BölgeGündem

Newroz meydanındaki kardeşime mektup

Sevgili yol arkadaşım, daha dün İstanbul’da yüzbinlerce beden, binlerce ses, binlerce akıl, niyet, talep, düş ve gerçek yan yana geldi.

Mehmet YEŞİLTEPE

İnsan, doğa ve Newroz el ele vermiş
Kesk û sor û zer”i dalgalandırıyor.
Bugün 21 Mart.
Newroz deyip geçmemek gerekiyor.
Tarihin en ak sayfalarından âna gün ışığı damlıyor.
Bin yıllardır iki gözü iki nehir.
Mezopotamya’nın damarlarında
Halkın baharı tomurcuklanıyor.
Dalda yeşil, toprakta özsu değildir sadece yaşam.
Artık günümüzün esmer yüreklisi,
Ne oyalamalara kanıyor,
Ne çelmelerle düşüyor.
Kawa’dan bugüne birikenleri kendine
Düstur edinmiş
Eken de biçen de olmak istiyor…

 

Sevgili kardeşim,

Sevgili yol arkadaşım, daha dün İstanbul’da yüzbinlerce beden, binlerce ses, binlerce akıl, niyet, talep, düş ve gerçek yan yana geldi. Farklılıklar bile kardeşleşti, renkler birbirine gülümsedi. Gerçekte bu bir pusulaydı; nereye, nasıl ve kimlerle gidilmesi gerektiğinin tarifiydi. Bugün pek çok yerde ve Diyarbakır’da yine aynı “Buluşma” gerçekleşiyor.

Bu mücadelenin geçmişinde kimler yoktu ki; itiraz etmiş, dövüşmüş, bedel ödemiş, kaybetmiş veya kazanmış tüm insanlar gerçekte birer Kawa’dır. Karşılarındaki zorbalık zincirindeki her halka ise farklı biçimlerde varlık göstermiş birer Dehak’tır.

 

Berxwedan Jiyane/Direnmek yaşamaktır

Bugün Newroz. İçinde senin de olduğun, Ortadoğu ve Kafkasya halkları bugünü doğanın uyanışının (baharın) müjdecisi olarak kutluyor. Yüzyıllardır bitmeyen savaşların ve paylaşım mücadelelerinin merkezi olan Ortadoğu’da ulusal hak eşitliği talebiyle mücadelelerini sürdüren Kürtler, Newroz’u ulusal uyanışın sembolü olarak kutluyor. 2600 yıllık Newroz efsanesi bu mücadelenin her kavşağında yeni anlamlar kazanıyor.

Newroz mitolojisi, sanıldığının aksine bir halkın etnik kimliğine değil, ezilen halkların direnişine, zalimin zulmünü kırma ve mazlumların kaderini eline alma iradesine, bir arada hareket etme potansiyeline işaret eder. Direnmek, dayanışmak, kardeşleşmek halklara yakışıyor. Ve günümüz Dehakları en çok bundan korkuyor.

 

Newroz’un anlamı ve halkların Kawalaşması

Senin de bildiğin gibi sevgili kardeşim, zulmün bir kralla özdeş olduğu tarihsel dönemlerde, zalimin de mazlumun da direnişin de tanımı kolaydı, hedef netti. Kölecilikte, hatta feodal düzenlerde de benzer bir durum, sınıfsal çelişmelerin örtük olmadığı kolaylıkla görülebildiği bir toplumsal yapı söz konusuydu. Bugün ise mücadele çok daha zorlu, karmaşık boyutlar almış, zorbalık bir kişiden bir kurumsal düzene dönüşmüş durumda. Bu koşullar, farkındalık yaratmayı güçleştirirken, mücadele araç ve yönetmelerini de çeşitlendiriyor.

Bugün, Newroz’un temsil ettiği bütün değerlerin çiğnenmeye çalışıldığı karanlık bir dönemden geçiyoruz. Afrin’in merkezi işgal edildiğinde ilk iş olarak Demirci Kawa heykelinin yıkılması, bu karanlık dönemin ve işgalcilerin neyi temsil ettiklerinin de sembolü gibiydi adeta.

Günümüzde Dehak’ı; pek çok bağlamda iktidar, İliçte Çalık, Gazze’de İsrail ve NATO’nun ayak izlerinde emperyalizm temsil ediyor. Özetle Kawa, nasıl tüm ezilenlerin ismiyse, Dehak da ezenlerin ortak ismidir.

 

Hem Fırat hem Asi’dir Newroz

Tarihin koynunda mayalanmış özgürlük tarifidir Newroz. Ne hikaye, ne masaldır. Gerçekliğin âna en yakışan uyanış tarihidir. Bilenler için ne Mart’ın 8’i ayrılır 21’inden, ne Dersim’in 38’i Halepçe’den. Ama biz, değerlerimizi süzebilmeliyiz, en karanlık iklimden. Birimiz susadığında diğerimiz Dicle, Fırat veya Asi kesilebilmeli yanı başında.

Che olabilmeli örneğin tüm yabancılaşmaların, bireycileşmelerin ve tekleşmelerin karşısında. Arkadaşı Jean Cormier’in Che için söylediği “Hiç kuşkusuz Che ‘çoğul’dur. ‘Ben’i bilinçli olarak ve ısrarla, azimle, ‘biz’e doğru götürmüştür,” sözlerindeki gibi çoğul olabilmek, “ben”i “biz”e taşımak, muhtemel tıkanmaların panzehridir. Bilinir ki rekabet, yarış gibi olgular mülkiyet ilişkilerinin yansımalarıdır; bu etkilerle baş etmenin yolu, bireycileşmenin antitezini geliştirmektir; kolektif irade, el, akıl ve gönül birliği bunun somut ifadesidir.

 

Halkın ateşle dansıdır Newroz

Değerlerin halay çektiği gündür Newroz. Göğü öpen alevde, bütün bir yılın haberleri okunuyor. Halkın alevle dansıdır newroz. Doğa, insan ve ateş, aynı mimikte gülümsüyor. Halkın itiraz şenliğidir newroz.

Boyun eğmemenin bin yıllardır bitmeyen şarkısı yazılıyor. Özgürlük senfonisidir Newroz. Henüz finale varılmamış da olsa. Akıl ve yürek, aynı tınıda birbirini tamamlıyor. Toplumsal bir aşktır Newroz. Kapitalizme sırtını dönmüş halklar, birbirini, sınıfsız sömürüsüz bir sevgiyle kucaklıyor. Halkın ateşle imtihanıdır Newroz. Binlerce yıllık zulme karşı direnmenin mirasını büyütüyor…

 

Çözüm, Dehakların yakasını bırakmamaktır

Özellikle emperyalizm çağında, sistemin bir bütün halinde gericileşmesi sebebiyle parçalı çözüm ihtimali kalmamıştır; birbirini tanımıyor olan ve hatta çeşitli nedenlerle aralarında mesafeler bulunan kesimler dahil tüm ezilenler, demokratik talebi olan tüm halk kesimleri aynı program altında aynı saflarda ortak düşmana karşı mücadele etmek zorundadır. Bu duruş, bugünün Dehak’ını doğru tespit etmeyi ve halkın Kawalaşmasını kavramayı gerektiriyor. Aksi takdirde mücadele imkanlarının ve birikmiş halk enerjisinin sistem içi kulvarlarda tüketilmesi kaçınılmaz hale gelir.

Uyanan, ayağa kalkan ve değerlerini sahiplenmenin yolunun mücadeleden geçtiğini, ağır bedeller ödeyerek öğrenen Kürt halkını, bulunduğu yerden aşağı çekmek, elbette ki kolay olmayacaktır. Özgürlüğe giden yolda, bir kez daha dikenlerin ve çalıların yoğunlaştığı zorlu bir viraja gelinmiştir. Bu bir sınavdır. Ezilenler, tarihsel basamakların hiçbirini acele ve kolay çıkmadılar. Aslında, sanıldığının aksine durum, hiç de yürek karartıcı değildir.

Kürt halkı, ihanetleri de kahramanlıkları da yaşamış; ateşin her biçimiyle tanışarak bugünlere gelmiştir. Tarihindeki tüm ihanet örneklerine rağmen, “ben senin hile ve yalanlarınla başedemedim, bu bana dert oldu. Ama senin önünde diz çökmedim, bu da sana dert olsun” diyen Seyit Rıza gibi yüreklerin en güzel köşesine yerleşmiş değerlere sahiptir. Bunları söküp atmak, mümkün değildir. Kürt halkı, kendisine zerk edilmek istenen teslimiyet zehrine yenik düşmeyecek; yarınını karartmaya yönelik hesapları boşa çıkaracaktır; çıkartmalıdır.

Sömürücü egemenliğin uluslararasılaşan eli, ülkemizin her karış toprağına kelepçe ve kirlilik eşliğinde uzanırken; toplumsal değişimde tarihsel devrimci rolünü oynayacak olan sınıf ve tabakaları, örgütlü bir zeminde buluşmaya, güç ve olanaklarını ortaklaştırmaya zorluyor. Ülkemizin bir çiftlik, değerlerimizin sahipsiz olmadığını gösterecek güç ve imkanlar vardır; önemli olan, bu olguların örgütlü bir karşı-duruşta buluşmasıdır.

Tarihin derinliklerine dek uzanıp baktığımızda göreceğiz ki insanlığın yaşam sürdüğü her zaman diliminde ve her coğrafyada devrimcilik; potansiyel halde veya çeşitli biçimlerde açığa çıkarak varlık göstermiştir. Diğer bir ifadeyle devrimcilik, tarihin hiçbir kesitinde kötülüğün yakasını bırakmamıştır. Ve bu nedenle en az onun kadar eskidir. Kötülüğü, tüm kaynakları ile beraber yok etmeden de tarih sahnesindeki yerini terk etmeyecek; insanlığı, mutlaka o görkemli finalle tanıştıracaktır. Kısacası devrimcilik; sınıflar mücadelesi, ezilenlerin lehine sonuçlanana dek varlık gösterecek; daha sonra da önü bütünüyle açılan insanlık nehrinin doğal akışına dönüşecektir.

 

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu