BölgeGenel

DOĞRULAN NEDİR VE KİMLERDİR?

Hasan H. Yildirim

Kürd politik arenasında yaşanan yine curcunadır. Her ağzını açan, her kalemini oynatan doğrulandıklarını iddia ediyorlar. Gerçekten öyle midir? Öyle olmadığını onlarda bilirler.

Kürd reformist hareketi, mücadele tarihi boyunca bağımsız bir Kürdistan’ı savunmadı. Kürdistan için otonomi ve en ileri hedef olarak federasyon istedi. Sömürgeci ülke içinde demokrasi tezini savundu.Kürdistan sorununun çözümünü sömürgeci devlet sınırları içinde Made In Türk, Acem ve Arap usulü ile kelepçeledi. Gardiyanlığını da gönülü olarak kendileri üslendiler. Fakat ne yaparsa yapsınlar Türk, Acem ve Arap imali kelepçeler Kürdün bağımsızlık sevdasının tarihi yürüyüşünü dizginleyemedi. Sömürgecinin elinin altındaki Kürd takozuda bir işe yaramadı.

Güney Kürdistan parçasında otonomist anlayış 1991 Kürd ayaklanmasıyla bir daha dirilmemek üzere tarihin derinliklerine gömüldü. Bu süreçle birlikte bu anlayış aşıldı ve federasyonda karar kılındı. De Fakto olarak kabul görülen Kürd Federe Devleti ortaya çıktı. Bugün ise eğer milletlerarası koşullar elverirse bağımsızlığın ilani uzak degildir.

Kürdistan bağımsızlık hareketi, yıllar önce bu gelişmelerin seyrini doğru belirledi. Tarihsel gelişim seyri bu öngörünün doğrulandığıdır. Tarihsel gelişim Kürdistan’ın bağımsızlığı, ülke ve milletin birliği yönünde gelişmektedir.

Bu gerçek, görmek isteyen herkes tarafından görülebilecek kadar açık ve nettir. Buna karşı ayak diretmek tarihsel gelişme karşısında yer almak demektir.

Kürd politik güçlerin niyetleri ve programları neyi hedeflerse hedeflesin sonuçta Kürdistan devrimi bağımsız Kürdistan hedefine evrilecektir. Bazı çevrelerin geri hedef dayatmaları sorunu zorlaştırsa da gelişmeler bunları aşacaktır. 1991’de Güney Kürdistan’daki ayaklanmayla nasıl otonomist anlayış aşıldıysa, süreçle birlikte şu an bazı çevrelerce kabul gören federasyon da aşılacaktır.

Devrim bağımsızlık, parçalı ülke ve millet birliğine doğru evrilecektir. Bugün bunun verileri dünden daha fazla mevcuttur. Eğer bugün demokratik bir ortamda Kürdistan’da bir referandum yapılabilinirse hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, bir avuç hain, ümmetçi ve “birlikçi komünist“ dışında Kürdistan halkı tercihini bağımsız Kürdistan’dan yana yapacaktır. Bundan kuşku duymuyoruz.

Birde meselenin öbür yüzü var. Bu yüzde hiçte umut verici emareler görülmüyor. Bu cephede Kürd millet fermanı üretiliyor. Türk, Acem ve Arap cephesinde sağıyla, soluyla, “hareket ettiğimiz,“ dedikleri “öncüleri“yle bir bütün olarak Kürdistan devriminin anahtar konumundaki bağımsız milli Kürd devleti karşısında yer alıyorlar.

Sömürgeci sistem çok yönlü çalışıyor. Tek bir yöntemle üzerimize gelseydi bu yönteme karşı bir yöntem bulmakta zorlanılmazdı. Fakat sistem çok yönlü çalışıyor.

Kürdlük adına kontra örgütler bile kuruyorlar. Bu nedenle dost ve düşmana daha dikkatli yaklaşmak gerekiyor Hele diken üstünde yürüyen millet gerçekliğimiz orta yerdeyken temel haklarımızın ince politikalarla, kırıntılarla güme götürülmeye çalışıldığı bir ortamda her yüzümüze güleni dost saymak bizi sonsuz handikaplarla karşı karşıya getirir. Bu konuda temkinli olmayı elden bırakmamak gerekir.

Hele yüzüne “M-L“ maske takınıpta sözde çok yükseklerde atmasyonlara daha da dikkatli bakmak gerekiyor. Kardeşlik, dostluk, birlik ve beraberlik maskeler altında mevcut devlet sınırlarını bize kutsamaya çalışanların Kürd millet dostları olmadığı, KUKM’ni zaafa uğratmak için çalıştıklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu zevat KUKM’ni bölmek, parçalamak, küçümsemek ve töhmet altında bırakmak için Kürd milletinin çıkarına ne varsa saldırmayı politika edinmişlerdir. Ağızlarında çıkan her cümle ezen millet şovenizmi ve Kürd millet düşmanlığı yüklüdür. Her ne kadar bunları kitaplarına uydurmaya çalışsalarda mızrak çuvala sığmıyor.

Türk, Acem ve Arapla “ortak yaşam“ ister din adına, ister sınıf çıkarı adına, ister bilmem ne adına olursa olsun öngörenlerin tüm çabaları sömürgecinin kapısına Kürdleri bağlamaya yöneliktir.

Hele bunu yapanlar Kürd ise bunun vebali kimsenin altında kalkamayacağı kadar ağır olduğunu ve bunun hesabını vereceklerini bilmeleri gerekir. Herkes kafasının bir yerine şunu nakşetmelidir. Sorunumuz Kürdistan devrimidir. Kürdistan devrimi bağımsız, birleşik, demokratik Kürdistan’ı hedefler. Kuşkusuz bu, bugünden yarına olacak bir şey değildir. Bir dizi devrimler sonucu olacaktır. Kürdistan halkı bunun mücadelesini veriyor. Süreçte bu yönde gelişiyor. Her halk gibi Kürdistan halkıda er veya geç kurtuluşunu saglayacaktır.

Tarihin hükmü budur. Bu kaçınılmazdır.Ülkesine, milletine, halkına yabancılaşan Kürdlerin, mecnun misali Türk, Acem ve Arap bozkırlarında kardeşlik, dostluk, birlik, enternasyonalistlik zırvamaları onları sömürgeci sistem zemininde konaklayacaktır.

Kürd milletine devlet kurmayı “gereksiz ve imkansız,“ “hayal ürünü” olduğu tezlerin sahipleri tanıdıklarımız. Bunlar sömürgeci devlet sınırlarını kabe bilen sağcısı, solcusu, Kürdçüsü ve ümmetçisiyle “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü”nün savunucusu zevat olduğu ve bildik tanıdık malum çevrelerdir.

Bir millet kendi iç birliğini sağlamadan bir başka milletle birliğini sağlayamaz. Bu niyete bağlı bir sorun değildir. Her millet kendi iç milli birliğini gerçekleştirme sürecini duyasıya yaşayacaktır. Buna milli duyuma ulaşmada diyebilirsiniz. Her milletten öte her türlü milli haksızlığa, katliama uğrayan Kürd milletinin buna çok ihtiyacı vardır. Kürd milleti, kendi bağımsız devletini kurarak, parçalı millet ve ülke konumunu aşıp birliğini sağlayarak milli duyuma ulaşacaktır.

Bu, kimilerince istenmesede yaşanılacak zorunlu bir aşamadır. Bu aşama yaşanmadan parçalı bir durumla Kürd milletinin başka bir milletle birliğinin maddi koşulları olmaz. Bu, zorlamayla olacak bir şey de değildir.

Bunun sayısız örneği vardır. Sovyet yönetiminin zoru ile SSCB içine alınan Ermenistan, Azerbeycan sorunu bugüne kadar taşınan bir sorundur. Kosova bir başka örnektir. Doğu ve Batı Almanya’nın birliği bir zorunluluktu. Berlin Duvarı ile bu birlik engellenemezdi. Tarih bu yapay engelemeyi aştı. Bu ve benzerleri yaşanan örneklerdir.

Karşımıza çıkarılan AB örneği özelimizle uzaktan yakından hiç bir benzerliği yoktur. AB’ni oluşturan devletler, kendi iç milli birliklerini sağlamış, milli devletlerine sahip, ileri bir ekonomi, siyasi, sosyal, kültürel vs. konuma sahip milletlerdir. Bir bütün olarak her yönüyle milli duyuma ulaşmış toplumlardır.

AB örneğini karşımıza çıkaranlar, bizi mücadeleden vazgeçirmenin bilinçli unsurları ve kendilerini sömürgeci sistemin zemininden kurtaramayanlardır.Kişi olarak devletlerin, milletlerin, sınırların, bayrakların, dillerin, dinlerin kaldırıldığı bir dünyadan yanayım. Fakat bu bugünden yarına hal olacak bir sorun değil, geleceğin sorunudur. Bu gelecek, yüzyılları alır. Yüzyıllar sonrası olması kabul görülen bir anlayışı bugün görev bilenlerin ezenler adına bir şeyler kotarma peşinde olduklarını söylemek yanlış degil.

Birlik, birleşmek isteyenlerle mümkündür. Tarafların bunu istemesi ve hazır olmasına bağlıdır. Birlik, özgür ve eşit koşullarda olursa bir önem kazanır. Bunun dışında gerçekleştirilen birlikler zoraki ve sorunlu birliklerdir. Çelismelerin, çatışmalarin boy verdiği birliklerdir.

Bu tür birlikler halkların çıkarına değildir. Hiçbir aklı başında demokrat insan bu tür birlikleri savunamaz. Kürdistanlı devrimciler, yurtseverler ve milliyetçiler eşit ve onurlu birliklerden yanadır. Bunu hiçbir zaman yadsımadılar.

Kürd millet realitesine saygı, Kürd milletinin bağımsızlığına saygı, Kürd milli devletine saygı duyan her milletle eşit ve onurlu birliklere Kürd yurtsever hareketi evet demiştir.

Bu zeminde boy verecek olan birlik halkların gönüllü, eşit birliği olacaktır. Böylesi bir birliği Kürd yurtsever hareketi hiçbir zaman küçümsememiştir.

Kürdlerle Türk, Acem ve Araplarla birliğini mi istiyorlar?Buyursunlar!Ama önce Türk, Acem ve Arapların Kürd milli iradesini kabullendiklerini açıklasınlar.

Bunu yapabilirler mi?Türk, Acem ve Araplar egemen sınıflarıyla, ezilenleriyle, gerici ve ilericisiyle, sağ, sol ve ümmetçisiyle adına hareket ettikleri sınıf güçleriyle bağımsız bir Kürd devletine karşı olduklarını her halükarda ilan ederler.

O günden sonrada, birlik üzerine “bilimselik” taslamaları, “mantıki” nutuklar çekmelerinin hiçbir anlamı olmaz.

Bu koşullarda da, Kürd milletine milli bir devlet “gereksiz ve imkansız,“ diyenler karşı- devrimcidirler. Tarihsel gelişmeler, bu karşı-devrimci anlayışları toz-buz etmektedir. Buna karşın Kürdistanlı Bağımsızlıkçı güçlerin öngörülerini doğrulamaktadır.

24 Aralık 2004

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu