DünyaGenel

DÜNYA HEGEMONYA MÜCADELESİNDE YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR

7 soruda Lübnandaki kitlesel gösteriler

Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan

Bugünün politik dünyasına damga vuran Orta Doğu sorunudur. Sovyet Bloku’nun dağılması, Doğu Avrupa’nın Batı sisteminin içine çekilmesi ile, sıra küresel sistemin ihtiyaçlarına uygunluk arz edecek tarzda Orta Doğu’ya yeniden bir dizayn vermeye geldi. Önce buna BOP (Büyük Orta Doğu Projesi), sonra kuzey Afrika’nın da buna dahil edilmesiyle -Orta Asya’yı da kapsayan -GOP (Genişletilmiş Orta Doğu Projesi) olarak tanımlandı. Fas‘tan Afganistan’a kadar ve oradan Kafkasya’ya varan geniş coğrafyayı yeniden şekillendirme öngörüldü. Aslında dünya küresel güçleri bunun hazırlığını çoktan yapmıştı. Tüm devletler izleyeceği politikayı yürütecek kadrolarını çoktan bu zeminde yetiştirmişlerdi. Bu zemin Türkiye’ydi. Dikkat ederseniz şu an sahada mücadele eden tüm devletlerin istihbarat şefleri bu zeminde boy vermişlerdir.

Dünyadaki önemli güçlerin hepsi gelecekte Orta Doğu‘da önemli değişimerin olacağı ve sıcak bir savaşa gebe olacağını bildiklerinden buna göre hazırlıklarını yaptılar. Bu planın esas sahibi Batı sisteminin öncülüğünü yapan ABD’dir. 21. Yüzyılın dünya sisteminin öncülüğünü korumak ve de 22. Yüzyılda bunu sürdürebilmek için Rusya’nın, özelikle de yükselen Çin’in önünü kesmek için Orta Doğu’ya yeni bir şekil vermeyi gerekli gördü.

Bu konuda uzun süreden beri hazırlıklar yapmaktaydı. Her ne kadar Trump ve ekibi bunu boşa çıkarmaya çalıştıysa da ABD kurumları bundan vazgeçmedi. Biden yönetimi ile buna bir hız verecektir. Kadrolarını buna göre seçmektedir. Orta Doğu üzerinde derinliğine bilgi sahibi olan Gina Haspel‘i CIA’in başına getirdi. Gina Haspel, daha evvel Türkiye‘deki ABD Elçiliğinde diplomat olarak çalıştı. Daha doğrusu burada Orta Doğu üzerine staj gördü. Zaten şu an güçlü devletlerin istihbarat şeflerine bakıldığında hepsinin bu tezgahtan geçtiği görülür. Türkiye bir yerde güçlü devletlerin istihbarat güçlerinin Orta Doğu’ya ilişkin politikaların belirlenmesinde bir zemindir.

Fransa da buna uygun kendini hazırladı. Son dönemlerde Türkiye‘de elçilik yaptıktan sonra dış istihbaratının başına Bernar Emi’eyi getirdi.

İngiltere’de şu an MI6’in başındaki kişi Rıchard Moore‘nin Türkiye‘de elçilik yapan biridir ve aynı zamanda çok iyi Türkçe bilmektedir. Putin‘in sözcüsü ve danışmanı Dmitri Peskov da Türkiye‘de görev yapmış bir Türkologtur. Bunlar tesadüf değildir. Uzun süreden beri Orta Doğu’ya yeniden şekil verme planının bir gereğiydi. Orta Doğu’ya yeniden şekil verilirken her devlet kendi çıkarına uygun düşman ve müttefiklerini buna göre belirlemektedir. Bunlar henüz yerli yerine oturmuş değildir. Oturması için epey bir zamana ihtiyaç vardır. Çünkü Orta Doğu’da taşlar oynarken kimi kaybedecek, kimi kazanacaktır. Eski Orta Doğu kiminin ihtiyaçlarına cevap verirken, kiminin de çıkarına cevap vermemektedir. 1. ve 2. Dünya savaşı ve sonrasında Orta Doğu’ya şekil veren güçler mevcut statüyü korumaya çalışırken kimi devletler bunun değişmesini çıkarlarına uygun görmekteydi. Eski Orta Doğu’yu oluşturan İngiltere olduğu gibi şimdi de kendi inşa ettiği statükoyu korumaya çalışmaktadır. Çıkarı bunu gerektiriyor.

İngiltere 1. Dünya Savaşı’nda kısmen, 2. Dünya Savaşı‘nda da tümden dünya süper güç özeliğini kaybetti. Fakat hiç bir zaman bu hayalinden vazgeçmedi. Uluslararası koşullar ve iki kutuplu dünya bu imkanı ona sunmadı. Avrupa Birliği içinde önemli bir güç olarak ABD ve Batı ittifakı içerisinde kendine alan açma ve geliştirme çabası içerisine girdi. Bu da ona bu imkanı vermedi. Bunun üzerine 2016 yılında Brexit Referandumu ile Avrupa Birliği‘nden ayrılma kararı aldı. 2020 yılının sonunda Avrupa Birliği ile karşılıklı anlaşma ile bunu resmiyet kazandırdı. ABD ve AB ile arasına bir mesafe koyarken, yönünü Çin’e çevirdi. İngiltere, gelecekte güç olma ihtimali üzerine Çin ile ilişki kurup olası böyle durumdan yaralanmak istiyor. Çünkü çıkar ve para neredeyse İngilizler ordadır.

Çin büyük hamleler yapmaktadır. Bu gidişle Çin 8-10 sene içerisinde birçok alanda ABD’ye yetişir. Çin, ABD için düşman kategorisinde birinci derecede yerini alıyor. Çin’in önünü kesmek için ABD, projeler üretiyor. Çin‘in teknik gelişmesini akamete uğratmak için dünyada ne kadar bilgi ve teknik konusunda uzmanlaşmış beyin varsa toplayıp ABD devlet emrine veriyor. Zaten şimdiye kadar sahip olduğu bilgi ve teknolojisini bu politika sonucu oluşturdu. Bu alanda dünya liderliğini eline aldı. Bu anlamıyla ABD küresel liderliğini kolay kolay Çin’e kaptırmaz. Bunun yanı sıra ABD’nin Çin’e karşı birlikte hareket edeceği müttefikleri var ve bunları artırmaya devam etmektedir.

Bu konuda Avrupa ile bir sorun yaşamayacak. Her ne kadar Trump ile güvensizlik doğduysa da ABD-Avrupa çıkarı aynı kapıya çıkmaktadır. Yalnız bu arada Avrupa bir fire verdi. İlgiltere giderek hem ABD ve hem de AB ile arasına mesafe koydu. Çin’e yaklaştı. İngiltere, uzun süreden beri Çin ile girdiği ilişkiler sonucu ABD ve AB çıkarlarını boşa çıkarmaya çalışan bir güç olarak karşımıza çıkıyor. Yanı sıra ABD’nin GOP’ni boşa çıkarmak için gizli ve açık hareket eden bir güç haline geldi. Her ne kadar eski Orta Doğu statüsünde çıkarını gören yerel devletler bilinse de bu devletlerin akıl hocasının İngiltere olduğu tartışmaya yer vermeyecek kadar açıktır. Türkye’nin bu kadar pervasız davranmasının nedeni de İngiltere’den aldığı destektir. Yoksa Türkiye tek başına bu kadar herkese kılıç sallayamazdı. İngiltere hiçbir zaman Türkiye’yi yalnız bırakmadı. Çünkü Türkiye’yi kuran İngiltere’dir. Yarattığı bu yapay ulus ve devleti korumayı çıkarına görmektedir. Uzun süre Kemalistlerle Türkiye’yi yöneten İngiltere bunun artık yürüyemeyeceğini bildiğinden Türk-İslam sentezinin temsilcisi İhvan-ı Müslümcü olan Recep Tayyip Erdoğan ve ekibini iktidara taşıdı ve o gün bugün onun arkasında durdu. Bugün de en çok destek veren İngiltere’dir. Ekonomik kriz yaşayan Türkiye’ye kimse kredi vermezken, İngiltere bankalar üzeri Türkiye’ye önemli miktarda kredi verdi.

İngiltere kendisine nüfuz alanları oluşturma çabalarını sürdürmektedir. Çin ile önemli ticari ilişkiler geliştirdi. Türkiye ile ilişkilerini ete kemiğe büründürdü. Batılı ülkelerin aksine her alanda gizli veya açık Türkiye’ye destek verdi. Bir dönem İngiltere‘nin Ankara Büyükelçisi olan Richard Moore, 2017 yılında Hürriyet gazetesi ile yaptığı röportajda Türkiye’deki askeri kalkışmanın arkasında Gülen hareketi var diyen tek Batılı diplomattır. Daha sonraları Rihard Moore, İngiltere dış istihbaratı MI6‘in başına getirildi. İngiltere ve Türkiye ilişkilerini ete-kemiğe büründüren aktör olarak sahne aldı. İstediği an Erdoğan’ın sarayına girip çıkan ender kişilerden biri oldu.

İngiltere Orta Doğu politikasını Türkler ve İhvan-ı Müslüm’ü (Müslüman Kardeşler) destekleme ve bu güçleri kendi hesap ve çıkarları doğrultusunda kullanma olarak geliştirdi. Özelikle Brexit Referandumu‘ndan sonra ilk olarak “Suheyrat Anlaşması“ ile Türkiye destekli Sirac İhvancı Yönetimi‘nin resmî Libya yönetimi olması, BM ve benzeri kurumlarda resmiyet kazanması için çok çabaladı. Bunu başardı da. Aynı zamanda Türkiye‘nin yardım ve desteği ile Avrupa’yı çaresiz bırakmak için Libya üzerinden Avrupa’ya mülteci akınına alan açtı. Suriyeli ve Libyalı mülteciler akınıyla ayrılma sürecinde olduğu Avrupa Birliği üzerinde baskı kurdu. Bu politika ile İhvan-ı Müslüm kartıyla Avrupa Birliği’ni baskı altına alıp onunla tehdit etmeyi araçsallaştırdı. Başta Fransa olmak üzere birçok Avrupa ülkesindeki Cihatçı terörün arkasındaki görünmez el oldu. İngiltere güç olma yarışında İhvan-ı Müslüm ve Cihadistleri sadece Avrupa Birliği‘ne karşı kullanmadı. Aynı zamanda tarihsel olarak çok derin çıkar ve çelişki içerisindeki Rusya’ya karşı da kullandı ve kullanmaktadır.

Suriye’de bu kadar Cihadist yapının oluşması sadece Türkiye’nin marifetiyle gerçekleşmedi. “Üst akıl” ingiltere’dir. Suriye özelinde hem Rusya, hem AB ve hem ABD’ye vurmaktadır. Rusya, AB ve ABD bunun farkındadırlar. İngiltere Kafkaslar’da Karabağ’da Azerbeycan ve Ermenistan arasındaki savaşta da Türkiye‘yi Rusya‘ya karşı kullandı. Bu arada askeri tekniğini de denedi. Rusya‘ya adete gözdağı vermeye çalıştı. İngiltere, Rusya etki alanlarına en iyi Türkler üzerinden müdahale etmektedir. Kendisine alan açma, nüfuzunu geliştirme çabasındaki İngiltere sadece bununla sınırlı kalmadı. İngiltere, Ukrayna üzerinden de Rusya’yı sıkıştırmaya çalıştı. MI6’in başındaki kişi Rıchard Moore, MİT’in başındaki Hakan Fidan ve Ukrayna Başkanı Volodymir Zelensky görüşmesini sağladı. Bu topantıda askeri işbirliği sağlandı. 1 Ağustos 2020 tarihinde Hürriyet Dail News‘te Serkan Demirtaş; bu üçlü arasında insansız hava araçları ortaklığı ve işbirliği girişimlerini açığa vurdu. Rusya da boş durmuyor. S400, enerji, değişik koz ve taktiklerle Türkiye ile ilişkilerini geliştirmeye çalıştı.

Özetle İngiltere‘nin Avrupa Birliği‘nden ayrılması ile birlikte Türkiye hem Avrupa Birliği ve hem de Batı’nın Orta Doğu politikalarına karşı kendi çıkarlarını daha çok öne çıkardı. Kendi çıkarlarına uygun bulduğu islamcı yapıları kullandı ve yönlendirdi. ABD Başkanı Donald Trump da buna ortam sağladı. Birçok konuda bu üçlü anlaştı. Ama ABD, İsrail’in başkentini Kudüs‘e taşımasına destek verirken Türkiye ve İngiltere İslamcıları memnun etmek için karşı çıktı. Bunun dışında bu üçlü ciddi bir sorun yaşamadı. Fakat ABD‘nin yeni yönetiminin İngiltere ve Türkiye’nin politikalarını nasıl karşılayacağı henüz belli değildir. Fakat eldeki verilere baktığımızda bu üçlü epey sorun yaşayacağının işaretleri çoktur.

İngiltere’nin 2016‘da “Brexit Referandumu“ ile AB’den ayrılma kararına vardığını belirtmiştik. O halde bu referandumu kimlerin ve hangi yöntemlerle organize edildiğine bakmak gerek. Bu referandumu organize eden şirket çok kirli ve gayri ahlaki yöntemler kullanarak başarısını sağladı. Sosyal medya ve benzeri kürsülerde gayri hukuki olarak insanların özel bilgilerine ulaşarak toplumu manüple ederek referandumun Brexitçilerin lehine sonuçlanmasında önemli rol oynadı. Bir önceki Başkanlık seçiminde Trump‘ın seçim kampanyasını da bu şirket organize etmiş ve aynı yöntemlere başvurmuştu. Sonra bu şirket hakkında İngiltere’de dava açılmış, cezalandırılmış ve şirketin faaliyetleri yasaklanmıştı. Brexit ekibi, Trump‘ın İngiltere‘deki versiyonudur ve bugün İngiltere’de yönetimdedir. Trump yönetimine son veren ABD aklı İngiltere’deki versiyonunu da tasfiye etmeye çalışacaktır. Onlara da gereken dersi verecektir.

Karabağ üzerinde Ermeni-Azeri savaşı başlayınca Türkiye savaşa müdahil oldu. Siyasi olduğu kadar askeri olarak Azerbaycan’ı destekledi. Özelikle elindeki Dronelerle savaşa katıldı ve savaşın kaderini bu Droneler belirledi. Ermenistan savaştan yenik çıktı. Bunun üzerine Ermeni Lobisi harekete geçti. Kanada, Avustralya, ABD ve Avrupa Türkiye’ye Drone sistemine parça satılmasını durdurdu. Fakat İngiltere vermeye devam etmektedir.

ABD devlet aklı İlgiltere’nin oynadığı bu olumsuz politikanın farkındadır. Onu etkisizleştirmek için Rusya ve özelikle Avrupa ile ilişkilerine yeni bir düzenlemeye gidecektir. Rusya ile uyumlu bir ilişki geliştirmeye çalışacaktır. Rusya’yı kazanmak, bu mümkün olmasa en aşağı tarafsız bırakacak bir konuma getirmek için çalışacaktır. Onu dizginleyecek kozları da mevcuttur. Bunların belli başları Ukrayna, Kırım, doğalgaz, petrol vs. konulardır. Bunlar üzerinde Rusya’ya karşı baskı kurarak Çin’e karşı işbirliği yapabilir mi, yoksa bunları kullanarak onu güçten düşürecek yöntemlere mi baş vuracak meselesi önümüzdeki süreçte açığa çıkacaktır.

İngiltere’nin devlet aklı, Trump ve ekibinin desteği ile politikasını oluşturan Türkiye’nin izlediği politika ve uygulamalar en çok Kürdlere zarar verdi. Kürdistan’ın güneyi ve de Rojava’da Kürd kazanımlarına en çok zarar veren bu politika oldu. Her ne kadar kısmen Fransa’nın aslında ABD kurumlarının karşı çıkmasıyla kazanımlar büsbütün tasfiye edilmese de Kürdler büyük zararlara uğradılar. Irak-PDK ve Barzailerin Türkiye ile işbirliğinin mimarı, Efrin, Seri Kani ve Grê Spî’nin Türk işgaline uğraması, ENKS gibi bir kontra örgütün Rojava kazanımlarına ortak edilmeye çalışılması, Şengal’in Irak’a teslimi, günler ve gecelerce gerilla mevzilerinin bombalanması bu politikanın sonucudur. Bunun düzeltileceğine inanıyoruz ama bir süreç gerekiyor. Biden’nın ABD koltuğuna oturması, Trump ekibinin tasfiye süreciyle birlikte bazı adımların atılacağı kesin ama bunun ne olacağını şimdi bilmesek de Kürd milleti lehine olacağını tahmin etmek mümkündür. Biden’ın kurduğu ekibe bakıldığında bu okunabiliyor.

Yakında ABD Başkanlık koltuğuna oturacak olan Joe Biden, 11 Şubat 2021 tarihinde Avrupa’yı ziyaret edecektir. Avrupalı liderlerle bir toplantı yapacaktır. Ortak bir strateji oluşturulmaya çalışacaktır. Trump ile bozulan ilişkilere çeki düzen verilmeye çalışılacaktır. Bir yerde çıkarları çakışmaktadır. Her iki gücün birbirine ihtiyaçları vardır. Avrupa bir yerde ABD’ye muhtaçtır. Çünkü Avrupa’nın güvenliğini koruyan NATO’dur. NATO’nun patronu da ABD’dir. Her ne kadar Avrupalı liderler uzun süreden beri bundan kurtulma, kendi güvenliklerini korumak için bir Avrupa ordusunun oluşumundan bahsetseler de bunun büyük maliyetinin yanı sıra uzun süreli bir iştir de. Bu nedenle Avrupa, ABD’nin planına destek vermeye devam edecektir. Yanı sıra özgün konumunu koruyarak. Biden yönetimi buna saygı duyacaktır. Küresel politikanın başarısı için bu kaçınılmazdır.

ABD dünya devi, en büyük gücüdür. Dahası dünya lideridir. Bunu sürdürmek için ortaya bir plan koymuştur. Zaman zaman Trump gibi mafyacılar bunu boşa çıkarmaya çalışsa da plan uygulanmaktadır. Planın başarısı için zaman zaman istemediği güçlerle de geçici birliklere gidecektir ama sonuçta bunları da tasfiye edecektir. Amacı ortadadır. Dünya sistemi mevcut yönetim biçimi ile yönetilememektedir. ABD devlet aklı bunun değişimini istemektedir. Bir taraftan sistemin çıkarlarını garanti altına alırken, diğer yandan girdiği bölgelerde demokrasiyi ve insan haklarını geliştirme, başa getirdiği yönetimlerle sistemle uyumluluk sağlama öncüllerinden hareket etmektedir. Ana stratejisinin yönü budur.

HasanH 7 Ocak 2021

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu