Gündem

Gerçekten aptalsınız – 2

Muhalefetin bir yaptırımcı gücü olmadığı çoğu çevre anlayamadı. Gerçi bir muhalefetten de bahsedilemezdi ya. Esasa ilişkin bir tutum alınacağı yerde toplumda karşılığı olmayan ıvır-zıvır konuları tartıştı durdu.

Hasan H. YildirimHussein Erkan Bir 1 kişi ve gözlük görseli olabilir

,Muhalefetin bir yaptırımcı gücü olmadığı çoğu çevre anlayamadı. Gerçi bir muhalefetten de bahsedilemezdi ya. Esasa ilişkin bir tutum alınacağı yerde toplumda karşılığı olmayan ıvır-zıvır konuları tartıştı durdu. Örneğin Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversite diploması olmadığını sağır sultan bile biliyor. Bir güne bir gün bu konu tartışılmadı. Anayasaya aykırı olmasına rağmen adam on senedir hukuksuz olarak cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturdu. Bu da yetmedi anayasaya göre bir kişi iki kez ancak cumhurbaşkanı olabilir hükmü varken adam üçüncü kez aday oldu. Cılız sesler olsa da konu topluma taşınmadı. Adamda istediği her şeyi yapma cüretinde bulunmayı kendine hak bildi. Ses yok.

Hizbullah veya Kürdlerin deyimi ile Hizbulkontra El-Kaide ve 1979 İran Molla devriminden etkilenerek ve onlarla irtibat halinde kuruldu. Bunu fırsat bilen Türk devleti onlarla ilişkiye geçti. Türk devletinin paramiliter gücü haline dönüştürdü. Uzun bir süre Kürdlere karşı tetikçi olarak kullanıldı. Yüzlerce Kürd yurtseveri katledildi. Bunun üzerine ABD Türk hükümetini uyardı. “Hizbullah tehlikeli bir terör örgütüdür” Tasfiyesini dayattı. Bunun üzerine Türk devleti bunlara yöneldi. Hizbullah biraz tırpanlandı. Ama büsbütün olarak tasfiye edilmedi. El altında tutuldu. Lazım görüldüğün de kendilerine iş başı yaptırmayı siyaset edindi.
Hizbullah veya devamı Hüda Par’ın ilişkisi hiçbir zaman devletle kesilmedi. Bu ilişki Erdoğan’ın iktidara gelişiyle onlar üzerinde sürdü. Hatırlarsanız Hüda-Par 2011 yılındaki seçimlerde de AKP’yi desteklemişti. Buna karşılık AKP hükümeti Hizbullah’ın içerde olan Siyasi Kanaat Sorumlusu Edip Gümüş, Askeri Kanat Sorumlusu Cemal Tutar olmak üzere ağırlaştırılmış cezaları olmasına rağmen 83 üyesini tahliye etti. Onlarda sıra kadem bastı. Şu an nerede oldukları bizce bilinmiyor.
Bilinen bu katillerin hala Kürdlere karşı kullanıldığıdır. 14 Mayıs 2023’teki seçimde de kullanılacakları kesindi. Yoksa onların birkaç yüz bin oylarına muhtaç olduklarından dolayı iş birliği yapmadılar. Tetikçi olarak kullanmak için rezervde tutuldular.
Bu durumu Erdoğan şöyle dile getiriyor, “Devlet yönetiminde Japonların bir atasözü var. Adeta iplikle bağlı tutacaksın. Gün gelir, lazım olur. Koparmayacaksın bağları.” Ki Türk devleti her ne kadar Hizbullah’a operasyon çektiyse de büsbütün olarak onu ortadan kaldırmadı. Bir gün lazım olur diye rezervde tuttu.
Bu mantık sonucu Recep Tayyip Erdoğan, Hizbullah’ın devamı veya siyasi kanadı Hüda- Par’ın Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nu çağırdı. İş birliği konusundan anlaştılar. Gelen tepkiler üzerine Erdoğan kameralar karşısına çıkıp Hüda-Par’ı “yerli ve milli” ilan etti. Erdoğan yanlış bir şey dememişti. Doğru olanı dile getirmişti. Buna tepki verildi ama tepki verenler samimi değillerdi. Değillerdi çünkü Hizbullah ve onun devamı olan Hüda- Par’ın Türk devletinin bir militer gücü olduğunu bilmelerine karşın bu boyut görmemezlikten gelinerek Erdoğan eleştirildi. Hüda-Par’a “Kürdçülük” yaftası takılarak onun üzerinde Kürd düşmanlığı geliştirildi.
Aynı süreçte Irak-PDK daha doğrusu Barzaniler bu terör örgütüne ”yurtsever” payesi biçti. Hewler’de kendilerine büro açtırdı. Mesud Barzani ile Zekeriya Yapıcıoğlu kankalığı tescil edildi. İşin tuhaf tarafı tıpkı Türk muhalefeti gibi kuzeyli birçok siyasi güç bunu görmemezlikten geldikleri gibi onlarla ilişkiye geçmede birbiriyle yarıştı. Şunu çok iyi biliyoruz. Kuzey Kürdleri açısında Ankara’da yasak olan Hewler’de de yasaktır. Ama Ankara’nın el üstünde tutuğu güçler Barzaniler tarafından da el üstünde tutulur.
Dahası var. Bilindiği üzere Hizbulkontra’nın militanı İsmail Cevher Kasımoğlu’nun bir videosu basına düştü. Adamın canı sıkıldı diye o lafları etmedi. AKP iktidarının bu adam üzerinden muhalefete ayağınızı denk attın mesajıydı. Adam gözünü kapadı, ağzını açtı. Muhalefete etmediği hakaret, küfür ve tehdit bırakmadığı gibi kafa kesmekten cihat ilan etmeye kadar işi vardırdı. Muhalefet bu mesajı da görmek istemedi. Küçümsedi, bir cahilin kendini bilmezliğine yordu. Bu bile muhalefetin çapını göstermeye yeter artar bile. Çünkü İsmail Cevher Kasımoğlu’nun arkasındaki gücü ve verdiği mesajın anlamını kavrayamadı. Kavrayamadığı ve gereği yapılmadığı için 15 Mayıs hezimetini yaşadı.
Türk devletinin HDP şahsında Kürdlere karşı izlediği politika ve uygulamalar biliniyor. Bunların bir kronolojisi yapılırsa bir ansiklopedi ortaya çıkar. Bunu her Kürd yurtseveri bilir. Bu nedenle bunu izah etme gereğini duymuyoruz. Sadece şunu dersek yeter bile. Şu an zindandan 10 binin üzerinden tutuklu yurtsever Kürd var. Seçim arifesinde habire tutuklamalar devam etti. Urfa, Diyarbakır derken diğer alanlarda operasyonlar ardı ardına sürdü. Kürdistan’ın güneyi ve güneybatısına yönelik gün aşırı işgal ve bombardımanlar durmadı. Kürdlerin bir hak elde etmemesi için her türlü insanlık dışı yol ve yönteme baş vuruldu. İktidarın tüm bu uygulamaları karşısında muhalefet ya sessiz kaldı ya da ikirciksiz destek sundu. Yok birbirinden bir farkları.
Bu bir yana Türkiye’deki muhalefetin bildiğimiz normal bir ülkedeki muhalefetler olmadığı gibi iktidara alternatif ne bir programı ne de bir yaptırım gücü vardı. Ama elinde koru-sıkı sloganları vardı. “Birleşe birleşe kazanacağız” deyip duruldu. Gerçekliği görmek istemediler, duygularını seslendirdiler. Bu konu da birçok söylemleri var. Hepsini buraya yazmanın imkânı yok. Sadece birkaç örnek vermekle yetineceğiz.
-“AKP’yi kapattıracak ses kayıtları ve casusluk belgeleri.” Yok ya, sahi mi? Yayınladınız. Bir etkisi oldu mu? Ne gezer!
-Filankes “Canlı yayında büyük skandalı ifşa etti. Kulaklarınıza inanmayacaksınız.” Deme yahu! Türk’ün Türk’e propagandası olmaktan öteye geçti mi?
-“Kılıçdaroğlu esti geçti.” Ne! Neyi ezdi? Eğer güneşi arkasına almışsa gölgesine basmıştır.
-“Siyasilerin sex kasetleri ortaya çıktı. İktidar bitti!” Ne bu şimdi? Sanki milletin umurunda. Ha bu ara milleti bir merak sarmadı değil. Kim kimi düzmüş, kim kendini düzdürmüş diye. Bir aksiyon filimi gibi seyretti, sonra unuttu gitti. Yapılan yapanın yanına kar kaldı.
-Çok kişi yapılan soygun, rüşvet ve çökmeleri ifşa etti. Ki ifşa edenler kendileri de bu çarkın birer dişlileriydi. Paylaşımda devre dışı bırakılınca intikam almak için bu ifşaatlar da bulundular. Bir etkileri oldu mu? Ne gezer. Altı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.
-Sonuç olarak; siyasetçi, aydın, akademisyen, gazeteci, prof. vs. kesimlerin “Erdoğan istemese de gidecek” dedi durdu. Biz gitmez. Onu gönderecek bir güç yok dedik. Hem de 2018 seçimlerinden beri. Peki ne oldu? Erdoğan ve ekibi bir yere gitmedi. Adamlar yerlerinde. Hileyle, hırsızlıkla, zorla iktidarını sürdürüyorlar. Kimsenin bir şey yapma gücü var mı? Ne gezer! Kimi bu durumda iç savaş bekledi. Biz Türk siyasi yapısında böyle bir gelenek yok dediysek de kimseye laf anlatamadık. Kürdistan sorunu çözülmedikçe Türk devletinin kanatları arasında sıcak bir savaş olmaz. Zaman zaman birbirini tırpansalar da bir iç savaşa tutuşmazlar.
Devamı var…

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu