Genel

ÖZ-ELEŞTİRİMDİR!

Devrimin temel sorunu ikdidar sorunudur.

Gerçek bir emekçi devrimin temel sorunu emekçilerin gerici iktidarı ele geçirmesi, hakim sınıfların dayandığı devlet aygırını paramparça etmesi ve proletaryanın önderliğinde devrimci iktidarı kurmasından geçmektedir. Demokrasi denildiğinde “kimler için demokrasi” sorusunu doğru yanıtlanması gerekmektedir. Çünkü karşı devrimci- gerici sınıfların ikdidarında demokrasi, işçi sınıfı, köylülük ve geniş emekçi halk için baskı, açlık, sömürü, sefalet ve aşağılama anlamına gelmektedir. Bu perspektiften soruna bakıldığında proleter demokrasi ile burjuva demokrasisi yan yana getirilemez ve birbirleriyle uLaştırılamaz. Sınıfların çatışması (Proletarya- Burjuvazi) siyasi ikdidar mücadelesini ifade eder.

Devrimci işçi sınıfı sömürücü faşist düzenden kurtulmak için bürün araçları devrim amacına uygun ele almak zorundadır. Aksi takdirde devrim ve özgürlük amacına ulaşmaz. Gerici sınıfların devlet ikdidarında emekçi halkın özgür olmayacağı çok açık ve nettir. Bu anlamıyla Türkiye-Kuzey Kürdistan’da mevcut devlet ikdidarını paramparça etmeden, emekçilere eşitlik, özgürlük ve demokrasi vaat eden yasakçı reformist partiler ve onlarla bütünleşen kimi küçük burjuva, reformist, revizyonist, Avrupa emperyalizminin ideolojik aygıtlarına dönüşmüş sahte sol kılıklı yapılar halkı aldatmaktadırlar. Türkiye’de 1968’dan günümüze parlamenter gündemin dışına çıkamamış sahte reformist revizyonist örgüt, grup ve akımlar, Buğün de aynı kulvarda, burjuva devlet aygıtını kutsayan ve bu karşı devrimci yangına su taşıyan reformist akımlar ve örgütler bugün de parlamenter mücadele ve genel seçimlere kilitlenmiş durumdadırlar. Parlamenter mücadeleye bakış aynı zamanda devlet ve devrim sorununu nasıl ele alındığınızda ortaya koyar. Seçimler döneminde politik olarak bu tür reformist, revizyonist öğütler ve grupcukların politik tutumlarını ciddiyetle takip etmeyi ve devrimci turumla ele almayı önemli kılmaktadır. Hakim sınıfların, yönetememe krızine girdikleri ezilenlerin ise eskisi gibi yönetilmek istemediği devrimci kriz dönemlerinde sistemin derin çelişkileri siyasi partiler üzerinden kendini dışa vurur ve hilelerle çelişkiler sertleşir, güçlü olanların devlet aygıtını diğerlerine karşı kullanma duruşu alenilik kazanır. Bugün yaşanan it dalaşı bundandır. Türkiye ve Türkiye gibi emperyalizme göbekten bağımlı ülkelerde parlamentonun ezilen sınıfların dert ve arzularına hiç bir şekilde yanıt olmak gibi bir sorunu yoktur. Bu durum devrimci kriz sürecinde daha apaçık görülmesine rağmen burjuva partiler devlet aygıtını birbirine karşı daha aktif kullanma, ekonomik siyasi çıkarlarını rantçı devlet sistemiyle palazlandıran yerine parlamento seçimlerine olmadık büyük anlam yüklerler. Faşist baskı altında inleyen, yoksullaşan emekçi halk özgürlük, adalet ve eşitlik sağlanacakmış umudu her yerde demagojik bir yöntemle pompalanır… Toplumu farklı din, etnik köken, kültür, cinsiyet, düşünce vb. Farklılıklara dayanarak yapay çelişkileri yaratılarak çelişki ve çatışmaları körükleyerek ideolojik bombardumanla ezilen sınıflar şu ya da bu gerici partinin arkasında kutuplaşmaya zorlanır. “Cumhur ittifakı”nın yaptığı tam da budur. Aralarında nüans farkı olsada özünde bir fark taşımayan CHP-İYİ Parti ve bileşenlerinin seçimde başarıyla çıkmaları halinde ülkeyi “AKP” zulmünden kurtarıp özgürlüğü eğemen kılacaklar” safsatası ortalığı kokutan patlamış lazımdır. Komplo, entrika, tehdit, sanal suikast planları, kaset şantajlarının varlığı geçici faşist sistemin derinleşen çelişkilerinin yüzeye çıkmasıdır. Sedat Peker, A. Çakıcı ve daha nice tetikçiler bunun en açık örnekleridir.

devamı var…HÜSEYİN BİÇER 30/6/2021 Melbourne

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu