yarı-sömürge, ya da emperyalist olmayan bir ülke
olarak niteleyenlerin öne çıkan argümanlarına göre açıklamaya çalışayım.
1-Çin aslen meta ihracı yapıp sermaye ihracı yapmaz.
2-Çin’deki ekonomik gelişmeden aslen üretimlerini orada gerçekleştiren çok uluslu şirketler
kazançlı çıkıyor.
3-Çin emek yoğun üretim yapıyor. Patent, teknoloji gibi alanlarda Batı ile aşık atacak güçte değil
4-Çin NEP döneminde.


ÇİN’İN META VE SERMAYE İHRACI


Sermaye ihracının 2 temel biçimi vardır. Üretken sermaye ihracı ve borç sermaye ihracı.


ÜRETKEN SERMAYE İHRACI

Çin’in sermaye ihraç etmediği iddiasına karşı verilecek en somut örnek “BİR KUŞAK BİR YOL” projesidir. Ülke yönetimi tarafından 2013 yılında açıklanan girişim çerçevesinde 2050 yılında planlanan proje ile Çin, ülkeyi bir tarafta Doğu ve Güney Asya, öbür tarafta da Avrupa’ya bağlayan 6 adet karayolu ve bunlarla bağlı denizyolu güzergahları üzerindeki ülkelere, ulaşım, enerji ve iletişim altyapılarının geliştirilmesi için doğrudan yatırım ve finansman sağlıyor.100 trilyon dolar harcanacak.Kuşak yolun geçeceği ülkelerde yol, köprü, liman, hastane inşa etti/edecek. Trilyonlarca dolar yatırım yaptı. Kuşak yol için 70’den fazla ülkeye 1590 proje kapsamında 1,9 trilyon dolar borç verdi. Girişimin kapsadığı karayolu ve denizyolu güzergahı üzerinde Türkiye dahil 69 ülke bulunuyor.


Kuşak ve yol girişimi Çin için bir taşla birçok kuş vurmayı hedefleyen bir girişim.


Sadece Batı Asya değil önümüzdeki yılların en çekici pazarı olan Güneydoğu Asya’ya da ulaşımını
etkinleştiriyor. Çin’de ücretler artıyor ve ülke üretiminin ucuz işgücüne dayalı bölümleri çevre
ülkelere kayıyor. Oluşturulan altyapı ülke sanayisinin çevre sanayi ülkeleriyle eklemlenmesini
sağlayacak.


Ülke ekonomisinin dünyayla alışverişinin büyük bölümü stratejik olarak darboğaz oluşturan, en
kısa yol olan Tayvan ve Malakka boğazı üzerinden gerçekleşiyor. Girişim, Çin için seçenek oluşturarak bu darboğazların etkisini de sınırlayacak. ABD, Hint 0kyanusunda konumlandırdığı askeri güçleriyle her zaman boğaz trafiğini engelleme gücüne sahip.


Her türlü hizmetin paralı hale geldiği neoliberalizm çağında hastane, yol vs. meta üretim
merkezidir. Bu yatırımlar da, doğrudan yabancı yatırım diye de anılan üretken sermaye ihracıdır.


BORÇ SERMAYE İHRACI


2017 yılı sonunda Çin’in devlet olarak veya kuruluşlarınca diğer ülkelere sağladığı kredilerin
toplamı 500 milyar doları aşıyordu. Çin dünyada, borç veren ülkeler arasında ilk sırada yer alıyor.
Düşük ve orta gelirli ülkelere verdiği krediler son 10 yılda 3 katına çıkarak 2020 sonunda 170 milyar dolara ulaştı. Dünyanın en büyük 10 bankasının ilk dördü Çin’e ait.

KARLAR ULUSLAR ARASI ŞİRKETLERE Mİ GİDİYOR ?


2020 yılında dünya sanayi üretiminin yaklaşık 1/3’ünü Çin yapıyordu. ABD neredeyse onun yarı
kapasitesinde sanayi üretimi gerçekleştiriyor. Dünyanın en büyük şirketleri listesinde Çinli şirketlerin ciddi ağırlığı var. Çinli dolar milyarderleri dünyanın en zenginleri olmuş. Çin bir süredir dünyanın ucuz emek cenneti olmaktan çıktı. Mücadeleler sonucunda Çinli emekçilerin ücretleri yükseldi. Şu an TC. nin üstünde. Bunun sonucunda da emek yoğun sektörler daha ucuz işgücü için Doğu Asya’nın diğer ülkelerine kaydı. Çinli emekçilerin yarattığı zenginlik aslen Çin sermayesinin kasasına akıyor.


TEKNOLOJİK REKABETTE GERİ Mİ ?


Çin’in ağırlıkla emek yoğun üretim merkezi olmasının üstünden çok sular geçti. Artık eskisi gibi
atıl teknolojilerin gelmesinden ziyade, yeni akıllı, çevre dostu teknolojileri tercih ediyor. Klonlama, yarı iletkenler, guantum, yapay zeka, robotik, 5G teknolojisinde ilerlemiş durumda. Küresel endüstriyel robot üretiminde Çin’in payı 2010’da yüzde 3,2 iken 2020’de yüzde 20’ye çıktı. Bunlar bile bize fikir veriyor.


ÇİN NEP DÖNEMİNDE Mİ?


NEP, Lenin döneminde Sovyet ekonomisini çöküşten kurtarmak için ortaya konan, ekonomik
alanda devlet kontrolü altında bir kapitalizmi öngören politikalardır. Bu politikalarla kapitalist
ekonomi uygulanıyordu ama aynı zamanda burjuva sınıfının oluşmasına imkan vermemek için ödün verilmiyordu.1921-1925 dönemlerinde uygulanan bu politikadan, Stalin tarafından vazgeçildi. Çin’in 44 senedir NEP döneminde olduğunu iddia etmek insanların aklıyla alay etmektir.


ASKERİ GÜÇ


Çin ekonomik alandaki başarısını artan küresel gerilimler ortamında askeri güçle de tamamlama
derdine düştü. Askeri harcamaları 250 milyar dolara çıktı. Basra ve Kızıldeniz’i denetleyen Cibuti’de ilk askeri deniz üssünü açtı.


ÇİN’İN BAZI ÖZELLİKLERİ


.Çin kaynak talancısı bir ülke. İlişki kurduğu ülkelerde pek sanayi yatırımı yapmıyor. Yaptığı
sözleşmelerde genelde yeraltı-yerüstü kaynak imtiyazları alıyor.
.Genelde kendi işçilerini çalıştırıyor.
.Kendi iş yasalarını uyguluyor.
.İhtilaf halinde kendi mahkemeleri ve yasalarını yetkili kılıyor.
.Afrika’ya yönelik kapsamlı bir strateji uyguluyor. Altyapı yatırımları yapıyor. Bugün 10 binden fazla Çin’li şirket faal ve 1 milyon Çin’li işçi çalışıyor. 2 trilyon dolar yatırımı var. Verdiği kredilerin zamanında geri ödenmemesi halinde liman, karayolu, havayolu vb. gibi işletmelere el koyuyor. Zambia, Cibuti gibi…Projelerde Çin’den getirdiği mahkumları çalıştırıyor. Zambia’da 80 bin mahkum çalıştırıyor.

Tarihsel olarak hak iddia ettiği bakir Sibirya’yı istila edip, kaynaklarını sömürebilmek için aşamalı ekonomik-demografik istila stratejisi uyguluyor. Her sene Sibirya’ya, maddi destek vererek Çin’den insan getirip yerleşik düzene geçiriyor. Bugün Sibirya’da 2 milyon kaçak Çinli Yaşıyor.
.Bugün Latin Amerika’da bölgenin en önemli aktörü. ABD’den sonra bölgenin en büyük ticari ortağı.


KAZAN/KAZAN

ilkesiyle bölgede altyapı yatırımları yapıyor. Krediler veriyor. Çin’in gizli stratejisi Latin
Amerika ülkelerine borç vererek siyasi, ekonomik ve jeostratejik pazarları, enerji kaynaklarını,
şirketlerini ele geçirmek.

Not: Yukarıdaki makale bir sunumdan derlenmiştir…

28.11.2022


İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu