Genel

Bölüm II: KEMALİZMİN SINIFSAL BERRAKLIĞI

Mustafa Kemal Kuva-yi Milliye'den düzenli orduya geçiş günlerinde (1920)

Salih Zeki TOMBAK

1921 Şubat’ının 23′ünde Londra’da toplanacak Konferans’a Osmanlı Hükümeti’nin yanı sıra Ankara Hükümeti’nden de bir temsilci davet edilmişti..

Mustafa Kemal ve yakın çevresi bu davete, birkaç ayda,

Bir Salih Zeki Tombak görseli olabilir

– Kurtuluş mücadelesine katılmak üzere Bakü‘den gelen, Mustafa Suphi liderliğindeki Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite heyetini Trabzon açıklarında katletme planını uygulamaya koyarak;

– Anadolu’da Komünist tevkifatı yaparak

– Ve içinde komünistlerin de yer aldığı milis gücü Çerkez Ethem kuvvetlerini tedip ederek hazırlandı.

– Son anda, Kazım Karabekir’in, Mustafa Kemal tarafından, Sovyetlerin “savaş sebebi sayarım” dediği Batum’u işgale zorlanmasını da, İngiltere’ye güven verme amaçlı hazırlıklara “tüy dikmek” olarak not edelim. Batum işgal edildi. Bolşevik ordusundan “yoldaş general” Orjonikidze birliklerini şehrin çevresine konuşlandırdı.

Konferansa TBMM’yi temsilen gönderilen Bekir Sami bey, İngiltere Başbakanı Lloyd George’a, “Anadolu’da Yunanistan işgal güçlerine verdiğiniz desteği bize verin, biz de silahlarımızı şarka çevirelim” önerisi yaptı. İngiltere Başbakanı Kemalizmin Ekim Devrimi’nden duyduğu sınıfsal endişeyi anlamadı ve bu öneriyi reddetti.

(Londra konferansından bir fotoğraf)

Bir bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava görseli olabilir

Kemalizmin Bolşevik Devrimini Londra’da İngiliz emperyalizmine satma girişimi alıcının isteksizliği yüzünden başarısız olunca, Kazım Karabekir’e “Batum’u boşalt” telgrafı çekildi. Çünkü Moskova’ya “Barış Anlaşması” yapmak için gönderilmiş Ali Fuat Cebesoy paşa, Dr. Rıza Nur ve Yusuf Kemal Tengirşenk’ten oluşan Ankara heyeti uzun süredir Moskova’da bekliyor ve bu “tuhaf işgal” nedeniyle sıkıntılı günler yaşıyordu.

Londra macerası Ankara açısından hüsranla sonuçlandı, Batum boşaltıldı ve Moskova Barış Anlaşması imzalandı.

Cumhuriyetin kurucu iradesi, dönemin en güçlü emperyalist ülkesiyle müttefik olmak istiyordu. Çünkü kuzeyindeki büyük komşusunda “başlar ayak, ayaklar baş” olmuştu ve devrim Doğu sınırında da artık kalıcı bir komşuydu. Bu rüzgarın asker arasında, Ethem kuvvetleri içinde, Anadolu’nun yoksulları arasında da esmeye başladığının işaretleri vardı.

Kemalist önderlik savaş boyunca ve savaştan sonra ülke içinde çok katı bir anti-komünist politika izlerken kuzey komşumuz Sovyetler Birliği’nden savaşta askeri yardım; savaştan sonra ekonomik destek almaktan geri durmadı. Sovyetler ise, anti-komünist politikaların ve cinayetlerin peşine düşmekten ziyade, emperyalistlerin Anadolu cephesinde oyalanması ve yenilgiye uğramasıyla; böylece devrime karşı yeni bir saldırı cephesinin açılmamasıyla ilgiliydi. Daha sonra da Türkiye ile iyi komşuluk ve dostluk mesafesini korumaya büyük önem verdiler.

Gene de 2. Dünya savaşının ortalarına kadar Türkiye’nin en büyük dış ticaret partneri Almanya idi. İsmet İnönü, Almanya’ya karşı savaşa girmemek için elinden gelen her şeyi yaptı.

Kapitalist-emperyalist sistem, Kemalizmin anti-komünist çizgisine ancak Soğuk Savaş dönemiyle geldi. Türkiye emperyalist-kapitalist sistemin savaş örgütü NATO’ya kabul edilmek için Kore’ye asker göndermekten “Sovyetler Birliği Bizden Boğazları, Kars’ı, Ardahan’ı istiyor” yalanlarına kadar her türlü çabayı gösterdi. Çabasının sonucunu almakta da gecikmedi. 12 Ulkenin kurucu üye olduğu NATO’ya Yunanistan ile birlikte ilk katılan ülke oldu.

Peki katılınca ne oldu? Bu sorunun cevabı için NATO’nun ne olduğu üzerinde duralım.

(Devam edecek)

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu