Genel

BİRİNCİ MECLİSTE MUHALEFET

Ahmet Hulusi KIRIM

İlk dönem Cumhuriyet tarihi, ülkenin en karmaşık ve bilinmeyen dönemlerinden birini
oluşturur. Savaşı başarıya ulaştıran birinci meclis içerisinde cereyan eden siyasi tartışmalar
karartıldığı için doğru olarak bilinmez. Mustafa Kemal tarafından temsil edilen birinci grup
ile Trabzon mebusu Ali Şükrü, Hüseyin Avni, Lazistan mebusu Ziya Hurşit’in de içinde
bulundukları ikinci grubun (İkinci Müdafaa-i Hukuk Gurubu) siyasal yönelimleri,
proğramatik görüşleri maalesef resmi tarihçe tahrif edilmiştir.


Resmi tarih görüşüne göre; İkinci grup ve onun önderleri Hüseyin Avni, Ali Şükrü, Ziya
Hurşit Beyler hilafeti kurmak isteyen, Osmanlı kurumlarının muhafazasını amaçlayan şeriat
yanlısı, dinci, gerici insanlardı. Mustafa Kemal önderliğindeki birinci grup ise; çökmüş Osmanlı
kurumları ve kültürünü ortadan kaldırıp yerine modern, laik, devrimci demokratik kurumlarla,
rasyonel bir ideoloji ve mantalite getirme hedefiyle hareket eden ve sonunda bunu başaran
radikallerin gurubuydu.


Türkiye Cumhuriyeti Devletinin en demokratik meclisi olan birinci mecliste bir yılı aşkın
süre örgütsüz mücadele eden muhalif mebuslar 1922 Temmuz’unda İkinci Anadolu ve
Rumeli Müdafaa-i Hukuk Gurubunu kurarak,
siyasal mücadelelerini meclisin tatil edildiği 1
Nisan 1923’e kadar örgütlü siyasal yapı içerisinde sürdürdüler.


İKİNCİ GRUBUN KURULMASI

Meclis çalışmaları içerisinde ki kırılmanın esas nedeni, giderek meclis yani halkın
egemenliği yerine kişi egemenliğine gidişin bazı mebuslarca kabul edilmemesi olmuştur. 1921
Anayasasının vermiş olduğu bir yetkiyle, hem yürütme hem de yasamanın başı olan
M. Kemal’e meclis yetkilerini kullanma hakkı gibi olağanüstü yetkiler de verilmişti. Bu durum
yakın zamanda Enver, Cemal, Talat kişisel yönetiminin sıkıntılarını yaşayan bazı mebusların
zihninde kuşkuya yol açıyordu. Bu mebuslar geçmişin de etkisiyle, tüm yetkilerin tek kişinin
elinde toplanmasına karşı çıkıyordu. Anayasanın ayrı bir yasa ile düzenlenmesini öngördüğü
Bakanlar Kurulunun görev ve sorumluluklarını düzenleyen yasanın çıkarılmamış olması,
Meclis başkanlık divanının tarafsızlığı sorunu ve İstiklal mahkemeleri de iktidar ile muhalefet
arasında sürekli tartışma konusu oluyordu.


1921 Mayıs’ından 1922 Temmuz’una kadar geçen sürede yoğun tartışmalara neden olan
sorunları konu başlıklarıyla şöyle özetlemek mümkündür.
 Bakanlar Kurulunun görev ve sorumlulukları
 Meclise ait yetkilerin kullanılış biçimi

Başkumandanlık yasası
 Milletvekili seçimlerinde aday gösterme yönteminin uygulanışı
 Meclis başkanlık divanının tarafsızlığı

İstiklal mahkemeleri
 Temel hak ve Özgürlükler


Bu konu başlıkları daha sonra kurulacak olan İkinci Grubun 7 maddelik ilk programında
aynen yer almıştır. Bakanlar Kurulunun görev ve sorumluluklarının düzenlenmesi konusu
iktidar ile muhalifler arasındaki çatışmanın en önemlilerinden biridir. 1921 Anayasasının
7. maddesine göre Bakanlar kurulunun görev ve sorumlulukları için ayrı bir yasa çıkarılması
hükme bağlandığından Anayasanın kabulünden 10 gün sonra Erzurum mebusu Hüseyin Avni
Bey’in teklifi üzerine yasayı hazırlamak için komisyon kuruldu. Komisyonun hazırladığı yasa
tasarısında, ”kuvvetler ayrılığı” ilkesinden hareketle yasama ve yürütme birbirinden ayrılıyor,
kabine sistemine geçiş öngörülüyordu.1.12.1921 tarihli meclis oturumunda söz alan M. Kemal
öneriyi ve kuvvetler ayrılığı ilkesini eleştirip reddini isteyince yasanın kabulü engellenmiş
oldu.


Yetkilerin kullanılış biçimiyle ilgili en temel tartışma konularından birisi de
Başkumandanlık sorunudur. Cephelerde savaşın kötüye gittiği bir dönemde M. Kemal Meclis
yetkilerini kullanma gibi olağanüstü yetkilerle donatılarak Başkumandanlığa getirilmişti.
Muhalif mebuslar M. Kemal’in Başkumandanlığa getirilmesini desteklemekle birlikte Meclis
yetkilerinin sınırlı bir süre için dahi olsa bir kişiye devrini kabul etmemişlerdir. Muhaliflerin
ikinci grup olarak örgütlenmelerinde bu yasanın önemli rolü olmuştur.


Olağanüstü yetkilerle kurulan İstiklal Mahkemeleri ve bu mahkemelerin yaptığı haksız
uygulamalar da bir başka tartışma konusu olmuştur. İstiklal Mahkemeleri 11. Eylül. 1920’de
asker kaçakları sorununu çözmek amacıyla kurulmuştu.
Mahkemelerin nerdeyse her konuda
yetkili olması, keyfi ve vahşi uygulamalar yapması Mecliste tepki uyandırmış, yetkilerinin
sınırlandırılması için önergeler verilmiştir.


Muhalif mebuslar ülkede yasa hakimiyetinin sağlanması, kişi hak ve özgürlüklerinin
güvence altına alınması konusunda da duyarlık gösterip sert eleştiriler yapmışlardır.


İkinci grubun kuruluşundan sonra muhalifler daha önce eleştirdikleri uygulamaları kendi
görüşleri doğrultusunda çözmek amacıyla çeşitli girişimlerde bulunmuşlar ve bunların önemli
bölümünden sonuç almışlardır. Örneğin bu çaba sonucunda, Bakanların seçiminde M. Kemal
tarafından aday gösterme yöntemi, Başkomutana verilen sınırsız yetkiler ve İstiklal
Mahkemeleri kaldırılmış, en önemlisi hukukun üstünlüğü ile kişi hak ve özgürlüklerini
güvence altına alan Hürriyet-i Şahsiye yasası çıkarılmıştır.


Tartışma konuları ve tarafların görüşleri incelendiğinde tartışmanın ana temasının
Demokratik Cumhuriyetçiler, Muhafazakar Hilafet-Saltanatçılar çatışması olmadığı sonucu
ortaya çıkmaktadır.
Kaldı ki ikinci grup kurulmadan önce yapılan yasal düzenlemelerle de
saltanat sorunu büyük ölçüde çözülmüş bulunuyordu. O noktadan sonra tartışılan esas olarak
yeni Türkiye’nin rejimi ve onun taşları idi. Temel çatışmada yanlardan birisini yürütmenin
üstünlüğünü savunan bürokratik seçkinciler, diğerini ise yasamanın üstünlüğünü savunan
“demokratlar” teşkil ediyordu.


ALİ ŞÜKRÜ BEY’İN KATLİ

26 Mart 1923 günü akşamı ikinci grup sözcülerinden Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey
aniden ortadan kaybolur.
İkinci gruba mensup mebusların ısrarlı talepleri karşısında Başbakan
Rauf Bey harekete geçer ve yapılan soruşturmada cinayeti M. Kemal’in muhafız komutanı
Topal Osman’ın işlediği anlaşılır.
Cinayet failinin, M. Kemal’in muhafız komutanı olması, en
tepeden örgütlü bir cinayetin gerçekleştirildiğini zihinlerde çağrıştırır. Ortamın gerginleşmesi
üzerine katilin yakalanması kararı alınır. Muhafız bölüğü Komutanı İsmail Hakkı tarafından,
Topal Osman teslim olmasına karşın 9 adamıyla birlikte infaz edilir. Böylece Deli Halit Paşa
cinayetinden sonra bir cinayet daha tarihin kirli sayfalarında yerini alır.


Ali Şükrü Bey, Trabzonlu olup, 1844 yılında doğmuştur. Bahriye zabiti olup, 1904
senesinde Deniz Kurmay Subayı olarak orduya katılmıştır
. Saltanatçı ve Hilafetçi olan Ali
Şükrü Bey, İttihat ve Terakki’nin kendinden olmayanı barındırmak istememesi üzerine
askerlikten istifa etmiştir. Ali Şükrü Bey, aktif siyasi hayatına son Osmanlı Meclis-i
Mebusanı’nda başladı. Parlamento tarihimizin en kısa ömürlü(12 Ocak 1920-16 Mart 1920)
meclisinde Trabzon Mebusu olarak görev yaptı. Meclisin feshinden sonra Birinci Büyük
Millet Meclisine Trabzon mebusu olarak iştirak etti.


TBMM’nin en faal, ateşli, muhalif mebuslarından olan Ali Şükrü Bey, siyasi
tartışmalarda çok sık konuşan ve mevcut hükümeti fütursuzca eleştiren kişi olarak temayüz
etti. İlk icraatı olarak Meclisin açılışından hemen sonra “Men’i Müskirat Kanunu’nun (İçkinin
yasaklanması kanunu)
çıkarılmasına önayak oldu.


Ali Şükrü Bey’i ölüme götüren en önemli iki neden, Bursa’nın Yunanlılar tarafından
işgali üzerine, Meclis de yapılan gizli celselerde hükümete ve komutanlara yönelik sert
eleştirileri ile Lozan müzakerelerinin kesilmesi üzerine Meclis de, hükümete ve M. Kemal’e
aşırı saldırganlığıdır. Bursa işgalinde sorumlu komutanların cezalandırılmasını istemiş, Lozan
müzakerelerinde ise Misak’ı Milli’den taviz verilmesini şiddetle eleştirmiş hatta bir keresinde
M.Kemal ile yumruk yumruğa gelmiştir.


Bursa tartışmaları, gurupların bir daha uzlaşmalarına imkan olmayacak surette
ayrılmalarına sebep oldu.
Bu ayrılık, Lozan Konferansı kesildiğinde, Meclis’deki gizli
celselerde had safhaya varacak, muhaliflerin elebaşısı olarak gözüken Ali Şükrü’nün 20 gün
sonra caniyane bir surette katledilmesine kadar sürüp gidecektir. Kısaca ifade edilmek
gerekirse, bütün faaliyet ve mücadeleleri meyanında, bu iki gizli celse müzakerelerindeki
tartışmalar, O’nun bazı muktedir çevrelerce ortadan kaldırılmasını düşündürtecek ve istetecek
bir olumsuz siyasi gelişmeye neden olmuştur.


Ali Şükrü bey’in katlinin yarattığı olumsuz havanın da etkisiyle 1 Nisan 1923’de Meclis
seçimlerini yenilenmesine karar verilir. Seçim kararının alınmasından sonraki en önemli
gelişmelerden biri de Hıyanet-i Vataniye kanununun değiştirilmesidir. İkinci grubun
direnmesine karşın yasa kabul edilmiştir. Bu değişiklikten sonra artık birinci grup dışında ki
siyasi grup ve örgütlerin faaliyetlerini sürdürme olanağı kalmamış ya da en azından vatan
hainliğiyle suçlanma tehlikesi doğmuştur.


Mevcut gelişmeler sonucu, ikinci grubun seçimlere grup olarak katılmama kararını
almasını takiben birinci grup yalnız başına kalmış, iki dereceli güdümlü seçimler sonucu
ikinci grup tarih sahnesinden silinmiştir.


İKİNCİ GRUP NİÇİN TASFİYE EDİLDİ?

Kurutuluş savaşı döneminde kalıcı bir sistem olarak M. Kemal tarafından tek parti
yönetimini kurma yönünde irade belirlenince bu yönetim biçiminin önünde engel oluşturacağı
açık olan ikinci grubun niçin tasfiye edildiği hemen anlaşılır. Çoğulculuğu reddeden seçkinci
anlayış muhalefet odaklarını hoş karşılamamış ve bu odakları ortadan kaldırmıştır.


İkinci grup faaliyet gösterdiği süreçte dönemi olağanüstü kılan konularda muhalefet
etmemiş, muhalefetini esas olarak iç politikada kurumsallaşma eğilimi gösteren otoriter
yapıya yöneltmiştir. Grup M. Kemal’in kişi tahakkümü anlayışına tavır almış, Meclis
egemenliği kavramına dayanarak ülkede kanuna dayalı, temel hak ve özgürlüklere saygılı
yönetimin kurulması için siyasal çaba göstermiştir.


Ali Şükrü ve Topal Osman’ın katliyle M. Kemal bir taşla iki kuş vurmuş, hem azılı bir
muhalifini ortadan kaldırtmış hem de Topal Osman’ı öldürterek ilk cinayetin kanıtlarını
ortadan kaldırmıştır.


İkinci grubun verdiği siyasal mücadele Birinci Meclisin günümüzde de ülkenin en
demokratik Meclisi olarak anılmasını olanaklı kılmıştır. 12.12.2022


KAYNAKÇA
Ahmet Demirel-Birinci mecliste muhalefet
Falih Rıfkı Atay-Çankaya
Kadir Mısırlıoğlu-Ali Şükrü olayı.
Cemal Şener-Topal Osman olayı.

Yukarıda ki makale ”sosyalizm.org” da yayınlanmıştır…

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu