Genel

İNSANLIK BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK OLARAK GELİŞTİKÇE, ”TANRIYA” DÜŞEN İŞ AZALIYOR..

Erdoğan ATEŞİN

Yeni Yıla Dair…

Milyonlarca yıl geriye bakıyoruz!, toprak üzerinde emeklerken ayağa kalkan, tarih yapan insan çabası ve bu sarsılmaz yaratıcı isteğin açlıkla imtihanı, onun yeniden pozisyon alarak nihai varlığını sürdürme kararlılığı, bugüne kadar var olmuş ve var olacak her şeyin alaca karanlığı içinde, karanlığın şafağını delerek, insan zihninin şimdiye kadar ulaşabildiği büyük yaşamsal serüven….

Bizi bizden daha iyi anlayabilecek yok!. Öyle bir gün gelecek ki, etimize, kemiğimize saplanmış bu yaratıklar, bir başlangıcın yeni bir başlangıcı olacağına tanıklık ederek yok olup gidecekler ve yine bu toprağın üzerinde, büyük halaylar eşliğinde ellerini yıldızlara dokunduracak büyük bir ihtişamla insanlık…

İktidar oyunlarıyla, büyük savaş hileleriyle yerküremize bu denli musallat olmuş, insan hayatına kıyan krallara, prenslere rağmen insanlığın bir arada yaşama isteği ve cesareti her geçen gün büyüyerek devam ediyor…Biz hem gökyüzünün, hem de yeryüzünün çocuklarıyız. Bu anakara üzerindeki varlığımız boyunca büyük ve tehlikeli evrimsel yükler sırtladık. Çok defalar yok olmanın eşiğine geldik ve her defasında yeniden ayağa kalkarak yürüdük. Bu yük torbasının içinde bugüne kadar geçirdiğimiz bütün evrimsel süreçlerimizin kalıntıları hala canlı ve duruyor o torbanın içinde…

İnsanın yük çıkını, (töreler, gelenek ve görenekler, boyun eğme, itaat, ”yabancı” düşmanlığı, kalıtsal davranışlar, emek sömürüsü) oldukça kirli ve bir o kadar da zengin deneyimlerle dolu ağzına kadar. Tarihten öğreniyoruz, bu süreç giderek zeka ve yeteneklerimize bir şeyler katarak bizi daha bir bilinçli kılıyor. Hayatta kalmak için, refahımızı sürdürebilmek ve daha iyisini yaratabilmek için çabalıyoruz durmaksızın.. Bunu sonuna kadar devam ettirecek miyiz bilmiyoruz?…

Dünya olarak ifade ettiğimiz gezegenimiz büyük sorunlar yaşıyor, can çekişiyor adeta…Şimdilik kaçacak, sığınacak başka bir yerimiz de yok. Başka gezegenlerde yaşam arama çabası devam ediyor bu büyük kaygılardan ötürü. Uzay istasyonlarında bu tür çalışmalar yapılıyor. Ama insanlık uzaydan dünyaya baktığında, gezegenimizi sınırları olmayan total bir küre, mavi bir hilal olarak görüyor. Bu görüntü etnik, dinsel, ulusal sosyal şöven davranışlara nasıl böylesine acımasızca olanaklar tanıyor diye, insan, kendisine sorular sormadan edemiyor. Sorular bu aşamada büyüyor.

Henüz şanslıyız, ayaktayız ve güçlü bir dinamizm ile yaşama bütün varlığımızla tutunmaya çalışıyoruz. Türümüzün varlığı ve refahı elimizde, istediğimiz zaman da sonlandırabiliriz. Varlığımızı bu küre üzerinde sürdürüp sürdürmeyeceğimize biz karar vereceğiz. Deneye yanıla, duraklayarak ve ilerleyerek devam eden bir süreç. İçimizdeki ilkel beyinlerin dürtülerine karşı, bilimin ışığında sınırsız ve sömürüsüz bir dünyanın var olabileceğine olan inanç ve bu uğurda ki çaba küçümsenemez acılar içinde, büyük yaralarını sararak geleceğini arayan insan mücadelelerine tanıklık ediyoruz.

İnsanlık olarak bu sürece müdahale etmek, düzeltmek ve normal yaşanabilir evrimsel sürece yöneltmek zorundayız gezegenimizi.

Bugün düşünen her insan nükleer savaş bekliyor. Bu insanlığın ve bütün gezegenimizin canına kasteden bir saldırganlık olur ki, bedeli bir gezegeni yaşanır olmaktan çıkaracak kadar ağır olur. Bu teknolojiyi elinde tutan bütün insan kıyıcılar, çılgınca hesaplar peşinde… Bu savaşın hazin ön biçimlerini görüyoruz ve bu sürece, yakın geçmişimizde insanlık olarak tanıklık ettik ve bu tanıkların çoğu hala hayatta, yaşıyorlar… Böyle devam ederse bu yüzyılın içinde daha bir çok ülke nükleer silaha sahip olacak.

İkinci dünya savaşında ABD’nin Hiroşima’ya nükleer saldırısında sağ çıkabilen bir Japon kızı yaşadıklarını ve izlenimlerini şöyle kaleme almıştır…

”Cehennemin dibinde ki zifiri karanlığın içinde öğrenci arkadaşların annelerini çağıran seslerini duyabildim. Köprünün dibinde, oraya kazılmış büyük bir sarnıcın içinde ağlayan bir anne başının yandığı için vücudu kıpkırmızı olmuş bir bebek tutuyordu. Bir başka anne de yanmış göğsünden çocuğuna süt emzirirken hıçkırarak ağlıyordu. Sarnıçtaki öğrencilerin yalnızca başları ve yardım için anne babalarını çağırmak üzere çırpınan kolları su üzerinde görülüyordu. Fakat oradan geçen herkes yaralı olduğundan kimse kimseye yardım edecek durumda değildi. Kıpkırmızı kafataslarında saçları seyrek, beyaz tüylere dönüştü. Başları toz içindeydi. Artık bu dünyanın insanına benzemiyorlardı”…

Hayatta kalanlar savaş sonrası yıkıntılara ve vahşete tanık oldular. İnsanı kahreden bu insanlık suçu, bugün yine insanın gündemini meşgul etmeye devam etmektedir.

İçinden geçmekte olduğumuz sürecin toplumsal çalkantıların, insan kararsızlıkları ve karmaşalar, karamsarlıklar, toptan bilim dünyasını da derinden etkileyerek, kaotik süreçler üretiyor ve kaos bütün insanlığın dünyasına hakim olmuştur. Türkiye bu sürecin merkezlerinden en önemlilerindendir….

1800’lerin sonlarından itibaren beklenen yeni düzen ve devrimler yaklaşık 200 yıldır yerini büyük kaotik düzensizlik ve genel dünya savaşlarına dönüşmüş, devrimlerle beklenen düzen, düzensizliğe dönüşmüş ve bütün dünya bütün bu süreçlerde lokal, bölgesel düzlemde savaş hali yaşamaktadır. 1950’den sonra dünya genelinde devrimci durumda ve devrimlerde geri çekilme süreci başlamış ve bu süreç devam etmektedir. ”Sosyal devrimler” teorisi, mutlak bir devrimci durum üzerine kurulmuştu ve objektif koşullar bu süreci üretecekti . Yönetenler eskisi gibi yönetemeyeceklerdi, yönetilenler eskisi gibi yönetilmeyi kabul etmeyerek itiraz edeceklerdi mevcut statükoya.

Önümüzdeki yılda daha büyük sorunların yaşanacağını bugünden saptamak çok zor olmayacaktır. Türkiye uzun yıllardır Dünya ekonomileri arasında hep 16 ya da 17’nci sıralarda değerlendiriliyordu. Ancak önümüzdeki süreçlerde Türkiye’nin 21 ya da 22 nci sıraya gerileyeceği söylenmektedir. Abd ve Ab yaptırımları, Abd’de Halk Bankası davası ve daha bir çok iç ve dış politik ve ekonomik nedenlerle Akp iktidarını zor günler beklemektedir.

Emekçiler cephesi örgütsüz ve dağınık, bu süreç emekçileri mücadeleye zorluyor, işsizlik, açlık, hukuksuzluk, adam kayırmacılık, faşist gerici baskılar, emekçileri mücadele çizgisine zorluyor ve emekçiler güvenebilecekleri önderlikler ve partiler arıyorlar…

Düşüncelerine ve bilincine sınır koymayan, yeni bir yılda mücadeleye daha yüksek bir bilinç ve pratikle hayata atılmanın umuduyla. İnsan bilim yapmaya devam edecek, yeni gerçeklere ulaşacak ve kendi tarihini bu gerçeklerle inşa etmeye devam edecektir. Sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle, üreten ve yeniyi yaratan bütün emek cephesinin yeni mücadele yılı kutlu olsun…

[email protected]

Erdoğan Ateşin

Profilinizi oluşturmak için, biraz hayat hikayenizi anlatın. Bu alan, herkesçe görünebilir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu