Genel

TÜRKİYE’DE SEÇİM SONUÇLARI VE HDP/YSP ÜZERİNE SOSYO-POLİTİK BİR ANALİZ

DR. MUSTAFA PEKÖZ

 

TÜRKİYE’DE SEÇİM SONUÇLARI VE HDP/YSP ÜZERİNE SOSYO-POLİTİK BİR ANALİZ

GİRİŞ
Uluslararası Seçim Gözlem Heyeti,, 14 Mayıs 2023 seçimlerine ilişkin geniş kapsamlı bir rapor
yayınlandı. Raporda yapılan değerlendirmenin ‘Arka Plan’ bölümünde yapılan
değerlendirmede şunlar belirtilmektedir: “Seçimlerde seçmenlere siyasi alternatifler arasından
gerçek bir seçim yapma olanağı sunulmuş ve seçim kampanyaları esnasında, göze çarpan
birkaç istisna dışında, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerine genel olarak saygı gösterilmiştir.
Yeşil Sol Parti geniş bir baskı ve gözdağı ile karşılaşmış, destekleyicileri gözaltına alınmış, bu
durum partinin eşit fırsatlarla kampanya yürütebilmesinin önünde ciddi bir engel teşkil etmiştir.
Siyasi partiler, kutuplaşmanın hükmettiği ve sıklıkla kışkırtıcı mesajlar ile sert bir dilin hakim
olduğu negatif tonda çetin bir kampanya yürütmüş, birbirlerine terör ve aşırıcılık
suçlamalarında bulunmuşlardır. Cumhurbaşkanı seçim propagandası döneminde diğer üst
düzey kamu görevlileri ile aynı kısıtlamalara açıkça tabi olmayıp resmi Cumhurbaşkanlığı
görevini ifa ederken sık sık seçim kampanyası yürütmüştür. Dahası, görevdeki pek çok kamu
görevlisinin büyük ölçekli altyapı projelerinin açılış törenlerinde seçim kampanyası yapması,
idari kaynakların kötüye kullanılması, büyük sosyal yardım programlarının duyurulması iktidar
için haksız avantaj sağlamış ve 1990 Kopenhag Belgesi’nin 5.4’üncü maddesiyle zıt düşerek
siyasi parti ve devlet arasındaki çizgiyi belirsizleştirmiştir.
Ocak 2023’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haziran ayında seçimlerle aynı zamana
denk gelen ve seçmen katılımını olumsuz etkileyebilecek olayları gerekçe göstererek 18
Haziranda yapılması öngörülen 2023 Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimlerini 14
Mayıs’ta yapma planını duyurmuştur. 6 Şubat tarihinde Türkiye’nin güneydoğusunda meydana
gelen bir dizi büyük depremde çok sayıda can kaybı ve altyapıda büyük bir yıkım yaşanmıştır.1
Bunu takiben, 8 Şubat tarihinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, yardım ve iyileştirme çabalarını
kolaylaştırmak amacıyla depremden etkilenen illerde üç ay süre ile Olağanüstü Hal ilan etmiş,
9 Şubat tarihinde karar Mecliste onaylanmıştır.2 10 Mart tarihinde ise, Anayasaya göre ve
diğer siyasi partilerin tümünün oy birliği ile Cumhurbaşkanı erken genel seçimlerin 14 Mayıs
tarihinde gerçekleşeceğini duyurmuştur.
2002 yılından bu yana şu anda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde iktidardaki Adalet ve
Kalkınma Partisi (AK Parti) siyasi ortama yön vermektedir. Seçimler, ülkenin geleceğini
şekillendirmeyi amaçlayan birbirine zıt siyasi gündemler arasında yoğun bir yarışın ve
kutuplaşmanın hüküm sürdüğü bir ortamda gerçekleşmiştir. Bu yarışa katılan siyasi partiler
Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı olarak bilinen büyük koalisyonlar üzerinden stratejilerini
yürütmektedirler.3 USGH’nin görüşmelerde bulunduğu bazı muhatapları son yıllarda bazı
muhalefet partileri ve muhalefetle tanınan isimlerin sistematik bir şekilde hedef alındığını ve
bu durumun onların seçimlere katılması noktasında etkisi olabileceği konusunda endişelerini
ifade etmişlerdir. Halkların Demokratik Partisi’ne yönelik Mart 2021’de açılan kapatma davası
seçim dönemi boyunca da devam etmiştir.4 Devam etmekte olan kapatma davasından dolayı
HDP adaylarını Yeşil Sol Parti (YSP) listesinden göstermeyi tercih etmiş ve Türkiye İşçi Partisi (TİP) ile birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı’nı oluşturmuştur. Aralık 2022’de, İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) potansiyel adayı olarak
görülen Ekrem İmamoğlu hakkında Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaretten iki yıldan
uzun süreli hapis cezası ve kamu görevi yürütmesine engel teşkil edecek siyaset yasağı
hükmedilmiş olup ilgili karar şuanda temyiz sürecindedir.” 1 Bu değerlendirmeler, iktidarın
seçimleri kazanmak için belirlediği çok yönlü stratejinin küçük bir bölümünü yansıtmaktadır.
Yapacağımız değerlendirmede iktidarın, uyguladığı çok kapsamlı saldırıları göz ardı etmeden
yapılacaktır. İktidar çevrelerin dahi kabul ettiği üzere eşit koşullarda yürütülmeyen ve adeta
devletin olanaklarının sadece iktidar için kullanıldığı ve bu nedenle anayasanın ‘eşitlik’ ilkesi
ve ‘devletin tarafsızlığı’ ilkesinin açıktan ihlal edildiği bir seçim süreci yaşandı. Bütün bu
olumsuzluklara rağmen ortaya çıkan tablonun muhalefet özellikle sisteme doğrudan alternatif
olan muhalefet bakımından analiz edilmesi gerekiyor.
14 Mayıs 2023 Genel seçimleri Türkiye’nin politik geleceği bakımından oldukça
önemseniyordu. Bir bakıma ülkenin geleceği bakımından ‘son köprü’ olarak
değerlendirildi. Politik kutuplaşma üç yönlü oldu: MHP-AKP merkezli ‘Cumhur İttifakı’
oluşturuldu. Daha sonra BBP, Yeniden Refah Partisi, Demokratik Sol Parti, Hüda-Par gibi
partilerle ‘Milliyetçi-İslamcı’ bir blok oluşturuldu. Devlet muhalefetini oluşturan CHP ve
İYİ Parti, Mart 2019 Yerel Seçimlerinde kurdukları ‘Millet İttifakına’ Saadet Partisi, Deva
Partisi. Gelecek Partisi ve Demokrat Partisi dahil odular. ‘Cumhur İttifakı’nın liderliğini
doğal olarak iktidar gücü olan AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yaparken, ‘Millet
İttifakı’nın liderliğini de CHP ve Kılıçdaroğlu yaptı. Üçüncü ittifak ise esasen sistem
karşıtı muhalefeti oluşturan HDP merkezli ‘Emek ve Özgürlük Bloku’ oldu.
Yeni sistemde yetikler önemli ölçüde merkezileştirildi. Bu neden parlamentodan çok kimin
cumhurbaşkanı olacağı esastan belirleyicidir. Bu nedenle hem parlamento hem de
cumhurbaşkanlığı seçimlerinin eş zamanlı yapılması iç politik dengeler için son derece
önemliydi. Kamuoyu yoklamalarında Kılıçdaroğlu önde görünmesine hatta birinci turda
seçilmesinin yüksek bir olasılık olduğu düşünülmesine ve Millet ittifakının ve Emeközgürlük blokunun da parlamentoda çoğunluğu sağlayacağına nerdeyse kesin görünmesine
rağmen tersi oldu. Erdoğan birinci turu önde kapattı ve ‘Cumhur İttifakı’ parlamentoda
çoğunluğu sağladı. Beklenildiği gibi Erdoğan ikinci turda % 52 oy ile cumhurbaşkanı
seçildi
Ortaya çıkan politik tablo dikkate alındığında hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de
‘Cumhur İttifakı’ iktidar gücünü yeniden tesis ederken aynı zamanda politik psikolojik
üstünlüğü ele geçirdi. Buna karşılık Millet İttifakı ve özellikle CHP açıktan iç politik krize
girdi. Emek ve Özgürlük Bloku da beklenilen başarıyı gösteremedi ve HDP ciddi düzeyde
oy kaybına uğrayarak nispeten içe döndü. Muhalefeti oluşturan partiler iç sorunlarına yönelmeleri nedeniyle iktidar, ekonomik krizin en üst noktaya çıktığı bu zamanda toplum
üzerindeki ekonomik baskıyı arttırmaya devam etmektedir. Nitelikli ve etkileyici bir
muhalefetin olmaması da iktidarın işini kolaylaştırmaktadır.
Hem iktidarın hem de muhalefetin politik pozisyonunu daha objektif değerlendirebilmek
için 2015 -2023 yılı arasındaki üç milletvekili seçimini analiz ederek politik sonuçlar
çıkartmak daha gerçekçi olacaktır. Cumhurbaşkanlığı ve Yerel Seçimler doğrudan
araştırma konusu yapılmadı. Hiç şüphesiz ki partilerin gelişme eğilimleri bakamından
özellikle Yerel Seçimler önemlidir. Bunun da ayrı bir araştırma konusu yapılması bir
ihtiyaç olduğu açıktır.
Bugünkü özgün durum içerisinde ve özellikle sistem dışında olan gerçekten alternatif
modeller öneren ‘demokratik’ partilerin, politik etki alanları ve oynadıkları roller üzerinde
de ayrıca durmak gerekmektedir. Bu çalışmada öncelikli olarak HDP ön plana çıkartılarak
bir değerlendirme yapıldı. Bunun temel nedeni, HDP’nin üzerinde yükseldiği toplumsal
dinamiklerin sistemi zorlayabilecek ve güç ilişkilerini belirleyebilecek bir potansiyele
sahip olmasıdır.
Partilerin genel değerlendirmeleri ama özellikle HDP’nin durumunun özel olarak analiz
edilmesi, gelecekte toplumsal mücadelenin geliştirilmesi bakımından önem arz etmektedir.
1. TÜRKİYE’DE NÜFUS ORANLARI VE BUNLARIN SEÇİMLERE
YANSIMASI
Türkiye’de seçmen sayısındaki artış, dünya ortalamasının çok üstünde olduğunu söyleyebiliriz.
Dünyanın gelişmiş ülkeleri ve Çin, Hindistan, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerde nüfusta
ya belirgin bir gerileme ya da giderek durağanlaşma görülmektedir. Nüfus artışı tek başına bir
anlam ifade etmez ancak politik, ekonomik ve askeri alanı kapsayan jeo-stratejik ilişkiler
içiresinde ele alındığında bir önem arz eder.
Türkiye genç bir nüfusa sahiptir. Bu nedenle nüfus yoğunluğu belirli bir periyot dahilinde
artmaktadır. Nüfus artışı doğal olarak seçimlerin sonucunu belirlemede önemli bir faktördür.
Türkiye önemli genç bir seçmen nüfusa sahiptir. Yaşlanma oranı artmakla birlikte genç nüfusun
halen önemli bir potansiyeli oluşturduğunu söyleyebiliriz.
Tablo-1: Yıllara Göre Seçmen Sayısı Ve Oy Kullanma Oranları, Yurtdışı Seçmen Dahil

Haziran
2015
Haziran
2018
14 Mayıs 2023 2015-2018
artış
2018-2023
artış
2015-2023
seçmen

Nüfus 78.741.053 82.003.882 85 279 553 3.262.829 3.272.883 6.538.500
Kayıtlı
Seçmen
53.741.838 56.322.632 60.721.745 2.580.794 3.979.838 6.979.907
Yurtdışı
seçmeni
dahil
59.367.469 64. 145. 504 5 625 631 4 778 060 10 403 666
Oy
kullanan
seçmen
46.451.389 51.189.444 55.833.153
Geçerli
oy ayısı
45.121.773 50.137.175 54.796.049
Geçersiz
oy sayısı
1.329.616 1.052.269 1.037.104
Katılım
oranı
%86,43 %86,22 87,04
Kaynak: https://www.ysk.gov.tr/tr/secim-i%CC%87statistikleri/78318

Türkiye’nin 2015 yılındaki nüfusu 78,7 milyon, bu oran 2018 yılında 82 milyon olup artış 3.3
milyon civarındadır. 2023 yılında nüfus yaklaşık olarak 85,3 milyon olup artış 3,2 milyondur.
20015-2023 yılları arasındaki nüfus artışı ise 6,5 milyondur.
Nüfus artışı ile seçmen artışı ile doğrudan veya dolaylı olarak bir bağ var. Aynı zamanda genç
nüfus oranın yüksek olması, seçmen artışını çok ciddi oranda etkilemektedir. 2015 yılındaki
yurt içi seçmen 53,7 milyondur. Bu oran 2018 yılında 56,3 milyon ve 2023 yılında 60,7 milyona
yükselmiş. Yurtdışındaki seçmen sayısı da seçim sonuçlarını doğrudan etkilemektedir. 2018
yılında yurtdışında olup oy kullanan seçmen yaklaşık 3 milyondur. 2023’te ise bu oran yaklaşık
3,4 milyondur. Bir başka ifadeyse Yurtiçi ve Yurtdışı seçmenlerin toplamı dikkate alındığında
2018 yılında 59,3 milyon, 2023 yılında ise 64,1milyon civarındadır.
7 Haziran 2015-14 Mayıs 2023 tarihleri arasına gerçekleşen üç seçimdeki seçmen artışı 10,4
milyondur. Avrupa ile kıyaslandığında Türkiye’de seçimlere katılma oranı oldukça yüksektir. 7
Haziran 2015’te katılım oranı % 86,43, Haziran 2018’de % 86,2 ve 2023’te ise % 87,2 olarak
gerçekleşmiş. Türkiye’de toplumun seçimlere bu düzeyde bir duyarlılık göstermesinin sosyopolitik nedenleri oldukça derin ve karmaşıktır. Bu durumun ayrıca başlı başına bir araştırma
konusu yapılmalıdır.

1.1 SEÇMENİN YAŞ GURUPLARINA GÖRE DAĞILIMI VE GENÇ
NÜFUSUN SEÇİM SONUÇLARINI ETKİLEMESİ

Kamuoyunda Y veya Z kuşağı olarak adlandırılan genç nüfusun seçim sonuçlarını değiştirme
potansiyeline sahip olduğu ve önemli bir çoğunluğunun özellikle AKP iktidarına karşı tutum
aldığına dair bir kısım değerlendirmeler yapıldı. Bu öngörünün ne kadar doğru olup olmadığını
analiz etmek ve Türkiye’de genç nüfusun ve aynı zamanda genç seçmenin toplam seçmen
içerisindeki oranını tespit etmek önemlidir.
Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2021 yılı sonu itibarıyla
Türkiye’nin toplam nüfusu 84 milyon 680 bin 273 kişi iken 15-24 yaş grubundaki genç nüfus
12 milyon 971 bin 289 kişi oldu. Genç nüfus, toplam nüfusun %15,3’ünü oluşturdu. Genç
nüfusun %51,3’ünü erkek nüfus, %48,7’sini ise kadın nüfus oluşturdu.2 Nüfus projeksiyonlarına
göre genç nüfusun toplam nüfus içindeki oranının 2025 yılında %14,3, 2030 yılında %14,0,
2040 yılında %13,4, 2060 yılında %11,8 ve 2080 yılında %11,1’e düşeceği öngörüldü.
Türkiye’nin genç nüfus oranının %15,3 olup Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin genç nüfus
oranlarından oldukça yüksek olduğu anlaşılıyor. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin genç nüfus
oranları incelendiğinde, 2021 yılında genç nüfus ortalaması %10,6 oldu. AB üye ülkeleri
arasında en yüksek genç nüfus oranına sahip olan ülkelerin sırasıyla %12,6 ile İrlanda, %12,3
ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Danimarka olduğu, en düşük genç nüfus oranına sahip olan
ülkelerin ise sırasıyla %9,0 ile Bulgaristan ve Çekya, %9,2 ile Letonya olduğu görüldü.
Genç nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde; 2021 yılında genç nüfusun %29,0’unun 15-17 yaş
grubunda, %19,0’unun 18-19 yaş grubunda, %31,1’inin 20-22 ve %20,9’unun ise 23-24 yaş
grubunda yer aldığı görüldü. ADNKS sonuçlarına göre 2021 yılında genç nüfus oranının en
yüksek olduğu il, %22,8 ile Hakkari oldu. Bu ili %22,1 ile Şırnak ve %21,8 ile Siirt izledi.
Genç nüfus oranının en düşük olduğu iller %12,3 ve %12,7 ile Tunceli ve Balıkesir illeri
izledi. Kürt illerinde genç nüfus oranındaki artış Türkiye ortalamasının çok ilerisinde
olduğu görülmektedir. Yapılan bütün araştırmalarda nüfusun çok yoğun olduğu İstanbul
15-24 yaş arası genç nüfus oranı % 14,8, Ankara’da % 14,7 ve İzmir’de ise %15,2 olarak
verilmiş.

Tablo-2: Yurt içi seçmenin yaş gruplarına göre dağılımı
Seçmenin yaş aralığı
Haziran 2018 Mayıs 2023
18-24 8.027.952 8.607.500
25-29 5.942.616 6.239.517

30-34 6.048.330 6.024.479
35-39 6.351.993 6.093.690
40-44 5.674.051 6.375.381
45-49 5.115.554 5.601.175
50-54 4.606.599 5.009.005
55-59 4.056.345 4.490.935
60-64 3.374.685 3.860.285
65-69 2.562.979 3.135.175
70-74 1.823.497 2.276.726
75+ 2.738.031 3.007.877
Kaynak:https://www.ysk.gov.tr/tr/2018-cumhurbaskani-ve-milletvekili-secimi%CC%87statistikleri/78032

2018 yılında 18-24 yaş arası seçmen grubu 13,9 milyon yani seçmenin % 24,7’sini
oluşturuyor, 18-29 yaş grubu seçmen sayısı ise 19,9 milyon olup seçmenin % 35,3’ünü
oluşturuyor. 30-39 yaş grubu seçmen 12,4 milyon civarındadır. 2023 yılı seçmen verileri
dikkate alındığında 18-24 yaş grubunda 14,8 milyon seçmen olup bütün seçmenlerin
%24,3’ünü oluşturuyor. 18-29 yaş grubunda ise 20,8 milyon seçmen olup seçmenlerin %
34.2’sini oluşturuyor. Aynı şekilde 30-39 yaş grubunda ise 12,1 milyon seçmen bulunuyor. 40-
49 yaş grubu ise yaklaşık 11,9 milyondur.
Yaş grupları arasındaki sosyo-politik farklılıkta ön plana çıkan husus ise 34 yaş grubu altında
olanları değişime açık oldukları. 50 yaş grubu ve üzerinden olanların çok daha
muhafazakarlaştıkları ve politik tercihlerini değiştirme eğilimlerinin oldukça zor olduğu
görülmektedir.
Türkiye 2023 seçimlerinde ilk kez 1980 sonrasında doğmuş Y ve Z kuşağı, seçmen
sayısında %52 ile çoğunluğu oluşturdu. “Kuşaklarla ilgili akademik araştırmaların benzer
zaman dilimlerinde doğan insan gruplarının davranış ve algılarıyla ilgili bulguları net bir
sonuca ulaşamasa da özellikle son yıllarda Y ve Z kuşağının sosyal ve siyasi anlamda diğer
gruplardan ayrıştığına yönelik tartışmaların” beklenilen üst düzeyde bir tepkiyi vermediği
görüldü. Y ve Z kuşağının iktidarın politikalarından önemli ölçüde rahatsız olduğu
görülmekle birlikte sosyo-politik olarak sistemden bir kopuş yaşadığına dair güçlü veriler
ortaya çıkmış değil. Bu nedenle ideolojik etkileşimin politik tepkilerin önüne geçtiğini
söyleyebiliriz.

Örneğin yapılan araştırmalarda Y ve Z kuşağının önemli problemlerin başında ekonomiyi
ve işsizliği gördükleri tespit edilmesine rağmen, bu seçmen grubunun yine ciddiye
alınabilecek bir kesiminin iktidara oy verdiği belirlenmiştir.
Muhalefetin Y ve Z kuşağını ikna etme başarısını göstermediği veya güven veremediği, bu
nedenle çok önemli bir kesiminin de sandığa gitmeyerek aslında gizli bir protesto eylemi
yaptığı da iddia edilmektedir. Örneğin TÜSES Raporu’na göre Türkiye genelinde siyasi
görüşünü solda tanımlayanların oranı %35 civarındayken, ilk kez oy kullanacaklarda bu
oran %45. Kendini inançsız olarak tanımlayanların oranı Türkiye genelinde %5’ken ilk kez
oy kullanacaklar arasında %11. Yaşamını modern hayat tarzına yakın bulanların Türkiye
ortalaması %33’ken ilk kez oy kullanacaklarda %57 olarak verilmiş. Siyasal olarak
kendisini sol grupta tanımlayanların önemli bir kesiminin yine ulusalcı kimliğini öncelikli
olarak ön plana çıkarttığı görülüyor. İlginç olan ise kendisini inançsız olarak görenlerin
oranı % 5 olarak verilirken, ilk kez oy kullananlardan bu oranın % 11 olması önemlidir.
Y ve Z kuşağı içerisinde Kürt seçmeninin artış oranı oldukça yüksektir. Yapılan
araştırmalarda İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Kocaeli, Bursa, Muğla,
Aydın gibi iller dahil olmak üzere Kürt illerinde Y ve Z kuşağının yani son iki seçimde oy
kullanan Kürt seçmenin oranı Türkiye ortalamasının çok üstünde olduğu görülmektedir.
2015-2023 yılları arasındaki seçim sonuçları ve analizleri dikkate alındığında, HDP’nin Y
ve Z kuşağında seçmen grubunda beklenilen oyu almadığı görülmektedir. Kendisini Kürt
olarak tanımlayan Y ve Z kuşağının politik algısı ve sorunları tespit düzeyi, diğer Y ve Z
gruplarından daha ileride olduğu belirtilmekle birlikte, HDP’ye güçlü bir destek vermedi.
Bu sorunun nedenlerinin araştırılması gerekir.
1.2 7 HAZİRAN 2015-14 MAYIS 2023 MİLLETVEKİLİ SEÇİM
SONUÇLARI
2015-2023 yılları arasında yapılan milletvekili seçim sonuçlarının karşılaştırılmalı bir tarzda
analiz edilmesi, politik gelişme eğilimlerinin yönünü belirlemek bakımından önemlidir. Bu
dönem arasında temel politik partiler, seçimlerde yer almakla birlikte özellikle 14 Mayıs 2023
seçimlerinde ki politik dengeler farklılaştı. Bu dönemin ayrıt edici özelliği seçime ‘Cumhur
İttifakı, Millet İttifakı ve Emek ve Özgürlük İttifakı olarak girilmiş olmasıdır. Üç İttifak ama
her ittifak içerisinde en az 5 partinin yer almış olması da aslında fiilen koalisyon sisteminin bir
başka varyantı olarak karşımıza çıktı. Ancak ittifaklar içerisinde belirli partilerin rolleri zorunlu
ve kaçınılmaz olarak belirleyici oldu bu akımdan özellikle 14 Mayıs 2023’teki seçimleri
doğrudan ittifaklar üzerinden yapılacak bir analizi bizi yanlış sonuçlara götürebilir. Aynı zamanda partilerin özgün durumunun değerlendirilmesini engelleyebilir. Bu nedenle ittifaklar
üzerinde değil de partiler üzerinde bir değerlendirme daha objektif tespitler yapmamızı sağlar.
Tablo-3: Seçimlere Göre Partilerin Oy Oranları
Partiler 7 Haziran
2015
% 24 Haziran
2018
% 14 Mayıs
2023
%
AKP 18.347.747 40,87 21.338.693 42,56 19.387.372 36,30
CHP 11.338.681 24,95 11.354.190 22,65 13,810.310 25,80
HDP/YSP 5.847.134 13,12 5.867.302 11,70 4.803.707 8,82
MHP 7.423.555 16,45 5.565.331 11,10 4.484.478 10,3
İYİ Parti 4.993.479 9,96 5.275.448 9,9
Yeniden
Refah
1.529.082 2,9
BBP 533.376 1,0
Saadet
Partisi
932.867 2,07 672.139 1,34 — —
Gelecek
Partisi
— —
Deva Partisi — —
TİP 955.991 1,8
Zafer Partisi 1.216.430 2,3
Kaynak: https://www.ysk.gov.tr/tr/secim-i%CC%87statistikleri/78318
7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP’nin oy oran % 40,87,CHP’nin % 24,95, MHP’nin % 16,45
ve HDP’nin oy oranı ise % 13,12’dir. HDP oy oranı bakımından MHP’nin gerisinde olmakla
birlikte almış olduğu milletvekili sayısı bakımından parlamentonun üçüncü büyük partisi oldu.
Seçimlerin iptal edilerek 1 Kasım 2015 tarihinde yenilenmesinde ortaya çıkan tablo üzerinden
özel bir analiz yapmıyoruz. 7 Haziran 2015 seçimlerin iptali için AKP ile MHP arasında fiilen
bir ittifak oluştu. 7 Haziran 2015-1 Kasım 2015 tarihleri arasında Türkiye çok olağan üstü bir
süreç yaşadı. Özellikle HDP’nin hem ülke siyasetinde hem de parlamentoda artan gücü,
devletin stratejik dinamiklerinin yeni bir planı devreye sokma kararı almalarına yol açtı.
Bilindiği üzere, Ankara Tren Garı ve Suruç Katliamları, Gaziantep’te düğüne yapılan saldırı,
esasen HDP şahsında Kürt Politik Hareketinin toplumsal gücünü kırmayı ve etki alanını
zayıflatmayı hedefliyordu. Bu nedenle 1 Kasım 2015 seçimlerinin özellikle devletin izlediği ve
izleyeceği stratejiler bakımından bize önemli bir fikir verebilir ama partilerin güç kaybı
bakımından bir değerlendirme konusu yapılmamalıdır.
24 Haziran 2018 seçimlerinde AKP oy oranını nispeten attırarak % 42,56’ya yükseldi. Oy
oranını yükseltmesi beklenen CHP tersine oy kaybına uğrayarak % 22,65’e geriledi. En fazla
oy kaybı MHP’den yaşandı ve % 11,10’a geriledi. Kürtler başta olmak üzere sol ve demokrasi güçlerinin temsilcisi olarak ön plana çıkan HDP’nin oyunda da belir gerileme yaşandı ve %
11,6’ya geriledi. Haziran 2018 seçimlerinin tek galibinin AKP olduğu söylenebilir. AKP’nin oy
oranını arttırmasında özellikle 15 Temmuz 2016’da Gülen Cemaati merkezli darbe girişiminin
toplumda yarattığı sosyo-psikolojik etkinin çok önemli bir etkisi oldu. AKP, ortaya çıkan politik
dengeleri kendi lehine kullanmayı çok iyi başardığı gibi sistem içerisindeki güç ilişkileri de
ciddi oranda değiştirmeyi başardı. İki yıl boyunca bütün politik faaliyetini darbe girişimi
üzerinde şekillendirdi. Bunun politik sonuçlarını da 24 Temmuz 2018 seçimlerinde aldı. Bu
süreç aynı zamanda devletin iç dinamiklerin yeniden tanımlanmasını ve güç ilişkilerinin
yeniden dengelenmesini sağladı. AKP-GÜLEN ittifakının yerine AKP-MHP ikilisi aldı.
Böylelikle MHP, AKP ile ilgili bütün stratejisini değiştirerek tam bir ittifak oluşturdu. AKP’ye
verilen koşulsuz desteğin mükâfatı ise devlette kadrolaşmada MHP’nin önü bütünüyle açıldı.
14 Mayıs 2023 milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri eş zamanlı yapıldı. Burada
dikkatimizi esasen parlamento seçimlerine vereceğiz Hiç şüphesiz ki ‘Cumhurbaşkanlığı
Sistemi’ modelinde parlamento ciddi oranda işlevsiz bir kurum haline getirilse de politik
partilerin almış oldukları oy oranları gelecek için tartışılar politikalar ve stratejiler için önem
arz ediyor.
14 Mayıs 2023 seçimlerinde AKP, Haziran 2018 seçimlerine oranla % 6,26 oy kaybederek
%36,30’a geriledi. AKP ilk kez, 2002 seçimlerinde almış olduğu oy seviyesine geriledi.
AKP’nin tek başına iktidar olma veya parlamentoda çoğunluğu sağlama şansı ortadan kalktı.
Bu nedenle 14 Mayıs 2023 seçimlerinin birinci kaybedeni AKP’dir. Ancak ‘ Cumhur İttifakı’
ile parlamentoda çoğunluğu sağlamaları ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmaları
nedeniyle AKP’nin ciddi düzeydeki oy kaybı ön plana çıkmıyor. Aynı şekilde muhalefetin hem
parlamentodaki çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığını kaybetmesi nedeniyle politik ve
psikolojik yenilgi nedeniyle AKP’nin oylarındaki ciddi düşüşü, politik çalışmanın bir aracı
haline getiremiyor.
CHP ise bir önceki milletvekili seçimlerine göre % 3,15 arttırarak % 25,8’e yükseltti. CHP bu
oy oranını ‘Millet İttifakı’ içinde yer alan Gelecek Parti. DEVA, Saadet Partisi ve Demokrat
Parti ittifakıyla yakalayabildi. CHP, bu oy oranını Haziran 2015 seçimlerinde de almıştı. Bu
bakımdan ittifak kurduğu 4 partinin oy oranının % 2’nin altında olduğu görüldü. Çünkü CHP,
14 Mayıs 2023’te almış olduğu oy Haziran 2015 oyu ile aynı düzeyde olması dikkat çekicidir.
MHP, Haziran 2015 seçimlerinde almış olduğu % 16,45 oy oranın Haziran 2018 seçimlerinde
% 11,10 ve 7 Mayıs 2023 milletvekili seçimlerinde ise 10,3’e geriledi. Ülkü Ocakları eski Genel
Başkanlarından Sinan ATEŞ’in öldürülmesinde MHP’nin bir kısım üst düzey yöneticilerinin
sorumlu olması iddiasıyla önemli düzeyde yıprandığı ve kamuoyu yoklamalarında en fazla %
6-7 civarında ol alacağı tahmin ediliyordu. Bu nedenle oy oranının % 10 olması oldukça dikkat
çekti. MHP’nin oy oranının % 10 civarında olmasının planlanan bir strateji olduğu ve devlet
tarafından bilinçli olarak organize edilen bir politika olduğuna dair ciddi bir algı oluşmuş
durumda.

HDP/YSP, bütün seçimlerde hep politik merkezinde olan bir parti oldu. Bunun temel nedeni
tarihsel olarak üstlendiği sosyolojik ve politik misyonla ilişkilidir. Bu nedenle hem demokrasi
güçlerinin hem de devletin dikkatle izlediği bir parti oldu. Devlet, HDP’nin devletin politik
dengelerini belirleyecek düzeyde bir güce ulaşmasının çok ciddi bir tehlike olarak gördü.
HDP’ye yönelik sistematik saldırıların derin ve çok yönlü artması devletin belirlediği özel bir
planlamadır. Devletin bu tür bilinçli planlarıyla HDP’nin kendi hataları bir araya gelince ortaya
bugünkü tablo çıktı. HDP’nin Haziran 2015’te almış olduğu %13,12’lik oy esasen devletin iç
dinamiklerini sarstı. Ancak HDP, bu süreci doğru yönetemedi ve Haziran 2018’de oy oranı %
11.7’ye ve 14 Mayıs 2023’te ise % 8,82’ye geriledi. AKP/MHP ittifakı, MHP’nin % 10
barajının altında kalma olasılığını hesaplayarak seçim barajını % 7’ye düşürdü. Bir başka
ifadeyle eğer % 10 barajı korunmuş olsaydı HDP’nin baraj altında kalma olasılığı oldukça
yüksekti. MHP için çıkartılan seçim kanunundaki değişiklik esasen HDP’yi kurtardı denebilir.
HDP’nin 2015 yılı verilerine göre % 4,3 ve 2018 yılı seçim sonuçlarına göre de % 2.88
civarında oy kaybetmiş. Bunun nedenleri üzerinde kapsamlı bir şekilde durulacaktır.
14 Mayıs 2023 tarihli seçimde dikkat çeken iki parti oldu. Bunlardan birincisi Emek Özgürlük
İttifakı içinde yer alan Türkiye İşçi Partisi(TİP) ilk kez seçimlere girmiş olmasıdır. İttifak
nedeniyle Türkiye’nin belirli illerinde seçimlere katılan TİP, 955.991 seçmenin oyunu almayı
başardı. Bu oran Türkiye ortalamasının % 1.8’ine denk geliyor. TİP’in adaylarında 4’ü
milletvekili seçildi.
İkincisi ise Ülkücü ve Milliyetçiğiyle övünün ‘ırkçı’ kimliğiyle tanınan Ümit Özdağ’ın kurduğu
Zafer Partisinin dikkatleri üzerine çekmesidir. Seçim stratejisini doğrudan göçmenler üzerine
kurdu ve bu politikasını halen devam ettiriyor. Zafer Parti, henüz yeni bir parti olmasına
rağmen almış olduğu oy yaklaşık 1.2 milyon olup Türkiye ortalamasının % 2,23’ü oluşturuyor.
Bunun ne kadar kalıcı olacağı ise politik bakımdan şüphelidir.
Seçimlerde dikkat çeken bir başka parti de Yeniden Refah Partisidir. RFP lideri Fatih Erbakan,
sık sık eleştirdiği Erdoğan’ı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destekledi. Cumhur İttifakı
içerisinde yer alarak hem baraj sorununu aştı hem de bağımsız parti olarak seçimlere girerek
1.529.082(% 2,9) oy almayı başardı.
1.3 ÜÇ MEGA KENT: POLİTİK DENGELERİ BELİRLİYOR
İstanbul, Ankara ve İzmir’in nüfusu ve seçmen oranı Türkiye’nin politik denklemini
belirlemede önemli bir rol oynuyor. Bu bakımdan hem devlet hem de politik partiler için bu üç il, dengeleri esastan belirliyor. Partilerin bu ildeki başarı veya başarısızlığı ülke genelindeki
durumunu doğrudan etkilemektedir.
Tablo-4: Üç Büyük kentin seçmen sayısı
2015 2018 2023
Şehir Nüfus Seçmen Nüfus Seçmen Nüfus Seçmen
İstanbul 14.657.434 10.237.112 15.067.724 10.573.543 15.907.951 11.358.083
Ankara 5.270.575 3,705.057 5.503.985 3.909.586 5.782.285 4.282.718
İzmir 4.168.415 3.086.974 4.320.519 3.232.369 4.462.056 3.442.424
Toplam 24.096.424 17.029.143 24.892.228 17.715.498 26.152.292 19,083.225
Yüzde
olarak
30,7 32,0 29,2 30,3 % 30,9 31,6
Kaynak: https://www.ysk.gov.tr/tr/secim-i%CC%87statistikleri/78318
Türkiye’nin nüfus yoğunluğu özellikle bu üç ilde yoğunlaşmış bulunuyor. 2015 yılı verilerine
göre ülke nüfusunun % 30,7’si, 2018’deki nüfusun % 29,2 ve 2023’te nüfusun % 31,6’sı bu üç
ilde yaşamaktadır. Özellikle İstanbul, nüfus yoğunluğu bakımından Türkiye’nin bütün
sosyolojik ve politik ilişkilerini belirler niteliktedir.
2015 yılında bu üç il, Türkiye genelindeki seçmenin yaklaşık % 32’sini oluşturuyor. 2018
yılında bu oran % 30,3 ve 14 Mayıs 2023’te bu oran % 31,6 olarak verilmiş. Bir başka ifadeyle
ülke genelindeki seçmenin yaklaşık olarak 1/3’ü bu üç ilde bulunuyor. İstanbul’un seçmen
oranı sürekli artmaktadır. 2015 yılında 10,2 milyon, 2018 yılında 10,5 milyon ve 14 Mayıs 2023
yılında 11,3 milyon seçmenle politik ilişkilerde belirleyici bir öneme sahiptir. Ankara’da ise
2015 yılında 3,7 milyon, 2018’de 3,9 milyon ve 2023’de ise 4,2 milyon seçmen dengeleri
belirlemede önemli bir faktör olarak ön plana çıkıyor. Aynı şekilde İzmir’de 2015 yılında 3,0
milyon, 2018’de 3,2 milyon ve 2023’te 3,4 milyon seçmenle ülke genelinde üçüncü sırada
bulunuyor. İstanbul 98 milletvekiliyle, Ankara 36 milletvekiliyle ve İzmir 28 milletvekiliyle
parlamentoda en çok milletvekili bulundurmaktadır. Üç ilin toplam milletvekili sayısı 162 olup
toplam milletvekili oranının % 27’isini oluşturuyor.
Tablo-5: Partilerin Üç İldeki Oy Oranı
İSTANBUL ANKARA İZMİR
2015 2018 2023 2015 2018 2023 2015 2018 2023
AKP 3.489.40
2(34,0)
4,027.16
6(38,0)
3.603.74
4(35,8)
1.357.59
2(36,6)
1.434.12
5(36,6)
1.233.36
6(32,1)
724.772
(23.5)
836.581
(25,8)
747.368
(24,6)
CHP 2.473.16
0(24,1)
2.498.22
0(23,6)
2.871.08
4(28,5)
956.294
(25,8)
1.088.87
0(30,2)
1.182.96
1(30,8)
1.212.68
1(39.2)
1.204.58
1(37,2)
1.260.58
9(41,5)

HDP
/YSP
1.069.66
5(10,4)
1.195.53
2(12,6)
818.738
(8,1)
182.621
(4,9)
227.233
(6,9)
111.752(
2,0)
258.609
(9.0)
334.976
(10,3)
226.607
(7,5)
MHP 939.192
(9,1)
779.942
(7.8)
606.377
(6,0)
584.267
(15,6)
464.966
(11,8)
503.897
(13,1)
368.724
8(11.9)
183.005
(5,6)
155.377
(5,0)
İYİ
Parti
—- 755.359
(12,7)
828.577
(8,2)
—- 492.241
(12.5)
392.446
(10,2)
—- 317.092
(9,8)
354.099
(11,7)
Yeni
den
Refa
h
338.753
(3,26)
106.014
(2,67)
28.093(
0,9)
BBP
TİP 455.163
(4,0)
45.718(
1,0)
85.073(
5,0)
Zafer
Parti
si
289.442
(2.78)
132.220
(3,3)
73.101(
2,3)
Kaynak: https://www.ysk.gov.tr/tr/secim-i%CC%87statistikleri/78318
Seçimin kaderini belirleyen üç ildeki partilerin oy oranlarını doğal olarak Türkiye genelini
etkileyen önemli bir faktördür. AKP, İstanbul’da Haziran 2015’te % 34, Haziran 2018’de %
38,0 ve 14 Mayıs 2023’de ise % 35,8 civarında oy aldı. 2018 yılı seçimlerine göre Mayıs 2023
yılı verilerine göre % 3’lük bir gerileme olsa da seçmenini önemli ölçüde koruduğu
görülmektedir. 2018-2023 seçimleri arasında AKP’nin oy kaybı % 3 civarındadır. AKP’nin
İstanbul’daki oy oranının Türkiye’deki oy oranına yakın olması da bir tesadüf değil. 2015-2023
arasında gerçekleşen üç milletvekili seçiminde oy oranlarını önemli ölçüde koruması aynı
zamanda Türkiye’deki genel durumunu etkilemektedir.
CHP’nin İstanbul 7 Haziran 2015’deki seçimde almış aldığı oy oranı % 24,1, 24 Haziran
2018’de % 23,6 ve 14 Mayıs 2023 tarihli seçimde ise % 28,5’dir. CHP’nin ülke genelindeki oy
oranı % 25,8 olup, bu oranda özellikle İstanbul seçimlerinin çok ciddi bir etkisi olduğu
görülüyor. 2018-2023 yılları arasında 4,9 oy artışı bulunmasına rağmen, bu artışın beklenilenin
altında kaldığını söyleyebiliriz.
HDP/YSP’nin ülke genelindeki oy oranlarıyla, İstanbul’da almış olduğu oy oranı arasında
önemli bir etki bulunmaktadır. 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP/YSP’nin almış olduğu oy %
10,4, Haziran 2018’deki seçimlerde % 12,6 oy aldı ve Türkiye ortalamasını çok ciddi oranda
etkiledi. 14 Mayıs 2023 yılında İstanbul’da almış olduğu oy oranı ise % 8,1 olup, bunun
Türkiye’de almış olduğu genel oy oranına yakın olması dikkat çekicidir. Bu nedenle
HDP/YSP’nin İstanbul’daki başarı veya başarısızlığı Türkiye’deki genel başarı ve
başarısızlığını doğrudan etkilemektedir.
MHP, İstanbul’da beklenilen toplumsal tabanı oluşturamıyor. Örneğin Haziran 2015’de %9,1,
2018’de ise % 7,8 oy alan MHP 14 Mayıs 2023 Milletvekili seçimlerinde almış olduğu oy %
6 ile son üç seçimde en düşük düzeye geriledi.

İYİ Parti ise Haziran 2018’deki seçimde % 12,7, 14 Mayıs 2023 milletvekili seçimlerinde almış
aldığı oy ise % 8,3 olup önemli bir gerileme yaşamış bulunuyor. İYİ Parti’nin İstanbul’da
yaklaşık % 4,3 oy kaybına uğraması Türkiye genelindeki oy kaybına yansıdı. Diğer partiler gibi
İYİ Parti’nin ülke genelinde almış olduğu oy oranıyla İstanbul’da almış aldığı oy oranının
birbirine yakın olması, İstanbul’un seçimlerde ne kadar etkili olduğu görülüyor.
Ankara’da AKP’nin Haziran 2015 tarihindeki oy oranı% 36,6, 2018 tarihinde % 36,6 ve 14
Mayıs 2023 tahininde almış olduğu oy ise % 32,1 almış olup özellikle 2018-2023 seçimleri
arasındaki oy kaybı % 4,5’dir.
CHP’nin Haziran 2015 tarihindeki oy oranı% 25,8, 2018 tarihinde % 30,2ve 14 Mayıs 2023
tahininde almış olduğu oy ise % 30,8 almış olup özellikle 2018-2023 seçimleri arasındaki oy
artışı % 0,6 ’dir. CHP’nin Ankara’daki oy artışının beklenilenin çok altında kalmış olması, ülke
genelindeki oy oranlarını etkilediğini söyleyebiliriz.
HDP/YSP’nin Haziran 2014 tarihindeki oy oranı% 4,9, 2018 tarihinde % 6,9 ve 14 Mayıs 2023
tahininde almış olduğu oy ise % 2,0 olup özellikle 2018-2023 seçimleri arasındaki oy kaybı %
4,9’dur.
MHP’nin Haziran 2014 tarihindeki oy oranı % 15,6, 2018 tarihinde % 11,8 ve 14 Mayıs 2023
tahininde almış olduğu oy ise % 13,1 almış olup özellikle 2018-2023 seçimleri arasındaki oy
artışı % 1,3’tür.
İYİ Parti ise Haziran 2018 milletvekili seçimlerinde Ankara’daki oy oranı % 12,5, 14 Mayıs
2023 milletvekili seçimlerinde ise % 10,2 oy alarak iki seçim arasında % 2.3 civarında oy kaybı
yaşadı.
AKP’nin İzmir’de oy oranında belirli bir istikrarın olduğu görülüyor. Haziran 2015’teki oy
oranı % 23,5, Haziran 2018’deki oy oranı % 25,8 olarak belirlenmiş. 14 Mayıs 2023’teki oy
oranı ise %24,6 olup 2018-2023 seçimlerinde % 1,2 civarında oy kaybetmesine rağmen son üç
milletvekili seçimindeki oranlar birbirine yakındır.
CHP’nin İzmir’deki oy oranları Haziran 2015’de % 39,2, 2018’de % 37,3 ve 2023’te ise %
41,5’dir. 2018-2023 arasındaki iki seçimde oy artışı % 4,2’dir
HDP/YSP’nin İzmir’deki oy oranı Haziran 2015’te %, 9,0, 2018’de % 10,3 ve 14 Mayıs
2023’taki seçimde ise oy oranı % 7,5 olup düşüş oranı yaklaşık % 2,57’dir.
MHP’nin İzmir’deki oy oranı Haziran 2015’te % 11,9 olup Haziran 2018’de % 5,6 ve 14 Mayıs
2023’te ise 5,0 civarındadır. Haziran 2015 seçimlerine göre oy kaybı yaklaşık %6,9’dur.
İYİ Partinin İzmir’deki oy oranı Haziran 20187de % 9,8 ve 14 Mayıs 2023’te % 11,7. İyi
Partinin İzmir’de oylarında yaklaşık % 1,9 oranında bir oy artışı oldu.
TİP, Türkiye genelinde almış olduğu oyların yarısından fazlasını üç ilde (İzmir, Ankara ve
İstanbul) aldı. Bu üç ilde almış olduğu oy 585.954 olarak verilmiş. İstanbul’da % 4,0 ile 455.163 oy aldı ve üç milletvekili çıkardı. Burada dikkat çeken ise HDP’nin Haziran 2018 seçimlerine
göre kaybettiği oy yaklaşık % 4,0 ve TİP’in aldığı oy ise % 4,0.
TİP İzmir’de % 5,0 ile 85.073 oy almasına rağmen milletvekilini çok az bir farkla kaybetti. Aynı
şekilde Ankara’daki oy oranı ise %1,0 civarında kaldı. TİP, üç büyük şehirde HDP’nin kimliği
altında girmiş olsaydı. Üç ilde 6-7 milletvekili fazla çıkartılacaktı. TİP’in almış olduğu oyun
çok yönlü analiz edilmesine ihtiyaç var. Ayrıca HDP/YSP’nin izlemiş olduğu yanlış
politikaların bu süreçte ne kadar etkili olduğuna dair bir değerlendirmeye ihtiyaç var. .
% 7 barajı nedeniyle Cumhur İttifakı ile ama kendi logosuyla seçimlere giren Yeniden Refah
Partisi İstanbul’da % 3,26 ile 338.753 oy aldı ve 3 milletvekili çıkarttı. Ankara’da ise % 2,67
ile 106.014 oy aldı. İzmir’de % 0,9 ile 28.093 oy aldı. Seçimlere ilk kez katılan ve ülke
genelinde ciddi düzeyde bir oy potansiyeli yakalayan Yeniden Refah Partisi, Türkiye’nin politik
denkleminde önemli bir güç olma olasılığından bahsedebiliriz.
Dönemsel faktörlerin etkisiyle özellikle göç sorunu nedeniyle nispeten ön plana çıkan Zafer
Partisi % 2,78 ile 289.442 oy aldı. Ankara’da % 3,0 ile 132.220 oy ve İzmir’de ise % 2,3 ile
73.101 oy alabildi. Zafer Partisi ülke genelinde % 2,2 oy almasına rağmen hiçbir ilde
milletvekili çıkartamadı. Zafer Partisinin gelecekte ne kadar etkili olabileceği MHP ve İYİ
Parti’nin etki alanına bağlı olacaktır. Sadece göçmenler üzerinden yürütülen bir parti çalışması
etkili olmayacaktır.
Bu üç ildeki veriler dikkate alındığında AKP’nin oy oranlarında belirgin bir düşüş yaşanmasına
rağmen Türkiye’deki genel sonuçları niteliksel olarak değiştirecek düzeyde olmadığı görülüyor.
Aynı şekilde bu üç ilde CHP’nin oylarında nispi bir artış olmakla birlik, Türkiye genelindeki
oy oranlarında niteliksel bir değişimi sağlayamadı. MHP ve İYİ Parti’nin üç ildeki oy
oranlarında artışlar ve düşüşler dengeleri etkileyecek bir düzeyde değil. Ancak, Mart 2024
tarihindeki Yerel Seçimlerini etkileyebilir. Örneğin MHP’nin özellikle Ankara ve İstanbul’daki
yerel seçimlerde Cumhur İttifakı adayını desteklemesi, sonuçları doğrudan etkileyecektir. İYİ
Parti’nin Millet İttifakı içinde yer alıp almayacağı konusunda net bir kararlılık olmaması ve
kendi adayını çıkartması durumunda CHP adaylarının kazanması oldukça zor görünüyor.
1.4 İSTANBUL SEÇMENİN BÖLGESEL PROFİLİ
İstanbul, Türkiye’nin en büyük metropol kenti olan İstanbul, sadece ekonomik olarak değil aynı
zamanda politik olarak bütün dengeleri belirleyecek niteliktedir. Özellikle seçmen sosyolojisi
bakımından Türkiye’nin aynasıdır. İstanbul’un nerdeyse Türkiye’nin 80 ilinde göç alan bir
mega kent olmasıyla seçim sonuçlarını doğudan etkilemektedir.

Tablo-10: Anadolu’dan İstanbul’a yerleşen nüfus / Bölge ve İllere Göre
Karadeniz İstanbul ’da
ikamet eden
nüfus
Doğu ve Güney
Doğu
İstanbul ’da
ikamet eden
nüfus
İç Anadolu İstanbul ’da
ikamet eden
nüfus
Kastamonu 559 003 Malatya 418 888 Sivas 767 428
Ordu 525 681 Erzurum 442 107 Yozgat 151 916
Giresun 494 160 Erzincan 307 032 Niğde 99 693
Tokat 484 463 Ardahan 258 045 Nevşehir 94 241
Samsun 426 500 Kars 303 324 Aksaray 50 626
Trabzon 415 031 Siirt 252 954 Karaman 27 448
Sinop 374 903 Mardin 259 380 Ankara 108 444
Hakkari 16 743 Konya 163 453
Rize 308 439 Bitlis 239 828 Nevşehir 94 241
Sakarya 135 044 Diyarbakır 231 860
Amasya 179 213 Adıyaman 210 570
Gümüşhane 148 590 Van 246 634
Gaziantep 92 568
Zonguldak 125 608 Ağrı 216 859
Bayburt 124 368 Elazığ 154 649
Bartın 98 251 Muş 178 982
Karabük 95 044 Bingöl 147 988
Iğdır 98 453
Bolu 65 986 Batman 147 296
Düzce 47 488 Şanlıurfa 151 708
Kahramanmaraş 110 641
Tunceli 84 986
Gaziantep 92 568
Kilis 41 684
Şırnak 42 443
Toplam 4.607.777 4.539.181 1.137.285
Kaynak: https://www.trthaber.com/haber/guncel/istanbulda-en-cok-nereli-var-2022de-istanbulda-en-cokhangi-ilden-insan-var-652881.html
2022 yılında İstanbul’un nüfusu 15.840.900 olarak verilmiş. İstanbul’da yaşayan Karadeniz
kökenlilerin sayısı yaklaşık 4,6 milyondur. Doğu ve Güney Doğu kökenlerin oranı ise 4,5
milyondur. Aynı şekilde İç Anadolu kökenlilerin oranı ise 1.1 milyondur. İstanbul’da yaşayan
10.284.243 kişi yani % 65,4’ü söz konusu üç bölge kökenlidir. Bu rakamlar sürekli olarak
değişmekle birlikte İstanbul’un sosyo-kültürel yapısı bakımından bize bir fikir veriyor. Köken
olarak farklı illerde olan ancak İstanbul’da doğmuş olanların sayısal oranı, mevcut rakamlarında
dışındadır.

Bölgelerin nüfus yoğunluğu doğal olarak politik ilişkilerde ciddi bir toplumsal baskıya yol
açmaktadır. Politik partiler, aday belirlerken, illerin ve bölgelerin nüfus durumunu, sosyal
ilişkilerini hesaba katmak zorunda kalmaktadırlar. Göçün sosyolojik ve tarihsel nedenleri ciddi
bir araştırmayı gerektirmekle birlikte Anadolu illerinden İstanbul’a 767 428 ile eh fazla göç
veren il Sivas’tır. 559 003 ile Kastamonu, 525 681 ile Ordu, 494 160 ile Giresun, Malatya,
442 107 le Malatya, 442 107 ile Erzurum, 307 032 ile Erzincan, 303 324 ile Kars, 259 380
ile Mardin ve 231 860 ile Diyarbakır göç veren iller olarak ön plana çıkıyor.
İstanbul ekonomik başkent, Ankara politik başken olarak tanımlanmaktadır. İstanbul’un
nüfusu, seçmen oranı ve çıkarttığı milletvekiliyle sayısıyla Ankara’daki politik ilişkileri ve
dengeleri doğrudan etkilemekte ve belirlemektedir. Politik partilerin İstanbul’daki oy oranları,
Türkiye genelindeki oy oranlarını doğrudan etkilemekte ve hatta önemli ölçüde belirlemektedir.
Bu nedenle politik partilerin İstanbul’daki başarı ve başarısızlığı üzerinde önemli durulmak ve
gerekli politik sonuçları çıkartmak gerekir.
HDP’nin politik gücü, toplumsal dayanağı ve ülke genelindeki etki alanı ile İstanbul’da elde
ettiği veya edeceği sonuçlar arasında doğrudan sosyolojik-politik bir bağ var. HDP’nin
seçmenin önemli bir kesiminin İstanbul’da bulunduğu dikkate alığında yukarda belirtildiği gibi
önemli oranda oy kaybetmesinin nedenleri üzerinden ciddi bir sorgulanmanın yapılması
kaçınılmazdır.
1.5 HDP/YSP’NİN TÜRKİYE’NİN BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYELERİNDE
ALDIĞI OY ORANLARINDAKİ DEĞİŞİM
HDP/YSP’nin Türkiyelileşme stratejisinin önemli verilerden biri de Türkiye
metropollerinde almış olduğu oy oranları ve bu illerdeki politik etki alanıdır.
HDP/YSP’nin nispeten yüksek oy aldığı Büyük Şehir statüsünde olan 13 ilin verileri
üzerinde bir yapılacak bir değerlendirme daha objektif sonuçlar elde etmemizi
sağlayabilir. HDP/YSP’nin 13 ildeki sosyolojik tamamının önemli bir kesiminin yine
Kürt seçmeni olması da HDP/YSP’nin belirlediği politikalar ve stratejiler bakımından
da önem arz ediyor. Metropollerde doğup büyüyen ve buranın yaşam tarzını
benimsemiş, ekonomik olarak buralarda kendisine yeni olanaklar yaratan Kürtlerin, geri
dönmeyecekleri gerçeğinin mutlak bir şekilde bilince çıkartılması gerekir. Kürtlerin
bütün politik, toplumsal ve kültürel hakları verilse dahi, gelecekte ‘Metropol Kürtleri’
olarak tanımlayacağımız toplumsal grubun çok büyük bir kesiminin geriye dönüşü
olmayacaktır. Bu gerçeğin kabul edilmesi ve buna uygun yeni politikaların oluşturulması gerekir. Bu bakım 13 il baz alınarak yaptığımız değerlendirme bize ciddi
bir fikir verecektir.
Tablo-6: HDP/YSP’nin Büyük Şehirlerdeki Oy Oranı ve % Değişimi
İLLER 2015
İl bazında oy
ve yüzde oran
20 İl bazında
oy ve yüzde
oran
2023
İl bazında oy
ve yüzde
oran
2015-
2018
fark
%
2018-
2023
fark
%
2015-
2023
fark
%
2018-
2023
HDP
seçmen
kaybı
1 İSTAN BUL 1.069.647(10,5) 1.195.523(12,6) 817.547(8,0) +2,1 -4,6 -2,5 –
377.976
2 ANKARA 182.621(5.5) 227.233(6,4) 111.752(2,0) +0,9 -4,4 -3,5 –
109.481
3 İZMİR 285.609(10,5) 334.974(11,4) 226.428(7,0) +0,9 -4,4 -3,5 –
108.546
4 MERSİN 188.846(17,8) 192.573(16,9) 160.728(13,0) -0,9 -3,9 -4,8 -31.854
5 BURSA 104.711(5,8) 111.030(5,7) 89.953(4,0) -0,1 -1,7 -1,8 -21.077
6 ANTALYA 96.765(7,1) 108.479(7,3) 78.461(4,0) +0,2 -3,4 -3,1 -30.018
7 ADANA 183.491((14,5) 179.742(13,5) 133.761(9,0) -1,0 -4,5 -5,5 -45.981
8 AYDIN 61.340(9,0) 68.447(9,3) 55.498(7,0) +0,3 -2,3 -2,0 -12.949
9 KOCAELİ 82.493(7,6) 89.162(7,3) 77.057(5,0) -0,3 -2,3 -2,6 –
12,.105
10 MANİSA 63.876(6,9) 67.184(7,0) 55.699(5,0) -0,1 -2,0 -3,9 -11.485
11 MUGLA 31.385(5,3) 43.648(6,7) 23.559(3,0) +1,4 -3,7 -2,3 -20.170
12 TEKİRDAĞ 34.210(4,1) 43.729(6,5) 45.995(6,0) +2.4 -0,5 +1,9 +2.266
13 HATAY 58,334(6,8) 103.530(11,0) 26.090(3,0) +4,2 -8,0 -3,8 -77.440
TOPLAM 2.157.707 2.765.257 1.942.528 –
856.816
Kaynak: https://www.ysk.gov.tr/tr/secim-i%CC%87statistikleri/78318
Türkiye’nin politik denklemini belirlemede HDP/YSP’nin önemli bir role sahip olduğu ve
olabileceği biliniyor. Ayrca HDP’nin toplumsal tabanının gelişmesi ile sistemin politik dengelerini değiştirmede güçlü bir bağ var. Bu nedenle devlet, bütün kurumlarıyla
HDP/YSP’nin politik etki alanını kırmak için bütün olanaklarını kullanmaktadır. Son üç seçim
sonuçlarının ortaya çıkarttığı tablo bize bir fikir vermektedir. HDP/YSP’nin politik stratejisinde
‘Türkiyelileşme’ politikası önemlidir. Türkiyelileşme stratejisinin birinci ayağı politik tespit ve
analizlerdir. İkinci ayağı ise Batı’daki toplumsal tabanının gelişmesidir. Bu iki faktör arasındaki
bağ doğru kurulmadan beklenilen sonuçların çıkmayacağı seçim sonuçlarında görmek
mümkündür.
HDP/YSP’nin Batı’daki seçmeni özellikle birkaç Büyük Şehirde yoğunlaşmış bulunuyor.
HDP’nin milletvekili çıkardığı veya çıkartma potansiyeli olan 13 Büyük Şehir Belediye
statüsünde olan ili inceledik. Bu illerdeki gelişme ve gerileme eğilimi aynı zamanda
HDP/YSP’nin Türkiye genelindeki politik durumunu etkilemektedir. Haziran 2015
seçimlerinde HDP’nin 13 Büyük Şehirde almış olduğu oy 2.157.707, Haziran 2018’de almış
olduğu oy 2.765.257 ve 14 Mayıs 2023’de ise alınan oy 1.942.528’dir. Haziran 2018 seçimleri
dikkate alındığında HDP/YSP’nin oylarında belirgin bir artış yaşanmış olmasına rağmen 14
Mayıs 2023 seçimlerinde ise tersine belirgin düşüş yaşandı. 14 Haziran 2018 ile 14 Mayıs 2023
arasındaki fark 856.816 civarındadır.
İstanbul HDP/YSP’nin oy oranındaki artış ve azalma Türkiye çapındaki politik dengeyi
etkileyecek özelliktedir. 7 Haziran 2015 ile 24 Haziran 2018 seçimlerine dikkat ettiğimizde
HDP/YSP’nin İstanbul’daki oy artışı % +2,1 düzeyindedir. 24 Haziran 2018 ile 14 Mayıs iki
seçim arasında ise HDP/YSP’nin oyları %12,6’dan % 8,0’e geriledi yani – 4,6 oranında bir oy
kaybı yaşadı. 2015-2023 arasında oy oranında % -2,5 düşüş yaşandı. HDP/YSP’nin
İstanbul’daki oylarında belirgin bir düşüşün yaşanması, Türkiye ortalamasına doğrudan
yansıdığı görülmektedir. 2018-2023 seçimleri kıyaslandığında HDP/YSP’nin İstanbul’daki oy
kaybı yaklaşık 377.9767’dır.
Ankara’da 2018-2023 arasında yani iki seçim arasında HDP/YSP’nin oy kaybı % -3,5 ile
109.481’dir. İzmir’deki oy kaybı % -3,5 ile 108.456 civarındadır. Hatay’da ise oy kaybı 77.440
civarındadır. Burada HDP kendi adayından çok dolaylı olarak Can Atalay’ı destekledi.
HDP/YSP için son derece önemli olan Adana’da % -5,5 ile 45.981 oy, Mersin’de % -4,8 ile
31.854 oy, Antalya’da % -3,1 ile 30.018 oy kaybı yaşadı. HDP/YSP’nin bu illerin tamamında
çok ciddi oranda bir oy kaybı yaşadığını ve bunun da bölgedeki milletvekili sonuçlarına çok
net olarak yansıdığı görüldü ve çok sayıda milletvekili kaybetti. Aynı şekilde HDP/YSP
milletvekili çıkartma potansiyeli olan Tekirdağ, Muğla, Manisa, Aydın ve Bursa gibi illerde oy
oranlarında belirgin bir düşüş yaşandığını gözlemlenmektedir.

1.6 HDP/YSP’NİN KÜRT İLLERİNDEKİ OY ORANLARI

/YSP’nin stratejik oy potansiyelinin yoğun olduğu bölge doğal olarak Kürt illeridir. Bunun
sosyolojik ve politik nedenleri bulunmakta olup, devlet dahil bütün politik aktörlerin kabul
ettiği bir gerçekliktir. Kürt Politik Hareketinin Kürt illerinde belirleyici bir etkisi olmasının
siyasal sonuçlarını seçimlerde HDP/YSP’nin almış olduğu oylarda görülmektedir. Bu
nedenle HDP/YSP’nin politik etki alanı ile Kürt Politik Hareketinin etki alanı arasında
belirli bir paralellik bulunmaktadır. Bu bakımdan HDP/YSP’nin oy oranı aynı zamanda
Kürt Politik Hareketinin sistem içi dengeleri belirlemedeki etkisini yansıtacaktır. Bunun son
derece önemli olduğuna dikkat çekerken, HDP/YSP’nin izlemiş olduğu siyasetteki
eksiklikleri, hataları da kaçınılmaz olarak Kürt Politik Hareketinin pozisyonunu
etkilemekte, dolaylı olarak tartışma konusu olmaya başlamaktadır. HDP’nin Kürt illerinde
üzerinde yükseldiği sosyolojik tabanında oy kaybetmesi küçümsenemez. Bu nedenle son üç
milletvekili seçimlerindeki oy oranlarının karşılaştırılması analiz bize bir fikir verecektir.
Tablo-7: Kürt İllerinde Seçmen Artış Oranı
2015 2018 2023 2015-2023
Fark
1 ADIYAMAN 380.986 399.281 399.303 +18.317
2 AĞRI 291.735 295.475 306.684 +14.949
3 ARDAHAN 68.917 69.405 68.061 -856
4 BATMAN 310.582 342.111 399.560 +88.978
5 BİNGÖL 170.852 180.991 193.535 +22.683
6 BİTLİS 188.363 198.510 220.659 +32.296
7 DİYARBAKIR 950.641 1.023.389 1.144.533 +193.892
8 HAKKÂRİ 154.784 168.258 186.234 +31.450
9 IĞDIR 115.868 119.655 133.812 +17.868
10 KARS 183.764 181.776 185.088 +1.324
11 MARDİN 441.384 470.545 541.762 +100.378
12 MUŞ 222.315 228.538 242.569 +20.254
13 SİİRT 168.962 179.764 201.853 +32.962
14 ŞIRNAK 243.304 268.308 324.179 +81.267

15 TUNCELİ 63.624 64.290 65.571 +1.947
16 VAN 597.502 637.867 706.611 +109.109
17 URFA 974.962 1.060.815 1.219.859 +224.897
TOPLAM 5.546.545 5.888.581 6.539.873 +993.328
18 ELAZIĞ 396.505 411.019 430.745 +34.240
19 ERZURUM 485.133 493.586 509.702 +24.596
20 GAZİANTEP 1.131.063 1.214.503 1.359.367 +228.304
21 MARAŞ 696.645 738.677 753.538 +56.645
22 MALATYA 531.968 555.349 531.110 -858
TOPLAM 3.241.314 3.413.134 3.584.462 +343.184
GENEL TOPLAM 8.787859 9.301.715 10.124.335 1.336.476
Kaynak: https://www.ysk.gov.tr/tr/secim-i%CC%87statistikleri/78318
Kürt illerinin nüfus yoğunluğu dikkate alındığında yıllara göre artış oranları beklenilenin
altında olduğu görülüyor. Türkiye ortalamışının altında nüfus artışı bulunmaktadır. Bu durum
seçmen artışında doğrudan yansımaktadır. HDP/YSP’nin seçmeni özellikle Kürtlerin yaşadığı
17 ilde yoğunlaşmaktadır. 2015 yılında 17 Kürt ilindeki toplam seçmen 5,5 milyondur. 2018
yılındaki seçmen sayısı yaklaşık olarak 5,8 milyon ve 2013 yılında ise 6,5 milyon olarak
verilmiş. 2015-2023 yılları arasındaki seçmen artışı 993.328’dir. 2023 yılı verileri dikkate
alındığında seçmenin yaklaşık %10,8’i 17 Kürt ilinde yaşamaktadır.
2015-2023 yılları arasında Diyarbakır’daki seçmen artışı 193.892, Mardin’de 100.378, Van’da
109.109, Batman’da 88.978, Şırnak’ta 81.267 ve Şanlı Urfa’da 224.897’dir.
Kürt seçmenin yoğun olduğu ancak HDP/YSP’nin oy oranının daha düşük olduğu 5 ildeki
seçmen oranı da politik ilişkileri etkilemektedir. 2015 yılında 3,2 milyon, 2018 yılında 3,4
milyon v 2023 yılında ise 3,6 milyon seçmen bulunuyor. 2015-2023 yılları arasındaki seçmen
artışı 343.184’dir. Türkiye’deki seçmenin % 16,1’si 22 ilde yaşıyor.
Tablo-8: Kürt İllerinde HDP/YSP’nin oy oranları ve % değişim
İLLER 2015 2018 2023 2015-2023
İl bazında
Fark %
2015-2023
HDP’nin oy
kaybı

1 ADIYAMAN 70.979(22,3) 53.444(15,3) 37.970(12,0) -10,3 -33.009
2 AĞRI 186.617(76,8) 143.885(62.2) 118.684(56,0) -20,8 -67.933
3 ARDAHAN 17.360(29,8) 13.662(22,4) 11.723(21,0) -8,8 -5.637
4 BATMAN 192.545(71,3) 181.841(61.9) 193.025(59,0) -12,3 +480
5 BİNGÖL 54.157(40,6) 38.803(26,8) 35.315(25,0) -14,8 -18.642
6 BİTLİS 93.987(58,8) 69.965(42,5) 70.825(40,0) -18,8 -23.162
7 DİYARBAKIR 640.689(77,6) 558.601((65,5) 561.265(62,0) -13,6 -79.424
8 HAKKARİ 123.607(84,8) 98.064(70,1) 95.302(65,0) -19,8 -28.305
9 IĞDIR 54.289(55,6) 41.545(44,2) 45.388(44,0) – 11,6 -8.901
10 KARS 65.000(43,6) 47.052(31.9) 40.227(28,0) -15,6 -24.612
11 MARDİN 278.691(72,0) 235.722(59,3) 242.557(59,0) -13,0 -36,134
12 MUŞ 138.783(70,0) 102.725(54,4) 94.655(51,0) -19,0 -44,128
13 SİİRT 94.184(64,8) 77.009(51,3) 76.719(48,0) -16,8 -17.465
14 ŞIRNAK 189.044(84,0) 164.184(70,3) 170.695(64,0) -20,0 -18,349
15 TUNCELİ 32.529(59,0) 28.510(51,9) 24.571(43,0) -16,0 -7.958
16 VAN 370.829(73,7) 313.017(59,3) 287.429(54,0) -19,7 -82.855
17 URFA 297.417(35,7) 251.779(28.8) 242.139(26,0) -9,7 -55.287
TOPLAM 2.900.707 2.419.808 2.348.525 -551.702
18 ERZURUM 73.632(17.7) 52.151(11,9) 42.462(10,0) -7,7
19 ELAZIĞ 50.200(15,3) 35.460(10,0) 25.066(8,0) -7,3
20 GAZİANTEP 142.951(15,2) 124.858(11.8) 102.989(9,0) -6,2
21 MARAŞ 36.823(5,4) 25.730(3,8) 7.264(1,0) -4,4
22 MALATYA 36,823(8,0) 34.647(7,0) 12.685(3,0) -5,0
TOPLAM 483.380 272.846 190.470 Fark: –
292.910
GENEL
TOPLAM
3.384.087 2.692.654 2.376.595 Fark –
1.007.012

HDP/YSP’nin sosyolojik seçmenin yoğunlaştığı ve oy oranın en yüksek olduğu 17 ildeki
sonuçlar son derece önem arz ediyor. HDP/YSP’nin politik etki alanı ile bu illerdeki sonuçlar
arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. 7 Haziran 2015 yılında 17 ilde almış olduğu oy
2.999.707’dir. 24 Haziran 2018 seçimlerinde alınan oy 2.419.808, 2015-2018 yılı arasındaki
seçimlerde HDP’nin oyu 579.899 azalmış. 14 Mayıs 2023 milletvekili seçimlerinde
HDP/YSP’nin 17 ilde almış olduğu oy 2.241.653 olup 24 Haziran 2018 seçimlerine göre
241.653 oy azalmış. 7 Haziran 2015-14 Mayıs 2023 arasında HDP/YSP’nin 17 ilde kaybettiği
oy 758.044 civarındadır. Yani yaklaşık olarak oylarının % 32’sini kaybetmiş. 22 il baz
alındığında 7 Haziran 2015-14 Mayıs 2023 milletvekili seçimlerinde HDP’nin oy kaybı 1,05
milyondur. Bu oran yaklaşık % 30,6 civarındadır.
HDP/YSP, 7 Haziran 2015’deki seçimlerde 17 ildeki seçmenin yaklaşık % 55,0’inin oyunu
almış. 25 Haziran 2018’deki seçimlerde ise %39,0’a ve 14 Mayıs 2023 milletvekili
seçimlerinde bu oran ise % 32’ye gerilemiş bulunuyor. Urfa’daki oy oranı, HDP/YSP‘nin
bölgedeki oy oranlarını etkilediğini söyleyebiliriz. Ancak Urfa’nın dışarıda tutularak yapılacak
bir değerlendirmenin de tersten yanlış sonuçlar doğurur. Çünkü HDP, Urfa’da AKP’den sonra
en çok milletvekili çıkartan partidir.
7 Haziran 2015-14 Mayıs 2023’i kapsayan üç seçimde HDP/YSP’nin en güçlü olduğu üç Büyük
Şehir Belediyesi dikkate alındığında Diyarbakır’daki oy kaybı % 13,6 ile 79.424 oy , Mardin’de
% 13,0 ile 36,134 oy ve Van’daki oy kaybı % 19,7 ile 82.855 olarak verilmiş,
Ağrı’da oy kaybı % 20,8 ile 67.933. Şırnak’ta %20,0 ile 18,349, Hakkâri’de % 19,8 ile28.305
oy, Muş’ta % 19,0 ile 44,128 oy, Bitlis’te % 18,8 ile 23.162 oy, Siirt’te % 16,8 ile 17.465 oy,
Tunceli’de % 16,0 ile 7.958 oy. Kars’ta % 15,6 ile 24.612 oy, Bingöl’de % 14,8 ile 18.642 oy
kaybedilmiş, HDP/YSP’nin sosyolojik tabanının çok güçlü olduğu illerde ciddi düzeyde oy
kaybettiği görülmektedir.
17 Kürt ilin verileri dikkate alındığında 7 Haziran 2015-14 Mayıs 2023 sürecindeki üç seçimde
seçmen artışı 993.328 olarak verilmiş. Aynı seçimler baz alındığında ise HDP/YSP’nin oy kaybı
ise 909.898’dir. HDP/YSP, ‘yeni’ seçmenden çok az oy aldığı ve aynı şekilde oy almış olduğu
‘eski’ seçmeninden de ciddi düzeyde oy kaybettiği görülmektedir.
Toplam 22 il veri alındığında 7 Haziran 2015-14 Mayıs 2023 arasında seçmen sayısındaki artış
1.336.476’dır. Aynı şekilde HDP/YSP’nin oy kaybı ise 1.208.101 olarak verilmiş. Normal
koşullarda bölgedeki seçmenin % 55-60’ınon HDP/YSP’ye oy verebileceği hesaplandığında,
bugünkü oy oranlarının çok ciddi düzeyde düştüğü çok net olarak görülmektedir. 7 Haziran
2015 tarihli seçimde HDP’nin 22 ilde almış aldığı oy 3.488.380’dir. 7 Haziran 2015-14 Mayıs
2023 arasında, 22 ildeki seçmen artışı ise1.208.101’dir.
Bölgenin sosyolojik yapısı dikkate alındığında 22 ilde HDP/YSP’nin oy oranındaki artışın %
40 civarında olacağı hesaplanmaktadır. Böylelikle HDP/YSP’nin 22 ildeki oyu yaklaşık 4
milyon civarında olması gerekirken 2,3 milyonda kalması üzerinden çok ciddi olarak düşünülmesi gereken bir durumdur. Sorunun özü şu; HDP/YSP neden bu kadar oy kaybı yaşadı.
Oy düşüşün sadece devletin uyguladığı baskı politikalardan kaynaklanmadığı, bunun ciddi bir
faktör olduğu ama esasen HDP/YSP’nin bugüne kadar uyguladığı yanlış politikalardan
kaynaklandığı görülmektedir. Bu nedenle verilerin doğru analiz edilmesi önemli ve gereklidir.
2. HÜDA-PAR ÜZERİNDE KURGULANAN POLİTİK PLAN DİKKATE ALINMALI
Hüda Par, kuruluşundan bu yana ilk kez seçimlerde kendi politikaları açısından bir başarı elde
etti. AKP ile kurduğu ittifak ile parlamentoya milletvekili gönderdi. Bunun biçimsel bir işbirliği
olmadığı arka planı oldukça derin ve karmaşık ilişkiler ağının bir parçası olduğu üzerinde
birçok iddia ve görüş var. Sorunun özü şu: Hüda-Par bundan sonraki süreçte politik arenada
çok daha fazla görünür olacaktır. Politika yapma eğiliminin nasıl olacağına dair özel analizler
yapmaya gerek yok. Açıktır ki Hüda-Par, özellikle AKP iktidarının bilgisi ve onayı ile Kürtlere
yönelik politik çalışmalarını çok daha fazla yoğunlaştıracaktır.
Hüda-Par’ın AKP listelerinde seçime girmesi, başarılı bir stratejik hamledir. Burada hedeflenen
bir kaç temel nokta var: Birincisi, AKP’ye oy vermiş ancak izlediği politika nedeniyle tepkili
ve kopuş sürecinde olan muhafazakâr Kürt seçmenini yeniden ‘Cumhur İttifak’ içerisinde
tutmaktı. Bu plan nispeten başarılı oldu. İkincisi, HDP’ye oy veren ama muhafazakâr kimliği
oldukça ön planda olan önemli bir seçmen kitlesi var. Bunların bir kısmının HDP’nin Sol ve
LGBT eksenli politikalarından rahatsız oldukları biliniyor. Hüda-Par, öncelikli olarak bu
seçmen kitlesini kazanmayı hedefledi. Üçünçüsü, AKP listelerinde seçime girerek milletvekili
çıkartmayı garantilemesi özellikle Hüda-Par’a oy veren seçmeni çok daha aktifleştirdi ve
psikolojik bir üstünlük sağladı.
Hüda-Par, Kürt illeri içerisinde en çok örgütlü olduğu Batman’da milletvekili çıkardı. Mersin’de
HDP’nin üç milletvekili potansiyeli bulunmasına rağmen bir tane çıkarabildi buna karşılık
Hüda-Par da bir milletvekili çıkardı. Gaziantep, Kürt nüfusunun çok yoğun olduğu bir il ve yine
3 milletvekili potansiyeli olmasına rağmen bir milletvekili çıkartabildi Hüda-Par da bir
milletvekili çıkarttı. İstanbul’da Kürt seçmeninin en yoğun olduğu 3.bölgedir. HDP, burada iki
milletvekili kaybetti ama tersten Hüda-Par da bir milletvekili çıkarttı. Bu tablonun üzerinden
çok ciddi bir şekilde düşünülmesi ve asla göz ardı edilmemesi gereken bir durum.
Hüda-Par’ın örgütsel olarak Hizbullah ile doğrudan bir bağı olduğuna dair bir tartışmaya dahil
olmak da yanlış olur. Ancak, Hüda-Par ile Hizbullah arasındaki ideolojik-politik bağı devletin
ve bütün politik çevrelerin bildiği bir gerçeği oluşturuyor. Bu bakımdan iktidarın, politik arka
planda Hüda-Par ile yaptığı gizli görüşmeler sonucunda Hizbullah yöneticilerinin aşamalı olarak serbest bırakılmasının nedeni sadece seçimlerde % 0.5-1.0 oy alma meselesinin çok
ötesinde stratejinin bir parçası olduğu söylenebilir.
Devlet nasıl ki PKK’ye karşı Hizbullah’ı desteklemiş ve onun güçlenmesine izin vermişse aynı
şekilde bugün de HDP/YSP’ye karşı Hüda-Par’ı destekleme ve ön plana çıkartma kararı aldığı
anlaşılıyor. Yani devlet, legal Kürt politik hareketini parçalama ve karşısında alternatif güç
oluşturma taktiğini devreye koydu. Hüda-Par’ın almış olduğu sonuç, Kürt coğrafyasındaki
politik dengeleri ve ilişkileri etkileyecektir. Devlet, önümüzdeki süreçte, Kürt sorununa ilişkin
yeni ‘muhataplar’ ararken Hüda-Par’ın ismini çok bilinçli olarak ön plana çıkartacağına dair çok
sayıda veri bulunuyor.
Devletin öncelikli planı, Hüda-Par’ı politik olarak güçlendirmektir. Bu planın yaşam
bulmasının oldukça zor olduğu söylenebilir ancak bunun nesnel zemini oluşmuş durumda.
Devlet, legal Kürt siyasetini tasfiye etmek, Kürt toplumu içerisindeki etkisini kırmak için bütün
olanakları kullanacağına dair çok sayıda veri var. Devlet politikası gereği Hüda-Par’ın önü
açılacak ve aktif bir destek verilecek. Hüda Par’ın Kürtlerin etnik, dil, din ve maneviyat
değerlerini ön plana çıkartacağı, devletin ekonomik ve politik desteğiyle de etki alanını
arttırılacağı düşünülüyor. Kısacası devlet; Hüda-Par’ı HDP/YSP’ye karışık konumlandırarak
yeni bir alan açmak istiyor. Devlet, önümüzdeki süreçte Kürt sorununa ilişkin yeni bir adım
atacaksa, bunun önemli muhataplarından biri olarak Hüda-Par’ı alacaktır. Muhataplık olgusuna
bir meşruiyet kazandırılması için de Hüda-Par, bu süreçten sonra çok daha görünür ve aktif
olacak. Önümüzdeki süreçte parlamentoda Kürtlerin politik, toplumsal ve kültürel taleplerini
çok daha fazla gündeme getirerek Kürt toplumunu etkilemeye çalışacaktır. Hatta devletin veya
iktidarın desteğiyle bir kısım taleplerin gerçekleştirmesini sağlayabilir. Böylelikle Hüda-Par’ın
Kürtlerin genel politik taleplerini çok daha fazla önemsediği algısı oluşturulacaktır.
Mart 2024’teki Yerel Seçimlerde bazı ilçelerde belediye başkanlıklarını kazanmak için AKP ile
ortak planlar yapacağına dair çok sayıda veri bulunuyor. Hüda-Par elde ettiği bu fırsatları çok
iyi değerlendirmeye çalışacaktır. Yeni politik hedefi, yerel seçimlerde bir kaç belediye
başkanlığını kazanma ya da devletin bazı belediyeleri Hüda-Par’a kazandırma planı yapacağı
belirtiliyor.
Ortaya çıkan veriler, Hüda-Par’ın HDP/YSP ile gündelik politik alan içerisinde çok daha fazla
karşı karşıya gelineceğini gösteriyor. Bu nedenle Hüda-Par’ın elde etmiş olduğu politik
sonuçların geçici anlık bir gelişmeyi içermediği görülmelidir. Bu sürecin çok daha kapsamlı bir
politikanın ilk adımları olduğu dikkate alınmalı ve buna karşılık özellikle Kürt illerinde
gelişmelerin takip edilerek doğru ve etkili politikaların devreye konulması gerekir. Ortaya çıkan
mevcut durumun küçümsenmemesi ve Hüda-Par merkezli ortaya çıkan politik tablonun doğru
analiz edilmesi son derece önemlidir.

3- TÜRKİYE İŞÇİ PARTİSİ(TİP) MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİNDE HDP İLE
YARIŞTI
TİP’in seçim stratejisi kamuoyuna sunduğu seçim stratejisinde iktidarla mücadele ve çatışma
alanı yaratarak, Cumhur ve Millet ittifakından oy almak gibi planlaması olmadı. Doğrudan
HDP’nin güçlü olduğu ve milletvekili çıkartma potansiyeli olduğu illerde özellikle aday
çıkartmaları arka planda belirlenen stratejinin bir parçasıydı. HDP listelerinde girmemedeki
ısrar, kendi oy potansiyellerini göreme gibi basit bir gerekçe olamazdı. Aynı şekilde,
HDP/YSP’ye oy vermeyen kesimlerde oy almak gibi gerekçelerin bir önemi olmadığını seçim
sonuçlarında görüldü. HDP/YSP’nin, Emek ve Özgürlük İttifakının tek listeyle seçime
girilmesi için gösterdiği yoğun çabaya ve TİP’e arka planda verilen tavizlere rağmen, TİP’in
ısrarla kabul etmemesi niyetler okunmaz ama pratik olarak iktidara hizmet eden bir politik
tercih olacağına dair seçimlerden önce görüş bildiren çok sayıda insan oldu. Ahmet Şık ve
Saliha Sera Kadıgil gibi milletvekili ve yöneticilerinin doğrudan HDP/YSP’yi hedefleyen
açıklamaları, TİP’in seçimlerde belirlediği arka plan stratejiye dair bir fikir veriyordu. TİP’nin
ülke genelinde % 7 seçim barajını aşamayacağını sıradan bir seçmenin bildiği bir durumdu. Bu
nedenle TİP, ittifak içerisinde % 3 barajını aşmak için HDP/YSP merkezli ‘Emek ve Özgürlük
Bloku’ içerisinde yer alarak ama ayrı liste ile seçime girme kararı aldı. Bu çok bilinçli
uygulanan taktik plandı. Cünkü hem milletvekili çıkartma koşulları vardı hem HDP’nin oylarını
parçalayacaktı hem de eğer bir sürpriz olursa ittifak içinde % 3 seçim barajını aşarsa hazine
yardımı alacaktı. HDP/YSP’nin TİP’e sunduğu ve henüz kamuoyuna açıklanmayan tavizleri
kabul etmemesinin bir gerekçesi olmalıdır. Örneğin Eğer TİP, HDP/YSP’nin önerilerini kabul
etmiş olsaydı, milletvekili sayısı şuan ki sayının iki katı olabilirdi.
İttifak içindeki bütün güçlerin çabalarına rağmen fiilen farklı yürümeyi tercih etmiş olmaları,
iyi niyetli bir politik karar olmadığını esasen devletçi ideolojik eğilimlerin bir yansıması
olduğunu tespit etmek yanlış olmayacak. Çünkü Türkiye sol hareketinin önemli bir kesimi. Kürt
meselesi gündeme getirilmediğinde demokrattır, sosyalisttir ama Kürt meselesi gündeme
getirildiğinde sosyal şovendir. Kürtlerin tarihten gelen ulusal kimliklerinden dolayı gasp edilen
sorunların çözümüne karşı çıkarlar. Kürtlerin talepleri gündeme geldiğinde ama-fakat sorusu
gündeme gelir. Örneğin Kürtlere özerklik verilmesine, Kürtlere Ana dilde eğitim hakkı
tanınmasına, Kürtlerin kültürel haklarının resmiyette kabul görmesine bazen doğrudan bazen
dolaylı karşı çıkarlar. Argüman şöyle kuruluyor; Kürtlerin talepleri işçi sınıfının çıkarlarını
uymuyorsa karşı çıkarız Eğer işçi sınıfının çıkarlarına uyuyorsa destekleriz. İşçi sınıfının haberi
olmadan işçi sınıfı adına savunulan bu sosyal şoven görüşler esasen devletin stratejik varlığını
devamını savunan temel yaklaşımı yansıtıyor. Bugün ‘sol’da etkili olan bu tür ideolojik ve
politik eğilimler TİP’e de yön veriler ve politik çizgisini belirliyor.. Örneğin TİP’in Kürtlerin
sosyolojik, politik, kültürel ve tarihsel halklarının verilmesi için somut politik talebi
nedir? Stratejik olarak neyi savunuyor. Seçim boyunca bunlara dair tek bir cümle söylemedi.
Ancak TİP’in bazı milletvekillerinin ve yöneticilerinin, Kürt Politik Hareketini ‘terörist’
gördüklerine dair çok sayıda açıklamaları kamuoyuna yansıdı. TİP’in Merkez Yürütme Kurulu da bu açıklamalara sessiz kaldı ve dolaylı olarak kabul etti. HDP/YSP’de ittifak bozulmasın
diye bu tür açıklamaları görmezden geldi.
Tablo-9: HDP’nin güçlü olduğu yerlerde TİP’in almış aldığı oylar
İLLER 2023 HDP/YSP’nin
İl bazında oyu ve yüzde
oran
2018-2023
HDP seçmen
kaybı
14 Mayıs 2023
TİP’in oy il bazında
oyu ve yüzde oranı
1 İSTAN BUL 817.547(8,0) -377.976 338.753 (3,26)
2 ANKARA 111.752(2,0) -109.481 45.718(1,0)
3 İZMİR 226.428(7,0) -108.546 85.073(5,0)
4 MERSİN 160.728(13,0) -31.854 24.010(2,0)
5 BURSA 89.953(4,0) -21.077 14.729(1,0)
6 ANTALYA 78.461(4,0) -30.018 76.491(4,0)
7 ADANA 133.761(9,0) -45.981 31.339(2,0)
8 MUGLA 23.559(3,0) -20.170 40.431(5,0)
9 TEKİRDAĞ 45.995(6,0) +2.266 11.781(1,0)
10 HATAY 26.090(3,0) -77.440 75.658(8,0)
Kaynak: https://www.ysk.gov.tr/tr/secim-i%CC%87statistikleri/78318
İstanbul’da HDP/YSP’nin oy kaybı ile TİP’in almış olduğu oy oldukça birbirine yakın. TİP’in
almış olduğu yaklaşık 338 bin oyun nerdeyse tamamı HDP’den geldiği söylenebilir. TİP
İstanbul’da 3 milletvekili kazandı, HDP/YSP 4 milletvekili kaybetti. TİP üç milletvekili
kazanarak politik bir kazanım elde edemedi ve esasen kaybetti. Halbuki TİP, HDP/YSP
listesinde girmiş olsaydı hem Türkiye genelinde hem de İstanbul’da ciddi bir psikolojik
motivasyon ve üstünlük sağlayacaktı. İstanbul’da toplam 14 milletvekili çıkartmaları sürpriz
olmazdı.
Aynı şekilde İzmir’de TİP’in almış olduğu 85 bin oyun çok büyük bir kesimi geçmişte HDP’ye
oy veren seçmen olduğu anlaşıyor. Eğer yine TİP, HDP ile seçime girmiş olsaydı, Ankara’da iki
milletvekili çıkartma olasılığı oldukça yüksekti. Aynı şekilde İzmir’de TİP’in almış olduğu 85
bin oyun önemli bir kesiminin HDP’ye oy veren seçmen olduğu anlaşılıyor. Ortak listeyle
seçime girilseydi İzmir’de üçüncü milletvekili garanti olacaktı. Aynı şekilde Adana’da,
Mersin’de TİP’in almış olduğu oylar daha önce HDP’ye verilen oylar olduğu görülüyor.
Böylelikle her iki ilde HDP’nin milletvekili kaybetmesine yol açtı. Antalya’da HDP 30 bin oy
kaybetti ve TİP 76 bin oy aldı. Her ikisi birlikte hareket etmiş olsaydı, ikinci milletvekili garanti
olacaktı. Hatay’da HDP oylarını bilinçli olarak Can Atalay’a yönlendirdi. HDP’nin kaybettiği
oylar ile TİP’in almış olduğu oyların hemen hemen aynı olması, HDP’nin arka plan tercihinde
kaynaklanıyor. Aynı şekilde milletvekili kazanma potansiyeli olunan Muğla, Bursa ve Tekirdağ
gibi illerde ortak listeyle girilmiş olunsaydı olumlu sonuçların alınması yüksek bir olasılıktı.

TİP’in ülke genelinde almış olduğu oy % 2’nin altında kaldı. Ancak HDP ile birlikte seçimlere
girmiş oysaydı, bunun sisteme muhalif kesimlerdeki psikolojik yansıması ve seçim sonuçlarını
etkilemesi beklenilenden çok daha fazla olacağı açıktı. TİP, yöneticileriyle bunlar
konuşulmasına rağmen politik tercihlerinde ısrar etmeleri ve sürekli slogan atan politik
açıklamalarla başarılı olunmayacağını bildikleri halde, HDP ile fiilen arasına mesafe koyup tek
başına seçime girmiş olmalarının politik bir muhasebesini de yapmış değiller.
Burada temel sorun HDP/YSP’nin, TİP’in bilerek ve isteyerek yapmış olduğu tercihi dikkate
alarak politik bir tutum belirlemek ve ayrı yürümede bir karar vermek yerine, tersine politik
olarak TİP’e yalvaran bir görüntü çizdi. Bu tutum da özellikle Kürt seçmeninin tepkisine yol
açtı. Aynı şekilde TİP’in kendi politik gerçeğinin görülmesine engel oldu. TİP psikolojik olarak
havaya sokuldu. HDP/YSP’nin iyi niyet ısrarı ve verdiği tavizler, TİP’in politik olarak
mahallenin ‘yaramaz-şımarık’ bir çocuğu görüntüsü verdi. Sistemin ideolojik/politik
aygıtlarının yönlendirmesiyle TİP, fiilen HDP’ye rakip olma ve YSP’den rol çalma misyonu
üstlendi. Burada esas eleştirinin TİP’e gereğinden fazla rol biçen HDP/YSP’ye yapılması
gerekir.
4. HDP/YSP’NİN SEÇİM SONUÇLARINA GÖRE POLİTİK MUHASEBESİ
Seçim sonuçları hem sistemi temsil eden muhalefet partileri hem de sistem dışında kalan ve bir
bakıma sisteme alternatif yönetim modellerini savunan muhalefet güçleri tarafından
değerlendirilmelidir.
Türkiye’de özellikle ‘devrimci-demokratik-sol’ olarak kendisini tanımlayan politik güçlerin,
toplumsal tabanları ve güçlerinin oldukça zayıf olmasının birçok nedeni bulunmaktadır.
Devletin ve iktidarın izlediği ve kesintisizce uyguladığı baskı politikalarının yarattığı siyasal ve
örgütsel sonuçları bulunmaktadır. Bu reel durumu yok saymadan, seçim sonuçlarının ortaya
çıkarttığı veriler, doğru ve objektif gerekçelerle analiz edilmelidir.
Türkiye ve Kürt demokratik politik hareketinin seçimlerde elde ettiği sonuçlar, politik mücadele
ve toplumsal örgütlenme bakımından bize bir fikir vermektedir.
Politik mücadele içerisindeki gücü, kitlesel tabanı ve iktidar ilişkilerinde dengeleri etkileme
potansiyeli nedeniyle HDP/YSP’nn seçimlerdeki oy kaybının nedenlerini üzerinde durmak
gerekiyor. Aksi takdirde sorunun kendisi çözülemez ve mevcut sorunlar ağırlaşarak artar.
Devletin, HDP/YSP’yi çok yönlü ve çok kapsamlı yürüttüğü tasfiye planı kesintisizce devam
ediyor. HDP, her olasılığı düşünerek parti kimliğiyle seçimlere girmedi ve YSP’yi destekledi.
Böylelikle HDP seçimlere girmiş olsaydı, Anayasa Mahkemesinde bekletilen dosyada hakkında
karar verilebilirdi. HDP bu olasılığı dikkate alarak seçimleri riske etmeyip YSP ile seçimlere girdi. HDP seçmeninin YSP ile bütünleşmesinin önemli dezavantajları olduğu görüldü ve bunun
seçim sonuçlarını belirli bir düzeyde etkilediği ortaya çıktı.
HDP ile YSP’nin aynı toplumsal tabana hitap etmesi ve HDP kadrolarının doğrudan YSP
içerisinde konumlanması nedeniyle ikisinin ismini birlikte kullanacağız ama yapılacak olan
değerlendirmenin tamamı HDP’ye yönelik olacaktır.
2015-2023 sürecinde üç milletvekili seçimi. İki cumhurbaşkanlığı seçimi ve iki yerel belediye
başkanlıkları seçimi gerçekleşti. Her seçimin ortaya çıkarttığı bir kısım örgütsel ve siyasal
sonuçlar olacaktır. Özellikle yerel seçimlerin sonuçları da oldukça önemli olması nedenyile bir
başka araştırmanın konusu olarak ele alacağız. Bu nedenle biz daha çok Milletvekili Genel
Seçimleri üzerinden bir değerlendirme yapacağız. HDP’nin son üç milletvekili genel
seçimlerinde sistematik oy kaybının nedenlerinin ortaya konulması kadar geleceğe ilişkin doğru
politikaların oluşturulmasına katkı sunmak önemli ve gereklidir.
4.1- ÖRGÜTSEL YAPIDA BÜROKRATLAŞMA/ELİTLEŞME EĞİLİMİ
HDP’nin kuruluş felsefesindeki temel ilkelerden ve normlardan fiilen uzaklaşıldı. HDP, bir
‘ÇATI’ partisi olarak politik liderliği yapan bir işlev gördü. Bütün politik stratejinin bu durum
üzerinden şekillenmesi nedeniyle bir kısım sorunlar ortaya çıktı.
a- HDP fiilen HDK’nin rolünü üstlendi. HDK’de kendi rolünü esasen fiilen HDP’ye
devretti. Ortaya çıkan sonuç; HDK, bütün partilerin üzerinde bütün toplumsal
dinamikleri temsil eden bir KONGRE’ kurumsal yapısını yitirdi, toplumsal dinamiklerini
kaybetti. Giderek elitleşen ve sembolik bir kurum haline gelerek esasen
İŞLEVSİZLEŞTİ. HDK’nin Türkiye’nin bütün bölgelerinde bireylerden sivil toplum
örgütlerine kadar geniş bir alanı temsil eden yapısı önemli ölçüde ortadan kalktı.
b- İkincisi HDP’nin bileşen yapısı esasen HDK’nin bileşen yapısı olması gerekirdi. Tersi
bir durum olunca, HDP ‘bileşenleri’ yapısı politik ilişkilerde ön plana çıktı. HDP, bu
yapısıyla toplumun alt dinamikleriyle bütünleşmek yerine, ‘BİLEŞENLER HUKUKU’
üzerinden yönetim biçimi giderek fiilen ELİT dar bir grubun merkezi haline gelmeye
başladı.
c- HDP’nin sosyolojik tabanını oluşturan Kürt Politik Hareketi bakımından da bir kısım
sorunlar oluşmaya başladı. Kürt Politik Hareketinin en ayrıt edici özelliği, gündelik
toplumsal ilişkilerde, halkla sürekli iç içe olması ve oldukça geniş alt-yatay bir ilişki ağı oluşturmasıydı. Böylece politik alanda esasen en geniş yığınları oluşturan ‘sıradan’ halk
kesimlerini sürece çok iyi motive ediyordu ve aynı zamanda karar verme aşamasında
önemli bir inisiyatif oluşturuyordu. HDP’nin giderek Ankara merkezli ve bürokratik/elit
bir siyaset izlemeye başlamasıyla toplumsal dinamiklerden kopmaya başladı. Karar
mekanizmasında HDP’nin üzerinde yükseldiği kitlelerin etki gücü giderek zayıfladı.
d- Kürt Politik Hareketinin bazı yönetici ve kadroları da, Ankara’nın politik havasında
etkilendiler. Örneğin Kürt politik Hareketi için DBP esasen HDP’nin üzerinde olup
ideolojik-politik çizgiyi belirleyen ve uygulayan bir konumda olması gerekirken, ilginç
bir şekilde DBP fiilen işlevsizleştiği gibi kadroların da kişisel olarak HDP’den görev
almaları ön plana çıktı. Böylelikle HDP, bir bakıma yetki alma ve konumlamada rekabet
merkezi oldu.
e- HDP’nin belki de farkında olmadan izlediği bürokratik örgütlenme modeliyle kendi
sosyolojik tabanına karşı yabancılaşmaya başladı denebilir. Bunun en somutlaşmış
biçimi de hem milletvekili adaylarının hem de belediye başkanlarının belirlenmesinde
sosyolojik tabanının talepleri, istemleri ve uyarıları dikkate alınmadı. Özellikle
Bileşenlerin aday tercihlerine karışılmaması ve gösterilen adayların ne kadar uygu
olduğunun tartışılmaması, bu adayların sosyolojik tabana çok önemli oranda yabancı
olması ve toplumsal-politik hassasiyetleri dikkate almamaları zamanla seçmende
olumsuz algının ve ön yargının güçlenmesine yol açtı. Bunun en somut örneği
İstanbul’dur. HDP/YSP seçmeninin en fazla olduğu il olmasına ve Türkiye’deki
ortalamayı tek başına belirlemesine rağmen, İstanbul’da HDP/YSP seçmeninin
sosyolojik durumu ve aday tercihi hiçbir şekilde dikkate alınmadı. Kürt seçmeninin
görmek istediği adaylar gösterilmedi ve gösterilen adaylarda Kürt seçmeninin ruhsal ve
kültürel yapısına oldukça yabancıydılar. İstanbul’da oy kaybındaki dikkat çeken
faktörlerden biri de seçmenin istediği ve beklediği aday profillerinin olmaması ve
olanlarında düşük ya da zayıf olmasıydı.
f- Liderlik kavramı, toplumsal dinamiklerin ruhunu doğru okuyan, politika üretmede etkin
olan, doğallığıyla toplum üzerinde etki yaratan ve iz bırakan olarak tanımlanır. Lider
veya liderlik kavramıyla bürokratik ilişkilerden gelen başkan veya yönetici kavramı
birbirine karıştırılmaktadır. HDP’de toplumsal dinamiklerin özellikle seçmenin lider
olarak kabul ettiği tek kişi DEMİRTAŞ’tır. Bu etkiyi Demirtaş esasen politik duruşuyla
ve öngörüleriyle sağladı. Seçmen, Demirtaş’ı kendisinden biri olarak görüp hissetti.
Çünkü Demirtaş, toplumun ruhuna, iç dünyasına dokunmayı başardı ve kalıcı bir etki
yarattı. HDP’nin Eş Başkanları ise öncelikli olarak HDP’nin sosyal tabanıyla doğal bir
ilişki kurmayı başaramadı, seçmen de kendisine yabancı gördü ve ruhsal bir bağ
kurumadı. Her koşulda yeni bir Demirtaş yaratılamayacağına göre belki de en etkili olanı
‘KOLLEKTİF LİDERLİK’ anlayışının oluşturulmasıdır.

g- Toplumla bağ olmayan hatta önemli oranda yabancı olan ‘BİREYLERİN’ yine ‘ÜNLÜ’
oldukları gerekçesiyle ön plana çıkartılması yine bürokratik yaklaşım ve ELİTÇİ bakış
açısının dışa vurumu olarak yansıdı.
h- HDP’nin politik yönetim merkezini oluştan ve özellikle kamuoyunda vitrinde yer
alanların sosyolojik tabana yabancı olan yöneticilerden oluşması, tabanın kendisini
giderek HDP’ye yabancı görmesine zemin hazırladı, ruhsal bağın da kopmasını nispeten
etkiledi ve hızlandırdı.
i- HDP’nin parti Meclisinin, Merkez Yürütme Kurulu üyelerinin ve milletvekillerinin
önemli bir kesimi, seçmen ile doğrudan ilişki içine girerek politik, toplumsal ve ruhsal
bir bağ kurmayı başaramadıkları söylenebilir. Halkla ilişkilenmek ayda-yılda bir
toplantılara katılmakla olmadığı esasen halkın içinde halkla birlikte politika yapmak
olduğu son seçimlerde bir kez daha ortaya çıktı. HDP’nin merkez yöneticileri ve
milletvekilleri başta olmak üzere aktif çalışanlarının tamamının şehirde, mahallede,
ilçede, köyde, sokakta halkla ruhsal bir bağ kurmaları ve politik çalışmalarını bu esasa
göre yapmaları, yeni dönemde bu bilinçle çalışmaları veya bu şekilde konumlanmaları
gerektiği görüldü.
j- HDP/YSP’nin iç örgütlenme yapısını bilemeyiz ama dış yansıması dikkate alındığında
Merkezi yapının karar alma süreçlerinde yeterince etkin olmadığı ve stratejik kararlarda
yeterince rol almadığına dair bir izlenim oluşmaktadır. Bu bakımdan milletvekilleri dahil
olmak üzere seçimle göreve gelen Parti Meclisinden Merkez Yürütme kuruluna kadar
bütün yönetici organların karar alma süreçlerinin aktif unsurları olmayı başarmalı ve
partinin dışarda yönetildiği algısı ortadan kaldırılmalıdır.
k- HDP/YSP’nin kurduğu veya kuracağı komisyonların bütünüyle işlevli hale getirilmesi,
her komisyonun kendi alanında belirleyeceği politikalarda inisiyatif almasının mutlak
bir şekilde sağlanması gerekiyor.
l- Parti Meclisinin, Merkez Yürütme Kurulunun, Milletvekillerinin belirli periyotlarla
yapacakları toplantıların, Ankara’nın dışında farklı illerde yapılması, toplumla ilişkilerin
geliştirilmesi ve bütünleşmenin sağlanması bakımından son derece önemli olduğu
dikkate alınarak bir planlama yapılmalıdır.

m- HDP Merkezinin politik yönelimleri ve tespitleri dikkate alındığında, bilinçli politikalar
üreten ve strateji oluşturan ‘DANIŞMANLAR’ bulundurmadığı anlaşılıyor. Danışmanlar
yani ‘danışılan kişi’ anlamında ifade edilir. Kim olursa olsun, bilmediğiniz konularda,
bilen birine danışırsınız. Bu nedenle devletler, liderler, partiler kendilerine çok farklı
alanlarda farklı düzeylerde danışmanlar atarlar. Politikalar oluştururken, stratejiler
belirlerken danışmanlarının görüşlerine başvururlar. Amaç doğru ve uygulanabilir
politikalar ve stratejiler oluşturmaktır. HDP’nin Eş Başkanlarının, merkez yönetiminin
ve hatta milletvekilleri danışmanlarının HDP’nin belirlediği politika ve stratejilerinde
hangi düzeyde rol aldıkları oldukça kuşkuludur. Eğer bir eş başkan veya merkez yönetici
her şeyi bildiği algısına kapılırsa, orada ciddi oranda bir başarısızlık ortaya çıkar. Bu
nedenle DANIŞMANLIK sistemi son derece önemli ve gereklidir. Eğer danışmanlık
sadece birilerinin ikame edilerek aylık alması yani ‘geçim kapısı’ olarak görülürse orada
politika üretimi ve stratejilerin belirlenmesi mümkün değildir. Ya da her şeyi bilen eş
başkanlar, grup başkanları, yöneticiler olursa orada yine politik üretim olmaz. Bu neden
DANIŞMANLARIN DENETİMİNDE GERÇEK ANLAMDA POLİTİKA ÜRETİM
MERKEZİ KURULMALIDIR.
n- HDP, gazetecilerle, yazarlarla, sanatçılarla, akademisyenlerle, hukukçularla, aydınlarla
doğru bir ilişki kurmalıdır. Kurulacak doğru ilişki, doğal olarak üretimi arttıracak her
birey HDP/YSP’ye oldukça verimli bir katkı sunacaktır. Bunun kendiliğinden veya
bugüne kadar oluşturulan biçimsel kurumlar değil de belirli bir plan ve ihtiyaçlar
çerçevesinde yürütecek ve sonuç alacak bir kurumsallaşma ile örgütlemelidir.
4.2 TÜRKİYELİLEŞME STRATEJİSİ BEKLENİLEN SONUCU VERMEDİ
o- HDP’nin belirlediği programatik görüşler ve perspektifler dikkate alındığında
TÜRKİYELİLEŞME STRATEJİSİ önemliydi. Özellikle devlet ile PKK arasında devam
eden ‘barış’ görüşmelerinin yarattığı çatışmasızlık ortamında ülke genelinde politik ve
toplumsal iklim ciddi oranda değişti. Demokratik güçler, Türkiye genelinde elde ettiği
politik inisiyatif ile toplumsal dinamiklerini nispeten güçlendirdiler. Böylelikle
‘TÜRKİYELİLEŞME’ sorunun özü, Türkiye toplumunun sorunlarını doğrudan
sahiplenerek güncel politikada daha çok görünür kılmak ve alternatifleri ortaya
koymaktı. Böylelikle HDP, dar bir alan içerisinde yani sadece Kürt sorununda fikir
söyleyen bir parti olmadığını göstermek, Eğitim’den Sağlığa, Ekonomiden Dış
politikaya kadar alanda fikir söyleyen alternatif öneriler ortaya koyan bir misyon
üslenmekti. İlk dönemler bu konuda belirgin politik bir başarı göstermiş olmasına
rağmen süreç içerisinde Türkiye’nin temel sorunlarını tartışan, gündemleştiren bir
konumdan çıktı. Hem iktidarın hem de devlet muhalefetinin medyası, HDP’nin
Türkiye’nin stratejik meseleleriyle ilgilenmesini önemli ölçüde maniple ettiler,

p- HDP’nin Eş Genel Başkanları, Grup Başkan vekilleri, partiyi temsilen medyaya çıkanlar,
iktidar ve muhalefet medyasının bu manipülasyonunun etkisi altında kalarak, bilerek
veya bilmeyerek kendilerini sadece Kürt sorunun konuşan başka sorunlarla ilgilenmeyen
bir görüntü yarattılar. En basit deyimiyle iktidar ve devlet muhalefetinin kamuoyuna
sunmuş oldukları anayasa taslakları olmasına rağmen HDP’nin kamuoyuna sunulmuş bir
Anayasa taslağının olmaması tam da bu bakış açısıyla ilgilidir. HDP’nin programında
genişçe yer alan Türkiyelileşme perspektifi dahi anlatılamadı ya da oldukça zayıf kalındı.
q- Türkiyelileşme perspektifinde önemli handikaplar yaşayan HDP, tensine Kürt sorunun
çözümüne ilişkin temel yaklaşımları da gündemleştirmede edilgen kalmaya başladı.
Hatta pratik söylemlerinde Kürt sorunun stratejik çözümüne ilişkin politikaları da
beklenilen düzeyde güncelleştiremedi, Bu durum Kürt seçmeninde, HDP’nin Kürt
sorununun çözümünden uzaklaştığı hatta zaman zaman abartılı bir şekilde ‘terk edildiği’
algısı oluşmaya başladı. Ahmet Türk’ün ‘HDP Genel Merkezine gittiğimde kendimi
yabancı hissediyorum’ değerlendirmesinin politik arka planı, belirttiğimiz eğilimdir.
r- HDP/YSP, gelinen aşamada, ne Türkiyelileşme perspektifini ne de Kürt sorunun stratejik
çözümünü topluma yeterince ve ikna edici bir şekilde anlatabildi. Bu, elbet ki politik bir
tercih değildi ama ortaya çıkan pratiğin sonuçları böyle oldu.
4.3- İTTİFAKLAR SORUNUNU DOĞRU YÖNETEMEDİ
s- HDP’nin en önemli misyonlarından biri de sistemin dışında olan farklı sosyal
katmanlarını temsil eden gruplar ve partiler arasında kurduğu stratejik-kalıcı ittifaktır.
Bu ittifakın iki temel noktası bulunuyordu. Birincisi sosyal grupları temsil edenlerin bir
araya getirilmesidir. Bunlar öncelikli olarak din, inanç ve etnik grupları oluşturanlardır.
Buradaki en ciddi handikap ise, temsiliyeti tabana yaymaktan çok, onlar adına hareket
etme iddiasında bulunan ‘ÜST’ kurumlarla ilişkinin kurulmasıdır. Çünkü söz konusu
edilen ve HDP bileşenleri olarak bilinen grupların önemli bir kesiminin temsil ettikleri
iddia edilen sosyal tabandan ciddi oranda kopuk olmalarıdır. Temsil ettikleri kurumların
toplumsal tabanını temsil ettiklerini belirten ama önemli ölçüde tabanda kopuk
kurumların HDP/YSP içinde ittifak gücü oluşturmaları açıktan bir çelişki olarak varlığını
devam ettiriyor.

t- İkincisi belki de en etkili olan ise politik parti ve örgütlerle kulan ittifaktır. Bunun ilk
halkası HDP’ye oluşturan bileşenlerdir. Doğal olarak güncel politik yönelimlerde ve
programsal görüşlerde, bazı stratejik kararlarda HDP BİLEŞENLERİNİN ortak
iradesinin oluşturulması gerekiyor. En azında dışa yansıyan olgu böyle. HDP
bileşenlerinin pratik politik alanda ciddi bir etki gücü oluşturamadıkları dahası
oluşturamadıkları görülüyor. HDP Bileşenlerinin Genel merkezde belirli bir düzeyde
temsil edilmelerine rağmen yerellerde özellikle metropoller başta olmak üzere il ve
ilçeler bazında oldukça zayıf olduğu anlaşılmaktadır. Doğal olarak, politik temsiliyette
BİLEŞEN HUKUK aslında pratikte özel bir anlam ifade etmiyor. Özellikle seçim
döneminde adaylar meselesinde hareketlenen BİLEŞENLER, güncel politik ilişkilerde
ise tersine oldukça edilgendirler. Bu süreçten sonra YSP, BİLEŞENLER üzerinden
değil toplumsal taban üzerinden var olmalıdır.
u- İTTİFAKIN üçüncü halkası ise iki boyutlu yürütülmektedir. BİLEŞENLER DAHİL
HDP’nin DEMOKRASİ GÜÇLERİYLE KURDUĞU İTTİFAKIDIR. HDP, ‘EMEK VE
ÖZGÜRLÜK BLOKU’ olarak kurduğu ittifak sürecini doğru yönetemedi. Öncelikli
olarak TİP’in esasen kendi dar politik çıkarları için hareket ettiği ve belirlediği stratejinin
özünde HDP’nin gücünün zayıflatılması olduğu çok net olarak görüldü. Ancak HDP,
TİP’in politik yönelimlerini, arka plan stratejisini yeterince analiz edemedi. Seçim süreci
başlamış olmasına rağmen TİP’e sürekli tavizler vererek ikna etmeye çalışması özellikle
HDP’nin seçmeninde ciddi bir tepki aldı. Sonuçta, bazı yönlendirmelerle TİP, HDP
listesinde seçime girmeyerek kendisine verilen misyona uygun davrandı ve HDP’nin güç
kaybetme politikasını başarıyla uyguladı. Böylelikle STRATEJİK BİR MİSYON
BİÇİLEN ‘EMEK VE ÖZGÜRLÜK BLOKU’ beklenilen etkiyi yaratmadığı tespiti
yanlış değil. Seçim sonuçlarında görüldü ki, ‘EMEK ve ÖZGÜRLÜK BLOKU’
içerisinde, HDP dışında diğer politik partilerin ciddiye alınabilir bir katkısının olmadığı
görüldü.
v- Ayrıca HDP VE DBP Merkezli ‘KÜRTDİSTAN İTTİFAKI’ daha çok Kürt illerini
kapsıyordu. Kürt politik kimliğini ön plana çıkartan partilerin önemli bir kesimi, bu
ittifakta yer almalarına rağmen toplumsal etki güçlerinin olmadığı ortaya çıktı.
Bölgedeki seçim sonuçlarını doğrudan DBP’nin sosyal tabanı belirledi. ‘Kürdistan
İttifakı’ ise talepleriyle sadece psikolojik olarak pozitif bir etki yarattı.

4.3 SEÇMENDEKİ SOSYO-EKONOMİK DEĞİŞİMİ TESPİT EDİP YENİ
POLİTİKALAR ÜRETEMEDİ

w- Normal koşullarda toplumun ve özellikle seçmenin sosyolojik, politik, ekonomik
alandaki değişimini en hızlı ve en doğru bir şekilde tespit etmesi gereken partinin
HDP/YSP olması gerekir. Çünkü gücünü toplumun alt sosyal katmanlarından alıyor.
Üzerinde yükseldiği toplumsal taban aynı zamanda politik refleksi güçlü olan bir
kesimdir. Ayrıca Kadın ve Gençlik gibi sosyal kategorilerde en bilinçli kesimi temsil
ediyor. HDP/YSP Genel Merkezinin stratejik politikalar ve perspektifler üreterek
toplumsal değişimi çok daha iyi analiz etmesi ve okuması gerekir. Ancak ortaya çıkan
tabloya dikkat ettiğimizde bu alanın son derece zayıf olduğunu görüyoruz.
x- HDP’nin sosyolojik tabanı, il ve bölgesel düzeyde homojen bir yapıyı oluşturmuyor.
Örneğin Doğu ve Güney Doğu yani Kürt illerinde HDP, toplumsal tabanı en güçlü olan
partidir. Aynı şekilde İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Kocaeli, Bursa gibi illerde
de HDP’nin oldukça güçlü bir sosyal tabanı bulunuyor. Mega kentlerde yaşayan
HDP’nin sosyolojik tabanının ekonomik durumu, politik, toplumsal ve kültürel yapısı,
güncel talepleri, sosyal ilişkileri ve yaşam tarzında önemli bir değişim yaşamaktadır.
1990’lı yıllarda köyleri yakılarak zorla göç ettirilen Kürtler, kendisine yeni yaşam alanı
seçtiği mega kentlere geldiler. Örneğin zorunlu göç nedeniyle İstanbul’a gelmelerinin
üzerinden yaklaşık 35-40 yıl geçti. İstanbul’da büyüyen, doğan ve burada yeni bir yaşam
kuran Kürtler, ekonomik ve toplumsal ilişkileri belirleyecek bir konuma gelmiş
bulunuyor. İstanbul’dan Mersin’e kadar bütün sahip bölgelerinde hizmet sektöründe
önemli bir potansiyel oluşturdukları gibi ülkenin GSMH büyük katkılar sunuyorlar. Bu
bölgelerde kalıcılaşan Kürtlerin, yeni yaşam alanlarını terk etmeleri söz konusu
olmayacağı ve buralarda kalıcı oldukları biliniyor. Bir başka ifadeye ‘Metropol
Kürtleri’ diyeceğimiz etkili yeni bir sosyo-politik grubun oluşması üzerinde ciddi bir
çalışma yapılmalıdır.
y- HDP’nin özellikle metropol kentlerdeki seçmeninin ekonomik durumuna ilişkin bir
değişimin yaşandığını söylemeliyiz. Her ne kadar tabanının çok önemli bir kesiminin
yoksul emekçilerden oluştuğu belirtilse de ekonomik olarak orta sınıfı oluşturan önemli
bir seçmen grubunun oluştuğunu ve doğal olarak bu kesimler ekonomik ve politik alanı
etkilemeye başladıkları söylenebilir.
z- Kendisini açıktan ve korkusuzca ‘Kürt’ olarak tanımlayan ama mega kentlerin küresel
kültürü içerisinde yetişen gençlerin, yaşam alanlarına ilişkin talepleri ve perspektifleri,
ekonomik ve sosyal sorunları ile Van’daki bir Kürt gencinin talep ve hedefleri
bakımından birbirinden farklılaşmaya başladıkları görülmelidir. İki sosyal grup
arasındaki tarihten gelen ortak taleplerin, benzerliklerin ve oluşan farklılıkların doğru
tespit edilmelidir. Kürt olmaları vazgeçilmez bir değer olarak buluştukları ortak nokta
olmakla birlikte, gündelik yaşama dair taleplerin ve ihtiyaçların önemli oranda
değiştiğini görerek yeni politikaların oluşturulması gerekir. HDP/YSP’li olan hatta gönül bağıyla bağlı olan bir kısım gençlerin TİP’e yönelmesinin bir tesadüf olmadığını ve
belirttiğimiz sorunlarla doğrudan ilişkili olduğunu söyleyebiliriz.
aa- Kürt illerinden Metropol kentlere göç akışı kesintisizce devam edecektir. HDP’nin14
Mayıs 2023 tarihindeki seçimde ülke genelinde almış olduğu oy 4.8 milyondur. Kürt
seçmenin yoğun olduğu 22 ilde HDP’nin oyu 2,5 milyon civarındadır. Bir başka ifadeyle
HDP’nin oylarının nerdeyse yarısı Batı illerinde bulunuyor. Bu nedenle HDP/YSP,
METROPOL KENT STRATEJİSİNİ mutlak bir şekilde yeniden belirlemeli ve
batıdaki seçmeninin sosyo-politik durumunu analiz ederek yeni bir örgütlenme stratejisi
oluşturmalıdır.
bb- Mevcut partiler içerisinde özellikle HDP’nin Y ve Z kuşağı içerisinde cazip-çekim
merkezi olması gerekirken tersine bir durumla karşı karşıyayız. Genç seçmenin politik
eğilim ve davranışları dikkate alındığında Y ve Z kuşağının HDP’ye olan ilgisinin zayıf
olmasının temel nedeni, değişen koşullara ve politik-toplumsal gerçekliklere uygun
inandırıcı ve etkileyici politikalar üretememesidir. Küresel kent sosyolojisiyle Y ve Z
kuşağının kültürel değişiminin doğru analiz edip bunun politik alana etkileri ortaya
konulmalıdır.
SONUÇ:
HDP/YSP, Türkiye’deki politik denklemin önemli bir gücüdür. Taktik politikalardan ve
stratejik tespitlere kadar bir kısım hatalara rağmen, sistem dışında olan demokratik muhalefetin
önemli bir dinamiğidir. Üzerinde yükseldiği sosyolojik tabanın eleştirilerini, uyarılarını ve
taleplerini doğru kavrarsa, sorunlara açık bir özeleştiriyle yaklaşırsa, hantal bürokratik
ilişkilerden kurtulup, seçmenle yeniden bütünleşirse, halk dinamiklerini yeniden harekete
geçirirse, toplumsal örgütlenme modelini yeniden yaşama geçirirse, milletvekillerinden Eş
Başkanlara kadar, Ankara’nın devletçi politikalarını ve yaşam tarzını aşarsa, toplumsal güçlerle
bütünleşen bir politikaları geliştirirse, halka rağmen değil halkla bütünleşen yöneticileri görev
getirirse, gerekçesiz hatalarının, yanlışlarının ve eksikliklerinin özeleştirisini verirse HDP/YSP
mutlak bir şekilde başarılı olacaktır. Halkın güvenini daha üst düzeyde yeniden tesis edecektir.
HDP/YSP’nin öncelikli görevlerinden biri de alternatif politikaları mutlak bir şekilde
geliştirmeli, toplumun güncel sorunlarına doğrudan müdahale etmeyi başarmalıdır.
Stratejik politikaları belirlemek ve geliştirmek için gerekli kurumsal yapıları oluşturmalı ve
hayata geçirmelidir.
Medyayı çok iyi kullanmalı ve topluma doğrudan ulaşabilecek araçları yaratarak başarılı
adımların alt yapısını oluşturabilir. Mevcut medya alanları dışında kendisine özgü bir medya
alanı yaratmalıdır.

Türkiye ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunuyor. Toplumsal çatışma alanının zemini
çok daha fazla artmış durumda. Cumhur ittifakının seçimleri kazanmasına ve Erdoğan yeniden
cumhurbaşkanı olmasına rağmen, geçmişteki gibi ne politik ne de psikolojik olarak rahat değil.
Bu iktidarın 5 yıl sürdürebileceğine dair ciddi kuşkuların olmasının ötesinde, beklenilmeyen ve
kendi doğallığından oluşan güçlü toplumsal bir tepkinin oluşması ve bunun sokağa
yansımasının zemini oluşmuş durumdadır. Cumhur İttifakının veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın
seçimleri kazanması nedeniyle sürecin böyle yürüyeceği düşünülemez. Gelişmeler tersini işaret
ediyor. Bu nedenle iktidar özellikle ekonomik krizi atlatmak için muhalefetin dağınık
durumunu değerlendirmek için çok çaba gösteriyor.
Burada yeniden halkı suçlamayarak ve zaman zaman ‘iyi oldu, oy verenler sonuçlarına
katlansın’ gibi duygusal tepkilerle hareket edilmeyeceği açıktır. Politik olarak sisteme alternatif
olan ve yeni bir toplumsal model savunduğunu iddia eden HD/YSP kendi iç tartışmasını
tamamlamalı, sosyolojik tabandan gelen eleştirileri esastan dikkate almalı, kendi dinamiklerini
niteliksel olarak yenilemeli ve politik sürece müdahale etmelidir.
Bu süreci doğru analiz ederek gerekli sonuçları çıkartıp Mart 2024 YEREL SEÇİM
HAZIRLIKLARINA BAŞLAMALIDIR. Politik alanda zaman hızlı akıyor.

DR. MUSTAFA PEKÖZ

KÜRESAM..

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu