Dünya

KAPİTALİZMİN AÇMAZLARI, ÜRETİM TARZINA BAĞLI OLARAK EMEK ÜRETKENLİĞİNİN İŞLEVİ!

Umut İLERİ

Metalar arası mübadele ilişkileri dolaylı olarak insanlar arasında ki Toplumsal ilişkilerinde belirleyicisidir.
Bu ilişkiler aynı zamanda Sınıflar arasında ki çatışmanın da görünür olmasını sağlar.

Konuyu biraz daha açarsak; Sermaye üretim araçları üzerinde ki mülkiyetinden dolayı, emeği tahakkümü altına alarak, onu metalaştırır.
Kısaca emeği metalaştırırken kendisini de yeniden üretir.
Ancak bunu yapabilmesi için öncelikle onun toprakla olan bağını koparması, onu mülksüzleştirmesi gerekir.
O nedenle Marks İşçi Sınıfını,
“Zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanlar”  olarak tanımlar.

Daha önceki üretim ilişkilerinde bedenen mülkiyet altında olan insan, bu süreçte bedenen özgürlüğüne kavuşmuş ve emeği üzerinde mülkiyet hakkını elde etmiştir.
Bu aşamada insan artık
“özgür” bir birey olmasına karşın, yemek, içmek, barınmak gibi zorunlu yaşam koşulları, onun emeğini zorunlu olarak piyasaya sürmesine ve yeni bir köleliğin yolunun açılmasına neden olmuştur.

Çünkü insanın emek gücünden başka satacağı bir şeyi yoktur.
Bu durum, ona yepyeni bir kölelik sıfatı eklemiştir.
Artık Emek Metalaşmış, Sermayeleştirilmiş, Sınıflaştırılmış, bu süreçte kendi olmaktan çıkmış, Yabancılaşmış Emek, Ücretli Emek  haline gelmiştir.

Sermaye Ücretli Emek üzerinden varlığını sürdürebilmek için, ücretli emeği Gerekli Emek zamanından daha fazla çalıştırır ki biz bu fazla zamana  Artı Emek Zamanı diyoruz.
İşte Sermaye bu Artı Emek Zamanı içerisinde ortaya çıkan değeri, Artı Değeri  pazarda realize ederek, yeniden onun Sermayeye ekler ve varlığını devam ettirir.

Marks Kapital de, Toplumsal Üretim için Gerekli Emek zamanını;
“Toplumsal olarak gerekli emek-zamanı, bir malı, normal üretim koşulları altında, o sıradaki ortalama hüner derecesi ve yoğunluğu ile elde edebilmek için gerekli zamandır.” olarak tanımlar.

Gerekli Emek Zamanının bir özelliği de Değişken olmasıdır.
Bu değişkenlik emeğin üretkenliğine ve dolayısıyla da bu üretkenliği belirleyen toplumsal koşullara bağımlıdır.

Teknolojideki değişim emeğin üretkenliğini arttırırken, sermayenin organik yapısını değiştirir ve bu gelişim gerekli emek zamanını kısaltırken, artı emek zamanını arttırır.
Bu durum, sömürünün kaynağı olan artı-değer in artması demektir.
Görünürde Kapitalist için bir avantaj olan bu durum, Toplam Sermayeyi arttıracağından ve Toplam Sermayenin artışı Artı Değerin artışından daha fazla olacağından, Artı Değerin Toplam Sermayeye Oranı olan Kar oranlarında düşüşe neden olur.
Bu durum Kapitalizmin açmazlarından biridir.

Ayrıca Emek Üretkenliğinin artması, üretim sürecinde canlı emeğe duyulan gereksinimi azaltır.
Bu durum bir taraftan da canlı emeğe olan ihtiyacı azaltacağından İŞSİZLİĞİN artmasına neden olur.
Sabit sermayenin artması buna karşılık değişken sermayenin azalması, Kapitalizm’in önünde ki en büyük, çözülmesi gereken sorunlardan biridir.
Ancak Artı Değer pazarda realize olacağı için, bu durum pazarda ki alıcı kitlesinin  çok büyük bir kısmını oluşturan üretim araçlarında yoksun, emeğinden başka satacak şeyleri olmayanlar olduğu için, alım gücü düşer.

Sermaye var olabilmek için sürekli üretmek zorundadır.
Üretim, Tüketime bağlı olduğundan bu durum Eksik Tüketim olarak nitelenen bir başka AÇMAZA neden olur.
Eksik Tüketim nedeniyle Pazarda bu daralmaya çare olarak Kapitalistler, yeniden pazarı canlandırmak ve talep yaratmak için, talebi yaratacak olanları borçlandırma yoluna gitmişlerdir.
Bankaların verdiği çok uzun vadeli tüketici kredileri, kredi kartları alışverişlerinde çok uzun vadeli harcamalar bu borçlandırmalara örnektir.
Ancak çalışanların ücretlerinin reel de artış göstermemesi, çalışanların bu borçlarını ödeyemez duruma gelmelerine neden olmuştur.

Buradan şöyle bir sonuç çıkmasın1
Tüm bu kötülüklerin kaynağı Emeğin Üretkenliğini arttırmak için Sermayenin sabit sermayeyi arttırması, yani makinalaşmayı esas alması, canlı emek yerine, cansız emeği tercihi değildir.
Geçmişte İngiltere de 1800 yıllarda Makina Kırıcılığı adıyla da anılan Ludist Hareket ortaya çıkmıştır.
İşçiler özellikle tekstil sektöründe, makinaların kendilerinin yerine geçeceğini, böylece işsiz kalacaklarını sanarak, makinaları tahrip etmişlerdir.
Oysa Emek Üretkenliğinin artması, üretici güçlerin gelişiminin en temel itici gücüdür.
Sonuçta Emek Üretkenliğinin kullanımının ortaya koydukları, içerisinde yaşanılan üretim biçim ve ilişkilerinden bağımsız değildir.
Bu nedenle Emek Üretkenliği ile ilgili konuya birde bu yönden bakmak gerekir.

Emek Üretkenliğinin artışının gördüğü işlev   Kapitalist Toplumda ve Komünist Toplumda faklılıklar gösterir.
Kapitalist Toplumda Emek Üretkenliğinin artışı, Gerekli Emek Zamanını kısaltır, Artı Emek Zamanını arttırır ve böylece Artı Değerin artmasına neden olurken, Komünist Toplumda bu artış sadece Gerekli Emek Zamanını kısaltır.
İş günü saati, Gerekli Emek zamanına göre belirlendiği için Komünist Toplumda Artı Emek zamanı yoktur.
Böylece insanlar kendilerine çok daha fazla zaman ayırarak, var olan yetilerinin de farkına varacak, onu ortaya çıkartacak bir zaman elde ederler.
İnsanın Özgürleşmesini temelini burada aramak gerekir.
Bir taraftan en temel üretici güç yani insan özgürleşirken, diğer yandan emeğin üretkenliğinin artması, diğer üretici güçlerin gelişimini en üst seviyelere çıkartarak, komünist toplumda elde edilen değerin herkesten yeteneğine, herkese ihtiyacına göre ilkesinin hayata geçmesini sağlar.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu