Gündem

AZEROĞLU’NA AÇIK MEKTUP

Av. A. Hulisi KIRIM

 

AZEROĞLU’NA AÇIK MEKTUP;

Çoktandir, seninle ilgili beynimi kurcalayan bazı soruların cevabını almak icin bu açık mektubu kaleme almayı düşünüyordum.

Kısmet bugüneymis.

Bu sorularin cevabi benim icin net olmasına rağmen en azından hukukçu olmam nedeniyle savunmaya cevap hakkı tanımak istedim.  Seninle yaşamımda bir kez karşılaştım. 1980 ocak ayında Niğde cezaevinde.    Bir bütün gün cezaevinde kaldık.   Sizler ve daha önemlisi, Hayrettin Bakış’ı tanıdım.    Belki hatırlarsın, bizi, sizinle ilgili Ankara kolordu Komutanlıgı mahzeninde bulunan TKP/ML dava dosyasının suretini almamiz icin çağirmıstınız. Bizler gerekli girişimleri yaparken S. Cihan “gerek kalmadı” haberi getirmisti.

Önce garibime gitse de, nedenini çok seneler geçtikten sonra dava dosyanızı inceleyince çözdüm.  Çünkü, oradaki kepazeliğin bilinmesini istemediniz.   Daha sonra Niğde cezaevinden ziyaretçin kanalıyla bana ulaşan pelur kagıda yazılmış şiirlerin nedeniyle dolaylı  ilişkimiz devam etti.vs,vs…

Son dönemde senin isminin Dersim’de bir yere verilmesi sebebiyle devam eden bir tartışma var.  Bununla ilgili olumlu görüş bildirenler olduğu gibi aksini düşünenler de varmış.   Tabiidir ki, herkes seni sevmek,değer olarak görmek zorunda değil.   Ama, şunu belirteyim ki; Azeroğlu Allahın gerçekten şanslı kulusun. Maşallah önder İBO takipcisi olduğunu iddia eden 3 kurum da, sen onlar icin hiç birsey yapmamana rağmen sahiplendiler.  “BİZİM DEĞERİMIZDİR” dediler.   Ama, bütün bunlara rağmen ben akıntıya karşı yüzecegim.        Ben, Karadenizli Laz’im ve azgın dalgalara karsı çok yüzmüşlüğüm vardir.    Azeroğlu, yanlış  anlamalara mahal vermemek için baştan söyleyeyim.   Seninle ilgili hiibir düşmanlığım yok.  Alıp veremediğim de yok.

AMA ŞU VAR,  SEN BENİM İÇİN DE HALA DEĞERMISIN?

Mesela,  S.CİHAN, KAZIM ÇELIK, MEHMET DEMİRDAĞ ve ismini sayamadıgım, Dersim topraklarında sonsuzluğa uğurladıgımız yüzlerce yoldaşımız benim için değerdir.   Ama, bu konuda bazı şüphelerim var ve senin bu şüphelerimi izale etmeni diliyorum.   Eğer edersen, sen benim içinde vazgecilmez değer olacaksin.   Bu düşüncemde samimiyim ve herkesin huzurunda özür dileyeceğim.

Şimdi aklına gelebilir, benim bu soruları sorabilmem için gerekli gözlemi nasıl yaptığım.  Malum, avukatım ve avukatlık ayrıntıları gözden kaçırmama sanatıdır.    35 senelik meslek hayatım bana bunu öğretti.

Senin 2 kitabın, TOHUM ve galiba MENGENE isimli kitaplarını, sizin dava dosyanızın tümünü (Av.I.H.Altan’dan alarak), Ali Taşyapan ve Erdoğan Şenci kitaplarını dikkatlice okudum.  Ayrıca İBO dönemini yasayan M.A ve B.I canlı tanıklık ettiler.   İlaveten cezaevi sürecin sonrası gelismeleri ilk elden takip ettim.

Şimdi gelelim kafamdaki sorulara:

İddia ediyorum.

1-   A.H.Yıldız katledilip İBO yaralı yakalandıktan sonra bölgenin en yetkin kişisi olarak oradaki tecrübesiz kadroları toparlaman gerekmiyor muydu?   Niçin bölgeyi terkedip İstanbul’a geldin?  Bu, bir öndere yakışır mı?

2-   İstanbul’a geldikten sonra büyük bir operasyon yendi.  Çözüldügüne göre, bunda senin sorumluluğun var mıydı?

3-   İstanbul’da görülen 165 kişilik davada senin ve satılmiş  A.K’in siyasi savunma yapmasi gerekmiyormuydu? Yakışık aldımı  İBO ardıllarına.? 1980 sürecinde tüm TKP/ML davalarında birileri siyasi savunma yapti, bilesin…

4-   Ayrışma döneminde FÜ’ler olarak yazdığınız mektupların bir bölümünü THKO’lu rahmetli Lütfü Baysal’a yazdırdınız. Yalan mı?

5-   Cezaevinden tahliye olduktan sonra yurt dışına çıkarıldın.  O dönemde parti karmakarışıktı ve ben de dahil herkes senden birşeyler yapmanı istiyordu.  Sen ise sanat dergisi çıkarma derdine düştün .Keza, benden ivedi olarak şiirlerini istedin.  Nitekim,  ‘Haydar Teber’ ismiyle basıldı.

6-  Tuttun başka işiniz yokmus gib,i AYDINLIK ÇETESİNE ‘müşterek ev kurma’ çağrısı yaptin.   Bu çağrıyı yaparken onların yüzünden kahpece vurulan yoldaşların hiç mi aklına gelmedi?   Bu çağrınla, İBO’nun ideolojik-siyasi görüslerini revize ettiğin ve ideolojik olarak çürümenin yolunu açtığının herhalde farkındaydin, degil mi?

7-  3.Konferans için çağri yapıldıgında “ben gitmem” dedin ve yerine gidenler Dersim’de sonsuzluğa uğurlandı. Vicdanın sızladı mı?

8-   Daha sonra, seninle HALKIN GÜNLÜGÜ gazetesinde sayfa arkadaşlıgı yaptım.  Yazılarını ibretle okudum.    Çünkü, yazdıklarınla önderin ideolojik-siyasi hattının içini boşaltıyordun. Yazılarında, ne MAO ne STALİN bıraktın, yerle yeksan eyledin.

9-   30 küsür senedir yurt dışındasın.  Senin, bizim değerimiz olman için ne yaptin?

10-  Avustralya’da yaşayan insanlarımızın senin insani özelliklerin için anlattıklarını burada saymıyorum.  Değerimiz olan kişinin insani özellikleriyle de temayuz etmesi gerekmez mi?  Soracağım sorular bitmez ama, şimdilik bu kadarla kalsın? Eğer cevap verme lutfunda bulunursan daha da konuşabiliriz.

Bu mektubumun son günlerdeki tartışmayla asla ilgisi yoktur.  Çevremdeki dostlar mektup niyetimi bilirler. Ancak denk düştü diyebilirim.  Senin romanların ile ilgili polemiğe gelince; Romanlarını okumadığım için fikir beyan edemeyecegim. Zaten eleştirmen de değilim.  Ancak, ‘boğa ile cinsel ilişki’ anlatımı midemi etkiledi.     Lakin, seni taktir ediyorum.  Masallah Leonardo Da Vinci gibi çok yönlüsün.

Azeroğlu, mektubu burada bitiriyorum. Sana Avustralya’da sağlıklı ve uzun yaşam diliyorum.

Not. Aynı kuşaktanız, malum yaşlandık ta..  Bu mektubu tarihe not düşmek adına paylaşıyorum.

29.07.2018.

A. Hulusi Kırım

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu