Genel

Suç örgütlerinin yaşama merkezi Türkiye

İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen operasyonlar ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında Türkiye’nin yasa dışı suç örgütlerinin merkez üssü haline geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Dr. Mustafa PEKÖZ

İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen operasyonlar ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında Türkiye’nin yasa dışı suç örgütlerinin merkez üssü haline geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

 

Ali Yerlikaya, İçişleri Bakanı olarak atandıktan sonra KAFES, MAHZE, KAHRAMANLAR. ÇEMBER gibi isimler adı altında yapılan operasyonlar dikkate alındığında suç örgütlerinin Türkiye’nin hemen her ilinden ve hatta ilçelerinde faaliyet yürüttükleri ve ayrıca uluslararası alanda yani interpol tarafından aranan onlarca kişinin Türkiye’de yaşadığı ortala çıktı.

 

Ülkeyi saran suç örgütleri

 

İçişleri Bakanlığı tarafından ‘Kafes, Mahzen, Kahramanlar, Çember’ isimyle yapılan Operasyonlar ; « Ankara, Antalya, Artvin, Bursa, Çanakkale, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Isparta, Mersin, Kastamonu, Kırklareli, Konya, Manisa, Rize, Samsun, Siirt, Trabzon, Uşak, Kırıkkale, İzmir, Antalya, Gümüşhane, Aydın, Burdur, Çanakkale, Giresun, Kars, Ordu, Tekirdağ, Balıkesir, Çankırı, Çorum, Denizli, İstanbul, Kırşehir, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa, Iğdır, Van, Muğla, Niğde, Yalova, Adana, Elazığ, Mardin, Afyonkarahisar, Malatya, Nevşehir, Osmaniye, Kocaeli, Bartın, Kayseri, Ağrı, Bilecik, Bursa, Erzincan, Erzurum, Muş, Şırnak, Düzce, Ardahan, Batman » gibi illerde devam ediyor. İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu açıklamalar dikkate alındığında Türkiye’nin hemen her ilinde hatta ilçeleri kapsayacak şekilde çok yaygın bir şekilde suç örgütlerinin oluştuğunu görüyoruz.

 

İçişleri bakanlığı’nın yaptığı açıklamalarda suç örgütlerinin hangi tür suçlar işlediğine dair somut veriler sunulmaktadır: “…. Organize Suç Örgütü Üyeliği, Yasadışı Silah Ticareti, Uyuşturucu Madde Ticareti, Kasten Öldürme, Göçmen Kaçakçılığı, Nitelikli ve Mali Dolandırıcılık, Soygun ve Hırsızlık, Resmi Belgede Sahtecilik ve Vergi Kaçakçılığı suçları, Tefecilik, Kamu Kurum ve Kuruşlarının Zararına Yönelik Nitelikli Dolandırıcılık, Kişilere karşı Nitelikli Dolandırıcılık, İhaleye Fesat Karıştırma, Resmi ve Özel Belgede Sahtecilik, Vergi Usul Kanununa Muhalefet ve Parada Sahtecilik vb. » Suçların niteliği dikkat edildiğinde Türkiye’de toplumunun ne gibi ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğuna dair bir fikir edinebiliriz ?

 

Sorulması gereken sorular:

Nasıl oluyor da bu kadar yaygın bir şekilde Türkiye’nin her ilini kapsayan hatta her ilde birden fazla organizeli suç örgütü oluşmuş ?

 

Bu örgütlere neden bugüne kadar müdahale edilmemiş ?

 

Bu örgütleri besleyen destekleyen devlet içerisinde güçler kimlerdir?

 

Bunların özellikle emniyet teşkilatında ve yargıda destekçileri varı mı ? Ya da bunları koruyan ‘özel’ bir güç var mı ?

 

Bu suç örgütlerinin hiçbiri uluslararası anlamda bahsedilen mafyatik örgütlere benzemedikleri çok net olarak anlaşılıyor. Kendi içerisinde organize olan ve devlet içerisinde bazı kişilerin desteğini alan çete grupları olarak tanımlanabilir. Bunların tasfiye edilmesi hiç de zor olmadığı dikkate alındığından bugüne kadar neden bunlara yönelik bir operasyon gerçekleştirilmedi ?

 

Başta Milli İstihbarat Teşkilatı(MİT) olmak üzere Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma İstihbarat Teşkilatları bu suç örgütlerine dair rapor hazırlamadılar mı ?

 

Bu örgütlerin suç faaliyetleri tespit edilemedi mi ?

 

Bu suç örgütlerine karşı emniyet ve yargıyı harekete geçirmek için iktidara gerekli uyarıları yapmadılar mı?

 

Söz konusu devlet kurumları, bugüne kadar suç örgütlerine dair iktidara gerekli raporları hazırlayıp sunmamışlarsa neden sunmadıklarını ve iktidarı uyarmadıklarını açıklamaları gerekir. Ya da tersine gerekli önlemlerin alınması için raporlar hazırlanıp sunulmuşlarsa, iktidar neden bugüne kadar bu suç örgütlerine karşı harekete geçmedi.

 

Daha önce basına yansıdığı gibi bugün de yapılan operasyonlardan açığa çıkan bilgiler dikkate alındığında devletin bakanlarının, üst düzey bürokratlarının bu çete liderleri ile oldukça yakın oldukları, dostluk ilişkileri kurdukları, fotoğraflar paylaştıkları bilinmektedir. Bunun en somut örneği İçişleri eski bakan Soylu ile fotoğraf çektiren  ‘suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Ayhan Bora ile ilişkili olduğu belirtilen Ankara Emniyetinden görevli Murat Çelik, Kerem Öner, Şevket Demircan ve Serdar Sertçelik’in görevlerinden alınmış olmalarıdır.

 

Hemen her ilde birden fazla suç organize örgütü varken, bu örgütlerle bağlantılı olan kamu görevlilerinin açığa çıkartılması gerektiği çok açıktır. Devletin bakanından üste bürokratlarına kadar birçok kişinin bu suç örgütü liderlerini korudukları veya onlara güvence verdikleri gibi oluşan algı,  bu örgüt liderlerinin aleni bir şekilde kamuoyunun önünde suç işlemelerine nesnel bir zemin hazırladıkları görülüyor. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın yaptığı kısmi açıklamalardan anlaşıldığı üzere, bu suç örgütlerinin devlet içerisinde kapsamlı ve derin bir ağ oluşturdukları artık çok daha net olarak anlaşılmaktadır.

 

Suç örgütlerine yönelik yapılan dönemsel operasyonlar meselenin kendisini çözmez. Çünkü sorunun esas kaynağını suç örgütlerini var eden politik, ekonomik ve toplumsal nedenler ortadan kaldırılmadığında yarın başka suç örgütlerinin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu suç örgütlerinin gelişmesine izin veren devlet politikaları açığa çıkartılmadan sorunun esası anlaşılamaz.  Ankara Emniyet Müdürlüğünde olduğu gibi suç örgütleriyle ilişkili olan bir kaç bürokratın veya memurun görevden alınmasıyla mücadele edilemez. Bu suç örgütlerinin ülke genelinde yaygınlaşmasını sağlayan stratejinin ortadan kaldırılması gerekiyor.

 

İnterpol tarafından aranan uluslararası suç örgüt liderlerinin cennet ülkesi

 

İkinci önemli husus ise yine İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan operasyonlarda anlaşıldığı üzere İnterpol tarafından aranan onlarca kişinin Türkiye’de yaşadığı ortaya çıktı.

 

İçişleri Bakan Yerlikaya, Kafes-28 operasyonu için şu açıklamayı yaptı: “Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı Koordinasyonunda, Interpol-Europol Daire Başkanlığı ve KOM Başkanlığının yaptığı çalışmalar sonrasında il emniyet müdürlüklerince İstanbul, Antalya, Sakarya, Bolu, Çanakkale, Eskişehir, İzmir, Manisa, Muğla, Şanlıurfa ve Yalova olmak üzere 11 ilde ABD, Almanya, Azerbaycan, BAE, Belarus, Fas, Filistin, Hindistan, İsrail, İran, Katar, Kazakistan, Moldova, Özbekistan, Rusya, Suudi Arabistan, Türkmenistan ve Ürdün olmak üzere 18 ülke tarafından haklarında Interpol’ün kırmızı bülten ve difüzyon mesajı ile arama kaydı olan 56 şahsa Kafes-28 operasyonları düzenlendi… Operasyonda yakalanan şahısların suç örgütü üyeliği, uyuşturucu madde ticareti, kara para aklama, saldırı, kalpazanlık, soygun, dolandırıcılık, göçmen kaçakçılığı, adam öldürme, fuhuş, hırsızlık, kaçakçılık, rüşvet, yolsuzluk ve sahtecilik suçlarından arama kayıtları olduğu tespit edilmişti. Interpol tarafından aranan ve emniyetimizin yaptığı titiz incelemelerden sonra ülkemizde olduğu belirlenen 56 kişinin tamamı yakalandı.”

İstanbul’da düzenlenen “KAFES-30” operasyonuyla, Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan İran, Güney Kore, Suriye, Çin, Özbekistan ve İsviçre uyruklu10 kişinin yakalandığını açıklayan Yerlikaya : “Hangi büyüklükte olursa olsun, hangi bülten ile aranırsa aransın, halkımızın huzurunu kaçıran uluslararası organize suç örgütlerine, zehir tacirlerine nefes aldırmayacağız. Hepsini tek tek kafesin içine koyacağız… Yakalanan kişiler arasında İntirpol tarafından aranan İsviçre’de dolandırıcılık suçundan aranan Taiguo Liu, İran’da dolandırıcılık ve kara para aklama suçlarından aranan Paria Ghasemi ve Omid Alaghi, Güney Kore’de kumar suçundan aranan Tae Yong Sung, Suriye ve Çin’de göçmen kaçakçılığı suçundan aranan Ali Abouyeg ve Xin An, ve Özbekistan’da insan kaçakçılığı ve ticareti suçlarından aranan Dilnoza Umarova ve Mavluda Ulmasova bulunuyor. »

 

Kafes-35 operasyonuyla, aralarında kırmızı bültenle arananların da bulunduğu terör örgütü DEAŞ üyesi yabancı uyruklu 34 şüphelinin yakalandığını açıklandı : « İstanbul’da Kırmızı Bülten ve Difüzyon Mesajıyla aranan 13 şüpheli, Kocaeli’de Kırmızı Bülten ve Difüzyon Mesajıyla aranan 9 şüpheli, Yalova’da Kırmızı Bülten ve Difüzyon Mesajıyla aranan 8 şüpheli, Kayseri’de Difüzyon mesajıyla aranan 1 şüpheli, Bursa’da Kırmızı Bültenle aranan 1 şüpheli, Düzce’de Kırmızı Bültenle aranan 1 şüpheli, Yozgat’ta Kırmızı Bültenle aranan 1 şüpheli yakalandı. » Verdiğimiz birkaç örnek Türkiye’nin uluslararası suç örgütlerinin ve liderlerinin bir koruma merkezi haline geldiği konusunda açık bir fikir edinmemizi sağlıyor.

 

Birkaç Soru:

 

Bu insanlar Kara, Deniz ve Hava yoluyla Türkiye’ye giriş yaparlarken, pasaport kontrol güvenlik sisteminde Interpol tarafından arandıkları çok net olarak görüldüğü halde nasıl oluyor da sorunsuz giriş yapabildiler ?

 

Bu insanların uluslararası Polis Teşkilatı yani İnterpol tarafından arandıkları bilinmesine rağmen Türkiye’ye  giriş yapabilmeleri için özel bir plan mı uygulandı ?

 

Uluslararası uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı gibi suçlardan İnterpol tarafından arananların Türkiye’de korunmaya alınması kimler tarafından ve hangi gerekçeyle sağlamıştır ?

 

İktidar içerisine düştüğü ekonomik krizden çıkmak için uluslararası kara paranın Türkiye aktarılmasına yeşil ışık yaktı mı?

 

Türkiye başta uyuşturucu olmak üzere milyarlar doları bulan kara paranın aklama merkez haline getirilmesi için özel anlaşmalar mı yapıldı?

 

Bunların Türkiye’de konumlanabilmeleri, rahat hareket edebilmeleri ve kendilerine faaliyetleri için olanak sunmaları karşılığında  milyar dolarlarla ifade edilen kirli paranın ülkeye girişi mi sağlandı ?   Ya da uyuşturucu baronlarının paraları Türkiye’deki bankalara mı aktarıldı?

 

Bu sorulara doğru ve objektif cevaplar verilmeden uluslararası alandan aranan mafya liderlerinin Türkiye’de neden korunduğu veya hatta vatandaşlık verildiği anlaşılamaz.

 

Birleşmiş Milletler ve bazı uluslararası  kurumlar tarafından hazırlanan raporlar dikkate alındığında ; Türkiye’nin kara para aklama merkezi haline geldiği, uluslara suç örgütleri liderlerinin Türkiye’de kendilerini korumaya aldıkları, Türkiye’yi geçiş bölgesi olarak kullandıkları gibi iddialar çok fazla kabul görmeye başlandı.

 

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne(OECD) bağlı, Finansal Eylem Görev Gücü (FATF) : Kara para aklama, terörizmin finansmanı ve diğer mali suçlarla mücadele amacıyla kurulan uluslararası bir örgüt. FATF, Türkiye’yi , ‘kara para aklama’ gerekçesiyle ‘Gri’ listeye aldı. Türkiye’nin Gri listeye  alınması demek :Türkiye’de devletin kara para aklamaya onay  verdiği ve desteklediği anlamına geliyor. Küresel sermayenin Türkiye’ye gelmemesinin en önemli nedenlerinden biri budur.

 

“Bu durum kara para aklama ile terörizmin finansmanı ile mücadeleye verdiğimiz önemin açık bir tezahürüdür. Ülkemiz bu kapsamdaki çalışmalarını artırarak devam ettirmeye kararlıdır. Uygulamada sağlayacağımız etkinlik ile ülkemizi gri listeden çıkartmaya kararlıyız” diyen Maliye Bakanı Şimşek, Türkiye’nin Haziran ayında ‘gri listede çıkartılacağını açıkladı. Daha önce Türkiye’ye davet edilen ve yaşam güvencesi verilen uluslararası suç örgütü liderlerine yönelik yapılmaya başlanan operasyonların esası amacı Gri listeden çıkma çabasıdır.

 

Türkiye’nin uyuşturucu ticaretinin taşıma merkezlerinden biri olduğu bütün verilerle açığa çıkmış bulunuyor. Yapılan operasyonlarda ele geçen uyuşturucu miktarı, piyasa sürüleninin belki 20’de biri değildir. Uyuşturucu ticareti yapan uluslararası suç örgütü liderlerinin özellikle Türkiye’yi bir geçiş alanı olarak seçmiş olmaları kendilerine olan güvenlerinden çok iktidarla veya devletle zımmen yaptıkları bir anlaşmanın sonucu olduğuna dair iddiaların kabul görüyüor. Çünkü İnterpol aramalarına rağmen uyuşturucu ve insan ticareti gibi küresel düzeyde suç işleyenlerin Türkiye’de kalmalarının, oturum almalarının hatta vatandaş olmalarının bir tesadüf olmadığı çok açıktır.

 

‘Kara Para’ nedeniyle özellikle ABD tarafından yoğun bir  baskı uygulandığı biliniyor.  Küresel sermaye gruplarına henüz yeterince güven verilememesi, ekonomik dengelerin tahmin edilenden çok daha kötü olması, iktidarı, daha önce korumaya aldığı uluslararası suç örgütlerinin liderilerine yönelik operasyonlar yapmaya zorladı. Ancak, bir çoğunun Türkiye’de resmi olarak kalması, hatta bir kaçına Türk vatandaşlığı vermiş olması, suç örgütü liderlerine karşı stratejik hamlelerin yapılmasını da zorlaştırmaktadır.

 

Oynanan oyun

KÖTÜ imajlı bakan rolündeki Soylu, suç örgütleri liderini korudu, onlarla poz verdi. İYİ imajlı Bakan Yerlikaya ise suç örgütlerine ve liderlerine hergün operasyon yapıyor. KÖTÜ : Soylu, İYİ : Yerlikaya. Ancak her iki politikada iktidar tarafından ihtiyaçlara göre uygulandı. Bu nedenle kamuoyunda bütün kötülükleri Soylu’ya yükleyerek iktidarı temize çıkartma planının başarılı olmas şansı bulunmuyor. Bütün sorumluluk iktidara aittir.

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu