Gündem

BATI, UKRAYNA’DA KAYBETTİ

Dr. MUSTAFA PEKÖZ

BATI, UKRAYNA’DA KAYBETTİ

ABD ve İngiltere, Ukrayna ile Rusya’nın çatışması için bütün politik, diplomatik ve askeri olanakların kullandılar ve başarılı oldular. Ukrayna yönetimini ve özellikle Zelenski’yi, Rusya karşısında başarılı olacağına inandırdılar.  Almanya ve Fransa ise Rusya ile Ukrayna arasında bir savaşın çıkmaması için yoğun politik ve diplomatik bir çaba içinde oldu. Çünkü böylesi bir çatışmanın veya savaşın Batı için telafisi güç sonuçlar oluşturacağının farkındaydılar.

ABD ve İngiltere ne yapmak istedi

ABD ve İngiltere,  Rusya’yı Ukrayna’ya saldırtarak bir bataklığa sürükleyebileceğini düşündü. Plana göre Rusya’nın hem Batı ile ilişkileri önemli ölçüde sıfırlanarak tecrit olacak hem de askeri olarak ciddi bir darbe alacaktı. Böylelikle Rusya’nın uluslararası ilişkilerde güç kaybederek Mackinder’in ‘Avrasya’yı kontrol eden Asya’yı, Asya’yı kontrol eden Dünyayı kontrol eder’ tezini yaşama geçirmek için askeri ve politik inisiyatifin kendilerine geçeceğini hesapladılar.

Beklenildiği üzere Rusya, Ukrayna’nın en stratejik bölgeleri olan ve önemli bir Rus nüfusunun bulunduğu Luhansk, Donetsk  ve Donbas  gibi bölgelerini asker olarak bütünüyle denetim altına aldı. Rusya’nın başlattığı operasyonu özellikle ABD ve İngiltere’de büyük bir sevinçle karşılandı ve adeta belirledikleri stratejinin yaşama geçirilmesine nesnel bir zemin oluştuğu sonucuna vardılar.

Rusya’nın başlattığı savaş, Avrupa Birliği için tam bir kriz oldu ve kaçınılmaz olarak ABD ile ittifak yapmak zorunda kaldı. Avrupa Birliği, ABD ve İngiltere’nin zorlamasıyla Rusya’ya karşı çok kapsamlı ekonomik yaptırımlara yöneldi. Genel yaklaşım şöyleydi: Rusya’nın ekonomisinde enerjinin çok önemli bir yer işgal ettiği dikkate alındığında, petrol ve doğalgaz ihracatının durdurması halinde Rusya’nın ekonomik olarak çökeceği ön görüldü. Aynı şekilde Rusya’nın uluslararası alandaki parasal finans sisteminin bloke edilerek ekonomik çöküşün derinleştirileceği hesaplandı. Buna paralel olarak Ukrayna’nın askeri olarak aktif bir biçimde desteklenip Rusya’nın yenilgiye uğratılacağı ve kontrol altına alınan topraklarda çıkartılacağı düşünüldü.

Öncelikli olarak vurgulamak gerekir ki bu planların hiçbiri başarılı olamadı.  Rusya’nın ekonomik gelişmesinde enerji kaynaklarının son derece önemli bir rolü olduğu herkesin bildiği bir durum. Ancak Avrupa Birliği’nin doğalgaz üzerinde Rusya’ya uyguladığı ambargo ciddi bir etki yaratmadı. Çünkü Avrupa Birliği’nin satın aldığı doğal gazın 3 katından daha fazlasını Çin’e pazarlamaya başladı.  Aynı şekilde Hindistan’a doğalgaz satışında da önemli bir artış oldu. Rusya ile Çin arasında yapılan anlaşma gereği 5000 kilometreyi aşan yeni boru hatlarını döşenmesi kararlaştırıldı.

ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği ülkelerinin Rusya şirketlerine uygulanan ambargo da önemli ölçüde başarısız oldu. Rusya çok önceden hazırlık yaparak şirketlerinin önemli bir kesimini Çin’e kaydırarak ekonomik yaptırımların dışında kalmasını sağladı. Bugünkü koşullarda Rus ekonomisi önemli zorluklar yaşasa da beklenen çöküşü göstermediği gibi savaş koşullarına uyum sağladı denebilir.

NATO üyesi ülkeler Ukrayna’ya eski silahları verdi

Batı, Ukrayna’yı askeri olarak destekliyor ancak modern 4’üncü ve 5’inci nesil sayılabilecek askeri araçları vermiyor. ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği tarafından Ukrayna’ya yapılan askeri mühimmatın çok büyük bir kısmı 1970’lerin ve 80’lerin kullanım değeri kalmamış ya da modası geçmiş askeri araçlardan oluşuyor. NATO’yu oluşturan ülkeleri, kendi başlarına bela olmuş ve hangarlarda çürümeye yüz tutmuş bu askeri araçları Ukrayna üzerinde savaş alanına sürerek fiilen kurtulmuş oldular. Çok sınırlı sayıda verilen 21.yüzyılın modern silahları olarak tanımlayacağımız askeri araçlar da, sadece denemeye yani savaştaki etki güçlerini ölçmeye yönelik olduğu görülüyor.  Aynı şekilde Rusya’nın savaş yeteneği ve modern savaş araçlarının ekti düzeyi anlaşılmaya çalışıldı.

 

Batı’nın askeri uzmanları ne diyor

 

Batı askeri uzmanlarının yaptığı değerlendirmelerde Ukrayna’nın Rusya karşısında savaşı kazanma şansının kalmadığını açıklamaya başladılar. ABD Deniz Piyade Kuvvetleri’nin eski istihbarat subayı Scott Ritter, gazeteci Garland Nixon’a verdiği röportajda: “Bir birliğin kayıpları yüzde 50 ila 69 arasında olduğunda, savaş kabiliyetini kaybeder. Ve Ukrayna tugaylarının neredeyse tamamı bu kabiliyetlerini kaybetti.”  Ritter, “Şu anda sahada gördüğümüz şey, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri yenilgiye uğratılmadan Zelenskiy rejiminin düşmesinin muhtemel olduğudur”  uyarısını yapması da dikkat çekici bir durum.

 

ABD Dışişleri eski Bakanı Colin Powell’ın Özel Kalem Müdürü Lawrence Wilkerson: “NATO çatışmaya ne kadar yaklaşırsa, ona dahil olma olasılığı o ölçüde artar. Bölgede faaliyet gösteren uçaklardan en azından istihbarat bilgisi sağladığımızdan, hatta belki de doğrudan hedeflere yöneldiğimizden hiç şüphem yok. Bu, NATO’nun Rusya ve müttefiklerine karşı bir savaş eylemidir” uyarısını yaptı.

 

ABD’nin Avrupa ve Afrika Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral James Hecker,  ‘Rus birliklerin belirli çatışma bölgelerinde duruma hızla adapte olduklara, Rus ordusunun duruma göre hızlı adaptasyonu ve yeni manevralarının endişe yarattığına’ ve ‘Rus kuvvetlerinin insansız hava aracı kullanımını artırdığına, aşılması neredeyse imkansız bir savunma hattı oluşturduğuna’ dikkat çekti.

 

2023 yılı içerisinde Batı tarafından belki de son kez çok yoğun bir şekilde verilen askeri tesisatla Ukrayna ordusunun başlattığı kapsamlı saldırı bir sonuç vermedi. Batının askeri uzmanları tarafından yapılan açıklamalar dikkate alındığında Rusya’nın kurduğu savunma sisteminin son derece güçlü olduğunu, Ukrayna askeri güçlerinin bunu aşmasını neredeyse imkansız  hale geldiğini belirtmektedirler. Bloomberg’de yer alan bir makalede ABD ve Ukrayna’nın ‘karşı saldırının’ başarısızlığı nedeniyle strateji değiştirmek zorunda kalacağını belirtmesi, önümüzdeki sürecin politik ve askeri planlarına dair bir kısım ipuçları veriyor.

Rusya ve Ukrayna askeri olarak karşılıklı önemli kayıplar vermelerine rağmen, Ukrayna’nın kendisini toparlayarak yeni bir saldırı başlatması ve Rusya tarafından kontrol altına alınan toprakları geri alması neredeyse imkânsız gibi görünüyor.

Batı’nın yeni arayışları

Gelinen aşamada Batı’nın Ukrayna’ya olan desteğin giderek azaldığını söyleyebiliriz. Washington, Londra ve Brüksel’de yapılan açıklamaları dikkate alındığında Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy’nin destek çağrılarının karşılık bulmadığı anlaşılıyor. Zelenskiy’nin önce G20’ler toplantısında Rusya’ya karşı ‘tutum’ alınmasına ilişkin çağrısı karşılık bulmadı sonra BM Genel Kurulu’nda “Dünya, Rusya’ya karşı birleşmeli’ açıklaması uluslararası ilişkilerde ciddi bir yansıması olmadı.

 

ABD’nin yeni bir seçim sürecinde olması,  Cumhuriyetçilerin Ukrayna’ya yapılan yardıma açıktan karşı çıkmaları, Biden yönetiminin ekonomik ve askeri olarak Ukrayna’ya yardımını olumsuz yönde etkileyecektir. Londra’da hükümet değişikliği ile birlikte Ukrayna’ya aktif desteği veren savunma bakanının istifa etmiş olması bir tesadüf olmadığı gibi politika değişikliğini ilk mesajı olarak algılanabilir.

 

Brüksel’in Ukrayna’ya askeri ve ekonomik olarak verdiği destek ciddi oranda tartışılır duruma gelmiş bulunuyor. Avrupa, enerji kaynakları bakımında özellikle doğalgaz konusunda halen Rusya’ya belirli düzeyde bağlıdır. Savaşın yarattığı ekonomik sıkıntılar toplumun gündelik yaşamı ciddi olarak etkiliyor. Avrupa sokaklarında hükümetlere karşı tepkiler oluşmaya başladı. Bu nedenle Ukrayna’ya ilişkin politikaların gözden geçirilmesi zorunlu olarak gündeme geldi. Avrupa’nın ekonomik beyin olan Almanya’da yaşanan ekonomik sorunların gelişme eğilimi içinde olmasının etkilerinden biri de Ukrayna meselesidir.

 

Politika değişikliğin en somut örneği ise Polonya’dır. Ukrayna ile sınır olması nedeniyle savaşta en çok etkilenen Polonya aynı zamanda Kiev yönetimini aktif olarak destekleyen bir ülke konumundaydı. Son birkaç aydır Polonya’daki iktidar, politika değişikliğine gitmeye başladı. Başbakanı Mateusz Morawiecki, ‘artık bu ülkeye(Polonya’ya) silah yardımı yapmayacağını bunun yerine kendi orduların daha modern silahlarla donatılmasına odaklanacaklarını’ söyleyerek hem Batı’ya hem de Rusya’ya bir mesaj vermiş oldu. Ukrayna Savaşı’nın Belarus üzerinden Polonya’ya veya Letonya’ya yansıma olasılığı dikkate alındığında bunun hem Avrupa Birliği hem de bu iki ülke için ciddi askeri ve ekonomik sorunları doğuracağı açıktır. Bu nedenle Polonya, Ukrayna’ya yapılan yardımları ve askeri desteği kesmeye bayladı.

 

Bütün bu gelişmeler dikkate alındığında Batı’nın(Washington-Londra-Brüksel) Ukrayna politikasının önemli ölçüde başarısız olduğu ve esasen kaybettikleri söylenebilir.

 

Peki, bundan sonra ne yapılmak isteniyor

Batı’nın bugün dolaylı olarak ifade ettiği ve önümüzdeki aylarda çok daha belirginleşecek olan mesajı şöyle olacak: Kiev yönetimine bugüne kadar size her türlü askeri, ekonomi ve politik desteği sunduk ancak sonuç alınamadı. Yapmanız gereken Rusya ile oturup anlaşmanızdır. Eğer anlaşmazsanız bundan sonra beklediğiniz aktif bir destek olmayacaktır. Yani Zelenskiy’e söylenen; bir biçimiyle Putin ile masaya oturarak bir anlaşma yapmasıdır. Bunun adı ise Ukrayna’nın bugün fiilen değişen sınırlarının resmileştirilmesidir. Böylesi bir sonuç sadece Ukrayna için değil aynı zamanda Batı içinde bir yenilgi olacağı açıktır. Ancak Batı bunu kabullenmiş durumda.

Rusya ne yapabilir

Moskova toprak bakımından bir kazanım elde edecektir. Ancak Rusya çok önemli avantajlar kaybetti. Küresel güç olmada önemli olanakları kaçırdı denebilir. Ukrayna ile yapacağı anlaşma bir bakıma Batı ile yapacağı bir anlaşmayla eş değer sayılır. Putin, Ukrayna’nın geri kalan kısmının doğrudan Avrupa Birliği üyesi olmayı ve hatta NATO’ya girmesini kabullenir.  NATO da böylelikle sadece İskandinavya ve Baltık üzerinden değil aynı zamanda Ukrayna üzerinden de Rusya’ya komşu olur. Böylelikle iki taraf arasında sadece yeni bir denge oluşmaz aynı zamanda rekabet ve çatış alanı genişlemiş olur.

 

Dr. MUSTAFA PEKÖZ

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu