BölgeGenel

TÜRKİYE’NİN ULUSLARARASI GÜÇLER NEZDİNDEKİ ÖNEMİ ve KÜRDİSTAN SORUNUNA YANSIMASI (4)

Hasan H. Yıldırım & Hussein Erkan

Bir ülkenin, bir toplumun, bir milletin stratejik önemini belirleyen boyutlardan biri tarihten edindiği etnik kültürüdür. Türk devleti hiçbir zaman demokratik, laik ve modern ulus-devlet olmadı. Hak, hukuk, adaletin olmadığı, çeteler tarafından yönetilen haydut, korsan, mafyatik bir ceberut devlet ola geldi. Her ne kadar sistem sahipleri kendilerini “model devlet“ olarak adlandırsa da revaçta olan bir vecizeye göre “Tük’ün Türk’e propagandası“ olmanın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Yanı sıra sistem sahipleri her ne kadar kendileri için “Avrupalıyız“ deseler de öyle değil. Oysa Orta Doğu’nun despotik yönetimlerinden biridir. Savaş üreten bir merkezdir. Kitabında barış ve istikrar kavramları yoktur. Hak, hukuk, adalet ve insan haklarından öcü gibi korkar. Bu kavramlar sistem sahipleri tarafından terörle eş olarak ifade edilir.

Oysa Türkiye verimli bir ülkedir. Büyük bir nüfusa sahiptir. Sıcak iklimi, tarihi, kültürel ve doğal zenginliği ile cazibeli tatil merkezi konumundadır. Turizm sektörü önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Fakat bundan da yeteri derecede yararlanamamaktadır. Bunun nedeni açıktır. Sürekli bir savaş halinde olması, can ve mal güvenirliği açısında güven vermemesi nedeniyle Türkiye, turizm alanında cazibeli bir ülke olmaktan çıkmıştır.

İzlenen politika ile savaşa yatırdığı kaynak onu iflasın eşiğine getirmiştir. Türk devleti bu politikası ile dünyadan siyasal olarak izole olduğu gibi ekonomik bir çöküşün eşiğine de gelmiştir. Şu an dış ve içte edindiği borcun faizini bile ödeyemiyor. Milyarlara varan cari açığı vardır. Bunu dışardan aldığı kredilerle kapatmaya çalışsa da yetmiyor. Bu krediler karşılığı ülkenin stratejik alanları dahil hepsini satma zorunda kalıyor. Yabancı sermaye kaçıyor. Yatırım durmuş. Bu durum Kürdlere yarıyor. Zayıflayan bir Türkiye, Kürdlerin uluslararası merkezler de önemini artırıyor. Bu süreç zaten yaşanıyor.

Bu da Türk devletini daha saldırganlaştırıyor. İzlediği politikaya bakıldığında “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur.” Bu da ırkçılık, daha sonra buna İslam da eklenerek “Türk İslam Sentezi” zeminine kaymasına yol açmıştır. Bu gerçekliğe rağmen kendisini daima laik, demokratik ve hukuk devleti niteliği ile pazarladı. Buna inananlarda oldu. Onu İslam dünyasına “model ülke” olarak sunmaya çalışanlar oldu. Bunun öncülüğünü batı dünyası üslendi. Bu konu da büyük bir yanılgı yaşandı. Kuşkusuz Türkiye laik, demokratik ve bir hukuk devleti olsaydı hem Anadolu halkı hem bölge ve hem de dünya için iyi olurdu. Ama Türk devleti bu değildir. Olması da mümkün değildir. Çünkü homojen bir toplum değildir. Sağdan-soldan göçebe, muhacir olarak gelen farklı etnik gruplardan oluşan heterojen bir toplumdur. Bunların hepsini bir arada tutmanın yolu katı bir baskı sistemi ile mümkündür.

Türkler egemenlik sistem sahipleri kendisini her ne kadar “İslam dünyasının tek laik, demokratik bir hukuk devleti” olduğunu iddia etse de alakası yok. Bu cümlede tek bir doğru belirleme var. O da Türkiye’nin bir İslam ülkesi oluşudur. Diğerlerin esemesi okunmaz. Türkiye devleti ne laiktir ne demokratiktir ve ne de bir hukuk devletidir. Aslına bakılırsa Türk devleti ırkçı, cihatçı, fetihçi, hak, hukuk ve adaletin olmadığı mafyalaşmış bir diktatörlüktür. Olan biten de budur.

Bu da “yemiş iki buçuk milletten yok olan bir millet oluşturma” mantığının sonucudur. Böylesi bir toplum ne laik olur ne demokratik olur ne de hak, hukukun olduğu adaletli bir toplum olur. Batı sistemi bugüne kadar bunu görememişse onun sorunu diyeceğiz ama aslına bakılırsa öyle değil. Çünkü Türk devletini kuranlar batı sistemidir. İnsan kucağında büyüttüğü çocuğunu tanımaz olur mu? Daha ötesi Türk devletine bu karakteri veren batı sistemidir. Bunun nedeni var. Nedeni şudur: Batı sistemin çıkarı için onu Kafkasya, Balkanlar, Afrika, Orta Doğu, Uzak Doğu, Körfez daha ötesi dünyanın dört bir yanından koçbaşı olarak kullanmaktı. Ki kullanmaya çok müsaitti. 72,5 milletten oluşan heterojen bir toplumu zapt-ı rapt altına almak için ırkçı-faşist bir yönetim gerekiyordu. Batı bunu destekledi. Bu desteği alan Türk egemenlik sistem sahipleri de önlerine geleni kesip-biçtiler. Bu, batı sistem sahiplerine hatırlatıldığında “ne yapalım ülkelerin içişlerine karışamayız” deyip ikiyüzlü bir tutum takınıyorlar. Yüzsüzlüğün bu kadarı da fazla.

Türk egemenlik sistem sahiplerin mevcut olan politikası uygulamada kaldıkça Anadolu toplumunun lehine değişme koşulları doğmaz. Çünkü mevcut sistem toplumu korku psikolojisi ile zapt-ı rapt altına almıştır. “Bölündük ha bölüneceğiz. Bölünürsek gideceğimiz bir yerimiz yok” diyerek topluma bunu dayatarak onun desteğini şimdiye dek almıştır. Bunu tüm kurumlarında geçerli bir politika haline getirmiştir. Toplum bunu kanıksamış ve kabul etmiştir.

Anadolu toplumunda bunu değiştirecek siyasal bir güçte yoktur. Muhalefetin yaklaşımı tıpkı iktidarlar gibidir. Daha doğrusu devletin resmi görüşüdür. Türk devlet geleneğinde iktidar muhalefetleşir, muhalefet iktidarlaşır. Devletin resmi zemininde tekleşirler. Bunu zaman zaman TBMM’de “sınır ötesi harekât” tezkerelerinde gördük. HDP’nin seçilmiş Belediye Başkanları ve Vekillerine karşı tutumundan gördük. Bu konularda Muhalefetin daha ırkçı saldırgan bir tutum içinde olduğunu da gördük. Bu nedenle kimse Türkiye’den bir değişme beklentisine girmesin. Hele de Kürdler. Kurtulmanın tek yolu var o da sömürgeci Türk egemenlik sistemden ayrılmaktır. Bunun içinde Kürdistan’ın bağımsızlığı hedef alınmalıdır. Bunun programı yapılmalı, bu uğurda savaşılmalıdır.

Türk egemenlik sisteminde ne insan hakları ne farklı etnik yapıların hakları ne farklı din ve mezheplerin hakları ne kadın hakları daha ötesi evrensel hakların hiçbiri yoktur. Bunu sorgulamanın zemini de yoktur. Dile getiren oldu mu ismi teröristliğe çıkar. Ensesinde kurşun yememişse, yakayı ele vermemişse, zindana atılmamışsa kendini yurtdışında bulur. İnsanlar böylesi ırkçı, faşist, barbar ceberut bir sistem ile karşı karşıyadır. Bu rezaletlerin hepsi toplumun gözünün önünde cereyan eder ama kimse oralı olmaz. Nedeni var. Anadolu toplumu kimliksiz bir toplumdur. Her ne kadar “Türklük” ile bu aşılmaya çalışılsa da mevcut devlet sınırları içinde yaşayan tüm kesimler tarafından bu kabul görmemiştir. Ortak bir kimlik oluşturulamamıştır. Bunun ötesi sorun yaratmıştır.

Bu nedenle Anadolu toplumu, sürekli bir kimlik krizi yaşıyor. Nedeni farklı etnik ve farklı din ve mezheplerden oluşmuş olmalarıdır. Bir ırka, bir millete tekabül etmiyor. Durum bu olunca ortak bir kültür, hak, hukuk oluşmuyor. Sistem buna yol vermiyor. Olmaması için baskı ve şiddet uyguluyor. Bu da sorun yaratıyor. Şu an yaşadığı gibi.

Bu aşılır mı? Mevcut olan sistem politikasıyla olmaz. Bunun değişmesi gerekir. Peki, bu nasıl olacak? Var olan millet, etnik azınlık, farklı din ve mezheplerin haklarını kazanmasıyla ancak bu mümkündür. Sistem sahiplerinin kabullenmediği de budur. Durum bu olunca Anadolu toplumun gelişme yolu kapalı olmaya devam edecektir. Kendiliğinden değişmeyecektir. Var olan millet, azınlık, farklı din ve mezheplerin mücadelesiyle ancak bu mümkündür. Fakat toplum bu bilince ulaşmamıştır.

Kurtuluşu sistem içinde arıyor. Seçimden seçime hangi partiyi veya bloku destekleyelim ki biraz rahat edeyim düşüncesi toplumda hâkimdir. Bu düşünce ile kendini örgütleyen bir toplumun geleceği olmaz. Çünkü sistemi anlamamış. Bunu anlasa, kendini ona göre programlar ve sistemi değiştirmek için pratikleştirirse kazanan olur. Bunu tek başına da başaramaz. Başarması için mutlaka dünyadaki süper bir gücün desteğini alması gerekir. Bu değil de “Emperyalizm kötü, güvenilmez, halklara, emekçilere düşman, kendi öz gücüne güven, diren, öl, öldür, yaşasın sosyalizm“ demekle olmuyor. Her şeyi bu cümlelerle hal etmek mümkün değildir. Dünyayı biz dizayn etmiyoruz. Bunu yapan küresel güçlerdir. Şu an yaşadığımız coğrafyadadırlar. Buraya yeniden tasarlamak istiyorlar. Bunu beğenmediğimiz emperyalizm iyide, kötüde olsa onlar yapıyor. Burada bize düşen görev bu alt-üst oluşta güç neye yetiyorsa onu savunduğumuz dava lehine yararlanmak gerekiyor. Bunun ötesi yok. Başka bir yolda yok.

Halkların, emekçilerin kendi öz gücüyle zafer kazanabiliyorsa bunca yaşanan trajedilerin nedeni nedir? Başkası bir yana Kürdler emperyalizm olmadan da emperyalizm çağında da kendi öz gücüyle mücadele etti, hala ediyor ve ağır bir bedel ödedi, ödemeye devam ediyor. Bir karış toprak mı kurtarabildi? Fakat ne zaman ki ABD 1991’de Irak’a, 2011’de Suriye’ye müdahale etti. Kürdistan’ın güneyinde federe devlet, güneybatısında (Rojava) özerk bölge elde ettik. Daha ileri mevzilere ulaşmak Kürd siyasetin elindedir. Mevcut olan siyasetle bu mümkün değildir. Mümkün olması için hedefini netleştirmeli. Millet olmadan doğan doğal hakkı olan bağımsız Kürdistan’ı hedeflemeli. Bunun programını yapmalı, kendini buna göre pratikleştirmeli. Bunun dışında başka bir yol yoktur.

Kurtuluşu; bizim egemenliğimizi gasp eden sömürgeci devletleri demokratikleştirme de aramayalım. Yaşam kurduğumuz üç-beş cümleye sığmayacak kadar çok boyutludur. Önce bunu öğrenelim. Durum bu mudur? Evet, ne eksik ne fazla. Şunu anlamamız gerekiyor Biz sömürgecilerimize ne kadar kardeşte desek onları değiştiremeyiz. İki gündür İstanbul Kadıköy’de tutsak yakınlarının ve HDP’lilerin başına gelen ortadadır. Uygulanılan sömürge hukukudur.

Bu nereden kaynaklanmaktadır? Bunun esas nedeni Türklerin sahip olduğu kültürdür. Kültürleri istila, işgal, yakma-yıkma, çalıp-çırpma üzerine inşa edilmiştir. Bu da sistemi eğilmez, bükülmez baskıcı tekçi bir yapıya yöneltmiştir. Türk yönetim biçimi dediğimiz budur. Bu yönetim biçimi ile istisnaları saymasak toplum şekillenmiş, yarısı ırkçı, yarısı ırkçı-cihatçı olmasına yol açmıştır. Çünkü her millet tarihinden süzülen kültürüyle yoğrulur. Bu anlamıyla kültür milletin kimliğidir. Eğer bir milletin kültürü istila, işgal, yakma-yıkma, çalıp-çırpma üzerine inşa edilmişse doğaldır ki demokrasi, hak, hukuk, adalet kavramları o millette yabancı gelir. Bu kavramların her biri “terörist” bir öğe olarak kabul görülür. Bunun sonucu devlet otoriterleşirken toplum ona göre şekillenir.

DEVAM EDECEK..!

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu