Genel

SİSTEM KRİZLERİ VE KRİZLERE KARŞI TOPLUMSAL PRATİK ATILIMLAR

Erdoğan ATEŞİN

 

SİSTEM KRİZLERİ VE KRİZLERE KARŞI TOPLUMSAL PRATİK ATILIMLAR
Büyük toplumsal krizlere karşı büyük toplulukların refleksleri ve gerilime karşı gösterdikleri tepkiler ve reaksiyonlar üç değişik pratik üzerinde gelişir.
İlk dalgada, ilk fazda toplumun genelinde bir belirsizlik bir şaşkınlık esas akımdır, ve bu süreçlerde kitleler krizin niteliğini ve nedenlerini, nasıl geliştiğini direk kavrayamazlar. Bu süreçte geniş kitleler belli, belirsiz sloganlarla kendilerini savunmaya, korumaya çalışırlar, yine bu aşamada kitleler hedefsizler ve yön tayini henüz yoktur.
İkinci aşamada kitlelerde ki, büyük topluluklarda ki belirsizlik hali, büyük parçalanmalara ve ayrışmalara dönüşerek, sosyal toplumsal düzeni bozar ve saflaşmalar bu sürecin karakteristiğidir.
Üçüncü aşamada toplumun bir kesimi sistemin, elitin, ya da yönetenin çıkardığı krizi realize ederek, krizden kaçış yolları arar ve krizi anlamaya çalışarak, yanlış ve reaksiyoner davranışlardan kaçınır, toplumun bir kısmında ise gerçeklerden kopmalar başlar ve krizden pay almaya çalışır.
Sosyo-ekonomik olarak Standart altı eğitim almış toplumlarda bu tür reaksiyonlar genel sosyolojik bir kabuldür…
Türkiye bugün bu süreçleri yaşıyor ve alttan gelen yeni jenerasyonlar, yeni nesiller mevcut toplumla bağlarını neredeyse koparmişlardır ve bu süreç şüphesiz bir sistem çalışması sonucudur.
Büyük toplumsal süreçler ve bu süreçlerin kuşaklar üzerindeki etkileri doğa, çevre, kültür ve toplumsal, ekonomik sorunlara yaklaşımda büyük yeni pratikler ve sosyolojik değişimler yaratır.
Bu süreç 1900 ler öncesi daha ağır ilerliyorken bugün tedricen çok daha hızlanmıştır. Genelde dünya ve dünya toplumu büyük bir değişimin eşiğindedir, buradaki kritik soru şudur: Sürecin hangi yöne doğru everileceği, aktörler, sürecin temel dinamikleri ve sürece doğru müdahale…
Toplumlara aşırı yük bindirmek, aşırı yük karşısında elektriğin sigorta atmasına benzer bir patlamaya yol açar ki ve bu patlamanın yaratacağı hasar, patlama sonrası ortaya çıkacak sonuçtur. Bu tür patlamaların sonuçları bazen çok yıkıcı olur ve bütünü çok derinden etkiler, bazen de daha küçük sorunlarla süreç işlemeye devam eder…
Bütün toplumların sigortaları vardır ve sistem bazen bu toplumsal süreçleri kontrol etmek, direnç ölçmek amaçlı bindirmeler yaparak, toplumların bazı zayıf sigortalarını attırır ve ortaya çıkan enerji üzerinden ölçümleme yapar, ve çıkan sonuç üzerinden yeni bir süreç başlatır.
1900’in başından beri devam eden savaşlar ( 1’nci ve 2’nci dünya savaşları) ve bu savaşlar sonrası durmaksızın devam eden asimetrik savaşlar sistem tarafından doyuma ulaşmış, ve bugün süreç toplumsal bindirme anlamında toplumun ana arterlerine yüklenerek büyük bir toplumsal patlamaya dönüşmüş, ancak bu defa bu bindirme ters akım yaratarak sistemin sigortaları atmış ve bütün insanlığı tehtid eden bir karakter kazanmıştır.
Korana virüs, insanlığın geleceğini bir bütün tehdit ediyor ve bu virüsün dünya genelinde yaratacağı tahribat ve sonuçları sistemin kontrol kulesi tarafından bilinmektedir ancak, büyük toplumsal katmanlar henüz bu sürecin nasıl sonuçlanacağı, nereye everileceği konusunda fikir sahibi değildirler.
Süreci yöneten kontrol kulesi, Kurucu ideoloji yerine bir şeyler mutlaka koymak niyetindedir. Süreci şöyle özetlemek mümkün.
Dünya ve Türkiye insanının kendi kaderini belirleme kapasitesi yok ediliyor. Ahlakını bozdular önce insanlığın, yaşama ve düşünme tarzını kirlettiler. Dünyayı bütün çevresiyle kirleterek mahvettiler. İnsanlığı büyük endişe ve korku ile yöneten bir saldırganlık hakim kılındı ve insanlık artık yaşamını kontrol edemez duruma getirildi. İnsanlığın toplumsal çığlığını bireysel çığlığa dönüştürerek, insanlığın büyük korosunu dağıttılar. Bütün insanlığı artık özel kimlik bilgileriyle kontrol edebilecekleri bir sürece geçtiler, bu konuda oluşturulmuş veri tabanı ışığında bütün insanlığı çözdüler ve hayatlarında ne varsa hepsini sinsice ellerindeki teknoloji üzerinden elde ettiler ve şimdi insanlığın bütün genetik ve toplumsal bilinci üç beş ailenin kontrolünde… İnsanı bu anlamda hiç ettiler. İllegalite artık klasik bir söylem olarak tarihteki mütevazı yerine çoktan çekildi…
İnsanlığın beslenme hayatına yapılan müdahale yeni bir insan tipi yaratarak, sebze ve meyvelere sakinleştiriciler ve narkotikler yüklenerek yeni bir insan tipi yaratıldı. Ortaçağda ki hanedanlar misali, dünyayı tek merkezden yönetecek bir hanedanlık kurdular yer yüzünde ve Dolar’la bütün dünyayı kontrol ettiler yıllarca.
Tek “Tanrı” devleti için büyük savaşlar, büyük silah teknolojileri, (kimyasal, biyolojik, teknolojik, nükleer) hastalıklar, kıtlıklar ürettiler.
“Birleşmiş Milletler” adı altında Hanedanlar, kendi düzenlerini adım adım ve acımasız kıyımlarla inşa ettiler. Yedikleri insan eti, içtikleri insan kanıydı…
Asya’da, Afrika’da, Latin Amerika’da, Ortadoğu’da ortaya saldıkları paramiliter çeteler üzerinden büyük korku imparatorluğu yaratarak, geleceğin toplumunu hazırladılar yüzyıllardır.
Çalışan üreten insanın büyük emek sömürüsü üzerinden, büyük teknolojiler yaratarak, insan emeğinin ürettiği teknolojiler üzerinden, insanı boşa çıkararak, yarattıkları teknolojiyi insana tercih ettiler.
Ve artık insan dünyayı yöneten Hanedanlar ailesi için yukarısı beyin, altı bok ve değersiz yaratıktı ve yok edilmesi gerekiyordu. Huntington, Francis Fukuyama teorileri üzerinden kurucu ideoloji yerine, Hanedanlar ideolojisi ve tek dünya devleti inşa ediliyordu… Başta güvenlik olmak üzere, yeni bir eğitim, yeni bir hukuk, yeni bir kültür ve toplamda yeni bir sosyoloji geliştirdiler.
Antik Mısır hermetizmini, Antik Yunan ezoterizmiyle harmanlayarak, İbrani geleneklerini, Zerdüştçülüğü, bazı Doğu geleneklerini ve dinlerini, Hristiyanlıkla eklektik bir tarzda sentezleyerek, Satanist, şeytani bir geleceğin bütün altyapı çalışmalarını Ortadoğu halkları üzerinde denediler.
Kendilerinin yarattıkları peygamberleri kendi elleriyle yok ederek, peygamberlerini sır olmaktan çıkararak, önce onları normal insana dönüştürdüler, sonrada tamamen ortadan günü geldiğinde kaldıracaklar. Bir sonraki adım Tanrısız bir dünya ve tanrısız bir evren… Kozmik zaman bu yönde işliyor…
Bunun yerine tekillik ve seçkin insan konularak, yeni bir üstün insan tipi programlanmaktadır… Homoseksüellik, pornografi tamamen serbest bırakılarak, yeni bir kültür, yeni bir yaşam tarzı inşa ediliyor. Otomasyon insani bütün değerlerin önüne konularak, dünyanın bütün serveti Hanedan ailelerin kontrolünde ve onların denetiminde olarak, hizmetkar sınıfa dağıtılacak. Toplum, Hanedanlar ve Hizmetkârlar olmak üzere iki sınıf şeklinde tasarlanmak istenmektedir ve bunlar dışındaki bütün ara sınıf ve katmanlar önümüzdeki süreçlerde tasfiye edilecek…
Dünya nüfusu toplamda 500 milyona düşürülene kadar insanlığa karşı savaş, kimyasal ve biyolojik olarak devam edecektir ve Korona virüs bu stratejinin hizmetindedir. Süreç yeni saldırılarla dalga dalga devam edecektir.
Bu süreçle birlikte, okul merkezli öğretim giderek ev merkezli öğretime dönüştürülerek, eğitim giderek itibarsızlaştırılacak ve eğitim ordusu, kadrosu öğretmenler, hocalar giderek tasfiye edilerek, bu devasa büyük eğitim kadrosu ileriki aşamalarda tamamen ortadan kaldırılacaktır. Zaten teknoloji ve bilişim dünyası, internet v.s, üzerinden bu hizmet çok rahat yürütülebilir duruma gelmek üzeredir, dolayısıyla bu büyük öğretmenler ordusu ve bütün alt yapısı ve yerleşkelerini sistem artık bir angarya görmektedir…
Önümüzdeki 20 yıla kadar dünya nüfusunun en az 3 milyarını yok etmek istiyorlar, ve bu süreç çoktandır başlamış ve bu süreci çeşitli kimyasal ve biyolojik savaşlarla daha da öne almış durumdalar. Dünyayı yöneten Hanedanlar gerekli tam kontrolü sağladıklarında, dünya da var olan bütün nükleer ve konvansiyonel silahlar yok edilerek, dünya tamamen silahsızlandırılacak, normal silahlar, sadece hanedanlar kontrolünde güvenlik amaçlı kurulacak tek dünya polisine verilecektir.
Giderek Tek Dünya Bankası, bütün hizmetkar sınıf için dünya genelinde herkes için aynı ücret, her türden sendikacılığın ve örgütlenmenin kesin tasfiyesi, bugün dünya genelinde sendikacılık tasfiye noktasındadır ve tek dünya hukuku, tek merkezi eğitim, tekil aile, çiplenmiş insan, bütün insanlar çiplenerek, kontrol dışı hiç bir insan kalmayacaktır.
İnternet, Televizyon, radyo, yazılı basının tek merkezden kontrol edilmesi önümüzdeki sürecin sorunları olarak insanlığın karşısına çıkabilecek sorunlardır… Bu tasfiye ve merkezi tek elden basın çalışmaları konusunda bugün çok yol kat etmiştir sistem. Türkiye pratiği buna çok iyi bir örnektir.
Korona virüs üzerinden yaratılmak istenen büyük toplumsal korku ve kaos, yukarıda anlatmaya çalıştığımız stratejinin bir sonucudur, ve bugün insanlar evlerine hapsedilerek korku üzerinden bireysellik dayatılıyor.
Eğitim evlere hapsedilmiş durumda, büyük açlık ve kıtlık kapıda ve sürecin bu haliyle 2022 yılına, belki de daha da ileri sürece sarkacağı da bir olasılık. Sürecin uzaması durumunda açlık, kıtlık ve büyük insan kayıpları kaçınılmaz, bu da yağmacılık, büyük sistem çatışması ve büyük toplumsal alt üst oluşlara yol açacaktır kaçınılmaz olarak.
Türkiye bu süreçlerden en çok etkilenecek ülkeler arasındadır. Yeni dengeler, yeni ittifaklar ve içine çöken çürümüş bir kapitalist sistem. İnsanlık bu sürece direnemezse, yukarıda anlatmaya çalıştığımız sürecin bir parçası olacaktır. Dünya halkları ve emekçiler süratle bu sürece karşı örgütlü bir barikat kurarak, tarihsel rolünü oynayamazsa bu son kaçınılmaz.
Türkiye’deki işbirlikçi elit bir kesim, (bunlar bir kaç ailedir) bu planın içindedir. Korona virüs saldırısı önceden bilindiği halde hiç bir tedbirin alınmaması, ve hatta virüsün deyim yerindeyse serbest bırakılması bu planın bir aşamasıdır. Dünya ve egemen sınıflar bu saldırıyı önceden biliyordu ve sürece karşı tavır da, tek dünya devletinden, Hanedanlar devletinden yana tavırlarını en başından belirlemişlerdir.
Dahası Türkiye’den de bu sürecin içinde olan hanedanlar son yirmi yıldır bu projenin içindeler ve “şehir hastaneleri” “Yavuz Sultan Selim Köprüsü”, “Osman Gazi köprüsü,” (körfez) “Tüp geçit”, “Büyük İstanbul yeni hava limanı” ve “Kanal İstanbul” ısrarı, Ortadoğu politikaları toplamda bu sürecin hizmetinde çalışmalardır…
Kapitalist sistem bütün kurumlarıyla çökmüştür, insanlığın geleceği büyük bir tehdit altındadır. Büyük korku imparatorluğu yaratılmış ve toplum bütün birikimiyle yok ediliyor. Toplumsal olarak toplum kapasitesini aşan, kapasitemizi aşan büyük sorular var karşımızda ve biz bu soruların çok azını şimdilik yanıtlaya biliyoruz.
Dünyadaki değişimleri, entrikaları klişe bir takım eski söylemlerle anlatmamız ya da anlamamız olanaksız ve 1980 den bugüne sürekli gerçekler yok ediliyor, insanlık etnik ve dini ortaçağ gericiliği girdabında büyük boğazlaşmaların içine itilmiş, ve insanlık düşürüldüğü bu kuyudan bir türlü çıkamıyor.
Parçaları yerli yerini oturtmaya çalıştığımızda sorular uçuşmaya başlıyor kafamızda, ve bütünü görmek anlamak belirginsizleşiyor, ortalık kararıyor, ama bilinç zorladıkça resim de belirginleşiyor, ortalık aydınlanıyor ve insanlığın yok edilmek istenen tarihi karşımıza çıkıyor…”Think tank’”lerin arkasındaki güç bu koca tarihe hangi akılla saldırıyor? İnsanlığın ortak aklını çalmış, toplamda kendi tekelinde bir üst akıl oluşturmuş ve insanlığın yarattığı değerle insanlığı yok ediyor. İnsanlığa karşı bin yıllardır devam eden savaş gün geçtikçe kirleniyor ve korkunç acımasız karakteriyle insanı kendi doğasıyla birlikte yok ediyor…
Tarihin çelişmesi çelişkiyi iki yönde zorluyor. Ya insanlık kendi tarihine doğru müdahalede bulunarak, tarihi doğru yönde değiştirerek, tarihin toplumsal kamucu mülkiyetini yaratır, ya da hanedanlar, tarihi tersinden zorlayarak insanlığı yeniden ortaçağın kuyularına itecektir. Ben, büyük toplumun birinci şıkta ısrar edeceğine inanıyorum ve bu sürece insanlık çok yakınlaşmıştır. Bu adım atılmak üzeredir…
Erdoğan Ateşin

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu