Gündem

HDP KAPSAMLI BİR MUHASEBE YAPMALIDIR VE İKNA EDİCİ ADIMLAR ATMALIDIR

Dr. Mustafa PEKÖZ

 

HDP KAPSAMLI BİR MUHASEBE YAPMALIDIR VE İKNA EDİCİ ADIMLAR ATMALIDIR

Seçimler sonuçlandı artık her mahalle kendi muhasebesini yapmaya başladı. Doğal olarak eleştiri ve öz eleştiri yapmak, hataların tespiti, seçim stratejisindeki yanlışlıklar gibi değerlendirmeler daha çok seçim sonuçlarından olumsuz yönde etkilenenler tarafından yapılır.

Kazanan taraf kazandığı için çok önemli eksiklikleri de olsa böyle bir muhasebeye ihtiyaç duymaz, Bu seçimde iktidar, eşitsizler arasındaki rekabetten devletin bütün olanaklarını ve gücünü, sınırsız ve koşulsuz kullanarak soyut olarak bir ‘başarı’ elde etti. AK Parti merkezi Cumhur ittifakının elde ettiği sonuçlar görüntüsel olarak başarılı görünebilir ya da öyle değerlendirebilinir. Ancak toplumsal ve politik olarak analiz ettiğimizde burada stratejik bir başarıdan bahsedemeyiz.

Önümüzdeki süreçte hem AK Parti’nin belirlediği veya belirleyiceği stratejileri hem de Memleket ittifakını özellikle CHP’ye yönelik bir değerlendirme yapacağız.

Önümüzdeki dönemde Kürt politik temsilcilerine karşı özellikle HDP’nin Anayasa Mahkemesindeki çıkacak kara bağlı olarak tutuklama gibi hamleleri devreye girme olasılığı var. Aynı şekilde dokunulmazlıkları sona eren ve haklarında fezleke hazırlanmış olan milletvekillerine yönelik ‘hukuki’ sürecin acilen başlatılması karar çıkabilir. Kobani davası başta olmak üzere devam eden davalar hızla sonuçlandırılacak gibi görünüyor.

Stratejik olarak sistemin dışında olan ve alternatif politikalara sahip, demokrasi güçleri içerisinde toplumsal dinamikleri son derece güçlü olan HDP veya bugün için Yeşil Sol Parti üzerinden tartışmaların yoğunlaşması gayet doğaldır. Hemen herkesin özellikle vurguladığı ve dikkat çektiği en önemli unsurlardan biri; Devlet bütün olanaklarını kullanarak HDP’nin/Yeşil Sol Parti’nin seçimlerde başarısız olmasını sağlamaya çalıştı. Seçim sürecinden dahi  operasyonlara devam edildi ve onlarca insanın gözaltına alınması, bir çok insanın tutuklanması esasen seçim sonuçlarına doğrudan bir müdahale olarak değerlendirildi.

Devlet, Yeşil Sol Parti seçmeninin yaklaşık olarak %90’ının Kürtlerden oluştuğunu biliyor. Bu bakımdan Yeşil Sol Parti üzerinden Kürtlerin hedeflenmesi politik süreci doğrudan etkilemeye yönelikti. Bu yıldırma planının küçük bir etkisi olsa da, belirleyici olmadı. Çünkü genel seçmen kitlesi içerisinde en etkili ve bilinçli politik tercih yapan HDP seçmenidir.

HDP, Metropollerindeki seçmenin sosyo-kültürel değişimini yeterince analiz edemedi.

Kürt seçmeninin sosyolojik, kültürel ve toplumsal yaşam tarzındaki değişim pek fark edilmiyor ya da bilince çıkartılmıyor. Kürt nüfusunun çok önemli bir kesimi artık Kürt coğrafyasında yaşamıyor. İstanbul, İzmir, Kocaeli, Bursa, Muğla, Aydın, Antalya, Mersin, Adana gibi illere doğmuş büyümüş ya da uzun yıllar yaşamını burada sürdüren Kürt kitlesinin ekonomik, sosyal ve kültürel talepleri ile Diyarbakır gibi Kürt illerindeki Kürt kitlesinin talepleri birbirinden önemli oranda farklılaşmaktadır.

1990’lı yıllarda binlerce köyün yakılması sonucunda yaşam alanlarını terk etmek zorunda kalan Kürtler kitlesel halde büyük şehirlere yığıldılar. Bugün içinde Kürtlerin de olduğu Suriyeli göçmenler için söylenenler, 90’lı yıllarda Türkiye’deki Kürtler için söyleniyordu. Türkiye’nin metropollerinin zorlu yaşam koşulları içerisinde kendilerine yeni yaşam alanları kuran Kürtler, bugün ekonomik olarak belirli bir düzeye ulaşmış bulunmaktadırlar. Örneğin yukarıda saydığımız kentlerin hizmet sektörü çoğunlukla Kürtlerin elindedir. Küçük ve orta ölçekli inşaat şirketlerinde Kürtlerin sayısı oldukça fazladır. Marketing ve Gıda sektöründe önemli bir iş potansiyeli yakalamış bulunmaktadırlar. Turizm sektöründe önemli yatırımlar yapıyorlar. Son 40 yıldır yaşamını Batının metropollerinde sürdüren ve özellikle burada doğmuş ikinci, üçüncü jenerasyonun kalıcı olduğu annesinin, babasının doğduğu illere sadece manevi bir bağlı kaldığı söylenebilir, Yılın bir kaç haftası dışında ‘ata’ topraklarına kalıcı olarak gidip yerleşmeyecekleri bilinen bir gerçektir. Zorla göç ettirilen ailelerin doğan çocukları üniversitelerde eğitimlerini tamamlayarak kendilerine yeni bir yaşam alanı açıyorlar. Bu bakımdan yeni jenerasyonun sosyo kültürel değişimini görmeden, doğru bir analiz yapmadan onları etkilemenin pek mümkün olmadığı görülmelidir. HDP, metropollerdeki kendi seçmenin sosyolojik, kültüre ve ekonomik değişimini analiz edemediği için politik olarak etkilemede, yönlendirmede ve örgütlemede yeterince başarılı olamıyor.

Yukarıda saydığımız illerdeki TİP’in örgütlemesine baktığımızda orta katman kadrolarının çok önemli bir kesiminin Kürt ve Alevi gençlerinden oluşması bir tesadüfi değildir. TİP’in merkez yönetim kadrolarının önemli bir kesimi Türkiye’nin Orta sınıf tabakasının sol Kemalistlerden oluşurken orta ve alt kadrolarının önemli bir kesimini Alevi ve Kürt olmasının nedenleri üzerinde düşünülmesi gerekir. Burada TİP’i eleştirmek son derece yersiz bir yaklaşım olur. Asıl mesele HDP’nin metropol kent sosyolojisini yeterince analiz edemediği ve buna uygun politikalar geliştiremediği için genç seçmeni bünyesinde buluşturmaktan yetersiz kalmasıdır.

HDP merkezinin seçmenine yabancılaşmasında ortak kademe yönetici faktörü

HDP’nin binlerce merkezi ve yerel yöneticisi hakkında soruşturmalar açıldı, gözaltına alındı ve çok önemli bir kesimi tutuklandı. Özellikle bir partiye ayakta tutan, Parti merkezi ile tabanı arasında köprü görevini gören yani hareket halinde olan orta alan kadrolarının çok önemli bir kesimi tukuklanarak fiilen siyaset alanı dışına atıldı. Orta tabaka kadrolarını sürekli yenilenmeye çalışan HDP, belli bir süre sonra deneyimsiz kadrolarla çalışmaları yürütmek zorunda kaldı. Bu durum bir süre sonra merkezle taban arasındaki organik ilişkinin kopmasına ve aslında farkında olmadan birbirlerine yabancılaşmasına yol açtı. Çok açık olarak görülüyor ki HDP ve Yeşil Sol parti Merkez Yönetiminin toplumu alt dinamiklerinden yetişen kadrolar olmadığı daha çok üstten atanan ve toplumun alt dinamiklerini yeterince tanımayan ve anlamayan bireylerden oluşuyor. Merkezi Yönetimle taban arasındaki bağın kopması açıktan bir yabancılaşmanın gelişmesine nesnel bir zemin hazırladı. Devlet bu çelişkiyi derinleştirmek için nitelikli orta tabaka kadrolarını hızlı ve süreklileştirecek şekilde tutuklanmaya ve siyaset alanın dışında tutmaya çok özel bir önem verdi/veriyor.

Hendek politikasındaki bazı hatalarının bugüne yansıması

HDP’den başlayarak bugün Yeşil Sol Parti ile artık netleşmiş olan seçmen kopuşunun Hendek sürecindeki bazı politik hataların etkisinin olduğunu söylemek gerekir. HDP’nin toplumun alt dinamikleri ile can damarını temsili oluşturan ve bir biçimiyle onları bir ağ gibi saran binlerle ifade edilen hareket halindeki genç dinamik insanların hendeklerde yaşamını yetiştirmesi sadece toplumsal dinamiklerin zayıflamasına neden olmadı aynı zamanda geride kalan milyonlarca kitlenin yani HDP seçmeninin psikolojik olarak insiyatifi kaybetmesine yol açtı. Dikkat edilirse HDP’ye gönül vermiş milyonlar Newroz gibi etkinlikler dışında kitlesel olarak sokaklara çıkmıyorlar. Onlarca Belediye Başkanı zorla görevlerinden alınıp yerlerine kayyum atandığı dönemde Kürt Politik Hareketinin yaptığı çağrılara, kitlesel olarak ciddiye alınabilir bir cevap verilmedi. Öcalan’ın tecridine ilişkin yapılan çağrılara kitlesel katılışlar olmadı. Bu bakımdan HDP, 2018 yılı verilerine göre seçmeninin yaklaşık %25’ini kaybetmiş olması sadece bugünkü seçim politikasına bağlanamaz esaen geçmişte beri izlenen stratejik bir kısım hatalarla ilgilidir.

1 Kasım 2015 seçimleri meşrulaştırıldı

HDP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinden aldığı oy aynı zamanda HDP’nin politik stratejisinin Türkiye çapında nasıl etkili olabileceğini ortaya koydu. Ancak 7 Haziran seçimlerinin iptal edilerek 1 Kasım 2015’te seçimlerin tekrarlanması sürecinde HDP bazı stratejik hatalar yapmaya başladı. 1 Kasım seçimlerinde AK Parti’nin kurduğu seçim hükümetine yurtdışına çıkışları dahi yasaklanan iki bakan verilmesi, 7 Haziran seçimlerinin meşruyetini inkarı anlamına geliyordu. Kırılma bu süreçten sonra aşamalı olarak başladı denebilir.

HDP 1 Kasım 2015’ten itibaren seçim sonuçlarını doğru analiz edemedi.

7 Haziran 2015’de % 13,1 oranla 6.058.489 oy aldı

1 Kasım 2015’de % 10,8 oranla 5.148.085 oy aldı

24 Haziran 2018’de % 11,7 oranla 5.867.302 oy aldı.

14 mayıs 2023’de %8.8 oranla 4.803.774 oy aldı

Eksikliklerin analiz edip gerekli politik ve örgütsel sonuçlar çıkartmak yerine sürekli büyük başarılardan bahsedildi. Ortaya çıkan tabloyu doğru okumak yerine daha çok devletin uyguladığı baskı politikaları ön plana çıkartıldı. Böylelikle yapıcı, pozitif eleştiriler ve öneriler bir kenarda tutuldu. 2015-2023 yılları arasında yapılan 4 Genel Seçimdeki oy kaybı 1,257,715 yani yaklaşık % 25 civarında oy kaybı yaşanmış. 2018 seçimlerine göre de yaklaşık 1 milyon oy kaybı var. Ayrıca dikkat edeceğimiz bir nokta da, 2018 ile 2023 seçimleri arasında 6 milyon yeni seçmen var. Bunların yaklaşık 3/1 Kürt seçmenidir. Bu seçmenden ciddiye alınabilir oy alınmadığı gibi önemli oranda oy kaybı yaşanmış. Ayrıca TİP ile Yeşil Sol Parti’nin oy toplamı da hem 2015 hem de 2018 seçimlerinin gerisinde bulunuyor.

Eğer HDP, 2018 yılının seçim sonuçlarını doğru değerlendirseydi, yapılan pozitif eleştiri ve uyarıları dikkate almış olsaydı, gerekli politik sonuçları çıkartsaydı bugünkü tablo oldukça farklı olabilirdi. Örneğin 2018 seçimlerinden sonra ‘HDP yeni bir süreci nasıl değerlendirmelidir’ isimli bir makalede eleştiri ve uyarılarımı yaptım. Ayrıca seçmeni sürece katmak, halktan gelen eleştirileri ve önerileri almak için ‘Halk Konuşuyor, Biz Dinliyoruz” toplantılarının yapılmasını önerdim.

1 Temmuz 2018 tarihinde “Seçimlerin Ortaya Çıkarttığı Politik Gerçekler’ isimli makalemde dikkat çektiğim noktalar: “Parlamentoya girmek bir başarıdır. Ancak bu tek başına yeterli değildir. HDP yönetiminin, seçim sonuçlarını çok yönlü analiz etmesi gerekir. Bunu yaparlar mı? Bilemiyorum. Ancak geçmişte yapılan uyarıları ve eleştirileri dikkate almadıklarına göre yüzde 10 barajının aşılarak parlamentoya girilmesi bütün sorunların üstünü örtmesi gibi bir zafiyet oluşacak gibi görünüyor.

HDP, kendi toplumsal tabanının gücünü bütünüyle arkasına almadı. HDP, Kürt illerinde oy kaybetti, batı illerinde nispeten oy arttırdı. Ortaya çıkan sonuçlar dikkate alındığında kendi sosyolojik tabanıyla bir kopma eğilimi yaşanıyor. HDP yönetiminin belirlediği politikalardan aday profiline kadar birçok olumsuz faktör bulunuyor. HDP’nin üzerinde yükseldiği toplumsal gücün önemli bir özelliği kendi toplumsal dinamikleriyle sürekli iç içe olması ve onların ruhsal durumunu analiz ederek iç bütünlüğü süreklileştirmesidir. Ancak yeni dönemde bu noktada ciddi bir gerilemenin oluştuğu, kitlesel çalışma alanının ciddi oranda zayıfladığı görülüyor. HDP yönetimi ile üzerinde yükseldiği sosyolojik taban arasında birbirine yabancılaşma tehlikesinin oluşması ciddi sonuçlar doğurur. Bu durumun küçümsenmemesi ve gerekli duyarlılığın gösterilmesi gerekir.” 14 Mayıs 2023 Seçim Sonuçları gösteriyor ki, hiç bir şey değişmemiş.

25 Mart 2013 tarihinde ‘Yeşil Sol Parti’nin Seçim Politikası Nasıl Olmalıdır” isimli yayınlanan Makalemde ise ‘Yeşil Sol Parti, sosyolojik tabanının sesine kulak vermelidir’ dedim ve şu uyarıları yaptım.

 Birincisi, Gerçekçi ve objektif olmak istersek partinin sosyolojik tabanının önemli kesimi Kürtlerden oluşuyor. Kürtlerin toplumsal, politik, ekonomik, kültürel ve tarihten kaynaklanan sorunlarının çözümü için somut politik projeler ortaya koymalıdır. Ülkenin genel sorunlarına paralel olarak kendi tabanının sorunlarına da özel bir vurgu yapmalıdır. Bu yapılmadan yürütülecek bir seçim çalışması, doğal olarak eksik kalır, tartışmaya yol açar. Kürtlerin, Alevilerin  ve benzeri toplumsal grupların sorunları çözülmeden, Türkiye’nin demokratikleşmeyeceğini seçmene anlatmayı başarmalıdır. Yani Türkiyelileşme meselesi, Kürtlerin çok yönlü politik ve toplumsal taleplerini gölgelememeli ve meydan Hüda-Par gibi bir partiye bırakılmamalıdır.

İkincisi, Daha güncel olan milletvekili adaylıklarının belirlenmesinde kriterlerin net olması gerekir. Sıklıkla vurgulandığı gibi geçmişte HDP, bugün Yeşil Sol Parti, Türkiye toplumunun bütününü hedefleyen bir parti olduğu sürekli vurgulanıyor. Ancak toplumsal realite bu iki partinin sosyolojik tabanının çok önemli ölçüde Kürtlerden ve daha sonra Alevilerden oluştuğunu görüyoruz. Bu nedenle milletvekili seçimlerinde sosyolojik tabanının hassasiyetleri mutlak bir şekilde dikkate alınmak zorundadır. Örneğin Kürt seçmen kitlesinin en yoğun olduğu il, İstanbul’dur. İstanbul’da Yeşil Sol Parti’ye oy veren seçmenin toplamı, Diyarbakır, Van ve Mardin’in toplamına eşit sayılır. Ancak geçmişteki seçimlerde görüldüğü üzere İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerde  milletvekili tercihlerinde Kürt seçmen kitlesinin taleplerinin dikkate alınmadığı görüldü. Bunun çok ciddi bir eleştiri konusu olduğu ve sürekli tartışıldığı da bilinen bir durum. Seçmenin eleştirisini dikkate alarak özellikle Batının metropol kentlerindeki seçmenin bu konudaki hassasiyetlerini hesaba katmalıdır.

Üçüncüsü, Yeşil Sol Parti, hem politik  hem de seçmen kitlesi olarak HDP ile aynı paralelde olduğuna göre belirlenen tüzük ve iç hukuk normlarına uygun davranmalıdır. HDP’nin belirlediği ‘bir milletvekilinin en fazla iki dönem seçilebilir’ kuralını mutlak bir şekilde uygulamalıdır. Bu konuda yapılabilecek bir esnetme, “anayasayı bir kez ihlal etmekle bir şey olmaz” mantığıyla aynı noktaya çıkar. İki dönem kuralının esnetilerek ‘ayrıcalıklar grubunun’ oluşturulduğu biliniyor. Çok olağanüstü koşullar olmadığına göre kural mutlaka işletilmelidir. Böylelikle yeni dönemde katkı sunabilecek yetenekli birçok kişi parlamentoya girmesi sağlanabilir.

Dördüncüsü, Daha önce birkaç kez milletvekilliği yapmış kişiler, yeniden aday gösterilmemelidir. Ben ‘her zaman her yerde olmalıyım’ anti-demokratik bir anlayışın yansımasıdır. Bu, bir bakıma hastalıklı bir davranış biçimidir. Geçmişte bir ve birkaç kez milletvekili olduğu halde yeniden aday olmakta ısrar edenlerin dertleri, toplumsal sorunların çözümü, ülkenin demokratikleşmesi ve bu konuda misyon üstlenmesi değil, tamamen kendi kişisel egolarının ve kariyer duygularının dışa vurumudur.

Beşincisi, Bu toplumsal süreçte şu veya bu biçimde, dolaylı olsa da emek vermeyenlerin aday olmakta kendini dayatmaları etik değildir, objektif değildir, demokratik değildir. Çıkar ilişkilerine göre hareket eden, sadece kendisini var etmeye çalışan, toplumsal mücadeleye hiçbir katkısı olmayan bireylere, eğilimlere yer verilmemelidir. Kendi gerçek politik kimliğini gizleyen, iç dünyası ile görünürdeki söylemleri farkı olanların ön plana çıkartılmaması gerektiği yaşanmış örneklerle ortaya çıktı. Toplumsal değişime katkı sunabilecek ama çevresi ve arkadaşı olmadığı için bu sürece dahil edilmeyenlerin arka plana atılmaması, önlerinin açılması, enerjilerinden ve potansiyellerinden yararlanılması gerekir.

Altıncısı, Kişisel gücünü, aşiret bağlarını kullanarak aday olmak için  psikolojik baskı yapmak isteyen adaylara izin verilmemelidir. Demokratik uygulamaların toplumsal değişimin en önemli faktörlerden biri olduğu unutulmamalıdır.

Yedincisi, Yeşil Sol Parti, kendi içerisinde  yer alan politik bileşenleriyle, sosyal gruplarıyla ve bireyleriyle milletvekili pazarlığı gibi tartışmalardan uzak durmalıdır. Bu gruplardan aday gösterilen kişilerin de uygunluğu üzerine mutlak bir şekilde tartışma yürütülmeli ve ona göre karar verilmelidir.

Sekizincisi, Aday seçiminde yerellerin talepleri, önerileri dikkate alınmalıdır. Merkez’den yerellere aday gönderilmesi doğal ama bunun aşırıya kaçması tehlikelidir. Örneğin Diyarbakır’da 8 milletvekili kazanma olasılığı var. Bunun iki tanesi merkez kontenjanında olabilir ama bu sayı 4’e veya 6’ya çıkarsa yerellerin iradesinin yok sayılması anlamına gelir. Anti-demokratik olur.” Bu uyarılarımız ve önerilerimiz. Seçim sonuçlarından sonra yapılmadı, önceden yazıldı. 2018 ile 2023 arasında geçen zamanda sorunların aynı kaldığını ve çözümlerinde aynı olduğunu söylelebiliriz.

HDP, politikaları belirlemede ve taktik hamlelerde hatalar yaptı

Örneğin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının HDP’nin kapatılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesine yaptığı başvurunun nasıl sonuçlanacağına dair ciddi alınabilir bir değerlendirme yapamadı. HDP davasının Anayasa Mahkemesine görülmesine dair süreç başladıktan sonraki kongrede HDP’nin kendisini feshetmesi önerisini sunmuştum. Hem davanın fiilen son bulması sonucu doğacaktı hem de yeni bir parti ile seçime girmesi için oldukça geniş bir zaman olacaktı. Eğer bu öneri kabul edilmiş olsaydı seçime 1 ay kala Yeşil Sol Parti ile seçime girilmezdi ve birçok şey birbirine karışmazdı.

Yaklaşık 3 ay önce yazdım bir makalede HDP’nin kapatılmasının 14 Mayıs seçimleri sonrasına kalacağının artık netleştiğini bu nedenle HDP ile seçime girmenin politik bakımdan son derece önemli olduğuna dikkat çektim. Bu öneri de kabul görmedi.

HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerine birinci turda kendi adayı ile seçime girmesi gerektiğine dair bir makaye yazdım. İkinci turda HDP’nin doğrudan politik ilişkileri ve dengeleri belirleyeceğine dikkat çektim. Cumhur ittifak ile millet ittifak arasında mutlak bir dengenin kurulması gerektiğini çünkü Kürt sorunu çözümünü partiler değil devletin belirleyeceğini birçok kişi dikkat çekti.

Bileşenler hukukunun yanlış değerlendirildiğini özellikle TİP ile kurulan politik ilişkinin yanlış olduğunu, TİP’in oynadığı misyonun bilince çıkartılmadığına dair yapılan uyarılar dikkate alınmadı. Bütün bileşenlerin kavgası ‘milletvekili pazarlığı’ olarak yansıdı. Bu da HDP’nin sosyolojik tabanını olumsuz yönde etkiledi.

Hasan Cemal ve Cengiz Çandar üzerinden kurulan yeni çözüm kurgusunun “Kılıçdadoğlu’nun yüzde yüz kazanacağına dair bir politik belirlemeye oluşturulduğunu ve yanlış olduğunu” belirtim. Yazıyı da ‘Ya Tersi olursa’ ile bitirdim. yani ya Erdoğan kazanırsa ne olacak. Maselef böyle oldu ve bu politik yaklaşım başarısız oldu.

HDP’nin kuruluşundan günümüze kadar devam eden bir kısım hataların yapısal bir düzeye ulaştığını ve bunların özellikle seçim dönemlerinde çok daha belirgin olarak ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

Burada sadece HDP Genel Merkezini eleştiri yağmuruna tutmak, her başarısızlığı onlara yüklemek kesinlikle doğru değildir. Burada politik karar vericilerin de başarılar kadar başarısızlığın, hataların ve eksikliklerin de sorumluluğu alınmalıdırlar. Bu süreçte, eleştirilere muhatap olmayacak tek kişi Demirtaş’tır. Yaptığı açıklamalar dikkate alındığında zorlu koşullar içerisinde HDP’nin almış olduğu bazı kararları yanlış görmekle birlikte aktif destek sundu. Ama yine de varsa bir sorumluluk üstleneceğini belirtiyor ve ‘bugünkü koşullarda aktif siyaseti bıraktığını’ belirtirken aynı zamanda esas sorumluların da gereğini yapmaları mesajını veriyor.

Sonuç, Hatalar aşılır, eksiklikler giderilir. Çünkü HDP’nin toplumsal alt yapısı güçlüdür. Ortaya çıkan seçim sonuçları seçmenin bir uyarısı olduğunu bilince çıkartarak, seçmenin sesine, eleştirilerine kulak vererek, ve temel değişiklikleri için iradi bir kararlılık gösterilirse, çok daha güçlü adımlar atılabilir. Eleştirilerde pozitif sonuçlar çıkartmak ve birlikte ortak çözümler üretmek özellikle Mart 2024 yılındaki Yerel Seçimlere Güçlü hazırlanmak son derece önemlidir

Halk Konuşuyor, Biz Dinliyoruz’ halk toplantılarının şehirlerden köylere kadar her yerde yapılarak doğrudan eleştirilerin alınması ve buna uygun davranılması özellikle Mart 2024 Yerel Seçimlerinde daha güçlü adımların atılmasını sağlayacaktır. Tabloya bakıldığında sadece ajitasyon içerikli söylemler sonuç vermez.

Dr. Mustafa PEKÖZ

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu