Genel

Iraklı aşiret reisleri, emekli general ve askerler ile bazı şahsiyetlerin katıldığı Erbil’deki İsrail ile normalleşme konferansı krize yol açtı

Faik Bulut Independent Türkçe için yazdı

Faik Bulut Araştırmacı gazeteci, yazar Cuma 1 Ekim 2021 18:18

Erbil’deki Konferans’ın ekran görüntüsü

2021 yılının 24 Eylül Cuma günü, Irak‘ın Bağdat, El Enbar ve dört büyük şehrinden yola çıkan 60 özel araba, Irak Kürdistan Federal Bölgesi başkenti Erbil‘e doğru sessiz sedasız yola koyuldu.

Aralarında aşiret reisleri, üç general, emekli eski üst rütbeli subaylar, aydınlar, sivil toplum kuruluş temsilcileri ve üniversite öğrencilerinin bulunduğu yolcular farklı yaşlardan (genç-ihtiyar), cinsiyetlerden (kadın-erkek) ve inançlardan (Sünni-Şii) idiler.
 

Erbil Konferansına katılan aşiret reisleri.jpg

Erbil Konferansına katılan aşiret reisleri


Kürt bölgesinde sıkı güvenlik önlemleri arasında lüks otellere yerleştiler.

Bu esrarengiz bir araya gelişin nedeni çok geçmeden anlaşıldı:

Onlar Irak ile İsrail arasında normal diplomatik ilişkinin kurulması maksadıyla düzenlenen konferansa davet edilmişlerdi. Toplam katılımcı sayısı 312 idi. 

İlaveten ABD’nin El Kaide ile mücadele sürecinde, özellikle 2005 yılında çevresine topladığı “El SAHVA” (Uyanış Birlikleri) milislerinin eski sözcüleri de oradaydı.

Konferans, birkaç isimle anıldı. Daha çok “Mu’temer İbrahimîye Iraqiye” (yani ABD’nin girişimiyle başlatılan İsrail ile özellikle Körfez’deki Arap ülkeleri arasında üç semavi dinin kurucu öncüsü sayılan Hz. İbrahim adına atfen “İbrahimî Barış/Anlaşma” silsilesinin Irak’taki girişimi) olarak duyuruldu.

Resmi ve özgün Arapça adı şudur: El Selam ve’l İstirdad (السلام والاسترداد).

El Selam (barış, huzur) manasındadır. El İstirdad ise (geri kazanma, canlanma, tekrar elde etme) demektir.

Biz, buna “Barış ve Canlanma adını vermekle yetinelim. 

ABD’nin New York şehrindeki “Barış İletişim Merkezi” (Center for Peace Communications -CPC ) adlı düşünce kuruluşu tarafından organize edilen “Barış ve Canlanma” (veya Barış ve Yeniden Kazanma) adlı bu konferans, 24 Eylül 2021 tarihinde Irak Federal Kürdistan Yönetimi’nin başkenti Erbil’de gerçekleştirildi. 

Barış İletişim Merkezi’nin de kurucusu Iraklı kökenli Amerikan vatandaşı olan Yahudi inançlı Ortadoğu uzmanı Joseph Broad, Fransız haber ajansı AFP’ye verdiği demecinde, şu açıklamayı yaptı:

Bahsedilen konferansa katılanlar hem Sünni hem de Şiilerden yaklaşık 300 kişi, altı vilayetten geldiler: Bağdat, Musul, Salahaddin, El Enbar, Diyala ve Babil.


Son yıllarda, birçok Iraklı siyasi şahsiyet İsrail’i ziyaret ettiler. Bazı Kürt politikacılar da açıkça İsrail ile normalleşmeyi savundular.

Ancak tek başlarına girişimde bulunmadılar; Arap ülkelerinin ön açmasını bekleyen bir politika izlediler.

Irak egemenliğindeki topraklarda İsrail ile normalleşme hususunda böylesine açık ve kalabalık bir toplantı ise ilk kez görülüyordu.

Dolayısıyla Erbil Konferansı, Irak ve bazı Arap ülkelerinde ciddi tepkilere yol açtı.
 

Irak karıştıran konferans.jpg

Irak karıştıran konferans


Biz, önceliği konferansa yaşananlara verelim. Kimler katıldı ve neler konuşuldu, birlikte bakalım:

Konferansa önayak olan SAHVAT-ul Iraq (2005 yılında El Kaide’ye karşı Amerikan ordusuyla birlikte mücadele eden Iraklı milislerin örgütü, Türkçe adı Irak’ın Uyanışı) hareketinin başkanı ve El Enbar yöresinde aşiret reisi olan Wisam El Hardan, konferans açılış konuşmasında maksadını açıkça ortaya koydu: 

Ortadoğu’nun dört bir yanında egemen olan savaş ağalığına ve felaketlere karşı mücadele etmemiz şarttır.

Bizler, bir yandan tiranlık (despotluk) ve kaos, diğer yandan eşitlik ve barış, ilerleme ve terbiye arasındaki iki yoldan birini tercih etmek durumundayız.

Bizim, İsrail ile düşmanlık temelinde bir ilişkimiz yoktur. Bu nedenle Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail arasında imzalanıp hayata geçirilen ‘İbrahimî Anlaşma‘ya katılmak istiyoruz. Ticari ve ekonomik ilişkiler kurmak arzusundayız.

 

Wisam El Hardan, El Enbar bölgesinden Sünni aşiret milisleri reisi. Kaynak- Credit-Center for Peace Commnications.jpeg

Wisam El Hardan, El Enbar bölgesinden Sünni aşiret milisleri reisi / Fotoğraf: Center for Peace Commnications


Wisam’dan sonra söz alan biri kadın dört organizatör, “İsrail ile faydalı ve iyi ilişkiler kurulması” yolunda çağrı yaparken, “İsrail’de muteber ve saygın bir hayat süren 600 bin Irak kökenli Yahudi’nin varlığına” değindiler.

Onlara göre bu Iraklı Museviler, günümüzde bile geldikleri ülkenin bayram ve şenliklerini İsrail’de kutlamayı iftiharla sürdürmekteler. 
 

Iraklı Yahudiler, Lûd Havaalanına iniyorlar. 1 Mayıs 1950. Kaynak-GPO, Brauner Teddy .jpg

Iraklı Yahudiler, Lûd Havaalanına iniyorlar. 1 Mayıs 1950 / Fotoğraf: GPO, Brauner Teddy


Devrik lider Saddam Hüseyin‘e karşı başarısız bir darbe girişiminde bulunan eski Irak ordusu komutanlarından Tümgeneral Amir El Caburi ise şunları söyledi: 

Hz. İbrahim, bir ümmet (kavim) oluşturmak suretiyle barış ve huzurun yolunu açtı. Bugün onun neslinden geldiğine inanan üç semavi dinin mensupları olarak, bu yoldan giderek barış menziline varmalıyız.


El Bumatar aşiretinin El Enbarlı reisi, Şeyh Raysan El Halbusi dedi ki:

Düşmanlık, fitne ve öldürme bize yeter. Bizden sonraki çocuklarımızla torunlarımızın huzur ve güven içinde yaşamaları için işbirliğine, barışa ve güvenliğe dair yeni bir sayfa açmalıyız.

Geceyle gündüz arasında vatandaşı İsrail’le normalleşmeye ikna edemezsiniz ama zamanla fikirler değişir.

 

Hardan aşireti ileri geleni İhsan El Hardan, konferansa karşı çıktı-Kaynak, ODATV, .jpg

Hardan aşireti ileri geleni İhsan El Hardan, konferansa karşı çıktı / Fotoğraf: ODATV


Bu konuda Amerikan Wall Street Journal gazetesi muhabirine, 24 Eylül’de görüş açıklayan El Hardan, “Irak’tan tehcir edilip farklı ülkelere giden bütün gurbetçilerle, bu arada İsrail’de veya başka ülkelerde yaşayan Irak kökenli Musevilerin tümüyle tekrar irtibat kurmayı düşündüklerini” ifade etti.

Tümgeneral Amir El Caburi de Irak yönetiminin, “Geçmişte mezalim mağduru diasporadaki Yahudilerle derhal ilişkiye geçmesi” gerektiğine işaret etti.

Konferansın diğer önemli bir siması sayılan Irak Kültür Bakanlığı’nda müdür olarak görev yapan kadın avukat Seher El Tayy, etkinlik sırası ve sonrasında birçok çalışma atölyesi düzenleyerek bazı faaliyet komiteleri oluşturdu.

“Bu komitelerin yatırım, eğitim reformu, Irak’ta yürürlükte olan İsrail ile normal ilişki kurmayı yasaklayan kanunların değiştirme yönünde çaba sarf edeceklerini” belirtti.
 

Iraklı kadın avukat Seher El Tayy, İsrail ile ilişkilerin kurulmasından yana bir konuşma yaptı. Kaynak, The Times of Israel internet sitesi, Scr.png

Iraklı kadın avukat Seher El Tayy, İsrail ile ilişkilerin kurulmasından yana bir konuşma yaptı / Fotoğraf: The Times of Israel internet sitesi


El Tayy, normalleşmeye ilişkin görüşlerini ise şöyle dile getirdi:

Filistin sorunu çözülmeden İsrail ile normalleşme olamayacağının farkındayım. Ancak Irak’ın ABD’deki Büyükelçisi Ferid Yasin, 2019’da ‘iki ülke arasında ilişki kurulması için nesnel sebepler olduğuna’ değinmişti.

Ona göre bu sebepler henüz yeterli değildir. Zira orta yerde Bağdat ile Kudüs (iki başkent yönetimi) arasında yaşanmakta olan duygusal ve diğer nedenler, bu tür ilişkinin hemen kurulmasına engeldir.


Nitekim Filistinli birçok hareket, örgüt, parti gibi değişik çevrelerden Irak dâhil, Arap ülkeleriyle İsrail ilişkilerinin normalleştirilmesine yönelik aşırı yoğun tepki var.

Gerek İslamcı HAMAS hareketi gerekse mevcut Filistin Yönetimi Başkanı Mahmut Abbas, bu tür normalleşmeyi “Filistin davasına ihanet” olarak yorumluyorlar.

Avukat ve kültür yetkilisi Seher El Tayy ise, bu ithamı reddeden gerekçelerini şöyle sıralıyor:

Irak-İsrail ilişkilerinin kurulması, Filistin davasından vazgeçmek anlamına gelmez. Bizim önerdiğimiz barış projesi, Filistin halkının temel çıkarlarıyla çelişmiyor.

Tam tersine, barış projesinin Filistin halkının elini güçlendireceği ve doğal haklarını alacağı en iyi yöntem olduğu hususunda ısrarlıyız.

Barış sürecine bağlı olarak kurulacak bir Filistin devletinin, gelecek kuşaklara birçok fırsat ve imkân tanıyacağını düşünüyoruz. Malum, İsrail gayet güçlü bir devlettir.

Aynı zamanda uluslararası camia ile Birleşmiş Milletler kuruluşunun bir parçasıdır.

Irak yönetimi, bu olguyu görmezden gelerek kendini dünya âlemden tecrit edip tek başına yaşayamaz.


Seher El Tayy’ın okuduğu konferans sonuç bildirgesinde şu ifadeler de yer aldı:

İbrahimî Anlaşmalar’a katılmak istiyoruz. Konferans kararlarını İbrahimî Anlaşma çerçevesinde imzalayanlar, devlet (Irak) ile İsrail arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasını öngördükleri gibi, biz de gelişmek ve kalkınmak amacıyla İsrail ile normal ilişkiler ve halkıyla sivil ilişkilere dayalı yeni bir politika talep ediyoruz.
 

Iraklı kadın avukat ve Kültür temsilcisi Seher El Tayy hakkında yakalama kararı çıkarıldı. jpg.jpg

Iraklı kadın avukat ve Kültür temsilcisi Seher El Tayy hakkında yakalama kararı çıkarıldı


Bu münasebetle belirtelim: Malum, on yıllardan bugüne kadar Irak yasaları gereğince “İsrail ile irtibatta olan” vatandaşlara ağır cezalar verilmesi öngörülmektedir:

Temel suçlama “Siyonist kuruluşlar, Masonlar ve benzeri çevrelerle” temasa geçip “Siyonist değerlerleri” yayma idi ve bedeli idamdı.

Ancak 2010 yılında yasalardaki “suç” tanımı gözden geçirilip, idam cezaları ömür boyu hapiste kalmaya dönüştürülmüştü.

Konferans sözcüsü ve baş aktörü sayılan W. El Hardan, uluslararası camia ve insan hakları kuruluşlarına çağrıda bulunarak bu yasaların tümüyle kaldırılması ve ifade özgürlüğünün yolunun açılması maksadıyla Irak’a baskı yapılmasını istemekteydi. 

Ortadoğu ve Batı merkezli medya kuruluşlarının fazlasıyla ilgisini çeken, bir anlamda reklamı yapılan bu “İbrahimî Barış” etkinliği, görkemli açılışına rağmen, genelde Arap dünyası, bilhassa Irak kamuoyu nezdinde olumlu karşılanmadı.

Gerek resmi kurumlardan gerekse kamuoyundan sert tepkiler geldi. Koyu Arap milliyetçisi Sünni ve Şiiler, konferansa katılanlara ve yapılan konuşmalara ateş püskürdüler.

Şu anda yabancı ülkelerde sürgünde yaşayan Iraklılar, böyle bir girişimi alkışlarken Irak’ta yaşayanlar ise hem öfkelendiler hem de düzenleyiciler ile katılımcılara veryansın ettiler. 

Örneğin Wisam El Hardan’ın da mensup olduğu aşiretin ileri gelenlerinden İhsan El Hardan, akrabasını sert bir dille eleştirdi:

“Hardan ailesinin, dün Erbil’de (Barış ve Kazanma) başlığı altında düzenlenen konferansta nelerin yer aldığına dair bir bilgisi yoktur ve bununla hiçbir ilgisi bulunmuyor.

Aşiret reisi Wissam El Hardan tarafından yayınlananlar, onun kişisel görüşünü temsil ediyor. Iraklı evlatlarının, ailesinin ve hatta Irak uğruna her zaman fedakârlık yapan Hardan aşiretinin uyanışını temsil etmiyor.

Hardan aşireti, Arapların baş meselesi Filistin davasını destekliyor. Dolayısıyla Birleşik Arap Emirlikleri ile diğer Körfez  liderleri gibi Siyonist varlıkla (İsrail Devleti) normalleşmenin gerçekleşmesini asla kabul etmeyecektir. 

Kürtler, El Enbar ve diğer vilayetlerin aşiret reisleriyle ileri gelenlerini Siyonist oluşumla normalleşmeye doğru zorlamaya çalışıyorlar. Her şeye rağmen bu gerçekleşmeyecek. El Enbar aşiretleri, her zaman Irak’ın birliğini savunacak ve Filistin davasına tam destek verecekler.”


El Irakiyye Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Uluslararası Medya uzmanı Prof. Dr. Fadıl el-Bedrani, konferansla ilgili Şarku’l Avsat gazetesine verdiği demeçte; “Bu konferansın ABD-İsrail işbirliğiyle hazırlandığını, asıl amacın Muqteda Sadr hareketi ile Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasındaki seçim yakınlaşmasını baltalamak olduğunu…” söyledi.

El Bedrani’ye göre, aynı sabotaj eylemi, “Nuri El Maliki ve Barzani yakınlaşmasını da hedef almaktadır.”

Kûfe Ehli Beyt Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Galip El Dami aynı gazetede yayınlanan görüşünü şöyle dile getiriyordu:

Bu konferans, oluşumlar düzeyinde milli bölünmeyi yaratacağı gibi her siyasi oluşumun kendi içindeki bölünmeyi de artıracaktır.

Ancak Irak içindeki siyasi uzlaşma ve ittifaklar, taraflar arasındaki çıkarlardan ibaret olduğu için konferans sonuçlarından hemen hiç etkilenmeyecekler.

Hatta Erbil resmi olarak İsrail ile normalleşme yoluna gittiğini duyursa bile bazı Şii ve Sünni bloklar bu durumdan etkilenmeyecektir. 


Londra merkezli El Quds El Arabi gazetesinin yerel muhabiri (Erbil) Semdar Bêri, Erbil’de ikamet eden bir dostundan şu yakınmayı aktarıyor:

“İsrail ile ilişki kurulmasına karşı değilim. Ancak normalleşmeyi isteyen Iraklı katılımcıların Kürdistan’ın başkenti Erbil’de böyle bir konferansa gidip konuşmalarını anlamakta zorluk çekiyorum.

Dikkat ediniz, yakın zamanda bu etkinliğe karşı çıkan İran ile buradaki taraftarlarının roketleri burada tepemize inecektir. Kürdistan’da bulunan MOSSAD (İsrail istihbarat teşkilatı) bürosunun bulunduğu binanın benzer roketlerle nasıl çökertildiğini bir hatırlayalım.

Mesela Iraklı siyasetçi ve Millet Partisi kurucusu olup laik görüşleriyle tanınan Misal El Alusi, 2008’de İsrail’e gidip terör konulu bir konferansa katılmış; o tarihte terörü beslemekle itham ettiği İran ile Suudi Arabistan’ı açıkça ve sert bir dille eleştirmişti.

İsrailli yetkililerle de görüşüp ülkeye döndükten sonra, faili meçhul cinayet kurbanı olmuştu.”

 

2008'de İsrail ziyareti nedeniyle katledilen siyasetçi Misal El Alusi, .jpg

2008’de İsrail ziyareti nedeniyle katledilen siyasetçi Misal El Alusi


Iraklı araştırmacı yazar Fatıma Avvad El Caburi de, “Bağdat yönetiminin Erbil konferansına itirazının yeterince sert ve tatmin edici olmadığı” görüşünü ileri sürüyor. Zira kendisine göre; böyle bir toplantı ve İsrail ile ilişki kurma talebi, aslında anayasanın ruhuna aykırıdır. 
 

Iraklı yazar Fatıma Avvad El Caburi, Erbil Konferansı talebini anayasaya aykırı buluyor. .jpg

Iraklı yazar Fatıma Avvad El Caburi, Erbil Konferansı talebini anayasaya aykırı buluyor


Fatıma A. El Cuburi’nin bu konudaki gerekçeleri şöyle sıralanabilir: 

“Bu tertibin başını çeken ABD, bölgeye yaydığı siyasi kanser hastalığı yoluyla Irak’ın egemenliğini yok etmek istiyor. Bu konferansın düzenleyicilerinden Wisam El Hardan, Wall Street Journal gazetesi muhabirine verdiği demecinde şöyle demiştir:

‘2600 yıldan beri Irak’ta yaşayan Yahudiler, 20. yüzyılın ikinci yarısında dönemin iktidarı tarafından tehcir edilmiştir. Dolayısıyla Irak’ın yaşam damarlarından biri kesilmiştir. Iraklılar, gurbet ellerdeki bu insanlarla tekrar irtibata geçmeliler. Onların bir kısmının torunları da İsrail’dedir. Bunlarla da yeni bir ilişki geliştirilmelidir.’

İsrail ile Irak, 1948 ile 2003 yılları arasında birkaç kez karşı karşıya gelmiş savaş halindeki iki devlettir.

İsrail ile ilişkiyi normalleştirip ‘Irak’ın yeniden inşası’ mavalını anlatanlar, ABD’nin 2003’te işgal ettiği günden beri ülkenin inşa ve imar projelerini hep engellediğini hatırlamak, bilmek zorundalar.

Yatırımcı şirketlerin Irak’a girmesine engel olan, terör örgütlerinin mantar gibi çoğalmasının baş müsebbibi yine Amerika’dır.

Barış adına laf üreten bu kesimler, Filistin kanına bulanmış İsrail malına ve parasına tamah etmektedirler.”


Iraklı akademisyen Dr. Saad Naci Cevad, “Bir ülkenin çökmesi sadece siyasi, askeri ve ekonomik düşüş değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküntü manasına da gelir” cümlesinden sonra, görüşlerini şu noktada yoğunlaştırmaktadır:

“1917’de Irak’ta toplumun husalesi yani dipteki bozuk tortu kesimi için ‘düşkünler evladı’ şeklinde bir tanım yapılırdı. Bu tanım, Bağdatlıların icadıdır.

Özellikle de işgalci İngiliz birlikleriyle iş tutan kesimler için kullanılan bir deyimdi. İki önemli olayın sonucu olarak ortaya çıkmışlardır.

Bunlar bir yandan Bağdat’ın düşüşünden sonra türeyen tufeyli (asalak) takımıydılar.

Diğer yandan virane olmuş Bağdat’ın çöküşünün cisimleşmiş simgeleri gibiydiler. Tarihin onlara yüklediği aşağılık rollerini oynuyorlardı. 

2003’teki Amerikan işgalinde de benzer bir toplumsal fenomen ortaya çıktı. ‘Dışarıdaki muhalefet’ adıyla sahneye çıkanlar aslında ABD-İngiltere-İsrail gözetiminde toplantılarını yapıp kararlar alıyorlar. Böyleleri işgal sırasında ABD ve Koalisyon tankları üzerinde Bağdat’a girdiler. 

İşte bu çevrelerin şimdiki uzantıları, kalkmış İsrail ile normalleşmenin getireceği kazanç ve nimetlerden dem vuruyorlar. Konferans başlığı bile (Barış ve Kazanma) muğlâk ve kuşkulu bir ifadedir.”


Dr. Cevad, bu meyanda Kürdistan Yönetimi’nin tavrını da “samimi” bulmuyor;

“İran korkusu olmasaydı, mevcut Irak hükümetinin tutumunun daha ılımlı olacağı ve İsrail ile normalleşme isteyen seslerin daha yükseleceği” yolunda bir tespitte bulunuyor. 
 

Dr. Muhsin El Qazwini, İsrail'in barış oyununun geri teptiğini vurguluyor_.jpg

Dr. Muhsin El Qazwini, İsrail’in barış oyununun geri teptiğini vurguluyor


Konferans’ın amacına ulaşamadığını ve karşıt tepkilerin İsrail’e şiddetli bir tokat niteliğinde olduğunu belirten Iraklı yazar Dr. Muhsin El Qazwini’ye göre ise konferans sonrası durum şöyledir:

Irak halkı, Erbil’deki konferans ve İsrail ile barış çağrısını cümleten ve tafsilen reddetmiştir. Irak’ın diğer bazı Arap ülkeleri gibi kendisine boyun eğeceğini zanneden İsrailli yetkililer yanılmışlardır.

Böylece müsamere ve tezgâhlanan tiyatro oyunu tutmamış; İsrail ile sempatizanlarının kısa sevinci, ebedi bir hüzne dönüşmüştür. Konferansa katılan (Sünni ve Şii) aşiretler, diğer vicdan sahibi aşiretler tarafından teşhir ve tecrit edilmişlerdir.

Kerkük, El Enbar ile Erbil’deki Kürt ve Araplardan oluşan onlarca din adamı ve aşiret reisi (Erbain Anmaları vesilesiyle) Kerbela’ya akın ederek dayanışma içine girmişlerdir. Ortak ret kararı almışlardır.


Oysa İsrail gazetesi Yediot Ahronat (Son Haberler), Konferans katılımcılarını “Yüksek itibarlı şahsiyetler” olarak tanımlamaktadır.
Şimdi de sıra resmi tepkilerde:

Irak Hükümeti, konferans kararlarını tanımadığını; Filistin davasına desteğin ilkeli bir şekilde aynen devam ettiğini açıklayarak, Erbil’e gidenlerin yargı önüne çıkması gerektiğini savundu. Irak Cumhurbaşkanlığı bürosundan yapılan açıklama da bu yönde oldu.
 

Irak Cumhurbaşkanı Kürt Behram Salih'in makamından, Konferans kararlarını kınama açıklaması geldi. .jpeg

Irak Cumhurbaşkanı Kürt Behram Salih’in makamından, Konferans kararlarını kınama açıklaması geldi


Irak Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ahmed El Sahhaf, “Uluslararası mahfillerde sürekli ifade ettiğimiz üzere Filistin meselesine yönelik tutumumuz ilkeli ve sabittir. Irak halkının vicdanı haline gelmiş Filistin sorunu, bu tür konferanslarla gündemden düşürülüp kenara atılamaz!” dedi.

Irak Federal Kürdistan Yönetimi (IFKY), bu konferansın esas mecrasından saptırıldığına işaretle, sonuçlarını kabul etmediklerini vurguladı. Yönetimin 25 Eylül tarihli açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

Böyle bir toplantının muhtevası ve gündemi hakkında bize asla bilgi verilmemiştir. Orada konuşulup tartışılan mevzular, bölgesel yönetimimizin görüşlerini kesinlikle yansıtmamaktadır.

Biz, konunun ayrıntılarını soruşturuyoruz. Buna rağmen Irak’taki her çevre, meseleye serinkanlı yaklaşmalı; İçişleri Bakanlığımızca açılmış olan tahkikat sonucunu beklemelidir.


Bağlantılı olarak Erbil Valisi Umid Xoşnav, Anadolu Ajansı tarafından 28 Eylül Salı günü yayınlanan açıklamasında, “Başkentteki bahsi geçen konferansın talepleri, Kürdistan Yönetimi’nin politikasıyla çelişmektedir…” dedi. 
 

Erbil Valisi Umid Xoşnav, konferansın talepleri Kürdistan yönetiminin politikasına aykırıdır dedi. Kaynak ve foto-A.A. .jpg

Erbil Valisi Umid Xoşnav, konferansın talepleri Kürdistan yönetiminin politikasına aykırıdır dedi. / Fotoğraf: AA


İsrail Dışişleri Bakanı Lapid ise, “Olayın serinkanlılıkla ele alınmasını” istedi ve “barış çemberinin giderek genişlemesinden yana olduğunu” belirterek “Yeni hükümetin işe koyulur koyulmaz Arap ülkeleriyle barış anlaşmalarının kapsamını genişletmek için var gücüyle çalıştığını ve bu arada Irak ile ilişki konusunun da umut verici olduğunu” dile getirdi. 

İran yanlısı Şii Asaiub-ul Haq milis hareketi sözcüsü Qeys El Huzaliye konferansçıları şöyle tehdit etmekteydi:

Erbil Konferansında konuşulanlar milli kurallar ve değerlerimize tamamen terstir. Irak ceza kanunlarına göre de ağır bir suçtur.

Biz, İslami (Şii) direnişçiler olarak bu hainliğe sessiz kalamayız; İsrail ile onun peşinden gidenlere öyle bir ders vereceğiz ki, bir daha bu tür şeyler düşünülmesin.


Muqtada El Sadr (Şii), 25 Eylül Cumartesi günü yayımlanan açıklamasında Kürdistan Yönetimi’nden konferans katılımcılarını derhal tutuklamasını istedi.

Sadr şöyle diyordu:

Erbil hükümeti, bu Siyonist terör toplantılarına asla izin vermemeli; gerçekleştirenleri ise terör suçundan tutuklayarak yargıya sevk etmelidir. Biz, bu hususta üstümüze düşen ne varsa yerine getirmeye hazırız. 


Benzer tepkiler Iraklı iki siyasi akım olan El Fetih İttifakı ile El Nasır Koalisyonu tarafından da gösterildi:

Gaspçı Siyonist düşman ile ilişki kurmayı talep edip reklamını yapmak yasal bir suçtur. Haklarında derhal kamu davası açılmalıdır.

Böyle bir talep, Irak halkının Filistin meselesindeki ilkeli ve sabit duruşunu sabote etmenin ötesinde, anayasaya isyan sayılır.


Irak Türkmen Cephesi (ITC) tarafından yapılan açıklamada da “Erbil’de bazı aşiret temsilcilerinin İsrail ile normalleşme içerikli toplantılarını kesinlikle reddettikleri” belirtildi.

Atılan adımın tehlikeli olduğuna işaret edilen açıklamada, “söz konusu toplantıya katılanların Iraklıların tamamının görüşünü yansıtmadığı” ifade edildi.

Açıklamada, toplantıya ilişkin Irak hükümetinin tutumunun desteklendiği vurgulandı ve bu adımı atanlar hakkında gerekli yasal işlemlerin başlatılması istendi.

Tarihin garip cilvesine bakın ki, Irak Türkmen Cephesi İsrail ile normalleşmeye karşı çıkarken, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan‘ın Amerika gezisi sırasında İsrail ve Türkiye temsilcileri arasında Filistinlilerin aleyhine sayılabilecek bazı anlaşma ve mutabakat metinleri imzalanmıştı. 

Filistin’deki HAMAS sözcüsü Fevzi Berhum, Anadolu Ajansı aracılığıyla yayımlanan 27 Eylül 2021 tarihli demecinde, Konferans kararlarını reddeden Irak Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yetkililerini bu tutumundan dolayı kutladı. Bu münasebetle Arap ve İslam dünyasını, Filistin halkının adil ve meşru davasına daha güçlü destek vermeye çağırdı. 

Yeri gelmişken bilineni tekrarlayalım: Toplam 22 Arap ülkesinden 6 devlet (Mısır, Ürdün, BAE, Katar, Fas ve Sudan) İsrail ile normal ve resmi ilişki kurmuştur. 

Geldiğimiz noktada artık aşağıdaki tespitleri yapabiliriz:

Bir: Erbil Konferansı’nın esas amacı, ABD-İsrail desteğiyle “İbrahimî Barış veya Anlaşma” kisvesiyle “zayıf halka” sayılan Irak topraklarına “çok amaçlı diplomatik bir çıkarma operasyonu” yapmaktı. Halk diplomasisi türünden çok boyutlu bir projeydi bu. 

Bu tespitimizi Barış İletişim Merkezi yöneticisi Joseph Broad’ın, İndependent Arabia gazetesine verdiği demeç de doğrulamaktadır: 

“Böyle bir konferansın hazırlığını uzun zamandan beri yapıyorduk. Nihayet, organize edip gerçekleştirmenin zamanı geldiğine karar verdik. Çünkü bu, Ortadoğu’daki siyasi, sosyal ve kültürel gelişmelerle bağlantılı bir durumdur. Arap dünyasında bilhassa Iraklı gençler arasında ‘İbrahimî Anlaşmalar’ sürecine katılmak isteyenlerin sayısı hayli fazla.

Malum, Irak kamuoyu ikiye bölünmüş durumda. İlk kesim iç savaş, çatışma, yolsuzluk ve krizlerden nemalanıp zıtlaşmayı savunuyor. İkinci kesim ise İbrahimî Barış yolunu benimsiyor ki, bu da kalkınma, hoşgörü, dayanışma, kardeşlik ve geçmişin musibetlerini atlatıp parlak geleceğin ufkunu açmak demektir.

Barış, istikrar ve huzur isteyen Iraklılar, aslında İran’ın ülkede kurduğu hegemonyadan şikâyetçi olanlardır. Onlar, İran’ın yayılmacı siyasetine alternatif yol ve yöntem arayışındalar.

Bu arada üçüncü bir nokta vardır ki, buna ortak tarihi geçmiş diyoruz. Babil Kralı Nebukadnezar tarafından Kudüs’ten götürülen Yahudiler, günümüze kadar Iraklılarla birlikte yaşamışlardı. 20. yüzyıldaki ilk Irak hükümetinin Maliye Bakanı Yahudi Sason Heizkel olup, hâlâ halk tarafından örnek gösterilmektedir. 

İddiaların tersine, bu konferansın yapılması için bazı Arap devletleriyle önceden istişare ve işbirliği yapmadık. Kendi inisiyatif ve girişimimizle gerçekleştirdiğimiz bir etkinliktir.”


Bizce genel kanı şöyledir: Bu girişim başta ABD olmak üzere BAE ve İsrail’in ortak çabasıyla gerçekleşmiştir.

Önemli iki kanıttan biri eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in oğlu Cheimi Peres’in uydu ekran yoluyla Erbil Konferansı açılışında Arapça bir konuşma yapması ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin eski resmi temsilcisi A. El Naim’in toplantıda bulunmasıdır. 


İki: Bu konferans, aslında İsrail ile Körfez’deki müttefiki olan bazı Arap yetkililerin, Irak’ta uzantıları bulunan İran’a karşı yaptıkları bir hamledir.

Maksat, ABD Irak’tan askerlerini çekerken veya askeri varlığını azaltırken, bu ülkede ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel bir varlık göstermeye devam etmekti.

Maya tutmuş olsaydı, muhtemelen İran yerine İsrail ile Körfez Şeyhliklerinin simgesel bayrakları Bağdat ve diğer şehirlerde dalgalanmış olacak; ekonomik, mali ve ticari yatırımlar alabildiğine yaygınlaşacaktı.

Ne var ki, İran bu hamleyi Irak’taki siyasi ve askeri uzantıları aracılığıyla savuşturmasını bildi. Kamuoyunun desteğini de aldı.


Üç: Arada yumruk yiyip “şamar oğlanı” ilan edilen ise Federal Kürdistan Yönetimi oldu.

Fırsat kollayan Kürt sevmez ve hatta Kürt düşmanı fanatik Arap milliyetçileri, hem Irak halkını hem de Arap kamuoyunu, Kürt yönetimine karşı kışkırtarak, bir kez daha “Bölücü Kürtlerin, İsrail ile işbirliğini ve dostluğunu” abartıp ön plana çıkardılar.

Kerkük’ten beri Kürtlere karşı hamle yapmak için fırsat kollayan koyu Iraklı Arap milliyetçileri, yeni hamleler için gerekli bahaneyi bulmuş gibi öne atılacaklardır. Sözlü veya askeri saldırılar beklenmelidir.


Dört: Buna bağlı olarak İran, Erbil’deki Kürt yönetimine karşı duyduğu kuşkularında “haklı olduğu” algısını yaymaya çalışacaktır.

Tahran yönetimi, Erbil yönetimini daha sıkı ve yakından takip etme yoluna gidecektir. 


Beş: Kürt hükümetinin son dakika manevrasından sonra “Konferansın yapılması ve kararlarıyla ilgisinin olmadığını” kesin bir dille açıklaması ikna edici olmasa bile, muhakkak bir musibetten kıl payı kurtulmasını sağlamıştır. 

Anlaşılan Kürtler, diplomasinin incelikleri ve zamanlaması konusunda hâlâ ciddi acemilikler yaşamaktadırlar.


Altı: İsrail, bu çok yönlü ve amaçlı halk diplomasisi operasyonunda başarısız olsa da, kanımca benzerlerini ileride ama daha uygun zaman ve zeminde tekrar deneme yoluna gidecektir. 

Kaynakça: 

1-) https://www.odatv4.com/makale/asiret-liderleri-de-katildi-israil-ile-normallesme-cagrisi-211292, Rafael Sadi, Odatv, 25 Eylül. 
2-) https://www.timesofisrael.com/hundreds-of-iraqi-notables-call-to-join-abraham-accords-make-peace-with-israel/ Aaron Boxerman ve Lazer Berman yazısı, 25 Eylül 2021. 
3-) https://www.alquds.co.uk/,, مؤتمر-لـإبراهيمية-عراقية-بمشاركة-312-شخ/, 25 Eylül 2021
4-) https://turkish.aawsat.com/home/article/3210416/, erbil’deki-i̇srail’le-normalleşme-konferansı-irak-siyasetini-karıştırdı, Şak’ul Avsat, 26 Eylül 2021
5-) https://tr.euronews.com/2021/09/26, irak-ta-israil-ile-normallesme-konferans-na-katı-lanlar-icin-tutuklama-karar, Euronews, 26 Eylül 2021.
6-) https://www.aa.com.tr/tr/dunya/irakta-turkmenler-israil-ile-normallesmeyi-reddetti-/2375063
25 Eylül 2021, Anadolu Ajansı. 
7-) https://www.google.com.tr/search?q=, Ray El Yom, 26 Eylül 2021.
8-) https://www.google.com.tr/search?q, Dr. Muhsin El Qazwini, El Ray El yom, 27 Eylül 2021. 
9-) وكالة الصحافة المستقلة, Independent Press Agency-Iraq, 25 Eylül 2021.
10-) https://www.raialyoum.com/, حماس-ترد-على-موقف-العراق-من-التطبيع-مع/, 27 Eylül 2021.
11-) https://www.independentarabia.com/node/262521/,
 سياسة/متابعات/ماذا-جرى-في-مؤتمر-أربيل-للسلام-مع-إسرائيل؟, 26 Eylül 2021. 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu