GenelBölge

KİRLİ SİYASET

Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan

Türk devletinin PKK’ye karşı Gare dağı çevresinde dört gün süsürdürdüğü hava ve kara operasyonu sonucu her iki taraftanda insan kaybı oldu. Bunun tek sorumlusu Türk devletidir. Bu arada uzun süreden beri PKK elinde rehin olan 13 kişi bu operasyonda öldürüldü. Bu konuda taraflar birbirini suçluyor.

Tüm devletler, kurumlar bu konuda mesaj yayınladılar. Ölenler için timsah gözyaşı döktüler. Ailelerinin üzüntülerini paylaştılar. Bu insani bir duygu gibi görünüşte hiçte öyle değildir. Sorarlar insana. Ölenler kim? Görevleri ne? Ne sebeple Kürdistandadırlar? Bu şahıslar keklik avlamak için Kürdistan dağlarına çıkmadılar. Kürd gerillalarını katletmeye gittiler. Bu gerçeği herkes bilmesine rağmen bu canilere bu kadar sahiplenme niye?

Türk devleti yerilmediği gibi “Türkiye’nin acısını derinden paylaşıyoruz“ yüzsüzlüğünü sergilediler. Gerekçeleri de ceplerinde: “Her türlü terörizme karşıyız.“

Terörist ilan edilen Kürd milleti ve politik güçleri oluyor. Buna karşın Türkler, zat-ı alilerin “müttefikleri“ oluyor. Niye olmasın ki, Türk denilen yapay bir toplumu yaratan, her alanda destekleyen, önlerini açan ve soykırım dahil her uygulamayı Kürd milleti üstünde denemelerini destekleyen onlardır. Bu nedenle Gare dağında yaşanananlara da bu temelde baktılar. Eserleri olan barbar Türk devletinin icraatlarına sahiplendiler.

Oysa Türk devleti ülkemizde işgalcidir, soykırımcıdır, varlığı meşru değildir, gayri meşru bir güçtür.

“Her türlü terörizme karşıyız.“ “Türkiye’nin acısını derinden paylaşıyoruz“ diyen kim olursa olsun Türk devletinin Kürd milletine karşı sürdürdüğü tüm insanlık dışı yaptırımların suç ortağıdırlar. Kirli bir siyasetin sahipleridirler.

Türk devletinin eski uygulamaları bir yana bıraksak bile, son dönemlerde Kürdistan’ın kuzeyinde, Şengal’de ve Rojava’da gerçekleştirdikleri soykırım karşısında sesleri çıkmadı bu kirli politika sahiplerinin. Fakat şunu demektende kendilerini alıkoymadılar. Söylenen şu oldu: “Türk devletinin kaygılarını paylaşıyoruz“ oldu.

Bu, şu anlama geliyor. “Türkler, Kürdlere ne yaparlarsa haklıdırlar.“ İzlenen bu kirli siyasetin başka bir anlamı yoktur. Bu kabullenilemez kirli politikalarıyla bu güçlerde Kürdlere karşı işlenen her uygulamanın suç ortağıdırlar.

Kürdlere ve politik güçlerine gelince sadece ve sadece ülkelerine sahipleniyorlar.

Bir memleket, bir millet düşünün. Kutsal kitabın cennet ve kahraman dediği bu ülke ve milletin varlığı inkar ediliyor. İnkar edilen bu ülke ve milleti tarihten silmek için üstlerinde denenmedikleri yöntem bırakılmıyor. Soykırıma varan uygulamalara uğruyor. Bu ülke ve millet kan ağlıyor. Üstünde sömürgeciler tepiniyor. Dünya tiranları seyirci. Seyirci olmanın ötesinde Kürd millet düşmanlarını destekliyorlar.

Niye, niye, niye?

Bunun bir sebebi olmalı. Tiranlar bu sebebi çözsede cennet ülkenin kahraman milleti bunu çözmüş değil. Çözmesede kendisine dayatılan bu zulme karşı var olma, kendini yaşatma ve geleceğe taşıma mücadelesini veriyor. “Ya toptan yok oluş, ya kurtuluş“ diyor. Bu niye terörizm olsun?

Kürdistan halkı gencini, ihtiyarını, maddi ve manevi tüm değerlerini bu mücadeleye yatırmış bulunuyor. Kadınıyla, erkeğiyle silah kuşanmış, tüm dünyaya haykırıyor. “Bende varım“ diyor. “Çağdaş milletlerin yanında benimde bir yerim olmalı“ diyor.

Bu ülke onların. Millet olarak buna sahiplenme, kendi ülkelerinde ortak yaşama hedefleridir. Bu ülke sevgisidir, daha ötesi özlemidir. Kendi pazarına, daha ötesi kendine ait olana sahiplenme çabasıdır. Gayet normal bir durum, insani ve ilericidir. Kimseden fazladan istenen bir şeyde değildir. Kavuşmak istenen sadece doğal ve meşru haklarıdır. Kötülük bunun neresinde? Bu, niye kendilerine çok görülür?

Kendi ülkesine, kendi milletine sahiplenmek kadar doğal ve meşru ne olabilir? Kürd gençleri bunun için ver elini dağlar demiştir. Bu bir haykırış. Bir isyan. Tiranlar işitmesede vicdan sahibi olanlar bu sesi işitiyor. O kahramanların mücadelesine saygı duyuyor. Sahipleniyor, destek veriyor. Dostları her geçen gün çoğalıyor. Bu, o kahramanları dahada cesaretlendiriyor.

Kendilerinden “kazanacağız“ inancı daha da gelişiyor. Düşmana inat kazanacaklar. Gare’de bunu tüm dünyaya ispatladılar. O kadar teknik üstünlüğe, istihbarata rağmen elindeki kıt imkanlarla Türk işgal güçlerine karşı destan yarattılar. Kobani zaferi kadar büyük bir zaferin altına imzasını attılar.

Türk devleti elindeki büyük bir güçle gerillaya saldırdı. Sayısız uçak ve helikopter operasyona katıldı. Üç defa iniş yapıp alan tutmaya çakıştı. Her inişte büyük bir direnişle karşılaştı. Büyük bir kayıp vererek operasyona son verdi. Kuyruklarını bacakları arasına kıstırarak, meftaları yanlarına alarak arkasına bakmadan alandan tüydü.

Kazanan gerilla oldu. Onların şahsında Kürd milleti oldu. Bu bir rüya, bir hayal değil, bir realite. Bu zafer “ya ölüm, ya kurtuluş“ deyip silah kuşanan, ver elini dağlar diyen kahraman gerillanındır.

15 Şubat 2021

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu