Dünya

Fransız avukat Mazurier’in ajanlaşması

28 yaşındaki genç Fransız avukat Mazurier’in ajanlık macerası, Fransız “Doğrudan Eylem” örgütü militanı Frederich Oriach’ın avukatlığını yaparken 1982 senesi mayıs ayında başladı.

Ahmet Hulusi KIRIMFotoğraf açıklaması yok.

28 yaşındaki genç Fransız avukat Mazurier’in ajanlık macerası, Fransız “Doğrudan Eylem” örgütü militanı Frederich Oriach’ın avukatlığını yaparken 1982 senesi mayıs ayında başladı.

Günün birinde Paris’teki bürosunda otururken kendisini Aleks ismiyle tanıtan birisi ziyaret etti ve bazı militanların avukatlığını üstlenmesini istedi. Aleks Arap bir devrimci olduğunu söylüyor ve Fransız “Doğrudan Eylem” örgütüyle ilişkiye geçmek istiyordu.

Mazurier öneriye kabul etti ve uzun süre Aleks’in dediklerini yaptı. Onun talimatları
doğrultusunda Fransa’da tutuklu bazı “teröristleri” savundu.1984’de Aleks’in talimatıyla İtalya’ya giderken yedi kilo patlayıcı ile yakalanan El Mansuri isimli Arap devrimcinin savunmasını üstlendi.

Aynı günlerde Fransa, Lübnan Devrimci Ordusu (FARL) isimli bir terör gurubu tarafından kan gölüne çevrilmişti.

Avukat Mazurier bir yandan Aleks’in talimatlarını yerine getiriyor, diğer yandan da tanıdığı Sorgu hakimlerinden birine bilgi vererek fikir danışıyordu. Genç avukat Avrupa’nın çeşitli “terör” örgütlerinin militanlarıyla ilişki içerisinde olduğunun farkındaydı. Hemen hemen her gün televizyon ekranlarından “teröristlerin” öldürdükleri, yaraladıkları insanları, akan kanları, sabotajları görüyor, gördüklerinden rahatsız oluyordu.

Avukatın İtalya yolculuklarından birinden dönüşünde, bir boşanma davası hakkında bilgi almak için randevu alan Bernard isimli bir şahıs bürosuna geldi.

Fransız Dış İstihbarat Servisi (DGSE),uzun süren incelemelerden sonra avukatın zayıf karakterli, hayal kırıklığına uğramış kariyerist kişiliğini tespit etmiş ve ilişkiye geçmeye karar vermişti. Bernard hemen konuya girdi, açık konuştu.

-Ben Fransız Dış İstihbarat Servisin DGSE’den geliyorum. İtalya’daki temaslarınızı ve yaptıklarınızı tüm detaylarıyla biliyoruz. Bizimle işbirliği yapar mısınız?

Genç avukatta zaten bunu istiyordu. Tabir yerindeyse uzun zamandır gövdesi içerde beyni
dışarıdaydı. Avrupa’da sabotajlar yapan, cinayetler işleyen bir “terörist” gurubun içindeydi. Çok şeyler biliyor ve daha çok şeyler öğrenebileceğine inanıyordu.

Mazurier, Fransız Dış İstihbarat Teşkilatı ile bu ilk temasından sonra Aleks’ten aldığı tüm bilgileri Bernard aracılığı ile servise iletmeye başladı. Servisin de katkısıyla mahkemelerden aldığı olumlu sonuçlar sayesinde Aleks’in güvenini iyice kazandı. DGSE, Aleks’i her yerde takip ediyor kimliğini ve faliyetlerini, uluslararası terör örgütleriyle bağlantısını gün ışığına çıkarmaya çalışıyordu.

Avukat 28 Ekim 1984’de, Lyon şehrinden gelen bir telgraf aldı. Sorgu hakimi, Abdelkadir isimli bir şahsın tutuklandığını, savunması için kendisini avukat olarak seçtiğini bildiriyor, Lyon’a gelmesini istiyordu. Mazurier, Lyon’dan gelen telgrafı alınca Bernard’ı aradı ve durumu bildirip “Servis mi “ tutukladı sorusunu yöneltti. DGSE bu işten hiçbir şey anlamamıştı. Mazuer’den hemen Lyon’a gitmesi ve Abdelkadir’i savunması istendi.

Mazurier 29 Ekim 1984’de, Lyon’un Saint Paul cezaevine giderek müvekkilini ziyaret etti.
Tutuklanan kişi Aleks idi. Taşıdığı sahte Cezayir pasaportunda Saadi Abdelkadir ismi vardı. Avukata birtakım telefon numaraları verdi ve tutuklandığı haberini iletmesini istedi. Aleks avukatından hiç şüphelenmiyor, kendisinin de birkaç güç içinde cezaevinden çıkacağına inanıyordu.

Avukat, cezaevindeki Aleks ile dışarıdaki arkadaşları arasında kurye rolü oynuyor, karşılıklı yazılan mektupları ve mesajları yerlerine iletiyordu.

Bu arada İsviçre, Yugoslavya, İtalya, Suriye, Lübnan gibi ülkelere giderek dünyanın birçok yerinde eylem yapan terör örgütleriyle temaslar kurdu, mektuplar taşıdı. DGSE’de bütün bu yazışma ve mesajların birer kopyasını alıyordu.

1984 yılı sonunda Aleks’in gerçek ismi, kimliği ortaya çıktı. Gerçek adı George İbrahim Abdullah idi.

George İbrahim Abdullah’ın gerçek kimliğinin, örgüt içindeki sorumluluklarının ortaya çıkması ve hücrede kalacağının kesinlik kazanmasından sonra Fransa’da terör doruk noktasına ulaştı. Terör örgütü Abdullah ile birlikte Asala’nın askeri şefi Orly katliamı sorumlusu Varujan Garbisyan ve İran’lı terörist Enis Nakkaş’ın da serbest bırakılmasını istiyor, olumlu yanıt alamadığı için de özellikle Paris’de eylemler hız kesmiyordu.

Kısa süre içerisinde dünyanın en kanlı terör örgütlerinden birisinin lideri olduğu anlaşılan George İbrahim Abdullah’ın Lyon’da tutuklanması da çok ilginç oldu. DGSE, Aleks ismiyle tanıdığı bu kişiyi henüz tutuklamayı düşünmüyor ve takip ederek avukattan aldığı bilgiler doğrultusunda incelemelerini derinleştiriyordu. Örgüte sızmak üzereydi. Ne var ki Aleks ile ilgilenen başka bir örgüt daha vardı. İç stihbarat Örgütü DST’de, şüpheli bulduğu aynı adamı izliyordu.

George İbrahim Abdullah Lyon’da, üzerinde büyük miktarda olduğu halde, elini kolunu sallayarak dolaşıyor, tutuklanacağını hiç düşünmüyordu. Öyle ki, sokakta yürürken kendisini birkaç kişinin takip ettiğini hissetmiş ve polise sığınarak yardım istemişti. Terörist, yürüdüğü sokak içinde bulunan karakola çekinmeden girerek kendisini takip eden insanlardan şikayetçi olmuştu. Takip edenler DST ajanlarıydı.

Ünlü terörist yardım istemek için girdiği karakoldan elleri kelepçeli olarak çıktı.

DST, DGSE’nin uzun süredir izlediği Aleks’i tutuklayarak bir çuval inciri berbat ettiğini henüz farkında değildi. Prensip olarak DGSE sadece Fransa dışında operasyon düzenleyebilirdi ve ülke içindeki faaliyetlerinden DST’yi haberdar etmesi gerekiyordu. Bu yapılmamış, servisler savaşı bir kez daha kargaşalık yaratmıştı.

Avukat için değişen bir şey yoktu. O, terörist Abdullah’ın avukatıydı. Servise verdiği hizmet ve
bilgilerden kimse haberdar değildi. Fakat genç avukatta büyük bir manevi bunalım başladı. Yaptığı işlerin, aldığı risklerin hiçbir işe yaramadığını düşünüyor, her hafta kadın ve çocukların teröre kurban gittiğini gördükçe ruh sağlığı bozuluyordu. Üstüne üstlük Fransız kamuoyu, servise yani devlete hizmet verdiğini bilmedikleri bu “teröristlerin avukat’ından nefret ediyordu.

Mazurier basın mensuplarına verdiği demeçlerde, radyo ve televizyon röportajlarında DGSE’nin talimatları doğrultusunda hareket ediyor, müvekkillerini şiddetle savunuyor ve terörün son bulması için müvekkili George Abdullah’ın serbest bırakılmasını istiyordu. En azılı terörist guruplarıyla ilişkileri de bu sayede devam ediyordu. Terör karşısında panik ve korku içinde olan Fransızlar huzurunda teröristleri savunma cesareti gösteren bu avukatın bir ajan olacağını hiç kimse düşünmüyordu.

Ne var ki, Mazurier’in çabaları aldığı riskler sonucunda elde edilen bilgiler terörü önlemek,
cinayetleri durdurmak için yeterli olmuyordu. Avukat, eğer bir gün kendisinden nefret eden insanlara gerçekleri anlatmak isterse başarılı olamayacağının da farkındaydı. DGSE için çalıştığını ispat etmesi de mümkün değildi. İstihbaratçılar zayıf karakterli bu adama hiçbir garanti, destek ve koruma temin etmemişlerdi.

Senelerce devam eden bu oyun nihayet 1987 yılı başında Mazurier tarafından bozuldu. Fransız avukat bir kitap yazdı ve son 5 yıl içinde başına gelenleri, yaptıklarını, yaşadıklarını  anlattı Kitabın 28 sayfası devlet sansürüne uğradı.

Barodan kaydı silinen avukat o tarihten sonra öldürülmek korkusuyla saklanarak yaşadı. Genç avukatın hiç dostu yok. Meslektaşları onu küçümsüyor, mesleğine ihanet ettiği gerekçesiyle yüzüne bile bakmıyorlar. DGSE onu devlete ihanetle suçluyor. George İbrahim Abdullah ile birlikte yüzlerce terörist ve terör örgütleri ondan nefret edip er geç ondan intikam alacaklarını açıkladılar. Mazurier şimdi en fazla servisten, servisin intikamından korktuğunu söylüyor.

20.05.2024

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu