Gündem

Temsiliyetist sol

Serhat NİGİZ

 

Temsiliyetist sol

Türkiye ulus-üstü ve bölgesel sanayi-teknik tekellerin glokal-sömürgesi konumundaki bir ülke olması nedeniyle, bu ülkede keskin sosyo-ekonomik ve sınıfsal çelişkilerin olması da kaçınılmazdır.

Yaklaşık 100 yıldır varlığını sürdüren T.C. devleti kurulduğu gündem beri önce minoktokratik-emperyalizmin, 1960 sonrası ise gloktokratik-emperyalizmin boyunduruğu altında varlığını sürdürmüş olan bir karaktere sahiptir. Bu karakter kendi tarihsel gelişim dinamiklerine de bağlı olarak modern manada üç bacaklı merkez-kapitalist devlet modeline dahi uymamaktadır. Dolayısıyla; T.C. en başından beri devlette yürütme aygıtının ağırlık merkezini oluşturduğu/tek bacaklı bir temsiliyetist memur kastları diktatörlüğü biçiminde gelişmiştir. Aynı zamanda bu yapı devlet eliyle yaratılan devşirme Türk burjuvazinin de sınıf diktatörlüğünün ana omurgasını oluşturmaktadır. Var oldu olalı T.C. nin yerli ve milli “sol”, “sosyalist”, “komünist”, “devrimci” önderlikleri ise (ki bu listeye Kürt önderliklerini de eklemek gerekir), Türk devletinin sosyal-ekonomik ve sınıfsal karakterini kitlelerden gizleme ve her defasında kitlelere sistemi “demokratik” gösterme rolünü oynamaya devam etmektedirler. Haliyle; bu tasfiyeci, teslimiyetçi, temsiliyetçi politikalar, kitlelerin mevcut devlet olgusunu yanlış kavramasına, memur kastları arasında dönem dönem şiddetlenen rekabette farklı faşist kliklerden birini diğerine karşı tercih etmek şeklindeki işbirlikçi politikalara da alan açmaktadır. Bu coğrafyada devrimci mücadelenin kökleri Osmanlı dönemine kadar uzansa da; 1960’lı yıllardan itibaren daha da gözle görülür hale gelen devrimci hareketin her zaman içi boşaltılmak ve tasfiye edilmek istenmiştir. Bu işler içinde T.C nin “yerli ve milli” temsiliyetist solları kullanışlı bir araç olarak görülmüştür.

Onlarca yıldır devam eden büyük mücadelelere, ödenen bedellere ve şehit düşen binlerce insana rağmen devrimci hareket içindeki dağınıklık ve güçlü bir merkezin ortaya çıkarılamamasının nedenlerinden biride budur. Bu gerçek devrimci hareket içinde açık bir şekilde tartışılmadığı sürece devrimci mücadelenin gelişmesini sağlayacak ideolojik, politik ve örgütsel atılımım gerçekleştirilmesi de, halkın, emekçi sınıfların geleceğin çetin mücadelelerine hazırlıklı hale getirilmesi de mümkün değildir. Sonuç olarak; önderlik sorunu aynı zamanda bir ideolojik-politik-örgütsel duruş sorunudur. Kendisine güvenmeyen, kendi çizgisine inanmayan, ne kendisine, ne de halka, ne de emekçi sınıflara önderlik edebilir!

Mesele şu ya da bu kadar olmak değildir; mesele her zaman kararlı ve iradeli olmaktır!

Serhat Nigiz

27.05.2023

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu