Genel

Kendi içinde muhalif olmak, dışa karşı uysal olmak.

Fotoğraf açıklaması yok.

Feyzi ÇALİK

Aslında kendi içindekine muhalif olmak bir anlamda sorumluluğundan kaçmak ve kaytarmaktır. Kendi dışındakine katılma isteği olup da bunu yapamamaktır.

Dışa karşı oluşan enerji harekete geçmediği zaman bu enerji içeriye doğru harekete geçer. Bu da içerde kırılganlığa neden olur. O kişi kendi toplumunda barınma imkanını kaybeder.

Kendisi dışındaki kesimler için de o toplumun(karşı) bir bireyi olarak görüldüğünden ne o, onları kabul eder ne de onlar, onu kabul eder. Karşı görüşte bulunanlar onu hep karşıt görüşün mensubu gibi görmek ister. O da kendi kesimiyle arasının iyi olması bile karşı tarafa karşı o toplumun bir üyesiymiş gibi hareket etmeye devam eder. Ama aslında onun arkasında duracak kimsesi olmayan biridir.

Kendi içinde muhalif olmak ona yetmez ve onu tatmin etmez. İşi o kerteye getirir ki, kendi kendine muhalif olmaya başlar. Kendi kendisiyle hesaplaşır. Asıl kavga da budur.

Aslında başlangıçta yapılması gereken de budur. Tüm kavgalardan sonra son kavgayı kendi kendisine karşı yapmak en zor durumdur. Ondan sonrası yoktur. Ya da onun için yoktur. Bu zorluklara doğru gider. Bunun sonu intihara kadar gidebilir.

İntihar kendi kendisini cezalandırma değil mi? Ya da cezalandırılmaktan korkmak değil mi?

Nietzsche Tan Kızıllığı adlı eserinde, “Bir kişiyi idealleştiren biri, o kişiyi kendinden o ölçüde uzaklaştırır, sonuçta onu net olarak göremez -sonra görebildiği şeyi farklı bir şeye dönüştürerek “güzel” olarak- yorumlar.” Demekle insanın yanılgılı yolunu kendisinin döşediğini ifade etmek istiyor.

Önce başkasını kendisinden uzaklaştırır, sonra da kendi kendisi ile çatışmaya başlar. Burada önemli olan, insanın toplum gerçekliğini de dikkate alarak bireysel özerkliğini eleştiri silahı ile koruyabilmesi ve sahici gibi görülen idealleştirmenin kendisine çok kötü bir şekilde dönüşüne karşı kendisini aşılayabilme yeteneğinin farkında oluşudur.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu