Genel

İNANÇ, SABIR , HALKA GÜVEN KARARLIK, MİRASTIR BİZE!

Halka inanmak ve güvenmek bir sevgi olayıdır. Halka çektiği acılardan uğradığı haksızlıklardan, sömürü, baskı ve zulümlerden dolayı acıma duygusuyla yaklaşıp ona yakınlık duyarak sevgi beslemekle halkı bu yönde kurtaracağını sanan kahramanca öne atılan tipler ve halka güvenen ve ona dayanan tipler farklılık gösterir.
Birinci tip insanlar halka Çektiği acıdan dolayı sevgi göstermekle kalmazlar, bu onlar için pek fazla önemli değildir. Esas olan işçi ve emekçi yığınların bağrında taşıdığı büyük devrimci potansiyele güvenirler. Geçici gerilemeler , duraksamalar olsada henüz karşı devrimin demoğojisinin gerçek niteliğini fark etmemiş ve devrimci örgütler içinde yer almamış , devrimcilerle bütünleşmemiş olsalarda o bitmez tükenmez enerjiyi gören ve ve kitleyi harekete geçirmeyi kendisine görev alandır.
Halka inanmanın ve güvenmenin bu iki örneğinden birincisinin yaklaşımı yaratıcı gücü kendisinde gören küçük burjuvazinin halkı zavallı bir “Takipçi” olarak gören anlayıştır. Bu anlayış popülizmdir. Diğer ikinci anlayış ise Komünist ve Devrimcilerin yaklaşımıdır. Bu birinci anlayışın tersine bilimsel bir çözümlemeye dayanan İNANÇ ‘tır bu yaklaşım durağan ve yenilgi dönemlerinde halk kitlelerinin devrimci safları terketişiyle paniğe ve korkuya kapılmaz. Bu durumun geçiciliğini ve ileride bu durumun yerini kaçınılmaz olarak yükselmeye bırakacağını görerek, yenilği ve durağanlık ortamının yıpratıcı etkilerine karşı, Devrimci kararlığını, dik duruşunu ve direnmeyi öne çıkarır. Çünkü geçici sessizliği kopacak olan fırtınanın habercisi olarak görür.
Fakat birincisi, yani küçük burjuva unsurlarının ve küçük burjuvazinin halka duyduğu “Sevgi” öfkeye dönüşür; kendisi elinden geleni yapmış ama halk bir türlü inanmamış, anlamamış bir türlü uyunmamış, hala kendisini bütün vahşetiyle ezen burjuvaziyle uzlaşmaya gitmiştir. O , bunları anlamayarak kabahati halka yükleyerek “ daha çok darbe yesinki aklı başına gelsin, bu halk uslanmaz, bu halk adam olmaz, ne kadar ezilirse o kadar gericiliğin kuyruğuna takılıyor” vb. Gibi sözlerle kendisini çoğu kez açığa vuran halkın gücüne karşı inançsızlığı gelişir ve pekişir. Küçük burjuvazinin kendisine de güveni kaybolur ve Revizyonizmin kuyruğuna takılarak sağa doğru çark eder. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesi öncesi arkalarında, onbinlerce ,yüzbinlerce kitleyi sürükleyebilen küçük burjuva Devrimci örgütler 12 Eylül sonrası yenilgi ortamında, sınıf karekterleri ve oportünist çizgilerinin bir sonucu olarak bu kayıplardan yanlış sonuç çıkardılar ve işçi , emekçi yığınlara MARKSİZM ve LENİNİZME olan güvenlerini tamamen yitirerek hakim sınıfların reformist partilerinin kuyruğunda yürümeye başladılar.
Kitlelerin Devrimci safları terk ettiği ortamda küçük burjuva kaypaklığı onları Marksizm ve Leninizme küfüre ve hakim sınıfların artıklarından geçinmeyi tercih etmeye götürmüştür.

GAZETE KÖK AVUSTRALYA
HÜSEYİN BİÇER
25/10/2021
Victoria/Melbourne

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu