Gündem

Biten hayal: Avrupa siyasal devleti…

Avrupa kıtasının tek bir devlet yönetimi altında idare edilmesi düşüncesi 15.yüzyıldan bu yana farklı biçimlerde tartışıldı ve yazılı metinlere girdi. Bu fikrin ütopya olmaktan çıkıp projelendirilmesinde İstanbul fethinin etkisi yadsınamaz.

Ahmet HULUSİ KIRIM

 

Fotoğraf açıklaması yok.Avrupa kıtasının tek bir devlet yönetimi altında idare edilmesi düşüncesi 15.yüzyıldanbu yana farklı biçimlerde tartışıldı ve yazılı metinlere girdi. Bu fikrin ütopya olmaktan çıkıp projelendirilmesinde İstanbul fethinin etkisi yadsınamaz. Müslüman Osmanlı tarafından Doğu Roma’nın fethi ve sonrasında Viyana kapılarına dayanılmasının getirdiği korku Avrupalıları iliklerine kadar titretiyordu. Duyulan korku sebebiyle Çanakkale boğazından itibaren Hıristiyan Avrupalı devletler ittifakının oluşturulması fikri daima canlı kaldı.

Osmanlı’nın her talancı çıkışı Avrupa kamuoyunda “bir araya gelme fikrini” ateşlemekle
birlikte, kendi aralarındaki iktidar mücadeleleri birlikte hareket etmelerini engelledi. Birleşik
Avrupa fikri uzlaşma ile sağlanamayınca, bazı liderler bu kez askeri yol ile gerçekleştirmeye
çalıştı. Örneğin 1789 Fransız devriminden sonra uygun koşulları yakalamış olan Napolyon ve 1939-1945 yıllarında Adolf Hitler Avrupa kıtasını kuvvet kullanarak tek bir devlet yönetimi altında birleştirmek adına tüm Avrupa’yı felakete götürdü.

İkinci emperyalist paylaşım savaşının kaderi belli olduktan ve SSCB ile ABD arasında
Avrupa ülkelerinin paylaşılması anlamında 1944 “yüzdeler anlaşması” nı takiben, “Birleşik
Avrupa Devletleri” gibi bütünsel bir yapının oluşturulması gerektiği başta İngiltere Başbakanı
Churchill olmak üzere birçok devlet adamı tarafından güçlü bir şekilde dile getirilir oldu.
1946-1952 yılları arasında yoğunlaşan tartışmaların sonucunda kademeli ve gönüllülük
esasına göre Avrupa Birliği entegrasyon aşamasına varıldı. Bu anlamda ilk olarak 1952’de
Avrupa Kömür ve Çelik topluluğu,1957’de Avrupa Atom Enerjisi topluluğu ile Avrupa
Ekonomik topluluğu (AET) sayesinde entegrasyon süreci daha ciddiye alınır bir noktaya
geldi.

SSCB’nin 1991 yılında dağılması ve Doğu Bloğu diye bilinen ülkelerin tamamına
yakınının Avrupa Birliğine üye yapılmasıyla birlikte entegrasyon süreci üst bir noktaya
taşındı. Avrupa Birliği en dikkate değer çıkışını, uzun yıllardır çabalanan tek Avrupa
Devletinin yolunu açacak Avrupa Anayasal Antlaşmasını 2000 yılında hazırlayarak sergiledi.
Ancak 2005 yılında Fransa ve Hollanda’da yapılan referandumlarda her iki ülke halkı
Anayasal Antlaşmayı reddetti. Anayasal Antlaşmanın reddinin verdiği sıkıntı iki yıl boyunca
aşılamadı. Uzun tartışmalardan sonra siyasi birliği sağlayacak olan birleşik Avrupa Anayasası
ortadan kaldırılarak yerine daha gevşek bir reform antlaşmasının devreye sokulması için
Brüksel’de zirve yapılması kararlaştırıldı.

AVRUPA SİYASAL DEVLET HAYALİNİN SONU
21-22 Haziran 2007 tarihinde Brüksel’de toplanan Avrupa Birliği liderler zirvesi,
birlikten ne anlaşıldığı konusunda Avrupa ülkeleri arasındaki farklı fikirleri net olarak ortaya çıkardı. Zirvenin gündemine oturan ve üye ülkeler arasında farklı yorumlara neden olan
tartışmalar, AB’de yapılacak reformlar ve devletlerin ulusal çıkarları oldu. Neticede Avrupalı
liderler AB Anayasasından geriye gidilerek “mini anayasa” denilebilecek Reform Antlaşması
üzerinde güçlükle ve karşılıklı ödünlerle uzlaştılar. Böylece birliğin uluslar üstü bir Avrupa
değil egemen uluslardan oluşan bir Avrupa olduğu gerçeği istemeyerek de olsa kabul
edildi.

Uzlaşılan reform antlaşmasına göre artık Avrupa Anayasası ifadesinin kullanılmasından
vazgeçilip yerine “Reform Anlaşması” tabiri kullanılacaktı. En kısa zamanda hükümetler arası
bir konferans yılsonuna kadar çalışmalarını, üzerinde uzlaşılan metni 2009 Avrupa
parlamentosu seçimlerine kadar üye ülkelerin parlamentolarının onayına sunacaktı. AB’nin
bir dışişleri bakanı değil Dış İlişkiler ve Güvenlik politikasından sorumlu Yüksek temsilcisi
olacak, dileyen ülkeler ortak savunma, dış politika, adli ve polisiye konular ile sosyal
güvenlik alanlarında diğer ortak ülkelerle işbirliği sürecine katılmayabilecekti. Devlet
çağrışımlı marş, bayrak gibi semboller kullanılmayacak, getirilen “ikili çoğunluk sistemi”
olarak adlandırılan nitelikli oylama yöntemi ile ortak karar alınabilmesi için yüzde 55 ve ülke
nüfusu dikkate alındığında yüzde 65 destek temini şart olacaktı. Keza üye ülkelerin ulusal
veto yetkisi dışişleri, savunma, mali konular ve sosyal güvenlik, kültür alanlarında
korunuyordu.

Tarihe Lizbon Antlaşması olarak geçen bu mutabakat metni başkentlerde ayrı ayrı
onaylanmak üzere 18-19 Ekim 2007’de Portekiz’de yapılan AB zirvesinde kabul edilip
1Aralık 2007’de yürürlüğe girdi.

Avrupa siyasal birliği macerasında kilit oyuncular Fransa ve Almanya’dır. Bunların her
ikisi de ABD-SSCB bloklarına rakip birleşik bir Avrupa vizyonuna sahiptiler; ne var ki böyle
bir Avrupa’nın temsili ve Amerika’ya ne ölçüde bağlı kalınacağı konusunda birbirinden
ayrılıyorlardı. İkisi de Avrupa’yı birleştirmekte merkezi bir rol almak istiyorlardı. Keza hem
Fransa hem de Almanya Rusya’yla ilişkilerde Avrupa’nın çıkarlarını temsil etme hakkının
kendilerinde olduğunu iddia ediyorlardı. Fransa’nın bazı önemli açılardan Amerika Birleşik
Devletlerinden ayrılan kendi jeostratejik Avrupa kavramı olduğunu da belirtmek gerekiyor.

Netice olarak gelinen aşama, Avrupa süper devletini stratejik çıkarlarına uygun bulmayan
ABD’nin, “endişe ve karıştırmaları bağlamında”, İngiltere (İngiltere siyasal birleşmeyi
reddettiği için 30 Ocak 2020’de referandum sonucu birlikten ayrıldı), Polonya, Hollanda,
İspanya gibi ülkelerin ulusal menfaatlerini Avrupai hedeflerin önüne koyduklarının açık
kanıtını ve Birleşik Avrupa siyasal projesi ortak ruhunun kaybolduğuna yönelik kesin
görünümü ortaya çıkardı.1Mayıs2004 genişlemesinden sonra yapılan her AB zirvesinde
yaşanan, AB’nin geleceğine,genişlemesine,derinleşmesine yönelik tartışmalar bu kez kesin
olarak, daha önceden kabul edilen süper Avrupa projesinden vazgeçildiğini gösterdi. Gelinen
aşamada iki Avrupa anlayışı oluştuğunu söylemek kehanet olmayacaktır. Bir tarafta ABD’nin
vesayetinden çıkmış, kıtasal vizyon arayışı içerisinde olanlar, (Başta Almanya ve Fransa), diğer yanda ise ABD’nin öngördüğü gibi ulusal ve siyasal amaçlarla salt ekonomik birlik perspektifiyle AB’nin rolünü kendisine göre biçenler.     10.07.2023

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu