Dünya

AJANLAŞAN FRANSIZ AVUKAT

Ahmet Hulusi KIRIM

28 yaşında genç Fransız avukat Jean Paul Mazurier’in ajanlık macerası Doğrudan Eylem Örgütü militanı Frederich Oriach’ın avukatlığını yaparken 1982 senesin mayıs ayında başladı.

Paris’de ki bürosuna bir gün, kendisini Alex olarak tanıtan birisi geldi. Tutuklu olan bazı militanların avukatlığını üstlenmesini istedi. Alex, Arap devrimcisi olduğunu söylüyor ve cezaevindeki Doğrudan Eylem Örgütü militanlarıyla ilişkiye geçmek istiyordu.

Mazurier öneriyi kabul etti ve uzun bir süre Alex’in dediklerini yaptı. Onun talimatları doğrultusunda Fransa’da tutuklu bazı “teröristleri” savundu. Aynı günlerde Fransa, Lübnan Devrimci Ordusu (FARL) isimli bir terör grubu tarafından kan gölüne çevrilmişti.

Avukat Mazurier bir yandan Alex’in taleplerini yerine getiriyor diğer yandan da tanıdığı sorgu yargıçlarından birine bilgi vererek fikir danışıyordu. Genç avukat Avrupa’nın çeşitli “terör” örgütü
militanlarıyla ilişki içinde olduğunun farkındaydı. Hemen her gün, “teröristlerin” öldürdükleri, yaraladıkları insanları, akan kanları, sabotajları görüyor, gördüklerinden rahatsız oluyordu.

Avukatın İtalyan yolculuklarından birinden dönüşünde bürosuna, boşanma davası görüşmesi için randevu alan Bernard isimli birisi geldi.
Fransa Dış İstihbarat Servisi (DGSE),uzun incelemelerden sonra avukatın zayıf karakterli, hayal kırıklığına uğramış kariyerist kişiliğini tespit etmiş ve ilişkiye geçmeye karar verilmişti.

Bernard hemen konuya girdi ve açık konuştu
“Ben Fransa Dış İstihbarat Servisinden geliyorum. İtalya’daki temaslarınızı ve yaptıklarınızı detaylarıyla biliyoruz. Bizimle işbirliği yapar mısınız ?
Genç avukat da zaten bunu istiyordu. Tabir yerindeyse uzun bir süredir gövdesi içerde beyni dışarıdaydı. Avrupa’da sabotajlar yapan, cinayet işleyen bir “terörist”
grubun içindeydi.

Mazurier, Fransa Dış İstihbarat Servisi (DGSE) ile bu ilk temasından sonra Alex’den aldığı tüm bilgileri Bernard aracılığıyla servise iletmeye başladı. SERVİSİN DE KATKISIYLA MAHKEMELERDEN ALDIĞI OLUMLU SONUÇLAR sayesinde Alex’in güvenini iyice kazandı. DGSE, Alex’i her yerde takip
ediyor, kimliğini ve gerçek faaliyetlerini, uluslararası terör örgütleri ile bağlantısını gün ışığına çıkarmaya çalışıyordu.

Avukat 28 Ekim 1984’de Lyon şehri Sorgu hakiminden bir telgraf aldı. Saadi Abdelkadir isimli bir kişinin tutuklandığını, savunması için avukat olarak seçtiğini bildiriyor, Lyon’a gelmesi isteniyordu. Tutuklanan Alex’di ve taşıdığı sahte Cezayir pasaportunda Saadi Abdelkadir ismi vardı. Alex’in gerçek kimliği o tarihe kadar Fransa’da hiç duyulmamıştı Gerçek adı George İbrahim Abdullah idi.

Kısa süre içinde dünyanın en kanlı terör örgütlerinden birisinin lideri olduğu anlaşılan George İbrahim Abdullah’ın Lyon’da tutuklanması çok ilginç oldu. DGSE Alex ismiyle tanıdığı bu kişiyi henüz tutuklamayı düşünmüyor ve takip ederek avukattan aldığı bilgiler doğrultusunda incelemelerin derinleştiriyordu. Örgüte sızmak üzereydi. Ne var ki Alex ile ilgilenen başka bir örgüt daha vardı. Fransa İç İstihbarat Örgütü (DST)’de şüpheli bulduğu aynı adamı izliyordu.

George İbrahim Abdullah Lyon’da üzerinden büyük miktarda para olduğu halde elini kolunu sallayarak dolaşıyor, tutuklanacağını hiç düşünmüyordu. Öyle ki sokakta yürürken kendisini birkaç kişinin takip ettiğini hissetmiş ve polise sığınarak yardım istemişti. George, yürüdüğü sokak içinde
bulunan karakola çekinmeden girerek kendisini takip edenlerden şikayetçi olmuştu. Takip edenler DST ajanlarıydı.

DST, DGSE’nin uzun zamandır takip ettiği Alex’i tutuklayarak bir çuval inciri berbat ettiğinin farkında değildi. Prensip olarak DGSE sadece Fransa dışında operasyon düzenleyebilirdi ve ülke içindeki faaliyetlerinde DST’yi haberdar etmesi gerekiyordu. Bu yapılmamış servisler savaşı bir kez daha kargaşalık yaratmıştı.

Mazurier Lyon’dan gelen telgrafı alınca Bernard’ı aradı ve durumu bildirip, Servis mi tutukladı sorusunu yöneltti. DGSE bu işten hiçbir şey anlamamıştı. Mazurier’den hemen Lyon’a gitmesi ve Alex’i savunması istendi. Ne Servisler ne de Avukat Mazurier o ana kadar Alex’in gerçek kimliğinden haberdar değildi.

Mazurier 29 Ekim 1984’de Lyon’a giderek Saint Paul cezaevinde müvekkilini ziyaret etti. Alex avukata bazı telefon numaraları verdi ve durumu bu numaralara iletmesini istedi. George avukatından hiç şüphelenmiyor, birkaç gün içinde hapisten çıkacağını zannediyordu.

Avukat cezaevindeki Alex ile dışarıdaki örgüt arkadaşları arasında kurye rolü oynuyor, karşılıklı mesajları yerlerine iletiyordu. Alex’den aldığı talimatlar gereği Avrupa’nın pek çok ülkesine giderek eylemler yapan örgüt üyeleriyle görüşüyordu. DGSE’de tüm yazışma ve mesajların birer kopyasını alıyordu.

1984’senesi sonunda Alex’in gerçek kimliği ortaya çıktı. ”Terörist”,birkaç gün kalacağını düşünerek girdiği demir parmaklıklar arasında bütün ömrünü geçirme ihtimali belirince Fransa’da terör doruk noktasına ulaştı. Ortadoğulu Memurlarla Dayanışma Örgütü ismiyle kendini tanıtan bi
örgüt Abdullah ile birlikte, Asala askeri şefi Orly Katliamı sorumlusu Varujan Garbisyan ve İranlı terörist Enis Nakkaş’ın da serbest bırakılmasını istiyor, olumlu cevap alamadığı için de özellikle Paris’te kanlı eylemler hız kesmiyordu.

Avukat Mazurier için değişen bir şey yoktu. O, ”Terörist” Abdullah’ın savunucusuydu. Servise verdiği bilgilerden kimse haberdar değildi. Lakin süreç içerisinde genç avukatta büyük bir manevi bunalım başladı. Yaptığı işlerin, aldığı risklerin hiçbir işe yaramadığını, istihbaratçılarla işbirliğinin
olumlu sonuç vermediğini düşünüyor, her hafta kadın ve çocukların teröre kurban gittiğini gördükçe ruh sağlığı bozuluyordu.

Üstelik Fransız kamuoyu durumu bilmediği için teröristlerin avukatından nefret ediyordu Mazurier basına verdiği demeçlerde, tv. röportajlarında DSGE ‘nin talimatları doğrultusunda hareket ediyor ve müvekkillerini şiddetle savunuyordu.

Terör karşısında korku içinde olan Fransız toplumu huzurunda George Abdullah ve diğer teröristleri savunma cesareti gösteren bu avukatın bir
ajan olabileceği kimsenin aklına gelmiyordu. Ne Fransızlar ne de hapisteki teröristler.

Mazurier, çabaları ve aldığı riskler cinayetleri durdurmak için yeterli olmadığını gördükçe bunalımı daha da derinleşiyordu. Birgün kendisinden nefret eden insanlara gerçekleri anlatırsa başarılı olamayacağının farkındaydı. DGSE için çalıştığını kanıtlaması da mümkün değildi. İstihbaratçılar zayıf karakterli bu adama hiçbir güvence, destek ve koruma vaad etmemişlerdi.

Senelerce devam eden bu oyun nihayet 1987 senesi başında Mazurier tarafından bozuldu. Fransız avukat bir kitap yazdı ve son beş sene içinde başına gelenleri, yaşadıklarını anlattı. Kitabın yirmi sekiz sayfası devlet tarafından sansürlendi.

Barodan kaydı silinen Mazurier öldürülme korkusuyla sürekli saklanarak yaşamaya başladı. Meslektaşları mesleğe ihanet ettiği gerekçesiyle yüzüne bile bakmadı. DGSE onu devlete ihanetle suçladı. George Abdullah ve diğer “teröristler” ondan nefret ediyor ve er geç intikam alacaklarını
duyurdular. Mazurier şimdi en çok servisten korktuğunu söylüyor ve fare gibi yaşıyor…

18.01.2021

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu