DEVRİM BİR ÜTOPYA DEĞİLDİR
Kapitalist emperyalist sistem, örgütlü ve doğru devrimci mücadeleler sonucu yıkılır…
Bugün sürece damgasını vuran kendiliğindenciliktir…
Yaşadığımız süreci kendi gerçek zeminlerinden kopararak anlayamayız, anlatamayız. Emperyalizm dünya genelinde milli olan ne varsa parçalıyor dağıtıyor, gerici ve en gerici iş birlikçi unsurları koruyarak, kontrol ederek, bütün dünyanın kaynaklarını artık silah zoruyla dağıtılıyor. Dünya yeniden dizayn ediliyor.
1:Kapitalizm siyasi olarak; ezilen dünyayı yeniden sömürgeleştirmek istiyor ve milli olan ne varsa yok ediyor.(Siyasi olarak bağımlı devleti tasfiye etmek)
2:Ekonomik olarak, bağımlı ekonomilerin, emperyalist tekellerle tam entegrasyonu,
3:İdeolojik olarak, Orta-Çağa gericiliği. Emperyalizmin çeperindeki ülkelerde etnik çatışmalar, mezhepçilik ve orta çağ bağnazlığı ve gericiliği. ( Yeni orta çağ )
4: Kapitalizmi artık eski varlığıyla açıklayamayız, kapitalizm; çetelerin, para baronlarının ve tarikatların haydut zorbalığına dönüşerek, üretici olma özelliklerini kaybetmiştir.
5:Kapitalist emperyalist haydutlar, dünyayı sürekli ülkeler arası ve bölgesel savaşlar düzleminde tutarak varlıklarını bu strateji üzerine oturtmuşlardır. Liberalleşme-neo liberalizm, serbest piyasa ve rekabet, belli tekellerin diktasına dönüşerek, bütün eski özelliklerini inkara yöneldi. Sanayi ve ticarete yatırımlar durduruldu, piyasayı spekülatif ve yatırım değeri olmayan haydutlar işgal etti. STRATEJİK kaynakların kontrolü belli haydutların tekeline geçmiştir.
Ekonomik olarak dünyamız büyüme yönündeki bütün olanaklarını kaybetmiş, üretici ve girişimci niteliklerini yitirmiş, kalkınma neredeyse sıfırlanmıştır batıda. Çin, Hindistan ve bir iki ekonomi hariç, dünya ekonomik olarak artık büyümüyor, yakın gelecekte büyük gıda, su ve enerji kaynakların kontrolü konusunda büyük sorunlar yaşanacağı kesin.
Kapitalist sistemle emekçiler arasındaki sorun sürekli çatışma düzlemine girmiş, yakın gelecekte, daha büyük yıkımların ve kitlesel kıyımların olacağını bu günden görebiliyoruz.
Gelişmiş kapitalist emperyalist ekonomiler, insan ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaklaşmış, insanlığı yok eden, yıkımlara uğratan, öldürücü silahlar üreterek, bir nevi insanlığı yok etmeye programlanmışlardır. Ancak emperyalist sistem bütün bu değişimlere rağmen, mafyalaşmış tekelci sermaye ihracı yoluyla mevcut niteliğini koruyarak, çürüyen ve geberen haydut bir sistem olarak varlığını devam ettirmektedir. Sanallaşmış bir ekonomik sistem, sanayi ve ticaretten kopmuş, faizcilikle, borsa operasyonlarıyla, pis ve kirli para, emtia değeri olmayan sanal ürünler, sanal alışverişler belli elit çetelerin elinde dolaşan karşılıksız dolarlar, emperyalist sistemin merkezlerinden çevreye yayıldıkça, kirlilik daha bir basitleşerek, emekçilerin yarattığı artı değer ve emekçilerden zorla alınan ağır vergiler ve birikimler, hiç edilmek tedir. Faiz ve emekçilerden alınan vergi gelirleri, yüz elli yıllık sürecin zirvesidir ve tarih böylesine bir talan ve sömürü sistemine tanıklık etmektedir.
ABD, Dolar ve bono, karşılıksız kağıt satışları üzerinden muazzam bir sömürü ağı kurarak, adeta haraç toplamaktadır.
Kapitalizmi yüksek derecede değişken ve dinamik kılan, onun rekabet özelliğidir. Ancak kapitalizmi mezara gömecek olanda bu rekabet özelliği olacaktır, çünkü rekabet yoksa büyümek ve gelişmekte yoktur. Rekabet başka bir şirketin yok olması üzerine yapılır ve ölümcüldür.
Metaların hareketi insan ilişkilerini kuşatmış, adete dünyayı metalar yönetir hale gelmiştir ve insanlık şuursuz bir tüketimle kendi tarihine ve ürettiklerine yabancılaşarak kendisini inkara yönelmiştir. Kapitalizm, temel sosyal ilişkilerden doğan kurumları dönüştürdükçe kendisi de dönüşüm geçirerek başkalaşmakta, ancak kar dürtüsünden asla vaz geçmemektedir.
Kapitalizm, aslında insanlık tarihinde ticaretin ortaya çıkmasıyla birlikte ortaya çıkmış, ve bugünkü halini almıştır.
Orta çağın zanaatı ve sonrasında endüstriyel sanayi dönemi ve giderek iletişim ve enformasyon hamleleriyle kendisini devam ettirmeye çalışmaktadır. Kapitalist sistem geçmişi bugünün içine alarak geleceğe yönelmektedir. Marksın dediği gibi”saf kapitalizm” yoktur. Ancak büyük bir sosyal, siyasal, ideolojik ve kültürel devrimle geleceğe yönelinir.
Kapitalizm, hala geçmiş üretim biçimlerinden kalan bütün kurumları yedeğine alarak onları kullanabilme yeteneğine sahiptir. Bunu dünyanın en geri toplumlarına girerek oralarda kendisi için alanlar yaratarak ve o potansiyeli arkasına alarak gerçekleştirmektedir. Üretimdeki çok çeşitlilik kitlelerde çok yönlü bir tüketim çeşitliliğine dönüşerek şuursuzca bir çekim alanı yaratmaktadır. Hatta kapitalist sistem, dünyanın ötesine taşarak, gezegenimiz ötesinde gelecekte muazzam ticari alanlar yaratmak çabasındadır. Kapitalist sistem salt yeni metalar üreterek, yeni istekler yaratmakla kalmamış, insanlığın bilincine yeni kültür ve yeni sosyal sorunlarda taşımış ve bu alanda yeni ve büyük bir insan kitlesini etkileyerek peşine takmış ve kendine benzer insan tipi yaratmıştır.
Ölüm döşeğinde bir kapitalizm, yeniden bir kurulum hamlesiyle kendi ölümcül sürecini yeniden aşma çabası içine girmiş ise de ,ücretli emek ile sermaye arasındaki çatışma bütün şiddetiyle devam etmektedir. Kapitalizmin bugünkü en önemli çabası ücretli emeği, küçük burjuva sınıfa dönüştürme yönündedir. Eskiden kullandığı işçi aristokrasisi yerine bütün ücretli emeği kapsayan bir dönüştürme çabasına girmiştir.
Nasıl ki yirminci yüzyılın proletaryası, on dokuzuncu yüzyılın proletaryasıyla aynı değildi, geleceğin proletaryası da yirminci yüzyılın proletaryasıyla asla aynı olmayacaktır.
Geleneksel proletarya günümüz kültürü, sosyal ilişkileri, üretim ilişkileri içinde burjuva ütopyacılığa kayarak, tüketim alışkanlıkları tamamen değişmiş ve küçük burjuva alışkanlıklar ile kuşatılmıştır. Tarım taşımacılığı ve çalışanları da aynı kültürün etkisindedirler. Bu realite işçi sınıfının yaşam standartları ve maddi beklentileri üzerinde muazzam etkilerde bulunarak, sınıfın başkalaşmasında ve kendine yabancılaşmasında büyük roller oynamaktadır. Kapitalizm artık genelde bütün insanlık için ölümcül bir tehdide dönüşerek, yabancılaştığı doğasını da yok etmek üzeredir.
Kapitalist sistem, sanayi ve ticaret sermayesini kenarlara iterek,”reel sektör”adı altında çok dar bir mafya olarak tanımlanan haydutlar sınıfı oluşturmuştur. İktidarı kontrol eden zümre alabildiğine daraltılmış, ve sistem dar bir grup olan Gladyo mafya çetelerinin eline geçmiştir. Dünyanın bütün ülkelerinde parlamentolar, bütün işlevselliğini yitirmiş ve dünyamız emekçileri elitleri, baronları, çeteleri, zorbaları seçmeye mecburi edilmiştir. Bütün sistem partileri, para babası baronların, mafyaların dar kadro hareketine dönüşmüştürler. Liberalizm ,çağımızda mafyanın, Gladyonun temel sloganı olmuştur, çünkü Gladyo, Neo liberalizme dönüşen liberalizmin sahtekarlığından direk beslenmektedir.
Kapitalist-EMPERYALİST sistemi artık çağımızda, Gladyo Mafya olarak tanımlamak daha doğru olacaktır. Dünyayı kana bulayan CFR, olarak tanımlanan Derin Dünya Devleti, ve en başında Amerika’nın olduğu, savaştan ve uyuşturucu ticaretinden beslenen ölümcül aygıt, savaşlarla ayakta kalmaya çalışmaktadır. Seçimlerde ülkeyi sözüm ona yönetecek başkanlar, tamamen Derin bir kuvvet tarafından, mafya tarafından belirlenmektedir.
Ülkemizde Tayyip’ide bu kuvvetler belirlemişti, şimdi onunda miadı ve kullanım süresi doldu diyorlar ve yeni arayışlar içine girmişlerdir. Bu plan direk Amerikancı mafya tarafından uygulanmaktadır ve bu mafyanın bir ayağında da Fethullah Gülen Vardır.
ABD Gladyosunun, mafyasının aldığı kararlar, bu devletin savaş örgütü ve onun denetimindeki şiddet mekanizmaları aracılığıyla hayata geçirilmektedir. Bütün ülkelerde bu mekanizmanın uygulayıcıları vardır ve bunlar miadı dolduğunda değiştirilir, kalıcı olan sistemin kolları olan kalıcı işbirlikçi sermayenin kendisidir, yani işbirlikçi komprador kapitalist sınıf ve onların temsilcileridir.
Parlamentolar ise gelip geçicidir, kullanılır ve miadı dolanlar, bir köşeye atılırlar. Bugün Türkiye’de yapılmak istenen budur! Türkiye’de bu işlemin gerçekleşmesi için bütün kurumlar (Parlamento, Anayasa Mahkemesi, toplamda üst ”Hukuk”,Komisyonlar, Sendikalar, Sivil Toplum Kuruluşları, Basın Yayın(görsel ve yazınsal) V.B.) harekete geçirilmiştir.
Burjuva basın, burjuva devletin tam hizmetindedir…
Bir dönem AKP’nin kuyruğuna taktıkları büyük kitleleri, şimdi oradan kopararak başka bir havuza aktarmak faaliyeti yapmaktadırlar, ve bir nevi doldur boşalt yapıyorlar. Ne yazı ki sol bu gerçeği kavrayama mıştır. Krizden krize süreklenen bu mafya sistemine suni teneFfüs yoluyla yaşam hakkı tanımak tamda buna denir. Kriz geçiren bir kalbin merkezine yüklenerek, sunni tenefüs yapan sol, bu hatasından dönmelidir, henüz vakit var, hatadan dönmek büyük bir erdemdir.
Neo liberalizmin demokrasicilik oyunu,Türkiye Solunu da içine alarak yoluna devam etmektedir. REFERANDUM komedisini hep birlikte izliyoruz.
Özellikle 1980’lerden sonra bu süreci girildi ve Türkiye,12 eylül darbesi ve Turgut Özal Başkanlığındaki Hükümetin 24 Ocak karalarıyla birlikte, Devrimci Hareketin yenilmesi sonucu, Türkiye uluslararası emperyalist operasyonlara açık hale getirilerek, savunmasız bırakılmıştır. Bugün sürece damgasını vuran kendiliğindenciliktir…
Erdoğan ATEŞİN