Genel

AKP ve Erdoğan Gidici mi?

Seçim tiyatrosunun üzerinden epey zaman geçmesine karşın, dağılan millet ittifakı partilerinde iç hesaplaşmalar bitmediği gibi seçim kaybının nedenleri de henüz tartışılmıyor.

Ahmet Hulusi KIRIMFotoğraf açıklaması yok.

Seçim tiyatrosunun üzerinden epey zaman geçmesine karşın, dağılan millet ittifakı partilerinde iç hesaplaşmalar bitmediği gibi seçim kaybının nedenleri de henüz tartışılmıyor. Önemli oy kaybına uğrayan Yeşil Sol Parti ise suya tirit bir açıklama ile kendince seçim yenilgisi ve sonuçlarını değerlendirdi. Millet ittifakı partileri ve Yeşil Sol Parti, bütün parametrelerin aleyhe olduğu bir konjonktürde AKP’nin bu kadar oyu nasıl aldığını düşüneceklerine, umutlarını, rejimin var olan ve derinleşecek krizi yönetemeyeceği hülyasına bağlamış durumdalar. Asıl soru ise, işçi emekçi örgütlenmesi olmadan olmaz sonucunu çıkaranların neden bunu unutup düzen partilerinin peşinden gittikleridir.

Kanaatimizce AKP, faşist rejimin siyasal-ekonomik krizini yönetecektir. Hem de uluslararası Batılı müttefiklerinin tam desteğini alarak. Zaten bunun ilk belirtileri Batılı ülkelerin, seçim sonuçları açıklandıktan sonra verdikleri sinyallerden de anlaşıldı. Örneğin Alman başbakanı Scholz Erdoğan’ı Almanya’ya davet etti. ABD Dışişleri sözcüsü ve NATO yetkilileri çok sıcak mesajlar verdi. Belli ki çok yakında Erdoğan çok önemsediği Beyaz Saray’da da ağırlanacak.

Batılı emperyalistlerin Erdoğan’ın faşist rejimini ekonomik, mali, askeri ve siyasi olarak
desteklemeleri için 2 önemli neden sayılabilir:

Birinci neden; Türkiye’nin çökmesi halinde büyük bir pazarı kaybedecek olmaları, alacaklarının tahsilinin zora girmesi ve en önemlisi de Türk ekonomisinin çöküşünün kendi krizlerini de tetikleyecek olması korkusu.

İkinci neden; Dünyada savaş akımının ve faşizmin esas akım haline geldiği, Ukrayna’da Paylaşım Savaşının ön cephesinde savaşın 2 senedir devam ettiği ve bölgede kartların yeniden dağıtıldığı bir konjonktürde, Türkiye Cumhuriyetinin emperyalist güçler açısından jeopolitik-jeostratejik ve jeoekonomik önemi yaşamsal düzeyde olan bir bölgesel güç adayı olması. O nedenle rejimi yanlarında tutmak için destek ve tavizler vereceklerdir. Erdoğan’ın yönetim biçimine, faşizmi katmerleştiren politikalarına, “hassasiyetleri dikkate alma” gerekçesiyle timsah gözyaşı dökerek göz yumacaklar, ekonomik, mali, askeri ve siyasi desteklerini artırarak sürdüreceklerdir. Keza Erdoğan’a etki alanını genişleteceği sorumluluklar vererek ve Balkan-Kafkasya-Ortadoğu üçgeninde belirleyici statü tanıyarak prestij kazandıracaklardır. Bunların karşılığında ise Batılılar, esas olarak Erdoğan’dan, mülteciler sorunundaki beklentilerini karşılamasını ve NATO çizgisini terk etmemesini isteyeceklerdir.

Ülke ekonomisi uzun zamandır, her an buhrana dönüşebilecek bir kriz içerisindedir. Yaklaşık 500 milyar dolarlık dış borç, sürekli artan bütçe açıkları ve aşırı dış ticaret dengesizlikleri ekonomiyi sürdürülebilir olmakdan çoktan çıkardı. ABD’nin 1929 buhranında olduğu gibi henüz fabrikalar, bankalar batmamış olsa da acilen müdahale edilmemesi halinde krizin buhrana (çöküşe) dönüşmesi kuvvetle muhtemeldir. Erdoğan şimdi,“Medine dilencisi” gibi Körfez ülkelerinden para dilenip, varlık fonundaki son ulusal değerleri de satarak mahalli seçimlere kadar çöküşü önleme peşinde. Ekonomik olarak Batı’ya muhtaç Erdoğan, bundan sonra, daha önce izlediği Batı ile Doğu arasındaki “denge politikasını” terk etmek zorunda kalacaktır. Nitekim bunun ilk işareti Küreselcilerin mutemet adamı Mehmet Şimşek ve Gaye Erkan ikilisinin işbaşına getirilmesiyle verildi. Takiben 23 Haziran günü Washington’da yapılan “Türkiye-ABD Stratejik Mekanizması” beşinci toplantısı sonrası, iki ülke heyetlerinin yaptığı açıklamada, “Rusya’nın kabul edilemez savaşı karşısında, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğine olan güçlü destek yinelendi.

Uluslararası desteği arkasına alan, arka bahçesini tamamen temizleyen ve muhalefeti dizayn
eden Erdoğan, bundan sonra daha da fütursuzlaşarak muhaliflerine karşı baskıyı artıracaktır.
Ekonomik çöküşün faturasını yoksullara yükleyecek Erdoğan, halkın gelişecek muhalefetini
dizginleyebilmek adına insanları bir araya getiren her türlü etkinliği yasaklayacak, muhalif girişimleri şiddet kullanarak bastırmaya çalışacaktır. Nitekim bunun ilk uygulamasını da yakın zamanda, konser ve tiyatro etkinliklerini yasaklayarak, Merdan Yanardağ’ı tutuklayarak gösterdi.

Netice olarak, bizleri mahalli seçimlere kadar küçük kıyamet, seçimlerden sonra ise büyük
kıyametin beklediğini söyleyebiliriz. Bu zorlu yıllar içerisinde sözde muhalefet yapmak şüphesiz yetersiz kalacaktır. Irkçı-milliyetçi-faşist-siyasal İslamcı çoğunluğun oluşturduğu TBMM çatısı altında muhalefet yapmakla yetinmek, teslimiyet anlamına gelecektir. Bizlerin gelişmeleri ve olasılıkları dikkate alarak faşizm koşulları altında köstebek misali uğraş vermek zorunda kalacağımızın bilinmesinde yarar vardır.

3.07.2023

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu