Genel

KÜRD MİLLET POLİTİKASI PROBLEMLİDİR- 3

Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan

 

KÜRD MİLLET POLİTİKASI PROBLEMLİDİR- 3
14-28 MAYIS 2023 SEÇİMLERİNİN ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKLER
Türkiye’de 14-28 Mayıs 2023 tarihlerinde parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Sonuç beklediğimiz gibi oldu. Seçim öncesi yazdığımız makalelerde sonucun böyle olacağını yazdık ve yanılmadık. Nedeni biz olması gerekeni değil olacaklara dikkat çektik. Siz teorik olarak çok şey isteyebilirsiniz. Bu gayet doğal ama beklentilerinizin gerçekleşmesi için bazı şeylere sahip olmasını gerektirir. Bu da sizin ve mücadele ettiğiniz gücün güç dengesine bağlıdır. Siz elde ettiğiniz kazanımı koruyacak mekanizmalara sahip değilseniz, karşıdaki güç bu araçlara sahipse kazansanız bile bunu elinizde alır ve sizin eliniz böğrünüzde kalır. Çaresizce olan biteni kabullenmek zorunda bırakılırsınız. Bu son seçimde olan da bu oldu.
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılan parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimini “Millet İttifakı” kazandı, “Cumhur İttifakı” kaybetti. Aralarında 6 puan fark vardı. Normalde parlamento çoğunluğu “Millet İttifakı”nda, Cumhurbaşkanlığını ise Kemal Kılıçdaroğlu olması gerekiyordu. Ama öyle olmadı. Halk sandık başına gitti, oyunu kullandı. 6 puan farkla “Millet İttifakı” kazandı. Ama bürokrasi bunu tersine çevirdi. Bu beklenen bir sonuçtu. Çünkü devletin tüm kurumlarında “Cumhur İttifakı” egemendi. Elinde bulundurduğu bu güçle seçim sonuçlarını tersine çevirdi. Bunu dünya âlem biliyor. “Millet İttifakı ”da biliyor. Buna bile itiraz edemedi. Çünkü tehdit edilmişti. Onlarda başlarına geleceklerini bildiklerinden dolayı yenilgiyi kabul ettiler. Aynı durum seçimin ikinci turunda da yaşandı.
Seçim gayri meşru bir seçim oldu. “Millet İttifakın” kazandığı seçimi “Cumhur İttifakı” zorla el koydu. Buna itiraz edilebilirdi. Seçimin gayrı meşru olduğu, sonucu kabul etmiyoruz denilebilirdi. Batı sistemi “Millet İttifakı”na seçimi gayri meşru ilan edin. Sonucu kabul etmeyin. Direnin. Sizi destekleyeceğiz” dedi. “Millet İttifakı” bunu göze almadı. Böylece “Cumhur İttifakı”nın beş yıl daha iktidarını kabullenmiş oldu.
Bu iş burada bitmedi. Bu kez “Millet İttifakı” güçleri birbirine girdi. Hem ittifak güçleri hem her parti içindeki kanatların çatışması başladı. “Yenilgi”ye yol açan günah keçisi arandı. Bulundu da. O da Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Bunu özelikle “Cumhur İttifakı” kızıştırıyor. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nu kendileri için potansiyel tehlike olarak görüyorlar. “Nasıl kazanırsın?” deyip ondan intikam almaya çalışıyorlar. Bunu da CHP içindeki bazı güçler ve kalemini satmış sözde bazı “bağımsız” gazeteciler üzerinde sürdürüyorlar. Başta CHP olmak üzere “Millet İttifakı”nda sular henüz durulmadı. Nasıl bir sonuç ortaya çıkar bekleyip göreceğiz.
Öngörümüz şudur: “Cumhur İttifakı” “Millet İttifakı”nı kontrol edilecek düzeyde denetimine alacaktır. İlk hedef olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başından aldıracaktır. Bunu nasıl mı yapacak? O iş kolay. Daha evvel çok kez denenen bir yol. Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen ne kadar kişi ve çevre varsa hepsi tehdit edilecek ve Kemal Kııçdaroğlu yalnızlaştırılacaktır. Bunun stardı verildi bile.
Seçim sonuçlarıyla Türkiye’de artık İhvanı Müslüm iktidarı kurulmuş oldu. Uzun bir süre Türkiye bu iktidarla yönetilecek. Onu tasfiye edecek bir güç şu an yok. Gelecekte ne olur şimdiden bir öngörüde bulunmak zor. Değişim için uluslararası gelişmelere ve bunun Türkiye’ye yansımasına bağlı olacak. Bu da kısa bir sürede olmayacak. İçteki güçler mücadele etmeyecek mi denirse kuşkusuz mücadele sürecek ama mevcut güç dengesi kısa sürede mevcut iktidarı alaşağı edemeyecektir.
Recep Tayip Erdoğan’ın şahsında vücut bulan İhvanı Müslüm iktidarı daha da katılaşacaktır. İçte var olan kısmi demokratik haklar kısıtlanırken dışa karşı daha da saldırgan bir politikaya baş vuracaktır. Bu politikadan en çok Kürdler zarar görecektir. PKK ve HDP’ye ve onların şahsında tüm Kürd potansiyeline yönelecektir. Tasfiye etmeye çalışılacaktır. Fakat ortada Kürdistan, Kürd milleti ve sorunu var. Kabullense de etmese de bu sorun var. Ortada büyük bir Kürd potansiyeli var. Bunu da ittifak yaptığı Hüda-Par ile denetim altına almaya çalışacaklar. Kürdistan halkı Müslüman ama seküller bir halktır. Hüda-Par ile bunu ne kadar dönüştürebilir beklemek gerekir. Fakat şu tehlike var. Türkiye ekonomisi dibe vurmuş, halk aç. Belli bir kesime devlet yardımı ile bunlara bazı kırıntılar verilecek, PKK ve HDP’nin tasfiye edilmesi oranında doğan boşluğu Hüda-Par ile doldurmaya çalışacaktır. Barzaniler, kuzeydeki uzantıları, PKK ve HDP içindeki “Türkiyeci” güçlerde buna yardımcı olacaktır. Bu, büyük bir tehlikeye işaret etmektedir. Kürd millici güçleri bunu ciddiye almalı ve buna uygun bir politika oluşturmayı zaruri kılıyor.
Kürdistan’ı sömürge statüsünde bulunan Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin demokrasi sorunu vardır. Kürdistan’ın bağımsızlık sorunu var. Kürdler toplum olarak, sömürgeci ülkelerin demokratik olmasını ister ve de destekliyor da. Fakat Türkler, Farslar, Araplar toplum olarak Kürdistan’ın bağımsızlığına karşıdırlar ve ellerindeki güç ve tüm araçlarla bunu engellemeye çalışıyorlar. İstisnalar var mı tartışılır ama “hakların ortak devrimini“ savunanlar tıpkı egemen sınıfları gibi Kürdistan’ın bağımsızlığına karşıdırlar. Bunu ister din ister sınıf veya halkların kardeşliği adına yapsınlar bu gerçeği değiştirmiyor. Şu an HDP bünyesinde olan Kürdler dışındaki tüm mevcut yapılar bugün bu rolü oynuyorlar. Kürdler bunu görmelidir. Sırtlarındaki bu kamburları çöpe atmalıdır. Eğer Kürdistan’ın bağımsızlığını şartsız destekleyenler varsa onlarla her alanda güç birliği yapmalıdır. Bu nasıl yapılacak tartışılan konudur. Çünkü bunun da çok zorluğu var.
Bilindiği gibi gerek PKK ve gerek HDP yönetimi “Türkiyeci” bir politika yürütüyor. “Demokratik Cumhuriyet”, “Ortak vatan”, “Orak devlet”, “Birlikte yaşam” gibi yaşamda karşılığı olmayan politikalar sürdürüyor. Bu politika ile Kürd milli mücadelesini boşa çıkarılmaya çalışılıyor. PKK, HDP içindeki ve gerideki Kürd millici güçlerin bunu nasıl aşacağı önümüzde büyük bir sorun olarak duruyor. Bu da o kadar kolay olmayacak. Zaten kolay olmayacağı seçim sürecinde görüldü. İzlenen Türkiyeci politika seçime damgasını vurdu. Gerek HDP içindeki ve gerek dışındaki Kürd millici güçlerin tüm itirazlarına rağmen HDP yönetimi bildiğini okudu. Ortaya çıkan yanlışlara bilerek yol verdi.
Bir kere HDP Kürdistan’i bir siyaset izlemedi, izlemiyor. Türk egemenlik sistemin bir partisi olarak sahne alıyor. Buna uygun seçim stratejisi oluşturdu. Kürd halkının kazanımından öte zıt güçleri Kürdlerin sırtına bindirerek meclise taşıdı. Seçilenlere bakıldığında birkaç yurtseverin dışında anti-Kürd, Türk devletçisi olduğu görülür. Bunu görmek zor değildir.
İkincisi, izlenen cumhurbaşkanlığı politikası da başlı başına yanlıştı. Kürdler şunu bilince çıkarmalıdır. Türk egemenlik sistemin tüm kanatları sömürgecidir. Hepsi ırkçı, faşist, soykırımcı, katliamcı, asimilasyoncudur. “Millet İttifakı”nın “Cumhur İttifakı”ndan bir farkı yoktur. Bu nedenle HDP’nin “Millet İttifakı” cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemesi başlı başına büyük bir hataydı. Ki bunun bedelini ağır ödeyecektir. HDP şahsında Kürdler büyük bir bedel ödeyecektir. Şu biliniyordu. Bu seçimde oylamada “Millet İttifakı” kazansa da “Cumhur İttifakı”n bunu kendilerine vermeyeceklerini kavramadı. “Birleşerek geliyoruz, kazanacağız” deyip durdu. Bunu nasıl, hangi güçle yapacaklarını bile düşünmediler. Sonuç ortada. Başka bir anlatımla HDP yönetimi yanlış ata oynadı. Aslına bakılırsa bunu bilinçli yaptı.
Üçüncüsü, Türk solu ile kurduğu ittifak başlı başına büyük bir hataydı. İttifak yaptığı Türk sol hareketlerin hepsinin anti-Kürd Kemalist oldukları bilinmesine rağmen bu hata yapıldı. Ki oylamada ittifak yaptıkları Türk sol güçleri HDP’ye değil, CHP’yi desteklediği sır değildir. Gerek HDP içindeki ve gerek dışındaki Kürd millici güçlerin tüm uyarılarına karşın HDP yönetimi bu hatayı bilerek yaptı. Buna rağmen Kürdistan halkı namus belasıdır deyip HDP’yi destekledi. Bir kesimi HDP’nin yanlış politikasından dolayı seçimi boykot etti. Bunları anlamak gerekir. Ki en duyarlı Kürd seçmeni bunlardır. Daha millici olan çevrelerdir. Sayısı az-boz olmadığı seçimle ortaya çıktı. 1,5 milyona varan bir kitle olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle kimse paniğe kapılmasın. Kürd potansiyeli bir yere gitmemiştir. Seçim tavrıyla bunu ortaya koymuştur. Şuna göre muhakeme yapılmasın. Daha evvel ki seçimde HDP’nin oyu 6,8 milyon iken bu son seçimde 5 milyona düşmesini ciddiye alınmasın. Sandığa gitmeyen 1,5 milyon eklediğinizde önceki rakamı bulursunuz. Ayrıca seçim hilelerini de buna eklerseniz HDP seçmenin daha da artığı görülür. Tüm anket ve verilere göre MHP’nin oy oranı %4,5-5 iken nasıl seçim sonucu %10 oldu? HDP oyları MHP’ye kaydırıldı.
Bir kesim Kürd çevreleride seçimi boykot etti. Nedenini “seçime katılmakla Türk devletine meşruiyet kazandırırmış(!) Yok ya sahi öyle mi? Bu çevrelere bakıyorsun Türk Anayasasının 66.cı Maddesine göre “Türk kimliğini taşıyan her vatandaş Türk’tür” dediği kimliği cebinde taşıyor. Devlete memurluk yapıyor. Askere gidiyor. Türk yasalarına göre ticaret yapıyor. Devlete vergisini veriyor. Bununla Türk devletine meşruiyet kazandırmıyor da seçime katılmakla meşruiyet kazandırılıyormuş(!) Gel de gülme.
Baylar, bayanlar iyi misiniz? Hangi dünya da yaşıyorsunuz? Sözde milliyetçilermiş(!) Sizin milliyetçiliğini sevsinler. Milliyetçiliğiniz bile sorunlu. Maddem milliyetçi iseniz bir örgüt kurun. Veya var olan bir örgüt bünyesinden çalışın. Hayatın her alanında Türk işgali meşru değildir deyin. Elinize silah alın bu işgali kaldırmaya çalışın. Buna yürekleri yemez ama bol keseden milliyetçilik yaparlar. Kimi geri zekalıda bunlara inanır.
HDP yönetimin tüm hatalarına ve devletin tüm seçim hilelerine rağmen Kürd millet potansiyeli diridir, ayaktadır. Fakat milli bir formdan uzaktır. Bunun nedeni HDP kuruluş felsefesidir. Bilindiği üzere HDP Kürd milliyetçiliğini engellemek, Kürdleri millet olmaktan çıkarıp “Türkiye uluslaşması” içinde eritmek için kuruldu. Bu iddianın sahibi biz değil, HDP’ı kuranlar ve yönetenlerdir. Şimdiye kadar da HDP içinde buna karşı çıkan olmadı. Kimi millici güçler bunu dile getirse de yankısını bulmadı. Çünkü HDP yönetimini ele geçiren ekip “Türkiyecidir”. Bunu söylemekten de sakınmıyorlar.
İzlediğimiz ve söylenenlere göre HDP içinde dört ekip var. Birinci ekip Pervin Buldan ekibi ki direk Öcalan’a bağlı ekiptir. İkinci ekip Selahattin Demirtaş ekibi. Bu ekip Qandil ile ilişkilidir. Sol ekip ki bu ekip Kemalist olan ekiptir. Bir de Kürd milliyetçi ekip var. HDP siyasetine yön veren ekip Öcalan ve Qandil’e bağlı olan ekiptir. Sol ekip Qandil’e yakındır. Millici Kürd ekip yurtseverdir, ağır yükü sırtında taşıyandır, bedel ödeyen olmasına rağmen HDP politikası üstünde etkili değildir. Fakat çok rahatsızdır. Bu rahatsızlığını seçim sonrası HDP Diyarbakır bürosunu basıp, “Bundan sonra HDP içinde tek bir Türk istemiyoruz. Olursa tüm HDP bürolarını yakacağız” tehdidi biliniyor. Bunu nasıl yapacak konusu süreç belirleyecektir. Fakat pek bir şansları yoktur. HDP yönetimi ve devlet elbirliği ile bu ekibi biçmeye çalışacaktır.
HDP’nin Kürdlere yönelik bir projeleri yok. Kazanacağız deyip duruyorlar. Neyi kazanacaklar kimse bilmiyor. Türkiye’nın demokratikleşmesi ise bu Kürdlerin görevi değildir. Kendini Türk’üm diyen Anadolu toplumun sorunudur. Onların da öyle bir sorunu kendilerine dert ettikleri yok. Açlıkmış, baskıymış, hak, hukuk, adalet, insan haklarıymış umurlarında değiller. Onlara göre yeter ki ezan susmazsın, bayrak inmesin, şehitler ölmez, kuran, Turan yeterlidir. Böylesi ırkçı, dinci bir toplumu değiştirmek Kürdlerin işi değildir. Fakat ne yazık ki PKK ve HDP siyasetini bunun üzerine kurmuştur. Kürdlere kaybettiren bir siyasettir.
Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan
Devamı Edecek..!

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu