Genel

ZITLARIN BİRLİĞİ ve NİCEL, NİTEL DEĞİŞMEDEN NE ANLMALIYIZ…(Birinci bölüm) Devam edecek…

Önce Marksist Leninist ustaların bu konuda görüşlerini açıklamakla başlayacağım. LENİN: Gerçek anlamda diyalektik, eşyanın bizzat özünde var olan çekişmenin incelenmesidir der.
MAO ZEDUNĞ : Şöyle der: şeyler içinde var olan çelişkinin kanunu ya da zıtların birliği kanunu materyalist temel kanunudur der.
Değişim bir maddenin başka bir şey olma sürecinin yani zıtların birliği ve birlikte olan zıtların mücadelesi sonucudur. Bu mücadele içinde birlikte olan zıtlardan biri yenilir ve giderek yok olur. Bu yok oluş sonucu var olan yeni şey içinde yeni bir zıtların birliği ve mücadelesi doğar.
Toplumsal, siyasal anlamda iki çizgi arasındaki mücadelenin felsefi temeli budur.
Zıtların birliği ve mücadelesi, sürecin sonu, genel anlamda bu mücadelenin sonu değildir. Mücadele mutlaktır. Çünkü çelişme ve bunun zorunlu sonucu hareket ve değilim mutlaktır.
Diyalektik materyalistler şeylerin gelişiminde tayin edici olmanın şeyler içinde var o olan çekişmeler olduğu görüşü savunurlar. Her şeyin kendi içinde bir dizi zıtları vardır. Bu zıtlar arasında bir mücadele söz konusudur. İşte bu mücadele sonucu şeyler gelişir ve değişikliğe uğrar.
Diyalektik Materyalistler, bu gelişme değişmeyi yalnızca ( büyüme, küçülme, yer değiştirme vs. Gibi) Nicel olarak kavramazlar. Şeylerin içindeki zıtların mücadelesi kendine uygun dış şartları bulduğunu, dış şartlar her şeyin içinde var olan zıtların mücadelesini olumlu yönde etkilediği zaman; şeylerde nitel bir değişmeye yol açar, eski şey yerini kendi konumu içinde barındırdığı, nitel olarak kendisinden bütünüyle değişik yeni bir şeye terkeder.
Bu yeni şeyde, kendi içinde yeni zıtları ve zıtların mücadelesini barındırır.
Zıtların mücadelesi belli bir aşamaya geldiği şey içindeki zıtların mücadelesi dış şartlar tarafından nitel değişme yönünde olumlu etkilendiği zaman, bu yeni( eski) şey yerini bir şeye terkeder ve gelişme böylece sürüp gider.
Şeylerin gelişmesinde tayin edici olanın, şeylerin iç çelişmeleri olduğu bu gerçeğine tabiatta örnek verecek olursak daha iyi anlamış oluruz diye düşünüyorum.
Bir tavuk yumurtası alalım. Bu tavuk yumurtasını, bir kuluçka makinasına koyalım. Bu yumurtayı anaç bir tavuğun vücut ısısına uygun bir ısı ve rutubetli tutalım. Yumurtaların anaç tavuğun yaptığı gibi arada bir döndürelim 21 gün sonra civcivlerin yumurtayı kırıp çıktıklarını görürüz. Burada kuluçka makinesinde yarattığımız şartlar dış şartlardır.
Bu dış şartlar yumurtanın içinde tohum olarak var olan (yeni) civcivlerin gelişmesi için uygun şartlardır. Bu şartların sonucunda yumurtanın içinde var olan çelişme, yumurtanın yumurta olarak varlığı ile, yumurtanın içinde tohum olarak var olan ama gelişmesi için uygun şartlara ihkiyaç duyan civciv arasında çelişme ya da eski( yumurta) ile yeni (civciv) arasındaki çelişme civcivlerin lehine çözümlenmiş; yumurta yumurta özelliğini kaybederek nitel bir değilime uğramıştır.
Artık eski şey değil, yeni bir şeyin varlığı sö konusudur.
Şimdi şöyle denilebilinir ki: eğer dış şartlar uygun olmasa idi yumurtadan civcivin çıkması imkansız olacaktır.
O halde, dış şartlar esas olanıdır. Hayatın her alanında bu gerçektir.
Gerçekten de yumurtayı kuluçka makinası yerine mesajla başk bir örnek veriyim, yumurtayı buzdolabımıza koysaydık ya da masamızın ortasında bıraksaydık yıllarca da yumurtadan civcivin çıkmasını bekleseydik, boşuna hayal edip beklemiş olacaktık. Çünkü bu şartlarda yumurtadan civciv çıkmazdı.

GAZETE KÖK/ AVUSTRALYA
HÜSEYİN BİÇER
17/72021
MELBOURNE

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu