Genel

AZERİ-ERMENİ SORUNU VE TARİHSEL KÖKLERİ…

Ahmet Hulusi KIRIM

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sorunlar tarihten gelir. Bu sorunların başında ise Yukarı
Karabağ vardır. Her iki devlette Yukarı Karabağ üzerinde hak iddia eder ve bu hakkın tarihten geldiğini ileri sürer.1990-2000-2022 tarihlerinde, Ermenistan ve Azerbaycan, kangren olan bu sorun yüzünden savaşa tutuştu, onbinlerce insan öldü.


Yukarı Karabağ, Azerbaycan’ın coğrafi olarak ortasında yer alan 4.392 kilometrekare
yüzölçümünde, 2013 sayımına göre 145.593 nüfusa sahip bir bölgedir. Ermeniler göre M.Ö
7.yüzyıldan beri Ermeni nüfusu ve kültürü egemendir. Azerilere göre ise Ermeniler Yunanistan’ın
Selanik bölgesinden Doğu Anadolu’ya gelip, sonradan Kafkasya’ya göç eden yabancı bir halk olup bölgenin asıl sahibi kendileridir.


Karabağ bölgesi 1555’de Amasya anlaşması ile Osmanlı Devleti’ne katılmış; 1735 yılındaki Gence Anlaşması’yla İran’a bırakılmış, 1828’de ise Çarlık Rusya’sının egemenliğine girmiştir. 1917 devimi sonrası Rusya savaştan çekilince Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan’daki Bolşevik karşıtı üç hareket Mavera-yı Kafkasya Federasyonu’nu kurdular. Ancak bu federasyon kısa bir süre sonra dağıldı ve yerine Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan cumhuriyetleri kuruldu.1920’de Kızıl Ordu bu cumhuriyetleri tarihe gömdü.


1921 senesinde Nahçıvan Azerbaycan’a bağlı otonom bölge olarak tanımlandı. Ermenistan ile
Azerbaycan arasında imzalanan 12 Haziran 1921 tarihli bir deklarasyon ile Yukarı Karabağ Ermenistan Sovyet Cumhuriyetine bağlandı. Ancak üç hafta sonra Rusya Komünist Partisi Kafkasya bürosundan Stalin fikir değiştirdi ve Yukarı Karabağ bu kez Azerbaycan’a bağlı otonom bir bölge olarak tanımlandı.


Dahası bölgenin Ermenistan ile fiziki ilişkisini kesmek için Laçin koridoru Azerbaycan’a bırakıldı.
Ermeniler 1927’de Yukarı Karabağ’ı Ermenistan’a bağlamak için Moskova’ya başvursa da Stalin’den destek bulamadılar. 1964 senesinden itibaren yeniden Moskova’ya dilekçeler vererek Yukarı Karabağ’ın Ermenistan veya Rusya Federasyonuna bağlanmasını, kendi kaderini tayin hakkı
verilmesini istediler. Son dilekçeden 2 gün sonra yani 27 Şubat 1988’de Azeriler Baku’nun kuzeyinde, 19 bin Ermeni’nin yaşadığı Sumgait şehrine saldırıp 200 Ermeni’yi katlettiler. Olaylar yatıştıktan sonra Azerbaycan’da yaşayan 300 bin civarında Ermeni Ermenistan’a, Ermenistan’da yaşayan 250 bin civarında Azeri’de Azerbaycan’a göç etti.


1988 senesi temmuz ayında, ileride Ermenistan Cumhurbaşkanı olacak olan Petrosyan’ın
başkanlığını yaptığı bir komite Yukarı Karabağ’ı Ermenistan’a bağladıklarını ilan etti. Bunun üzerine bölgede toplumsal çatışmalar başladı. Azerbaycan Devlet Başkanı Muttalibov’da Yukarı Karabağ’ı Azerbaycan’a bağladığını ilan edince, 25-26 Şubat 1992 günlerinde Sumgait katliamının 4.yıldönümünde Ermeni milisler Azeri yerleşim yeri Hocalı’ya saldırıp 613 Azeri sivili Katletti. 10 gün içerisinde Ermeniler Şuşa’yı, Ermenistan’ı Y.Karabağ’dan ayıran Laçin’i ve Azerbaycan’a ait 5 reyonu işgal ettiler.


Azerilerin gururunu rencide eden yenilgi çok sıcak iken, Azerbaycan’ın M. Kemal’i Haydar Aliyev
tarafından, sorunu çözecek bir plan oluşturulsa da kamuoyunun baskısı altında kalan Aliyev bu tarihi adımı atamadı. Bu plana göre, Ermenilerin, işgal ettikleri 5 reyondan çekilmeleri karşılığında Yukarı Karabağ’a ileri özerklik verilerek, açılacak iki koridorla Ermenistan-Karabağ (Laçin koridoru) ve Azerbaycan-Nahçıvan (Kelebcer) birleştirilecekti.


2020’ye gelindiğinde güçler dengesi değişmişti. TC. ile Azerbaycan arasında 2010 senesine
imzalanan stratejik ortaklık anlaşması ile Azerbaycan ordusu, her askeri birliğinin başına danışman adı altında bir TC. subayı verilip, yoğun askeri techizat desteğiyle NATO standartlarında eğitime tabi tutuldu. Savaş aslında TC. ile Ermenistan arasında oldu ve güçsüz Ermenistan yenilgiye uğradı. Ateşkes ilan edildiğinde Ermenistan, 5 reyonu kaybetti. Kelbecer,Laçin ve Ağdam illerini Azerbaycan’a terk etti.


ERMENİSTAN ve AZERBAYCAN JEOPOLİTİĞİ
20.yüzyılda sanayinin gelişmesiyle enerjiye olan ihtiyaç büyük oranda arttı. Bu durum sanayinin
itici gücü olan petrol-doğalgaza özel bir önem kazandırdı. Yakında tükenecek olan, Batının elindeki en önemli petrol sahası Kuzey denizinin yerini almaya aday Kafkasya ve Hazar petrol-doğalgaz yatakları sayesinde Kafkasya bölgesi daha merkezi bir konuma yerleşti. Bu özelliğiyle Kafkasya bölgesine 21.yüzyılın Ortadoğusu da denebilir. Bölge hem emperyalist ABD hem de Rusya açısından büyük önem taşımakta olup bölgeye hakim olma savaşı tüm şiddetiyle devam etmekte.

ABD bu alanı Rusya’nın etkisinden çıkarıp jeopolitik sistemi bozmak, Kafkasya topraklarını emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yeniden dizayn etmek isterken, diğer yandan Ermenistan’ı sisteme entegre ederek Gürcistan-Azerbaycan-Ermenistan’dan oluşacak Güney Kafkasya zinciri ile İran’ı kuzeyden, Rusya’yı güneyden kuşatmayı planlamakta. Moskova ise güneye doğru sıcak denizlere çıkışın önünü açmak, yakın çevresinin güvenliğini sağlamak, enerji zengini bölgeyi ABD’ye kaptırmamak için stratejik kontrolü sağlamaya çalışıyor.

Keza alt emperyalist olma yolunda Türkiye’de, Orta Asya açılımının önüne set çekmede stratejik üs görevini gören Ermenistan’ı Azerbaycan vasıtasıyla kontrol altına alma peşinde. Yine halka görevi gören Ermenistan’ın İran ile etnik ve tarihi yakınlığı sebebiyle Moskova-Erivan-Tahran ekseni hayat bulmaktadır. İşte, Kafkasya jeopolitik tablosunun bu derece önemli bir unsuru olan Ermenistan, doğaldır ki herkesin ilgisini çekmekte.


Ermenistan jeopolitik olarak bu derece önemliyken hemen yanı başında olan Azerbaycan’da dev
enerji kaynaklarıyla emperyalizm için en az Ermenistan kadar jeopolitik olarak iştah kabartmakta.
Rusya’nın kontrolü altında olmayan topraklardan geçecek boru hatlarıyla enerji tüketen ekonomilere bağlanacak Azerbaycan aynı zamanda enerji zengini Orta Asya cumhuriyetlerine büyük bir geçiş yoludur.


2020’ deki Ermeni-Azeri savaşı haddizatında bir TC.-Ermenistan savaşıydı. Alt emperyalist olmayolunda ilerleyen Türkiye’nin bölgeye dönük emperyalist hedefleri olduğu için savaşa aktif olarak katıldı. Azerbaycan ve Orta Asya’dan gelecek enerjinin terminal ülkesi olan/olacak TC. için bölge ve Azerbaycan çok önemlidir. Şu ana kadar da bu yayılmacı yaklaşım ABD elebaşılığındaki emperyalizmin Rusya-İran ve Çin’e dönük “kuşatma” politikalarıyla örtüştü.

Emperyalist amacın hayata geçirilebilmesi için güçlü bir militarist ekonomi yaratılmalıydı ve bununla bağlantılı olarak hedef coğrafyalardaki petrol ve gaz yataklarının ele geçirilmesi, sömürülmesi önemliydi. Ermenistan, yüzyıllık Turancı düşüncelerle de bütünleşen bu Yeni-Osmanlıcı anlatımın Pakistan’a kadar uzatılması için bir engeldi. Bugün Ermenistan topraklarını kesecek tarzda, Nahçıvan-Azerbaycan arasında Ankara- Baku kontrolünde bir koridor açılmasında ısrarın geri planında bu beklenti yatıyor.


Azerbaycan-Ermenistan arasındaki büyük bir kapışma, Rusya ve Türkiye gibi bölgedeki büyük
güçleri de içine çekecek, doğalgaz ve petrol boru hatlarının önemli koridoru olan Kafkaslarda, Ukrayna savaşı nedeniyle enerji sevkiyatının zaten sekteye uğradığı bir dönemde istikrarsızlık yaratarak daha geniş bir savaşa neden olabilecektir.

10.10.2022

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu