Gündem

İstanbul’da İmamoğlu-Erdoğan/Kurum rekabeti

İstanbul seçimleri aynı zamanda bir Türkiye seçimi olduğunu hemen her politikacı dile getiriyor.

 

Dr.Mustafa PEKÖZ

İstanbul seçimleri aynı zamanda bir Türkiye seçimi olduğunu hemen her politikacı dile getiriyor. Kimin kaç büyükşehir belediyesi kazandığından veya kaybettiğinden çok İstanbul’u kim kazanır sorusu daha çok tartışılıyor ve gündemi meşgul ediyor.

İstanbul’un önemli olmasının birkaç nedeni:

Birincisi, İstanbul 16 milyon nüfusu ile Avrupa’nın birçok ülkesinde çok daha büyüktür.

İkincisi, 11,5 milyon seçmeni ile Türkiye’deki seçmeninin yaklaşık olarak %19’unu oluşturuyor.

Üçüncüsü, İstanbul, Türkiye Gayri Safi Milli Hasılanın   %35 civarında karşılıyor.

Dördüncüsü, İstanbul ekonomik başkent olması nedeniyle rantın da en yüksek olduğu ildir. AK Parti açısından İstanbul Büyük Şehir Belediyesini almak, sadece psikolojik bir üstünlük sağlamak değil esasen İstanbul’un muazzam kaynaklarının kendi çevresindeki güç odaklarına paylaşılması bakımından son derece önemli bir avantaj yakalayacaktır.  31 Mart 2019 seçim sonrasında görüldüğü üzere AK Parti’nin kendi çevresine yakın olan medyadan cemaatlere kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynakları üzerinden çok güçlü bir şekilde finanse ettiği ortaya çıktı. Ekrem İMAMOĞLU’nun kazanmasından sonra doğal olarak kendi çevresindeki güç ilişkilerini finanse etmekten ya da desteklemekten nispeten zorlandıkları görüldü.

AK Parti de CHP de İstanbul’u Kazanmak Zorunda

Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 Mart 2024 tarihindeki Yerel Seçimde İstanbul’u kaybettiğinde, 2028 Genel seçimlerini ve Cumhurbaşkanlığını yüksek bir olasılıkla kaybedeceğini çok net olarak görüyor. Bu nedenle İstanbul’u kazanmak için bütün gücünü ve devletin olanaklarını kullanacaktır. AK Parti için bir bakıma ‘tamam mı devam mı’ yani yeni bir final olacaktır.

Genel olarak muhalefet için İstanbul son derece önemli olmakla birlikte özellikle CHP gelecek iddiası bakımından da İstanbul’u elde tutmak zorundadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaybetmiş bir CHP; Yeniden çok ciddi bir iç kriz yaşayacak ve Parti için rekabet yeniden gündeme gelecek, 2028 yılında Genel Seçimlerine ve cumhurbaşkanlığı seçimine büyük bir iddia ile girmesi oldukça zor olacaktır. Tersine CHP İstanbul’u kazandığında Türkiye’yi yönetmeye talip olduğu ve 2028 yılında iktidara gelme ve cumhurbaşkanlığını kazanmada en güçlü aday olacağı algısı çok net olarak kabul görecektir.

AKP İstanbul’da ne yapar

AK Parti’de İstanbul için çok sayıda isim gündeme gelmekle birlikte parti içerisindeki temayül yoklamaları sonucunda ön plana çıkan 3-4 kişi içerisinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan Murat KURUM’u Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday gösterdi.  KURUM, profili bakımından güçlü bir adayı değil, bakanlık süreci dahil olmak üzere bugüne kadar yürüttüğü çalışmalarda, basına verdiği demeçlerde, katıldığı TV programlarında görüleceği üzere liderlik performansı beklenilenin altında kalıyor. Zaten İstanbul da AKP için fiili aday cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanı bütün dikkatini ve çalışmasını İstanbul’a göre planlayacaktır. KURUM kendisinden çok cumhurbaşkanının İstanbul’daki çalışmasına güveniyor. Devletin bütün olanaklarının İstanbul’da kullanılması KURUM için önemli avantajlarından biridir. Ayrıca Cumhur ittifakının seçimlere tek aday ile girmiş olması hem oy oranlarının korunması hem de psikolojik üstünlük bakımından KURUMA’a bir artı sağlamaktadır.

İstanbul’da ciddiye alınabilecek toplumsal bir güce ulaşan cemaatler, kendi çıkarları bakımından AK Parti adayının Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesinin son derece önemli olduğunun farkındadırlar. Bu nedenle KURUM’un kazanması için bütün gücünü ve olanaklarını kullanacaklardır.

DEM Parti’nin İstanbul’daki oyunun % 9-12  civarında olduğu dikkate alındığında Eş Başkan Adaylarının mevcut oy potansiyellerinin % 50’sini alsa dahi KURUM için dolaylı bir avantaj sağlayacaktır.

KURUM ve AK Parti İçin Dezavantajlar

Cumhur ittifakının adayı KURUM için önemli dezavantajların olduğu da söylenebilir. Öncelikli olarak iktidarın izlediği ekonomik politikanın yarattığı tahribatlar toplumun bütün kesimleri tarafından hissedilmektedir. Toplumdaki yoksullaşma, işsizlik, enflasyon ve deprem gibi sarsıcı etkilerin özellikle İstanbul’da toplumun yaşam koşullarını oldukça zorlaştırdığı ve bunun seçim sonuçlarına yansıyacağı  görülmektedir.

Yeniden Refah Partisi(YRP)’nin İstanbul’da aday çıkartması AKP ve KURUM için ciddi bir dezavantaj olacaktır. 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerini İMAMOĞLU’nun 13 bin oyla kazandığı dikkate alındığında YRP’nin alacağı %2,5-3,5 civarındaki oy, dengeleri doğrudan etkileyecek durumdadır. YRP’nin aynı zamanda 39 ilçede aday göstermiş olması AK Parti’nin elinde olan Üsküdar, Eyüp, Fatih, Pendik, Sancaktepe. Zeytinburnu, Çekmeköy gibi kritik ilçelerin kaybedilmesine yol açması olasılığı oldukça yüksektir.

AKP’nin İstanbul’da Kürtlerin belirli bir desteğine sahip olduğu ancak bu seçmenin önemli bir kesiminin son iki seçimde sandığa gitmediği biliniyor. AKP, İstanbullu Kürt seçmen kitlesini yeniden sandığa götürmek için özel bir çaba içerisinde olmasına rağmen bunun ne kadar etkili olacağı bilinmiyor. Çünkü AK Partinin MHP ile kurduğu derin ilişki, Kürtlerin demokratik taleplerine cevap vermemesi, AKP’ye oy veren muhafazakâr Kürtleri de etkilemektedir.

AKP’nin diğer bir handikapı da İstanbul seçmeninin % 22-25’i Alevilerden oluşuyor. Bu seçmen kitlesini etkileyebilecek hiçbir çalışma ve program oluşturmuş değil. Bir bakıma Alevi seçmen kitlesini gözden çıkartmış görünüyor.

AK Parti’nin İstanbul için ileri sürebilecek ve seçmeni cezbedebilecek projelerin olmadığı görülüyor. Özellikle KURUM’un olası bir İstanbul depremine karşı ortaya koyduğu ‘Kentsel Dönüşüm Projesi’ beklenen ilgiyi henüz görmüş değil. Başka faktörlerle birlikte KURUM’un İstanbul’da seçimi kaybetme riski oldukça yüksektir. Ya da tersinde cumhurbaşkanının güçlü desteğine rağmen seçimi kazanma garantisi bulunmuyor.

KURUM için şöyle bir durum var: Ne kazanan ne kaybeden olacaktır. Çünkü Kazanan da kaybeden da Cumhurbaşkanı Erdoğan olacaktır.

CHP Ne Yapabilir

14 Mayıs Genel Seçimlerinden önce Kılıçdaroğlu. İMAMOĞLU’nun başarılı olduğu ve bu nedenle yeniden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday gösterdiğini açıklamıştı. Böylelikle İMAMOĞLU, tartışmasız yeniden aday gösterildi. 5 yıllık Belediye Başkanlığı sürecinde İstanbul’da belirli bir etki yaratan ve kendisine özgü toplumsal bir taban ve güç oluşturan İMAMOĞLU’nun oy potansiyeli CHP’nin İstanbul’daki oyunun üstünde olduğu söylenebilir. İktidarın bütün engellemelerine rağmen Belediye hizmetlerinde belirli bir başarı elde ettiğini ve bunun da seçim sürecine yansıyacağını söyleyebiliriz. Özellikle Pandemi sürecinde önemli ve etkili çalışmalar yapan İMAMOĞLU’nun sahadaki rakibinin cumhurbaşkanı olması aslında bir dezavantaj değil avantajdır. Böylelikle sadece İstanbul bakımından değil esasen Türkiye genelinde bir lider olduğunun AK Parti ve Erdoğan tarafından kabul edilmesi anlamına gelir. Aynı şekilde İMAMOĞLU’nun Türkiye’nin bugünkü ekonomik ve politik durumunu Erdoğan karşısında çok daha iyi anlatabilir ve Türkiye’yi bu duruma getiren bir anlayışın İstanbul’u çökerteceği tezini çok daha geniş ve akıllıca işleyebilir. Fiilen Cumhurbaşkanı ile yarışması, rakibi KURUM’un çok daha etkisiz kalmasını ve bunun bir avantaja dönüştürmesini sağlayabilir.

DEM Parti, İstanbul Büyükşehir Başkanlığı için aday göstermekle birlikte, 22 ilçede aday göstermedi. DEM Partinin böyle bir karar almış olması CHP ile dolaylı işbirliği olarak yorumlandı. Çünkü bugün AK Partinin elinde olan ancak CHP’nin kazanabileceği Fatih, Eyüp Sultan, Beyoğlu, Zeytinburnu, Üsküdar, Sancaktepe, Çekmeköy ve Pendik gibi kritik ilçelerde aday göstermedi.  Türkiye’nin en büyük ilçesi olan Esenyurt’ta   Kent Uzlaşısı’ üzerinden  Prof. Dr. Ahmet ÖZER’in ortak aday olarak gösterilmesi önemlidir.   Küçükçekmece’de DEM Parti’nin aday göstermesi CHP için önemli bir risk oluştu denebilir. Mevcut Belediye Başkanı olan ve yeniden aday gösterilen Kemal ÇEBİ’nin kamuoyuna yansıyan videoları ve bunun özellikle kullanılması dikkate alınmadan ve bir uzlaşı sağlanmadan yeniden aday gösterilmesi. Küçükçekmece’de DEM Parti’nin aday göstermesiyle sonuçlandı.  2 Mart’a kadar bir çözüm bulunursa, Küçükçekmece’nin kazanılması garantiye alınır.

DEM Parti ile CHP arasında ilçeler düzeyinde dolaylı bir işbirliği olmasına rağmen, Büyükşehir Belediye Başkanlığı için bir uzlaşının olmaması da İstanbul seçim sonucunu etkileyecek düzeydedir. CHP’nin bu konuda gerekli duyarlılığı göstermemiş olması da dikkat çekicidir.

İMAMOĞLU Dezavantajları Avantajlara dönüştürmelidir

31 Mart 2019 Yerel Seçimlerini 13 bin oy farkla kazanmış İMAMOĞLU’nun bu seçimleri kolay kazanacağını düşünmek kaybettirir. Bunun birçok nedeni sıralanabilir:

Birincisi, CHP-İYİ Parti olarak ‘Memleket İttifakı’ olarak girdi. Bugün İYİ Parti kendi adayı ile seçime girmesi Meral AKŞENER’in üstlendiği özel bir misyon olup İMAMOĞLU’na kaybettirebilirse misyonunu zaten tamamlanmış olacak. İYİ Parti’nin İstanbul’da % 6-8 civarında oyu olduğu dikkate alındığında bunun % 40’ının kendi adayına oy vermesi dahi önemli bir dezavantaj oluşturuyor. İYİ Parti’nin adayı, düne kadar İMAMOĞLU’nun yanında ayrılmayan ve çok iyi arkadaş olan bir kişidir. İMAMOĞLU, İYİ Parti seçmenini etkilemeye devam etmeli ve en azından % 75-80’nini almayı başarmalıdır.

 İkincisi, HDP, İMAMOĞLU’na hiçbir politik beklenti olmadan destek verdi ve kazanmasında tartışmasız en büyük pay sahibi oldu. Bugün İstanbul’da % 8-10 oy oranı bulunan DEM Parti, İstanbul’da Büyükşehir Başkanlığına kendi adaylarıyla girmesi, İMAMOĞLU için ciddi bir dezavantaj oluşturuyor. DEM Parti ile iller bazında ‘işbirliğinin’ oluşturulamamasının sorumluluğu bütünüyle CHP’ye ait olduğunu söyleyebiliriz. DEM Parti seçmeninde kendi partisine oy verecek olan önemli bir kesim var. Ancak tabanında belirli bir kararsızlığın olduğu da görülüyor. İMAMOĞLU, Kürt seçmenini rencide edecek, onları tahrik edecek, küçümseyecek davranışlardan uzak durmalı ve DEM Parti adaylarıyla da çatışmaya girmemelidir. Ayrıca DEM Parti seçmeninin hassasiyetlerini dikkate alacak olumlu açıklamalar yapmada cesur olmalıdır. Örneğin ANADİLDE EĞİTİM için İMAMOĞLU’nun söyleyecekleri olmalıdır.

 Üçüncüsü, CHP Genel Kongresinden başlayan ve Türkiye’de ve özellikle İstanbul ilçelerinin adaylarının belirleme sürecinde ortaya çıkan krizlerin CHP’nin İstanbul’daki örgüt çalışmasını etkileyeceği çok açıktır. Bu nedenle İMAMOĞLU, İstanbul eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu dahil olmak üzere 31 Mart 2019 seçimlerinin kazanılmasında büyük emekleri olanlarla görüşmeli ve seçim çalışmasına dahil etmeyi başarmalıdır.

Dördüncüsü, İstanbul’da yaşayan Alevi seçmenlerinin % 85-90’ı İMAMOĞLU’NA oy verdi. CHP’nin Kongresinde ve Belediye Başkan adaylıklarının belirlenmesi sürecinde Alevi adayların dışlandığına dair oluşan algının özellikle İMAMOĞLU tarafından kırılması için somut adımların atılması gerekir. İstanbul için Kılıçdaroğlu’nun desteğinin alınması ve sahaya yansıtılması gerekiyor. Kılıçdaroğlu bir kez değil birkaç kez ziyaret edilmeli ve ikna edilmelidir. Aksi taktirde Alevi seçmenine yansıyan algı değişmediğinde bunun seçim sonuçlarını etkileme durumu söz konusu olabilir.

Sonuç: İstanbul üzerinden Türkiye’nin iktidar savaşı kesintisizce devam ediyor. Kimin başarılı olacağı önümüzdeki sürecin çalışmaları ve adayların performansı, 30 Mart’a kadar adayların çekilmesi, sürpriz ittifakların yeniden oluşması gibi faktörler belirleyici olacaktır. 31 Mart 2019’da Türkiye özellikle İstanbul’a kilitlenecektir. Kimin kazanacağı veya kimin kaybedeceğinin ötesinde Türkiye’nin gelecekteki politik yol haritası belirlenecektir.

0
Shares

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu