Genel

KOMÜNİST MANİFESTO

Umut İLERİ

Komünist Manifesto yaklaşık bir buçuk asırı geçkin bir süre (Tam 174 yıl) önce Marks ve Engels tarafından yazılan ve bugün hala günümüzü aydınlatmaya devam eden bir yapıttır.

Tabi ki Dünya o günün, bundan 174 yıl öncesinin Dünyası değil, aksini savlamak değişimi, Diyalektiği yadsımaktırBurada değişmeden kalan işin Felsefesi, o günden gelişimin seyrine bakarak bugünü Öngörebilmektir.

Komünist Manifesto’dan yapacağımız iki alıntı, o günlerden bugünün görünmesinin somut kanıtıdır.

“Burjuvazi, dünya pazarını sömürmek yoluyla tüm ülkelerin üretim ve tüketimini kozmopolitleştirdi. Gericilerin çok üzülecekleri biçimde ulusal zemini sanayinin ayağının altından çekiverdi. En eski ulusal sanayiler yok edildi ve hâlâ her gün yok ediliyor. Her uygar ulusun bir yaşamsal sorun olarak ithal etmesi gereken ve artık yerli ham maddeyi değil en uzak bölgelerin ham maddelerini işleyip, mamulünün de yalnız kendi ülkesinde değil dünyanın her yerinde birden tüketildiği yeni sanayiler, o eski ulusal sanayileri bir kenara itiyor. Yerli imalatla karşılanan eski ihtiyaçların yerini de, en uzak ülke ve iklimlerin ürünleriyle ancak giderilebilecek ihtiyaçlar alıyor. Eski yerel ve ulusal kapalılık ve kendine yeterlik yerine de, ulusların her yönde hareketliliği ve her yönde birbirine bağımlılığı geçmekte. Üstelik yalnız maddi üretimde değil manevi üretimde de bu böyle. Ayrı ayrı ulusların manevi ürünleri ortak mülk oluyor. Ulusal tek yanlılık ve sınırlılık artık mümkün değil, pek çok ulusal ve yerel edebiyattan bir dünya edebiyatı oluşmakta.”(KOMÜNİST MANİFESTO)

Evet neredeyse iki asıra öncesinden gelişimin seyrinin, tek tek Ulusal Pazarlardan Ülke Ekonomilerinin gittikçe iç içe geçerek tek bir Dünya Pazarına doğru yönelerek birbirine bağımlı hale geldiği öngörülmüştür. Bugün Küreselleşme olarak tanımladığımız bu olgu o günden Komünist Manifestoda dile getirilmiştir.

Komünist Manifestonun bir diğer hala güncelliğini koruyan saptaması da aşağıda aktardığımız paragrafda yer almaktadır.

“Gördük ki şimdiye kadar toplumların hepsi ezen ve ezilen sınıfların karşıtlığına dayanmaktaydı. Ama bir sınıfı ezebilmek için ona en azından kölece varlığını sürdürebileceği koşulları sağlamak gerekir. Serf, serflik döneminde komün üyeliğine yükselmeye çalışmıştır, nasıl feodal mutlakıyet boyunduruğu altında küçük burjuva da burjuvalığa çıkmışsa. Buna karşılık modern işçi, endüstrinin ilerlemesiyle kalkınacağına, kendi sınıfının koşullarının da daha altına düşmektedir sürekli. İşçi sefilleşiyor ve sefalet, toplumdan ve zenginlikten daha hızla gelişiyor. Böylece apaçık ortaya çıkıyor ki, burjuvazi daha uzun süre toplumun egemen sınıfı olarak kalma ve kendi varoluş koşullarını topluma düzenleyici yasa olarak dayatma yetisinde değil. Burjuvazi egemenliğini sürdürme yetisinde değil, çünkü kölesine köle olarak bile var olma güvencesi veremiyor, çünkü köleyi, o kendisini besleyeceğine kendisi onu beslemek zorunda olduğu bir duruma düşürüyor elinde olmaksızın. Toplum artık burjuvazinin sultasında yaşayamaz, yani, burjuvazinin varlığı toplum tarafından taşınabilir gibi değil.”(KOMÜNİST MANİFESTO)

Burjuvazinin İşçileri Açlık sınırında yaşattığı, onlara kendi varlığını sürdürebilmesine, kendi Sınıfının koşulları altında yaşayabilmesine imkan tanımadığı, onlar tarafından beslenmesi gerekirken,onları beslemek zorunda kaldığı bugün her zamankinden daha çok geçerliliğini sürdüren bir öngörüdür.En önemlisi de o günden bugüne değişmeyecek olan, artık Toplumun Burjuvazinin Egemenliğinde yaşayamayacağı, Toplumun artık Burjuvaziyi taşıyamayacağı saptamasıdır.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu