Emperyalizmin Kanlı Yüzü Nato
Finlandiya’nın NATO üyeliği için Mecliste yapılan “ONAY” görüşmesi nedeniyle, NATO kamuoyunda yeniden gündeme geldi. Mecliste milletvekili olarak gerek TİP ve gerekse HDP’nin çatısı altında bulunan “sosyalist” milletvekillerinin böyle önemli bir konuda meclisten kaçmaları veya sessiz kalmaları da haklı olarak eleştiri konusu oldu. Maalesef, NATO’nun misyonunu zabıtlara geçirme fırsatı kaçırıldı
Ahmet Hulusi KIRIM
Finlandiya’nın NATO üyeliği için Mecliste yapılan “ONAY” görüşmesi nedeniyle, NATO
kamuoyunda yeniden gündeme geldi. Mecliste milletvekili olarak gerek TİP ve gerekse HDP’nin çatısı altında bulunan “sosyalist” milletvekillerinin böyle önemli bir konuda meclisten kaçmaları veya sessiz kalmaları da haklı olarak eleştiri konusu oldu. Maalesef, NATO’nun misyonunu zabıtlara geçirme fırsatı kaçırıldı…
İkinci Paylaşım Savaşının kaderi belli olduktan sonra, Stalin ile Churchill arasında yapılan Ekim
1944 tarihli “YÜZDELER ANTLAŞMASI” (İngiltere ve Rusya’nın Avrupa ülkelerinde sahip olacağı nüfuz alanlarının yüzdelerle belirtildiği antlaşma) ile Avrupa ikiye bölündü. Kısa bir süre sonra da Batı Avrupa savaşın asıl galibi ABD’nin etkinlik alanına girdi.
- Savaşta büyük bir yıkıma uğrayan Avrupa’nın birçok ülkesinde başta İtalya ve Fransa olmak üzere Komünist Partilerin ağırlığı savaş sonrası hissedilir hale geldi. Bu partiler SSCB’nin kontrolü altındaydı ve SSCB’nin etkisinin Batı Avrupa’da artma tehlikesi tüm kapitalistler için büyük bir tehditti. Bu yüzden Avrupa’ya yayılan “komünizm” hayaletinin önünü kesmek ve kapitalist sistemin gidişatına yön vermek gerekiyordu. Bu çerçevede, savaştan kapitalist dünyanın baskın gücü olarak çıkan ABD’nin inisiyatifiyle Truman Doktrini ve Marshall Planı ile siyasal ve ekonomik alanda stratejik açılımlar yapıldı. Bu atmosferin belirlediği koşullarda 9 Nisan 1949 tarihinde Washington Antlaşması ile NATOkuruldu. NATO’nun kurulmasıyla SSCB’ye karşı bir cephe kurma stratejisinin askeri aşaması da tamamlanmış oldu.
NATO’nun görünürdeki amacı Sovyet tehlikesine karşı üye devletlerin güvenliğini sağlamak olarak sunulsa da (Kurucu Antlaşmanın 5.maddesi) NATO esas olarak ABD elebaşılığındaki emperyalizmin çıkarlarını koruyan, Avrupalıların da ellerini taşın altına sokmasını sağlayan ve Avrupa devletleri üzerindeki denetimini temin eden “Kolektif Güvenlik Örgütü” olarak ortaya çıktı. Kuruluşundan sonra NATO asıl amacına uygun olarak dış güvenlikle bağlantılı “komünizim” tehlikesine karşı,1950’li yıllarda İtalya’dan başlayarak tüm ittifak üyesi ülkelerde GLADİO olarak anılan çok gizli özel harekat daireleri kurdurdu. Emperyalizmin çıkarlarını tehdit eden ülke içindeki sol hareketler başta olmak üzere her türlü muhalefete karşı örtülü operasyonlar gerçekleştiren “DERİN DEVLET” kavramının ortaya çıkmasında rol oynadı. SSCB’nin dağılmasından sonra, işlevsiz kaldığı düşüncesiyle Almanya ve Türkiye hariç pek çok ülkede bu birimler dağıtıldı.
1989 senesinde Sovyetler Birliğinin dağılma sürecinin başlamasıyla, eski düşman ve tehdit algılamasının yok olması, üye ülkelerin dış güvenlik çıkarlarının birbirinden uzaklaşması sonucu, NATO’nun varlık nedeni tartışılır oldu. NATO’nun 1999 Washington zirvesinde, dünyamızda 1991’den sonra yaşananlar karşısında örgütün yetersiz kaldığı kabul edilerek stratejik konseptin geliştirilmesi karar altına alındı. Bu arada Ortadoğu, Asya’da, bir bölümü barışçıl bir bölümü kanlı operasyonlar yapıldı. Orta ve Doğu Avrupa’nın kapitalist/emperyalist küresel sistem ile bütünleşmesi sağlandı.2010 Lizbon Zirvesinde kabul edilen yeni stratejik konsept, 1999’da tasarlananlar ve fiili uygulamaların metinlere geçmesi oldu.
Yeni stratejik konsept ile NATO’nun reaktif değil, koruyucu (protectıve) ve proaktif olması kabul edildi. ABD elebaşılığındaki emperyalizme yönelik tehditlere, risklere ve tehlikelere karşı korunma yolu ile küresel sorunlara karşı koymak, ittifak ülkelerinin çevresinde ve ilgi alanlarında güvenliği sağlamak, çoklu işbirlikleri ile emperyalizmin uluslararası istikrarını sağlamak yeni stratejinin hedeflerini oluşturuyordu.
Yeni strateji ile yayılmacı, daha mütecaviz NATO için alt yapı oluşturuldu. Nitekim Müşterek Güvenlik Bölgesi ve Dış İstikrar Bölgesi tanımlamaları ile Avrupa’ya ilave olarak Asya ve Afrika kıtaları da NATO’nun jeopolitik nüfuz alanının içine sokuldu. Irak ve Afganistan işgalleri gerçekleştirildi. Nükleer silahların ilk kullanımı dahil olmak üzere askeri önlemler ön plana çıkarıldı ve nükleer silahla saldırı tehlikesine karşı önleyici saldırı yapılmasının önü açıldı. NATO’ya küresel jandarma elbisesi giydirildi.
28.06.2022 tarihinde Madrid’de yapılan NATO’nun son zirvesinde ise, Rusya’yı en ciddi ve doğrudan tehdit olarak hedef alan yeni Stratejik Konsept kabul edildi. Rusya 2010’daki Stratejik Konseptte “dış ortak” iken bu kez doğrudan tehdit olarak kayıtlara geçti. Yeni konsept de, Çin’de ilk kez uluslararası düzeni baltalamakla suçlandı. Çin’in, ekonomik gücünü stratejik bağımlılıklar yaratmak ve etkisini artırmak için kullandığından bahisle, Rusya Federasyonu ile derinleşen stratejik ortaklığı ve her ikisinin kurallara dayalı düzenin altını oymaya yönelik, birbirini pekiştiren girişimleri değerlerimize ve çıkarlarımıza ters düşmektedir denildi.
Soğuk savaş dönemine benzemeyen risklerin egemen olduğu yeni ortamda, küresel jeopolitiğin ve ekonominin ağırlık merkezi Atlantik’ten Pasifik’e kayarken, emperyalizmin stratejik çıkarları NATO’nun dönüşümünü, örgütün kapitalist emperyalizmin “küresel amaçlarına” hizmet eden bir örgüte dönüştürülmesini ve bu amaçla yeni bir stratejinin geliştirilerek uygulanmasını zorunlu hale getirdi. Bir başka ifadeyle, Avrasya’da Rusya-Çin-Hindistan, emperyalizminin çıkarları aleyhine yükselir, jeopolitik dengeler değişir, tek kutuplu dünya düzeni hızla yerini çok kutuplu düzene bırakırken ve ABD kendi olanaklarıyla başlattığı jeostratejik hamlelerinde yetersiz kalırken, NATO içerisindeki ABD-AB işbirliğinin müşterek bölgesel ve küresel çıkarlara göre etkinleştirilmesi veNATO’nun yeni jeopolitik şartlara uyum sağlaması hedeflendi.
Netice olarak: NATO, bir savunma örgütü değil, ABD’nin savaş örgütüdür. NATO, saldırgan bir
emperyalist örgüttür. NATO, aynı zamanda bir terör ve komplo örgütüdür. NATO, Amerikan
emperyalizminin komünizme karşı mücadele aracı olarak, Sovyetler Birliğine karşı kurulmuştur. NATO’nun ABD çıkarları ve planları dışında dikkate alacağı bir başka bakış açısı yoktur. 10.04.2023