Genel

HATAY’IN STRATEJİK VE JEOPOLİTİK ÖNEMİ

Ahmet Hulusi KIRIM

Depremde yerle bir olan kadim Hatay’ın statüsü, bazı cenahlarda bugünlerde tekrar gündeme
getirildi. Kısır tartışmanın maddi olgularını, etnik çeşitliliği ve Baas Suriye’sinin tarihi hak iddiaları
oluşturuyor. Konu güncel olduğu için Hatay’ın stratejik ve jeopolitik konumunu analiz etmek yararlı olacaktır.


Nedir Hatay’ı tarih boyunca ve bugün önemli kılan?
Hatay, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden, etnik çeşitliliğiyle “Barış simgesi” bir kenttir. 1517
senesinde Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına giren Hatay, 18. yüzyıldan itibaren İngiltere, Fransa ve Rusya’nın arasında hakimiyet mücadele alanı oldu. İngiltere ve Fransa Hatay’ı kontrol ederek Çukurova ve Suriye gibi stratejik bölgeleri hakimiyeti altına alma politikası izledi.
Fransa’nın bir diğer amacı da, sanayisi ağırlıklı olarak tekstil olduğu için, pamukta İngiltere’ye olan bağımlılıktan kurtulmak amacıyla, pamuk açısından zengin olan İskenderun ve çevresini kontrol ederek burada bir köprübaşı tutmak idi. Diğer yandan Çarlık Rusya’sı da, tarihi sıcak denizlere inme stratejisi doğrultusunda İskenderun ve çevresi ile ilgilendiğinden, bu durum İngiltere, Fransa ve Rusya arasında sürekli rekabete neden oldu.


Osmanlı Devletinin 1.Paylaşım Savaşında mağlup olmasından sonra İskenderun Sancağı, İngiltere
ile Fransa arasında Ocak 1916’da Rusya’nın onayını alarak imzaladıkları gizli Sykes-Pıcot Antlaşması gereğince Ekim 1918’de Fransa tarafından işgal edildi. Sancak, Misak-ı Milli sınırları içinde olmasına karşın, 20 Ekim 1921 tarihinde Türkiye -Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması ile Fransa’ya bırakıldı. Karşılığında ise Fransa, Ankara’nın talebi doğrultusunda, nüfusun yaklaşık % 39’unu Türklerin teşkil ettiği bölgeye ayrı statü tanıdı. Bunda dönemsel konjonktürün elverişli olmaması etken oldu.


Bölgenin statüsü, Fransa mandası altında Halep vilayetine bağlı devam ederken, 1930’lu yıllarda,
Türkiye Cumhuriyetinin Suriye’de kalan İskenderun Sancağını topraklarına katma politikasına ağırlık vermesiyle sorun tetiklendi. Türkiye bu tarihten itibaren, sorunu uluslararası alana taşımak için politik girişimlerde bulunsa da siyasi konjonktür nedeniyle Fransa ve İngiltere’nin politikaları değişmedi. 1937’de Avrupa devletleri arasındaki politikalar Türkiye’nin lehine değişmeye başladı. Bunda, Avrupa’da Berlin-Roma mihverinin ağırlığını gittikçe hissettirmesi, Türk-Alman ticari yakınlaşması, daha da önemlisi yaklaşan savaşta Türkiye’ye olan ihtiyaç belirleyici oldu. İngiltere ve Fransa, Türkiye’nin Almanya’dan uzaklaşması için Milletler Cemiyetinden Hatay’ın ayrı bir birim olduğu kararını çıkarttılar. 1Temmuz 1938’de imzalanan Türk-Fransız Antlaşmasıyla Türkiye Hatay’da askeri önlemler alma hakkı elde etti. Ağustos 1938’de Milletler Cemiyeti gözetiminde Hatay Meclisi için seçim yapma kararı alındı. Yapılan seçimde Nusayri Arapların da desteği ile Mecliste Türkler çoğunluğu sağladı. 2 Eylül 1938’de, Sancak Millet Meclisi ilk toplantısında Sancak’a Hatay Cumhuriyeti adını verip 29 Haziran 1939’da Anavatana katılma kararı aldı.


Hatay, konumu itibariyle doğu-batı, kuzey-güney doğrultusunda uzanan yollar üzerinde olduğu
için eskiden olduğu gibi bugün de jeopolitik açıdan büyük önem taşır. Doğu Akdeniz ve Ortadoğu siyasetinin belirleyici unsurlarından biridir. Keza BELEN GEÇİDİ, doğuda Amik ovası ile batıda Akdeniz’e açılan İskenderun limanına uzanan konumuyla, Mezopotamya ve Irak’ı Akdeniz’e bağlayan stratejik bir değerdir. Doğu-batı ticari ilişkilerinde kısa ve ekonomik olan güzergah deniz yoluyla bu bölgeden geçmektedir. Hatay ayrıca İskenderun Körfezi ile Irak ve Azerbaycan enerji kaynaklarının boru hatlarıyla dünyaya açıldığı terminaldir. Hazar havzasının bereketli enerji kaynakları ile güney Kafkasya’nın stratejik değeri ancak Hazar petrollerinin İskenderun körfezi üzerinden doğu Akdeniz’e ulaşması ile artacaktır.


Bölge ABD için de önemlidir. ABD’nin 2.Paylaşım Savaşı sonrası uygulamaya koyduğu Soğuk Savaş teorisi SSCB’nin yıkılışıyla yerini Büyük Ortadoğu Projesine (BOP-Arap Baharı) bıraktı. Bu projeye göre Ortadoğu’nun Kuzey Afrika ile birleştirilmesinde Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Suriye’nin kuzeyi ve Irak’ın kontrolü zorunluluktur. Bu bölgeleri içeren coğrafya göz önünde bulundurulduğunda Hatay ve İskenderun körfezinin ABD için önemi açıktır. ABD, Suriye’nin bu bölgesini, Irak, Akdeniz enerji kapsamında kontrol edilmesi gereken önemli bir kavşak olarak görür.


Diğer yandan Rojova’da ki Kürt yönetimi de hem deniz bağlantısını sağlamak hem de
Ortadoğu’nun enerji terminali olmak için Akdeniz’e ulaşmayı hedeflemektedir. Bunun için en büyük engellerden birinin stratejik konumu itibariyle Hatay olduğu bilinmektedir.


Hatay, kadim tarihinde olduğu gibi bugün de, çevre coğrafyasının jeopolitiği açısından Türk
Devlet politikasında büyük önem taşıyor. Türkiye’nin kuzey Kıbrıs, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’in
güvenliği ve “ulusal çıkarı” bağlamında, çevre coğrafyasının jeopolitiği açısından Hatay’ın konumu büyük önem taşır. Hatay, tarihi İpek Yolunun geçtiği, önemli boğaz ve su geçiş yollarının düğümlendiği bir bölgedir. Keza İskenderun limanı da enerji terminali olduğu için Türkiye için stratejiktir. Dolayısıyla Hatay, Anadolu’nun güneye açılan kapısı, Anadolu kilidinin anahtarıdır. Bu özelliğiyle, Anadolu’ya hakim olmak isteyen bir devletin, doğu-batı ilişkilerini kontrolünde tutabilmesi için Hatay’ı elinde bulundurması zarurettir.

6.03.2023

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu